Evvelâ köşkte kimsenin uyanık olmaması lâzım. Herkes uyuduk- tan sonra aşağıki küçük kapıdan Sıkar, bu önden değil, arka yol- dan kulubenin önüne gideriz, Ku- Vabenin avlusundaki çoban köpe- de gittiği için kolayca pencere- lerden birinden içeriye atlarız. İâamafih bu iş senin için eğer tehlikeli görülüyorsa ben kendi ma yaparım. — Yok canım, tehlikesi yok. Yalnız bir noktada tereddüdüm yardır, — O halde hemen hazırlığa başlıyalım. Kulübedekiı mektuplar Mehmet Ali ve Rıza E- fendilerden başka herkesin ; uyu- duğu birsirada iki memur Kadri ağaların tahliye ettikleri kulube- Ye gitmek üzere yavaşça çıktılar. Onlar giderken Adil Ahsene: — Onlar gelince kulubede ne bulduklarını öğrenmeyi çok me- fak ediyorum Ahsen! Uyuyamı- yacağım. — Ben de öyle. Hatta çok te- minat vermelerine rağmen biraz pan, — Öyle ise idare lârbasile '&- turup bekliyelim. Cigara içer, ge- Vezelik eder, vakit geçiririz. Ok maz mı? — Haydi! O srada havanın çok karanlık olmasından istifade eden Meh- Met Ali ve Rıza kulubeye ayak- n ucuna basarak yaklaşmış” ardı, Bahçenin etrafındaki çiti kolayca geçtiler; orada toprak keçi ve tavukların yüzünden ber- bat bir halde, ıslak ve yumuşaktı. wbenin kapısına geldikleri za- xn Rıza arkadaşının kulağına 17 — Bu kapı kilitlenmiş, ama aç” Yazan : Moris £öblan- Marki ciddileşerek yalvardı: v7 Rica ederim, gülecek za * Söz .&ayet ciddi söylüyorum. e ,,, hi de ispat edecek delâi - © bi, Ahibim, Bilirsiniz ki, her gün, oylerce haceri semaviler, boşluk” dan müthiş bir süratle geçe .S APZ üzerine * düşerler. Her », toprağa düşenleri bir hesap “<' bunların ağırlığı tonları vilerden binlercesi ike edilmiştir. Bunların muhte- “Stametleri vardır. Eğer bu taş” dan birisi, müthiş bir tesadüf olarak bir insana da gece yarısı yabancı bir eve gir» | menin akıbetinden endişe ediyo- | “Iki Gülüşlü Arsen Lüpenin yeni bir m Gizlice girdikleri kulübede kimse yok, gelince orada bir yatak buldularki... | mal güç bir iş değil. Yalnız âçar- ken eğer tavan arasında kimse varsa uyandırmak tehlikesi var. İ Daha iyisi pencereden atlamayı | tecrübe edelim: Yalnız sen yuka- rıyı kolla, — Yukarısı neresi? — Tavan arasına bak; tek bir | pencere var. (o Küçük aralık gibi bir şey... Ben karanlığa rağmen onun kapalı olduğunu görüyo- rum. Yalnız oraya dikkat et, eğer açılır ve birbaş uzanırsa beni ikaz edersin. İşe başlamadan evvel Rıza Ef. kapıya tekrar gitti. Kulağını da- yadı. Kulubenin üst aranır pencerelere geçti, içerisini daki- kalarca dinledi. Sonra Mehmet Ali Efendiye dedi ki: -— İçeride kimse uyumuyor, hatta kat'iyyen iddia edebilirim ki, sağ olarak kimse yok. Ama belki ölmüş, yahut son uykusunu uyuyan birisi vardır. Ve artık o kadar ihtiyata lüzum görmeden çerçivesi çürümüş pen- cerelerden birini kımıldattı. Ko- layca açtı. Pencere yarım insan boyu kadar yüksekti. İçeri atla- | Bolşevik gazetesi taşıdığından... komünist propagandası yapmak | larının bir kısmı usule uygun meksadile yanında Meni bir şekilde tutulmadığı için mah- mazpun olarak, Rizeli ba ie e D minde birisinin dün mubakeme- sine başlandı. Muhakeme Ağırcezada görü- lüyor. Mevkuf olan Şaban, ka- tiyen inkâr etti, “ben, yattığım yere on günde bir uğrarım. O handa başkaları da yatıp kalkı- yor, Benim yattığım odada da iki kişi yalıyor. Bu gazeteyi ya- tağımın altına kim bilir kim koy- muştur? Zaten ben okuyup yaz- mak bilmem kil,, dedi. tavan arasına mak için müşkülâtla uğraşırken Mehmet Ali onu durdurdu: — İptida ben gireceğim, çünkü ben senden gencim... Dedi ve hakikaten bir sıçrayı$- ta içeri girdi. Küçük elektrik lâm- basile ortalığı aydınlatınca bu ku- ru odada insan değil, hiç bir $ey olmadığı göründü ve Rıza Efendi de girdi, İki polisin elektrik lâmbaları bir anda