mektuplar çıktı ve anlaşıldı ki burada Yatağının içinde bir firkete bulundu, bif dolaptan bazı ağ. Me) İşte bir yatak! Diyen Meh- Tk Âli tozlu olmamasma baka- p ilâve etti; uhakkak bu yatakta dün ka e birisi yatmıştır .. Ayşe ş Bağ, 2k sesi işitmesi pek yalan İğne Ni Peki, Kadri ağanin bu ta- m katili sakladığına bilir miyiz?. SAĞ alm bilmem. Yalnız her- karı malüm olan bu kulübede İş çoocadan başka kimsenin sa- lmadığı idi. Küçük Ayşe kaç A vir İstanbulda Adil (Beyin va yanındadır. o Zateno » Arasına hiç çıkmadığını da ordu, Demek burada bir ncı gizli olarak mukim idi. Bi Evet, işte bir delil daha ».... Me kâsesi.. İçinde bir mik- a çorba var ki daha ekşime- İE olduğu da kokmamasından in » Demek kızıl saçlı zatı asıl di yakaladık. “e Hayır, azizim, bayır... Bu bak de yakalıyamadık. Çünkü Yatağın içinde ne buldum!. Za Efendi elektrik lâmbası- — aydınlığında yastığın al a bir firkete bulmuştu. “> Bir kadın mı?, Siz, Maalesef öyle. İşte diğer anin iki memur bu iy bir kadının yattığını göste- â, İşaretleri bulmakta geçikme- N t.. Mehmet Ali Efendinin ü- şi karıma Artık araştırma» ia ihmal ile yapıyordu. Fakat A a Efendi ayni dikkatle kulü- t pencere diplerini, köşe, bu- — ya nı araştırmıya devam etti... £ ük bir dolabın bütün gözleri- Kir. Bir konsolun alt gö- bakarken mektuplar buldu © alıp cebine yerleştirdi. larr gören arkadaşı: Dağ, Ne yapıyorsun Rıza Efendi? t. Biz buraya girdiğimize ait Yazan Mocis #öbtan- ( ür çıkarıp uzun uzun öttür- Si aul hayretini saklamıyordu: Demek ciddi?, re mütaazzim, güldü: > Tabij değil mi ya?. “era Demek ilk mücadeleden ti dınız?, tedi vet. Fakat bu sefer bütün leri aldım, Dündenberi yav- Iki Gülüşlü Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 78 hiç bir iz bırakmamalıyız. Halbu- ki sen mektupları cebine koyu - yorsun... — Ehemmiyeti yok, çünkü gö- rüyorsun ki Kadri ağa kulübede kıymetli hiç bir şey bırakmamış - Ne varsa götürmüş. Anlaşılan yal nız bu kâğıtları untmuş. Karışık- lığa gelerek bırakmış. Eğer yarın öbürgün aklına gelip de arasa bile düşürdüğüne hükmeder . “Şimdilik burada başka işimiz kalmadı. Haydi savuşalım . » ... İli memur köşke avdet ettikleri | sırada henüz Ahsen Beyin oda - sında ışık bulunduğunu gördüler. Adil onların a; ucuna basarak yukarıki kata çıktıklarını duymuş ve onları Ahsen Beyin o- dasına davet etmişti. İçeriye girip geniş koltuklara yerleşince Meh- met Ali Efendi dayanamadı : — Haydi Rıza Efendi, şu ku- lübede bulduğun mektupları da o- ku bakalım. o Merak ediyorum, Kadri ağanın çekmecesinde bul - duğumuz.... — Peki, işte hepsi.. Evvelâ şu: Başlıklı bir mektup.. “Asmaaltın- da yağcı Muhsin,, Boş bir mak- buza benziyor... Maamafih saklı» yalım... .- “İşte bir tane daba, o da bir iş sesasassasadarssranranı Yıldızın park ve otel olması Yıldız sarayının belediye tara- fından kiralanması meselesi ye- niden Maliye vekâletinin vekâle- tini haiz olan defterdarlıkta gö- rüşülmiye ( başlanmıştır. Yıldız sarayı bu sefer ucuz şeraitle ve uzun bir müddetle belediyeye kiralanacak ve belediye sarayın bahçesini halka park olarak aça- caktır. Binanın da otel olarak kiraya verilmesi muhtemeldir. Binadaki tarihi yerler kiray. rilmiyecektir. Kadır Türkçeye çeviren : fa ayet, Jorjöere cebinden bir | düdük sesi ile asıl hücum başlı - yacak.. Eğer kaçmıya kalkışırsan, ateş emri var. Haberin olsun. Marki müdahale etti: — Müfettiş efendi, benim mü- saadem olmadan, içeri kimse gi- remez. Bu zatın benimle rande- vusu vardı. Misafirimdir. Kapı - ları da açmıyacağım. Esasen a nahtar bendedir. | Bir saattenberi — Anahtarı vermezseniz, kapı” yı