25 z — Teşrinievvel 1932 Meş'um Baron < Cenapları Ölüm habercisi bir uğursuz adam Aş a vPanın bir çok memleket- im habercisi olarak di, , "Sşbur bir Amerikalı Üy “erdir. Bu adamın görün- Na Yerde ölüm saçtığı, elini ay, damın bir müddet sonra ak öldüğü hakkında bir Sg cuttur. ” etile meşhur olan bu ada- Bane Baron Kastelverttir. *wj o“ Kastelvert bir müddet ni, “tona atlı yatile Selâniğe z © Amerikalı zengin Se- Ti bulunduğu sırada Yuna- P iş AKİ zelzele felâketi olmuş, Şok kimseler ölmüştür. Zel- i N ulunmasına ( atfedenler Soktur. Bunun için zelzele- , onra Barona Selânikten i g Sması kendisini (o endişe Ni, * Ziyaret eden bazı Selânik- X 'arafından rica edilmiştir. Onun elini sıkmak N Mangiroris adlı, Pariste a9 aslen Yunanlı bir gaze- . Üriyan » Kellog misakının e" Münasebetile 21 ağustos "de Fransız hariciye neza- ig © hariciye nazırı tarafından 9 bir ziyafete “uğursuz . İs ması tanıştığını şöyle naktadır : — Ziyafette ben de bülünu- m. Yugoslavya hariciye na- Marinkoviç, beni Baron tiği Vert adı Amerikalı bir Mer” tanıştırdı. Birbirimizin sıktık, birkaç nezaket İssinden sonra da birbirimiz- Klik Bu sırada İLöjön A Bde bir Fransız gazetecisi | ma yaklaşarak Baronun elini | ği | vekla büyük bir hata işledi. iç, Söyledi ve şöyle devam > Bu adamın elini sıktığı tak ler bir yıl içinde muhak- k, ölürler. Ölümden kurtulan- pek vadirdir 1, İM giz arkadaşımın bu sözü- Küp, inal görünmek istiyen bir Wi den başka bir şeye ham- © imkân yoktu. Esasen ty * biraz sonra Fransız tica- Açar M. Bokanofskiye ve il, kanın Paris elçisi M. Her- gi Mülyee takdim edildi. Takdim Le ği adamların ellerini sıkar- İğ, inin ayni cümleyi söyli- “ me May yok mes'udum, efendim,, k akoviç bana, baronun bir RI gn Elize Sarayında mare- : â, y. ve geçen hafta madam g1 iye in salonunda ceneral a a,,, takdim edildiği zaman Ya ri rledi, cümleyi tekrar ettiğini aha sonra Muyöron | nd b a Klemansoya takdim ve i “öğe esnasında da M. tadi, © takdim edildiğini öğ- Ti,» Bunların bepsi gürleyip iy habercisi hn Oka” mezaretindeki ziyafet- en Baron Kastelvert'e ee Beraber cıktık, Stobiline kadar refa- n i etini bu adamın Selâ- | Bini sıktığı kimseler hemen ölüp Or, ayağını bastığı Selânik de taş taş üstüne geldi... — Sizi heyecana düşürdüğü- mü itiraf ediniz. Kendisine ne cevap vereceği» mi araştırırken o ilâve etti: — Beni ölüm habercisi zen- nediyorsunuz, değil mi? Belki de bunda haksız değilsiniz! Dalgın ve düşünceli durduktan sonra devam etti: — Ben büyük bir avcıyım. Bu akşam M. Bokanofskiye ve Amerika elçisine taktim edildim. Bu iyi bir av değil mi? Aradan bir kaç gün geçmişti. M. Bokanofski. hir tayyare kaza- Baron Kâstelvört sında feci bir surette öldü. Bu haberi duydugum zaman esrar- | engiz Baronu hatırlamadım bile. Fakat daha sonra Mareşal Foş ta ölünce: — Acaba, dedim, bu biribirini takip eden ölümler sadece basit bir tesadüf nelicesi mi? Fakat bu ölümler de tesadüften başka bir sabep aramak manasız bir hareketti. Ölüm sırası Ceneral Saray'a gelince, ortada sadece bir tesa- düf olduğuna artık eskisi kadar kuvvwtle inanmamıya başladım. Amerika elçisi M. Herrik'in ö- lümünü takip eden gece ise bü- tün vücudüm mütbiş bir korku içinde sarsıldı, sabaha kadar gözümü kapayamadım. Klemansonun ölümünü duydu- gum zaman niçin hâlâ ölmediği- me şaşmıya başlamıştım. Fransa Reisicümhuru M. Dumer malüm surette katledildiği vakıt ise az kalsın, tumarhaneye giriyordum. Kim nederse, desin ve bana