Sayıfa 8 Beyaz ticareti Bir kız daha tedatik 'etmieli; yoksa rüşvetler böyle devam ettikçe.. Yazan : ? Gözleri biraz evvelki polis me- murunun yaptığı gibi etrafı do - laştı. Banyoda yıkanan madami seyrettikten sonra: | — Vay canma.. Ne güzel tablo. Ya şu büfe, ya şu güzel saat.. Ne yakışıklı eşya.. Dedi, sanki eşyanın demirbaş cetvelini tanzim ediyordu. Bobbi ihtiyatlı bir tavır alarak dedi ki; — Nafile yorulmayınız.. Eğer satın almak istiyorsaniz turalarımı vereyim. Hepsini borca aldım.. Ser komiser güldü: — Haydi siz de.. Hepiniz ayni malsınız.. Boyuna şikâyet edersi- niz, halbuki.. Lülüye baygın bir nazar atarak devam etti: size fa- — Halbuki piliç maşallah gü: | zel.. Ne dersin güzelim işler yo- lunda mı?. Kazanç iyi mi?. Bobbi ihtiyatı elden bırakma- dı: — Daha iyi gidebilir.. işler biraz durgun.. Lülü kahve yapmak vesilesile odadan çıkmıştı. Ser komiser ba- şını Bobbiye doğru uzattı: ydi Bobbi hacet,. Karım Fakat tatlı konuşa” on beş gündür piy lıyor.. — Ha anlaşıldı. Evvelden ne söylemediniz? Ne kadar lâzım bakalım?. Ser komiser odayı bir defa da: ba süzdü.. Sanki eşyayı kıymet- lendiriyor Nihayet dedi ki: — Daha i sizi boğaz şey istiyeceğim.. Bobbi yerinden sıçrıyarak ba- Zırdı : — 700 pezo mu?. Ne diyorsu- nuz?. Apartıman için sekiz yüz pezo ver « Kapıcıya'da ağzını kapamak için elli pano termdğö mecburum.. Bundan başka .. Ser komiser sıgarasının külünü silkerek homurdandı: Bobbi mutfağa doğru endişe ögle baktı: © y— Rica ederim bunu söyleme- yiniz.. Karım, başka karım oldu- Bunu bilmiyor. Bir aile kavgası daha çıkartmak istemezsiniz de- gil mi?. — Öyle ise hesabı çabuk halle- 'delim. — Yedi yüz pezo!.. o Dünyada veremem.. Tekmil hesapları patarak vilâyette çalışmağı cih ederim.. Ser komiser biraz ka- ter- inmeğe ka- rar verdi; — Ne kadar verebilirsin?. Bobbi zehininden bir çok he- saplar yürüttü: — Dört yüz pezo.. — Beş yüz pezo ver de uzat- mıyalım... Ve elini uzattı. Gittiği zaman Bobbi hırsından bir bardak kır- dı.. Lülü kendisine yaklaştı: — Bu kadar sinirlenme cicim. Emin ol adam akıllı çalışacağım. | Bobbi bir şey işitmiyor yalnız homurdanıyordu: i —Vay rezil herifler vay.. * * Üç gün sonra Bobbi apartı- manda yalnızdı.. Kapı çalındı ... Belediye müfettişi kapıdan gözük tü.. Bir söz söylemeksizin Bobbi- . sada müşteri top | da bir karın daha var.. | Tefrika 1 34 ye bir kart uzattı, kâğıtta diyor du ki: “Belediye müfettişi o Gonzab- sın râporunda Üruguay sokak 176 numara, dördüncü katta Lü- si Lörua isminde ve Lülü lâkabını taşıyan bir Fransız kızı bulundu- ğu ve kızın fuhş ile iştiğal etti- ği anlaşıldığından belediye kara- ri mucibince apartmanın - yirmi dört saat zarfında tahliyesi için lâzımgelen muamelenin yapılma - #ı mahalli serkomiserliğinne em - rolunur.,, Müfettiş tebliği Bobbiye verdi ve banyo eden madam tablosu seyre koyuldu: Bobbi okuduktan sonra ses çıkarmadan cüzdanını çıkardı.. Yüz pezoluk banknotla- rı saymıya başladı... Bir, iki, üç, dört, beş... Belediye müfettişi ma- sahın üzerine konan paraları al- dı ve bir şey söylemeden çıktı: Bobbi düşünüyordu: — Adam sende Lülü kazanı yor.. Bokadaki kız da gayretli... Bununla beraber.. Bir tane daha kız tedarik etmeli.., Yoksa