küçük kapıdan ; avluya teveccüh etti ve vakit kaybetme- den yürüdüler. Toprak avluda boştu. Ne bir nefes, ne bir hareket vardı. Yanıbaşmdaki mutfağı, di- ğer küçük odayı ve halâyı gözden geçirdikten sonra tekrar avluya çıktılar ve dar merdivene göz at- tılar, Bu merdiven tavan arasına çıkıyordu ve ne varsa orada ola- | daşıma meydan vermeden öne a- tıldı. Dik merdiveni tırmandı. Ar- kasından da arkadaşı geliyordu. Tavan arasında iki adım atınca hayretle durdular: Solda kâğrt kapalı pencerenin önünde yerde bir oyatak vardı. (Devamı var) sereeeeresienenee eee eme eenee enaz BADER ra mage ni İİİ KEDERE DERE Belediyenin zabıt varakaları —, Zabıta, belediye , memurları tarafından tutulan zabıt varaka- is“ | kemeler tasafından reddedilmek- tedir. Belediye reisliği bütün şu- belere dün bu hususta yeni bir emir yo'lamış, zabıtların gayet okunaklı bir surette ve suçlunun önünde tutulmasını, suçlu büvi- yet ve adreslerinin behemehal yazılmasını ve suçun neden iba- ret olduğunun kat'i surette tes- bit edilmesini bildirmiştir. Bun- lara riayet etmiyen ve zabıt va- rakalarının altını resmi mübörle Mubakeme, polis memurlarısın mübürlemiyen memurlar hakkın- şahitliği için kaldı. Kadır ! acerası — 77 Türkçeye çeviren : (a. aldı ve devam etti: » — Diğer taraftan, yn her mevsiminde düşen bu se- maviler, bazı muayyen zamanlar da daha sık ve daha çok düşerler. cezalar lecektir. bir taş çıkardı. Bu taş sanki bir fı- rına sokulup yakılmış, sonra cilâ- lanmış gibi idi. — Bunu, diye devam etti, mu- hakkak ki burada taharriyat ya- pan polisler görmüşlerdir. Fakat hepsi, ya bir kurşun, yahut insan- lar tarafından yapılmış bir başka sey aradıkları için aldırmamışlar- dır bile, .. . . Halbuki benim için bunun burada bulunuşu hakikati gösteren yegâne emaredir, Ne di- caktı. Bu defa Rıza Efendi arka- | Atinoda çıkan ve Ermeni Taşnak teşkilâtının organlarından olan Erme. bazı hezeyanlarını dünkü sayımızda mevzuu bahsetmiştik. Ermeni muhar- rirlerinden Tumacan Efendi bu mii. nasebetle şu makaleyi yazıyor: Evvelden bu sütünlarda yazıl dığı gibi “Taşnak, komitesi her ne kadar zahiri olarak var- hğını saklamakta isede artık içersine kurt düşmüştür. Yoksa bu kadar açık ibtilâf resmi or ğanlarla meydana Okonmazdı. Belki dağılacaklar, fakat zan- Dımıza göre daha erkendir. Va- kite muhtaçtır. Atinadaki bu Nor - Or ga zelesi tarafından yapılan teh- dit bir nevi manevra ve he- i zeyandan başka bir şey değil dir: Ermenilere korku vermek politikası | Halbuki şimdi bu gi- bi kuru sıkılara Okulak asan kalmamıştır. Dahası var. Bizim taşra gazetelerinde gördüğümüz bu gazeteninkinden çok farklı. dır. Yeni “Taşmak,, fırkesin teşkil edenler bütün küvvetlerile Ermenistana yardım edecekleri- ni söylüyorlar : ve ikiye ayrılma” larının asıl sebebi olarak merkez bürosundaki adamların Ermenis- tandan kovulmuş olmasını gös- teriyorlar. Ne ise... bu, Toşnak denilen- lerin tabiatıdır: Doğru muhake- meden, sağlam mütaleadan dai- ma uzak yaşarlar. Bütün Erme- nilik onlardan elaman çektiği balde daha söz söylemek cesa- retini kendilerinde buluyorlar. Taşnak komitesine âit birçok tarihi malümatı bu sütunlarda meydana dökmek istiyorum, Bu neşriyat, Taşnakların mahiyetini bir kere daha ve bütün açıklı ğı ile ortaya koyacaktır. Bu fev- alâde meraklı yazıları bekleme- susta bir de rapor yapılmasını ri- ca ettim. Bu raporun bir sureti Marki hazretlerine, bir sureti de Jorjöreye nam şahsa tevdi edile- cektir, Raul, Jorjöreye dönerek: — Esasen, dedi, bu meselenin dosyası on beş senedir kapatılmış- tr. Yeniden açılmaz. Jorjöre nam şahsın elinde Valteksin uydurma dosyasından başka bir şey yok ki, bu çocukça vesika ile (e yeniden markiyi rahatsız etmiye cesaret Ermeniler, Türkler ve