ister inanın, ister inanmayın: Yu- nanistan zelzelesinin sebebi meş- um Baron'un yatile beraber Se- lâniğe gelmiş olmasıdır. Bunda başka bir sebep aramak beyhu- dedir, bir bekçinin mahkümiyeti Adliyedeki ihtisas mahkemesi, dün Fatibteki evinde kaçak rakı yapmıya mabsus aletler bulunan bir binada gece bekçisi Salih | efendiyi bir sene bapse mahküm etmiş ve derhal tevkifine karar > Yolda bana dönerek: | vermiş, mazoun tevkif edilmiştir. VAKIT “ VAKIT,, Muhabirinden Mektup Bükreşkonferansı yolunda,vapurda.. Karadenizin hatırı sayılır fırtınalarından biri : kişi kaldı ! Sofrada dört Bükreş “ Dün Galata rıhtımından ayrıl dıktan sonra Fenerleri geçinciye kadar yazmıya değer bir şey ol - madı. Ben daha çok buradan son- | ra olanları, konuşulanları işaret edeceğim. Heyete dahil olanları, teşyi e - denler yalnız Galata rıhtımında | İl değildi. Bunlardan bir kısmı, bir kaç tanesi sevgililerini teşyi eden âşıklar gibi ta kadar otomobillerle gelenler var- dı. Kulaktan kulağıma geldiğine göre bunlar ONemlizade Mithat Beyi ve madamını geçiriyorlardı. . Boğazı çıktıktan sonra ve çı - | kmcaya kadar şurada burada kü- me küme toplanıp © görüşenler, kahkahayla gülenler, iyi seya - hat temennisinde bulunanlar var- dı. İşte şurada Ruşen Eşref Bey Hasan beyle görüşüyor, Yakup Kadri'Zeki OMes'ut, belediyeci 'Hâmit“Beyler çene çalıyorlar. Buğazda insana endişe vere - cek kadar sert esen bir rüzgâr bir goklarını o düşündürüyor; Vasfi Raşit uzanıp giden, uzanıp g€ * nişliyen Karadenize bakarak eski bir hikâyeyi anlatıyor: — Bir deniz yolculuğunday - dım, Geniş ve köpüksüz denize bakarak denizleri mteresim ka - dar severim, dedim. Yanımda du- ran,bir. İngiliz bana o baktı ve: “Benim on altı senelik metresim- dir; fakat bir avuç kaya parçası- nı bu denize tercih ederim.,, ce - | vabını verdi. Buna: “Karım ka - dar,, demekle mukabele ettim. Fenerler gözümüzden kaybolmi - ya başladığı zaman yemeğe in - dik. Ben Bükreş sefirimiz Ham - dullah Suphi beyin hanımı, ajans- çı Muvaffak bey ve madamr, be- lediyeci Hâmit bey Ekrem Besim bey ve madamı, gazeteci arkada- şım Fuat beyle bir masada otu- ruyoruz. Bir taraftan yemek yenirken diğer taraftan bütün masalardaki konuşmanın mevzuu romence İ- di. Hamdullah Suphi beyin sesi işitiliyor: Bu ses romencede bir hayli türkçe olduğunu söylüyor - du. Ruşen Eşref Bey bir masadan Hamdullah Suphi beye seslendi: — Yahu su istiyorum garson- lara bir türlü anlatmak kabil ol- muyor. Burada maden suyunun adına ne derler? — Eau minâral. — Söylüyorum, fakat anlamı < | yor. — O halde tersine çevir söyle, Bu küçük nükte salonda bü - yük bir kahkahaya sebebiyet ve- riyor. Yemeğe indiğimiz zaman denizde başlıyan kırışıklıklar bü. yümüş olacak ki, bir sallantı baş- | ladı. Hanımlar bundan memnun değil. Yemekten sonra herkes güverte - ye çekildi. Hanımlardan bir ço - ğu, banklara oturarak kendileri - ne verilen nasihatleri dinliyorlar. Ta uzaklardaki kabaran dalgala- rı seyrediyorlar. Deniz bir an içinde büsbütün değişti. Esen şiddetli — Muvaf - fak beyden öğrendim — yıldız rüzgârı ortalığı altüst etti, Küçü- »ük gemimize çarpan (dalgalar, Rumelihisarına |' Sayıfa 7 “Bükröş , in umumi manzaralarından güverteleri yalıyor. Şurada bu » rada kendilerinden geçen'hanım- lar şezlonklarda uzanıp Kalıyor - lar, Akşam yemeğinde topu topu dört kişi kalmış. Bunlardan biri | hanım, üçü erkek. Hâmit Beyin refikası, erkekler Ruşen Eşref, Ahmet Reşit ve Mecdi Sadrettin. Sonunda