bu he- sabı yürütemiyeceğiz!.. SON Ford Bütün amelesinin Ho- vere rey vermesini istiyor Nevyorktan verilen malümata göre Ford Kumpanyası, amelesi- ne “hitaben bir beyannade' reş: rederek kimsenin siyasi kanaatine müdahale etmemekle beraber, kendi noktai nazarını izah etti- ğini söylemiş, ve Hoverin işi ve sanayi hayatini tehdit eden bü- tün kuvvetleri yendiğini ve bu- npu peticel almıya başladı- ımı, Onun togramı vukubulacak her harekelin mem lekeli bubhrana sevkedeceğini, r intihap etmenin mem: eli olacağını ânlatmış ve bülün Ford ame'esinin bü nasihütleri nâzarı dikkate alma- | sını istemiştir. Bu beyanname Fordun Ame- rikadaki bütün şubelerine tamim olunmuştur Arnavutlukta Sulistimal nasıl meydan çıkmış? Tirandan siman telgraf haber- leri, devlet hazinesinin mühürle- perek tabkikat yapıldığını bildiri- | yordu. Son postaile gelen Deyli telgraf güzetesi, Tiran muhabirin- den aldığı malümatı neşretmel.- tedir. Bu malümâta göre, yapı: lan tahkikat hazineden (100,000) alına yakın para aşırıldığını gösterdiğini, vergi dairesinin bir çok yüksek memurları tevkif edil- İ mişlerdir. Arnavutluk hükümetinin gaze- tesi olan Besa bu münasebetle verdiği malümalta memurlardan birinin hazineden pul alarak tüccara ve daha başkalarına w- cuzça sattığını söylüyor. Bunun için hükümet mevcut olan bütün damğa pullarını toplıyark yaka” İ cak ve yeni damğa pulu çıka” racaktır. Her sene hükümetin yalnız tutünden aldığı damğa resmi 250,000 allını geçt'ği halde bu | sene 48,000 altına inmiştir. Esa- sen tahkikat icrasına saik olan da varidatın bu derece ivmesi idi. “İngiltereyi | na yaptığı fenalıkların cezasını isgeziyorum aleyhinde | VAKTI Asyadan | koyacağını; Meşhur serseri Tripiç Linkoln bir ingiliz gazetesine böyle söyledi Bir iki gün evvelki telgraflar | İngilterenin sabık meb'uslarından olan, sonraları Almanyaya ca- susluk etmek töhmetile İngilte- reden koğulan “Tripiç Linkoln,, in Eelçikada yakalaparak bu memleketten de çıkarıldığını ha- ber vermişti. Son posta ile gelen Londra gazetelerinden biri “Linkoln,, in tevkifini müteakıp kendisile ko- buşmağa muvaffak olan mubü- birlerden birinin bu eşsiz serse- riden aldığı beyanatı neşrediyor. LUinkoln mubabire şu sözleri söylemiştir : “Şayet İngiltere, beni bu şe kilde takip etmeğe devam eder- se yapacağım iş, tekrar Asyaya dönmek olacaktır.,, Linkolen son zamanlarda Av- rupada Çoo King nam müstes- rile dolaşmakta idi. Bir aralık Almanyada bulunduktan sonra Belçikaya geçmiş, fakat" oradan da koğulmuştur. Muhabir, o kendisinin neden böyle bir yerde yerleşemediğini o da Şu cevabı vermiştir: ün bu başıma gelenler, Ingilterenin aleyhimde sarfettiği gayretten ileti geliyor. Sözü a- çik söylemek zamanı geldi İn giltereye ihtar ediyorum. Arlık | benimla uğraşmasın. Yoksa, ba» çeker. Ben ingiltere ile uğraş» tığım zamanlarda, gizli dolaşi- yordum. Halbuki şimdi. apaçık Avrupada biç bir | siyasi iş peşinde koşmuyorum. Bilâkis sırf dini ve ruhani işlerle meşgulüm. Linkolen, daha sonra hiddet lenmiş ve şu sözleri bağıra ba- gıra söylemiştir: “Artık yeter. Benim maksadım Mütercimi : Zonguldak mebusu Halil (AİLE gi 24 Teşrinievvel Teli Gençkızın iffet veismetini yaralam? adım adım