kıracaklar. Raul güldü: — Baltalarla mı? Dedi, sabaha kadar kıramazlar. Kapı demir... Bu, ' *trafı tarassut ediyordum .. Yy öğ h da nerede saklandığı » m “endim. Şatonun her tarafı n Sevay oruma kadar tamamen kay iştir, Bir tarafta jandarma İlay bir tarafta benim a-| Jorjöre: Playe, , bir tarafta da resmi | — Hayır,dedi, baltalarla de- gil, dinamitle! — Vay canına, ceplerinde de var mı?. Raul, Jorjöreyi bir kenara çek- ti: — Jorjöre, dedi, beni dinle... var. Bir tarafı da işte şu T, "iğ, em kapının çıngı- Barit, dedi, ilk hücum kolu. girer girmez, ikinci yatan bir kadındır meselesine ait görünüyor. Fakat bunların içinde bir de wzunca mektuplar.. İmzaları yok mu? Bir tanesini oküyalım: Erenköy, 4 Nisan “Sevgilim, artık bir gün bile bekli- yemem. Tren ve vapur parasını onar para toplıyarak (biriktirdim. Yarın sabah babam bu taraflardan uzakla- şınca fırlayıp istasyona gideceğim, sen de beni orada beklersin. Hemen... Bu mektup burada yarıda kal- mış görünüyor. Fakat aradan beş gün geçtikten sonra tekrar yazılmıya başladığı tarihinden ve aşağıki satırlardan anlaşılıyordu: “ Ah sevgilim, tam sana yazdığım mektubu bitireceğim sırada içeriye babam girmez mi?, Hemen mektubu. mu göğsüme soktum. Başka bir şey yazıyormuş gibi yaptım. Fakat ba- bam farkında oldu, Beni dövdü, döv- dü. “. Gidip istasyon memuruna İs - tanbula üçüncü mevki tren ve vapur sormuşsun. Sebebi nedir?. Kaçıp © kâratayı mı bulacaksın? » “Diye sordu ve senin için ağzına geleni söyledi, “hayır,, dedim, “ya- lan, dedim.. Kim inanır! Bir taraftan kilfür, bir taraftan dayak. o Nihayet beni sürükliye sürükliye tapan arasi- na çıkardı.. Buraya kilitledi.., “Artıkh böyle Taşnak fırkasının meşhur Paris organ: olan (Haraç) gazetesinin 18 Eylâl 1932 tarihli nüshasında şayan akikatı görelim,, Türkiye düşmanı bir ermeni gazetesi Sayıfa 5 EM a diyor batvedir. Türkiyenin aldığı bu cezri adımlar Avrupanın gözle- rine kül serpmek manasında 4- dikkat bir makale görülmüştür. Bu makale gözlerini hakikatlere karşı bilerek kapamış olanların da yavaş yavaş kendilerine gelmek mecburi petini hissetmeğe başladıklarını gös- | şey değildir. Ne olursa olsun memleketlerini hayra doğru sev- » | ketmişler ve hakikaten dahi mu- vaffak olmuşlardır. Vicdanımızı uyulup daima bunları inkâr edip durmak cinayettir. Hayır, tebeddülât hakikidir ve biz bunu idrâk edip bundan sopra battı hareketimizi ona göre çizmeliyiz. Bunun için de istibza, atıp tutma siyasetini oterkedip on senedenberi olan şeyleri olduk- ları gibi kabul etmek ve ona | göre düşünüp doğru bir yola gitmeliyiz. Tekrar edelim, ham, yabut yetişmiş, kendiliğinden, yahut lınmamalıdır. Bilâkis, şu son 10 sene içerisinde Türkiye tarafın dan hususi bir “metot,, Üzerine yapılan cehdin hedefi başka bir yeni Türkiye hakkında diyor ki: “Türkler ne yaparsa yapsın, istibza etmek erhk bizler için âdet olmuştur. Türk tarih encümeni olur, sair teşebbüsler olur, hemen istihza- ya başlarız. Halbuki bizim Türkiyede olan tahavvülleri inkâr etmeğe biç hakkımız yoktur. Türkiye Şark hayatından Garba doğru adım atıyorsa bizim omuz silkmemiz- den ne çıkar? Küfürler edetiz ve böylelikle kendimizi aldatmaktan başka bir şey kazandığımız yok. başka türlü, ber hangi cihetten Biz nekadar da inkâr etsek, | olursa olsun Türkiyede bir şey- istibza etsek bakikat şudur ki | ler oluyor. Bu vaziyet ile istıb- Türk cephesinde değişilmiş bir | za etmek en pibayet bizi uyku- şey var. Bu terakkiye doğrü bir | ya götürür.,, Bahalılığa karşı Fransızların bir tedbiri Fransa hükümeti babalılığın önline geçmek üzere muhtelif vekâletler arasında bir komisyon Ağustos