Mecdi de rekoru kaybetmiş bir çorba içerek kaç - mak mecburiyetinde kalmıştı. Deniz biz gece saat üç buçuk- ta Köstenceye gelinceye kadar devam etti, Buraya gelir gelmez, gene herkes ayaktaydı. Ne zaman u - yanmışlardı ne zaman kalkmış - lardı, belli değil. Sabah kahvaltısı yapılırken Ru şen Eşref anlatıyordu: — Çocuklar, öyle bir barbun - ya balığı yapmışlardı ki, sorma - yın. Akşam yemeğine gelmediği- nize fena ettiniz. Reis Hasan Bey İbrahim Fazıl Beyle gündüz saat 3 te otururken havanın kendi tabirile, patladığı- nın farkına varmış, kamarasına çekilmiştir. Gürültülü zamanı uy- kuda geçirdiğini söylüyor. Ken - disi “Beni deniz tutmadı,, diyor- sa da, Tırabzon meb'usu olduğu- nu hatırlıyanlar bu söze inanma- | mazlık etmiyorlar, Dönüşte hanımlar Köstence » den dönmemekte ısrar ediyorlar.- amaaa Rima Biz, üç gazeteci saat 4,5.da İ Köstenceye ilk adımı attık, Tel. graflarımızı çektikten sonra tek « İ rar vapura döndük. Vapurdan w- mumi çıkış 6, 6,5 da oldu. Kös» tence konsolosu karşılığa geldi. Valizler trene taşındı. Yunan murahhasları (ODaçya vapuruyla geldiler. Onlar bizden kalabalık. Denizden bizim kadar müteessir olmadıklarını söylüyor- lar. Yediye çeyrek kala Bükreşe doğru hareket ettik. 11,15 te ote- limizdeydik. İstasyonda heyetimizi karşıla- dılar, konsey azaları vardı. İstas- yon Türk, Yunan, Bulgar, bir ke- lime ile Balkan milletleri bayrak- larile — donatılmıştı. İstasyonda boydan boya bir sıra en küçük boydan en büyük boya kadar muhtelif mektep talebeleri vardı. Bugün Balkan konferansının başlangıcı sayılabilir. Programa göre saat 15 te konferansın kon - seyi toplanacak 16 da konsey ka rarı mucibince konferansın açıl « masından önce toplanması lâzım gelen komisyonlar ve komiteler toplanacak.. Akşam saat 9 da da murahhas- larım ve hanımların askeri mahfel sarayında romen grupü tarafın - İ dan kabul resmi yapılacağı söy - leniyor. Hasan Rasim EEE DERA ARKA Sağa anam an gazel Yunanistanda yeni kabine Nasıl teşkil Atina, 24 (Hususi) — M. Ve- nizelos kaplıcalrdan avdet edin- ce derhal Reisiciümhuru zizaret etmiştir. M. Venizelos, Reisicüm- burun yanımdan çıkarken, kendi- sile görüşen gazetecilere, ruhsat reisile kabine meselesini görüş- mediğini söylemiş ve bu mese- lenin, Teşrinisanide, yeni meclis açılıp da yeni rein intibap edil diği zaman fili bir şekli alaca- ğınm anlaşılacağını söylemiştir. Meclis açılmazdan evvel, kabine .meselesinin halledilecek emek- ler, boşa gitmiye mecburdur. Müsyö Venizelos, beyanatına devamla M., Çaldrisin küçük fır- kaları kendisine bağlıyarak çü- rük bir kabine teşkil etmek için serfettiği gayretleri tenkit etmiş memleketin büyük meseleleri ve bilhassa iktısadi buhranı hallet- mek icin kuvvetli ve devamlı edilebilecek? İ bir hükümete muhtaç olduğunu ilâve eylemiştir, Hükümet taraftarı gazeteler, akali fırkası reisinin küçük cüm- huriyetçi fırkaların kendisine il tihakile, yeni kabineyi teşkil hu- susunda sarfettiği - gayretlerle alay ederek böyle bir kabinenin İ ömrü, uzun olmıyacağını ve te- şekkül edor etmez sukuta malı- küm olduğunu yazmaktadırlar, ————mm Bizde rakı imali İnbisarlar umum müdürlüğü tarafından hazırlanan istatistik- lere göre, 1978 yılında memle- ketimizde 4,799,482 kilo rakı imal edilmiştir. Senede imal edilen rakının miktarı 1929 senesinde bir mil- yon daha artmış, 1930 senesinde ise 6,433,992 kiloyu bulmuştur. 1931 senesinde bu miktar azalmıya yüz tutmuş ve 6.125.000 kilova inmistir,