ecnehiler. ö.inererenrasamernesasanssnmasnase san sananna sas. Taşnak denilen adam- ların tabiatı budur Bir kongre: “Bu kongredeki Türk ve Ermeni amele takımı bir mi idi ? ” nice NorOr gazetesinin tehditkâr | Bilhassa 9 Ağustos ile 14 Ağustos | yorum, delildir. Evvelâ, facianm ire ki, bu tarih Zuhal yıldı- | tarihni batak : Ağuston, yakın olduğu zaman- Z mi e vi lie; zall bir çok | er! ri semaviler yağmı Uyan > “yıldızların uçuştuğu,, denilen ha- pe olduğu devre. Sonra, diseyi görüyoruz. İşte bu iti sal Dir Beni vize Dün, lin demin katilden bahsederken Zu- Vişide bir eler ölelim, bel dedim, Tetkik ve tahlil ettiler. Taşın üze- Raul, sözünün kesilmesine mey- rinde kavrulmuş insan derisi izle- ike ... Evet, insan derisi yeri gün evvel, dedi, bir a yi eki ve damim buraya gizlice geldi ve a - np selimin ek raştırmağa başladı. Ben de dün ee şim ir sabah geldim ve aradım. ez germ ie kalıp âdeta onun teşekkülüne girerek, saklanabilmiş olan edemez, zira gülünç olur. Ve Raul Jorjöreyi ancak o za- man görmüş gibi ilâve etti: — Ne dersin, babalık! verdiğim izahat mantıki değilmi? Ne sirkat var, ne de cinayet! Bu senin hoşu- na gitmez. Öyle ya, madam ki böyle bir şey yok, burada senin işin ne? Hem polis, adliye filân dediğin uydurma şeyler. On beş senedir içinden çıkamadığı bir işi, benim gibi, mütebessim, hoş, zarif bir adam geliyor, elleri cebinde, Sayıfa 5 # lerini karilere tavsiye ederim. Ancak, şimdilik birkaç soktasını işaret edeyim ; 1913 de Galata kilisesi mer- kez mektebi umumi içtima sa- lonunca gizli bir kongre yapıl wıştı, Güya Ermenistan ahvalini kontrole memur edilen Hof ve Vistenerk zamanında... O vakıt patrik kaymakam ve- kili olan müteveffa Kapriel Ce- vahiryan Arşpot bu kongreye riyaset ediyordu. Ben bu kongrenin iptidasın- dan sonra Türkiyedeki Türk ve Ermeni amele takımı birdir, tef- rik kabul etmeyiz yolundaki id- diaya karşı benöz bu bususta mütalea dermeyan etmek erken- dir demiştim. Ermenistana yar- dım Türkiyeye karşı olmamalı dır. Demek ki meselede gene beklemeyi icap ettiren maddeler var, Zavalh Ermeniler! Iptidadan beri Ermesiliğin şerefi olan Mı- sır başvekili müteveffa Nobar Pş. , o muazzam Türk erini, o Er- meni türkofil gibi, hariciye neza- retimizde senelerce müsteşarlık hizmetini yapan Artin Dadayan paşa gibi kıymetli şahsiyetlerin tavsiyeleri nazarı dikkate alın- madığı içn, bırs ve şahsi me- nafi yözünden Ermeni milleti bu günkü içinden çıkılmaz yola sevkedildi. Kime hitap ediyorlar, acaba? Ecnebi, bitaraf bir münekkit yok mu? Türkleri mesul tutalım, diyorlar, Halbuki onların asla kabahati yoktur. Elli seneden beri sizin aklı başında zeki dip- lomatlarınız sâlim yolu güster- diler, dinlemediniz ve yalnız ceplerinizi düşündünüz! Millet sizin bu hareketlerinizden mah- volup gitti ise Türklerde ne mes'uliyet kalır? diyor, sonra Allaha ısmarladık di- ye çekip gidiyor. Ne dersin? Bü- tün bunları Madam Jorjöreye an- lat emi hoşuna gider, hem de o - nun yanında kıymetim iki misli artar, Doğrusu bunu bana borçlu- sun! Jorjöre gayet ağır bir hareketle kolunu kaldırdı ve Raulün omu- zuna koydu. Raul, bu hareketten ürkmüş gibi görünerek; — Ne o? dedi, ne yapıyorsun? Beni tevkif mi ediyorsun? Doğru- su ama da cesaret, Ben gelip bura- da senin vazifeni yapayım, sen de, bana in edecek yerde, elle- rime ke yurmağa çalış. Ya karşında benimgibi bir Sağ olmasa bir haydut olsa ne yapa- caktık bakalım. Jorjöre sesini bile çı du. Gittikçe süküneti sanki hadiselere rm asi dam veğiyetinialıyordu. O, sade- ce söylenenleri dinliyor, işine ge- lenleri notediyordu. Raul nutuk şöyle bir dolaşıyor, yerden bir taş parçası buluyor, bir vazodan ger- vermek mi istiyordu? Bırakıyordu söylesin, istediği kadar söylesin. REN