ayı içinde memleke- timizin muhtelif limanlarından itbal edilen Japon malları hak- (Devamı var) Dar sokaklar ve yüksek binalar Beyoğlundaki bazı sokak ve caddelerin, yeni yapılmak üzere olan apartmanlar dolayısile isti- kametlerinin değiştirilmesi lüzu- mu basıl olmuştur. Yedi, sekiz katlı binalar arasında darsokak- lara meydan vermemek için be- lediye fen beyeti evvelce yapıl- mış olan haritalar özerinde tet- kikat yapmaktadır. İstikamet ve genişlikler apartman inşaalına göre değiştirilecektir. Daha doğ- rusu dar sokaklara yüksek bi- nalar yaptır! ktır. hatırlıyorum da, buradan ikimi - zin kol kola, arkadaş gibi çıkaca- ğımızı o düşünüyordum .. Ma demki bunu yapmıyorsun, rica € | derim şu kapıya hücum fikrin » | den vaz geç.. Bir defa, hem böy- İ le tarihi bir şatonun tarihi bir ka- pısını mahvetmiş olmaz, hem de, kendisine şiddetle alâkadar ol- duğum bir genç kız yanında be- ni küçük düşürmüş olmazsın! Jorjöre ons göz ucu ile baka rak: — Benimle alay mı ediyorsun, dedi. Raul kızdı: — Hayır, alay etmiyorum.. Yal nız mücadelenin neticelerini dü- şün! — Hepsini düşündüm, — Yalnız bir şey müstesna! . — Ne imiş 0?. —Eğer inat edersen, iki ay sonrâ,. — Ey iki ay sonra?, — İki ay sonra Zozot ile on beş günlük bir seyahate çıkarım. Jorjöre doğruldu. Yüzü sap * sarı idi. kında bir istatistik yapılmıştır. teşkiline karar vermiştir. Bu: istatistiğe göre ağustos Bü Kömisyon #atlâri “köntrol ederek bunların tenziline matuf | ayında İskenderiyeden (transit idari tedbirleri düşünecek ve | suretile 11,903 liralık Japon men- muvafık gördüğü tedbirleri tat- sucatı ithal edilmiştir. bik edilmek özere hükümete bil- En fazla ithal eden liman Iz- direcektir. mir olmuştur. İkinci derecede —— Mersin ve Istanbuldur. Yaralanan bir hamal İğne Mahmutpaşada Abut efendi | Kahvede esrar bulundu hanında yatan bamal Hüsnü Ba- Tarla başında Mehmedin kab- — pazarından aldığı ağır yükü | vesinde eroin, Beykozda pazar ana götürürken ayağı kayarak | ga, i 5 e yığı iskelesinde Mustafa ça düşmüş, söz söyliyemicek dere- | vuşun kahvesinde esrar buluo- cede yaralanmıştır. Hamal Hüs- muştur. Kahveciler yakalanmış- R..i . n lardır. — O zamana kadar, dedi, seni —o halde ben de kalıyorum. çoktan deliğe tıkmış olacağım . . | Senden ayrılmam.. Raul, derhal neşesini takma » | — Bu takdirde geçen i rak: İ gibi elini ayağını bağlı — O halde, dedi, haydi baka: | — Peki ne istiyorsun!. lim! — Tevkif edilmeden evvel bir Ve Markiye dönerek: sıgara içmek! — Marki Hazretleri, dedi, ri-| Jorjöre teredüt etti. Fakat kor- ca ederim. Mösyö Jorjöreye r©- | kacak ne vardı?. Bütün tedbirle- fakat ediniz, — şatonun Ke ri almıştı. Kaçmak imkânsızdı .. rını açlırınız. Size namusum . rine söz veririm ki bir damla kan | takıldı. akmıyacaktır ve her a sakin, gayet nazik ve asilzadelere | i.. Fakat zavallı kızın mecali kal- mahsus bir tarzda cereyan ede | mamıştı. Solgun yüzünde büyük cek... i ie Raulün Marki üzerinde büyük | Meat görünüyordu. Raul de İlan iin Binaenaleyh Markinin peşine / Antonin de ayrılmak istemiş » bir tesiri vardı. Hem bu vaziyet | kendisini müşkül bir mevkiden kurtarıyordu.. Marki: — Antonin, dedi, geliyor mu- sun?. Jorjöre emeretti: — Raul, sen deyürü!. * — Hayır, ben kalıyorum. — Ben kapıya gidip gelene ka- dar kaçacağını mı tahmin Oedi- yorsun Re belki, ne olur ne olmaz? — Neniz var, matmazel! Ü Diye sordu. Genç kız ona yal- vardı: — Saklanınız.. İstirham ede « rim saklanınız. Her halde bura- larda saklanacak bir yer vardır — Ne diye saklanayını?. © — Nasıl, Yakalarlarsa sizi öle dürürler.. — Kabil değil, Zira yakalan- mıyacağım. “©