tenvir edilmesi lâzım İki türlü masumluk vardır: Kendinden habersiz olan masum- luk, kendi varlığını bilen masum- luk. Birincisi çocuğum, ikincisi | kadının masuluğudür. Kenç kızın masumluğu, bu iki masuml'uk İ derecesinin arasındadır. Masum- luk, ekseriya çiçeğe benzeti Bu benzetiş, daima “taze i muhafaza eder, çünkü bakikata uyğundur. Çiçek baş gösterdiği dakikadan başlayarak dalından düştüğü dakikaya kadar bir çok dereceler var, değil mi? İşte genç kız masumluğunun tarihçesi bu- dur. Masumluk, cehaletle başlar fakat bu iki şey, biri birinden ayrılmayan şeyler değildir. Ma- sumluk, bir fazilettir, cebalet asla. Masumluk, cehaletin eksil- | diği nisbette fazilete yaklaşır ve g cehalet bütün bütün zail olunca | tam ve hakiki bir fazilet olür. Genç kızin masumluğunu koruma- nın bir çok yolları vardır. Fakat iki nokta vardirki daima göz önünde bulundurulmalıdır. Birincisi, mutlak bir cehaletin | sona kadar devam edemiyeceği- ni ve bir genç kızı, - hiçbir in- tikal devresinden geçirmeksizin âni bir sarsıntile çocukluğun de- rin uykusundan uyandırıp * buki- katin korkunç çehresile karşılaş- tırmanın akıllıca bir hareket ola- mıyacağını düşünmekten, ikincisi ne kadar koyu ve derin olursa olsun, bu cehaletin merak ve te- İ cessüsten kurlulamıyacağını tak- dir etmekten ibarettir, Merak ve tecessüs tabii, bir haldir; Çünkü düşünen bir varlığın, ne için ya- ratıldığını ve hayattaki nasibinin neden ibaret bulunduğunu kendi kendine sorup cevabını arama- ması mümkün değildir. Şühalde mademki bu merak ve tecessüs meylinin inkâr edilmesine veya boğulmasına (Oimkân © yoktur, Avrupada kalmaktı! Ingiltere be- ni takip etmekte devam ederse derhal Asyaya dönerim. Ingiltere iyi bilsin ki beni rahat bırakmı- yacak olursa, onu Asyadan ko- ğarım. İngiliereyi Asyadan kov- mak benim elimdedir ve ben bu işi yapmıya muktedirim.,, Mülükat burada bitmiş ve Lon- dra gazetesi bu sözleri aynen neşretmiştir. “Linkolen,, Ingiliz Entelejens Serversin kendisini her yerde takip ettiğini, kendisinin buna | ehemmiyet verdiğini de ilâve et- miştir. Belçikada Yeni kabine teşek- kül etti ekseriyet liberallerdedir Brüksel, 23 (A.A) — Kabine; aşağıdaki şekilde teşekkül etmiş- tir: Başvekil ve Ziraat Nazırı M. Brogweville, Hariciye Nazırı M. Hymans, Dahiliye Nazırı M.Poul- let, Maliye Nazırı M. Yaspar, Mil- li Müdafaa NazmıM. Tbâunis, Müstemlekât Nazırı M. Tschof - fen, Posta Telgraf ve Telefon Na- Zırı M. Forthomme, Sanayi ve Mesai Nazırı M. Heyman, Nafia Nazırı M. Hap, Ulüm ve Sanayi Nazırı M. Lippens, Adliye Nazırı M. Janson. Yeni kabinede 3 katolik, 5 libe- genç kizın iffet ve ismet duygu- larını yaralamadan adım adim | edilmesi ve bu suretle karışık. ve tehlikeli araşlırmalar içinde sapıtmasına meydan ve- rilmemesi daha doğru olmaz mı? tenvir | Fikrimizce, kızarmanın bile ma- nağını kavramaktan âciz ahmak bir sadedilliğin - mutlak bir in- ziva ve mutlak bir cehalet için- de yaşamaksızın - teminine ir» kân yoktur. Olsa bile hiç bir kıymeti olamaz. Eğer kızınızı mabastra kapatmak fikrinde ise- biz bu pek mükemmel bir usul- İ dür. Fakat eğer bir ana veya bir zevce yetiştirmek maksadini | güdüyorsanız takip edeceğiniz usul bu değildir, Hele, yere ba- kan gözlerile, her tarafta fena- lık görmiye çalıştığ halde ağır ve keskin cehalet taklitleri ya- pan ve içinin dışına nisbetle hiç de iyi olmadığı hissini veren genç kızdan ne beklenir? Az bilen, fakat bildiği: araştırmıyan ve âtisini sükün ve buzur içinde bekliyen ağır başlı genç kızları kim tercih etmez? Izahatımız, analar arasında dai- ma münakaşa edilen mühim bir meselede bangi tarafı iltizam edeceğimizi meydana koymak- tadır: Genç kıza * ciddi ve ma- kul malümat vererek - biraz son ra yeni bir aile içinde ifa ede- ceği vazifelere bazırlamak mı, yoksa bu vazileleri asla hatırlat- mıyarak ve hatta bu husustaki iral, 3 demokrat — Hiristiyan 1 ! de flaman sağ cenahına mensup | bir zat vardır, ber türlü merak ve tecessüs te- mayüllerini söndürerek derin bir süküte dalmak mı muvafık olur ? " Fikrimizce bir genç kızı, biç bir | hazırlık görmeden, evli i yök tecrübelerile karfi İ ve bu suretle sakin bir #5 bakiki icaplarile analığı© mesuliyetlerini unutarak ticı bir serbesti ve inal lırasa kapılmasına mey mek doğru bir şey olmas rektir. Bu türlü malümit mekte acele edilsin dem€ miyoruz. Maksadımız, mühim lenvir ameliyesi! bütün vaz geçmekteki is” İ liği anlatmaktır. Iosanların ne gibi tem$i vardır, en çok zayıf old noktalar nelerdir, hayatta bi şeylere matuz kalırlar; yanıldıkları noktalar ne lerdir; bunlara dair, ans” arasında geçecek ciddi € başlı muhaverelerin, bir muhayyileyi koruyabilmek sundaki tesirleri zannımız©” man okumak yasağından çok ve daha derindir. Çün teblikeli o romanlar, . gen$ ( dalgın ve hülyacı kafasındf ğanlardır. Evlilik vaz.felerine haz” en ciddi safbası; ev hay? alışmak, ev hizmetlerile #* lanmak, analığa ait meşg0' leri öğrenmek ve bilhass# le ülfet etmektir. Işin yaln'* şa gidenile iktifa etmemeli ha ziyade, fayda ve mewfast tirebilecek olanile meşgul © lıdır. Iş kadar, genç kıza ya” hiçbir şey yoktur. Iş, müs hareketlerle fikri işgal eder, " hem ve hatta tehlikeli di lere meydan vermez: Can sıkıntısı, kadın gibi, Si kızın da en büyük düşmeni (İl dan biridir. Can sıkıntısı mo” 8) yileyi övünecek şeyler arafji) sevk eder. / Bunlar, zahiren zararsıf Zi zararsız ve masum görün bile yavaş yavaş rubun derif lerine sokularak ve bu 9 hareket ve irade kabiliye öldürerek kızın, gençlik ib | larına şikâr olmasına sebep N Jar. Buna mani olacak çare; liyet, teferruata dikkat, fikir J hareket ve meşguliyettir. v kızın, bilâhare kendi evinde yi bik edeceği ev bilgileri bak gi da iptidadan ders almasına * ehemmiyet verilmelidir. ; * # Genç kırın ahlâ< ve "e için İçtinap olunacak en vi tehlike, cemiyet hayatı oldi halde kendisini büsbütün Of” &4 uzaklaştırmak mümkün değil Çünkü ailenin, cemiyete * bir takım içtimai vazifeler | dır, genç kızlar ise, bu vazi a'âkalanmazlık edemez. * lasanlar, | birbirlerin, ve düşman vaziyeti almak ratılmış mahlükler değil Birbirlerini görmek, birbi defi avunmak isterler. Bunda gi lantılar, sosyeteler doğar: pi yet hâyatı dediğimiz ş6Y ia dur. Bu hayattan herkes 1 diği veya a'mak istediği vi nasip alır. Euna mukabil, yi 1 kanun, hiçbir kimseyi y bütün bütün mahrum ©“ y Cemiyet hayatı, tehlikelidir? cihet malüm ve inkâr gayri mümkündür. ri) (Devemi ©