Sayıfa 10 aye) Hatıranın dönüşü Mehmetcik, vagonun üzerine çıkmış tamiratla meşguldü. Vago- nun bulunduğu yer, istasyona pek | uzak değildi. Onun için gelen trenlerden birisinden, uzak akra- | balarından birisine benzettiği bir kadınm indiğini gördü ve usta | başma: -— Çavuş, dedi, müsaade eder misin gidip bir bakayım. Galiba bizim akrabalardan biri gelmiş. — Peki Mehmet, git, sen çalış- kan bir çocuksun. Sen ne zaman İstersen sana izin veririm, Mehmet vagonun üzerinden i- nerek istasyona girdi - burası Kü- çük çekmece istasyonu idi - ve ih- | tiyar kadına yaklaştı, sordü: — Teyze beni tanıdın mı? İhtiyar kadın, gözlüklerinin ü- zerinden dikkatle baktı. Sonra, buruşuk yüzünde bir sevinç güne- şi açlı: — Mehmet, diye haykırdı. Ayol sen yaşıyor musun? Seni biz öldü biliyorduk. Ve kadıncağız ağlamağa başla dı. Ne de olsa kardaş çocuğu. Nakiye teyze, Mehmedi, harpte ölmüş zannediyordu. Esasen Meh- medin şehirde ondan başka akra” bası yoktu. Mehmet filhakika a- ğır surette yaralanmış, uzun müd- det tedavi edilmişti. e Mehmedin yarası başından olduğu için, has- tahaneden çıkar çıkmaz kendisini pek toparlıyamadı. Zira, yara, ha- tırasına da biraz halel vermişti. Mehmedi, yanına almış olan bir hayır sahibi zat, onu Flurya kö-| yüne götürmüş, beslemiş, sonra, evlendirmişti de O zamandan- beri Mahmet biraz iyileşir gibi ol- muştu ama, genc bir türlü tama- men kendisini (toplıyamamıştı. | Şimdi, kendisine, şimendifer şir- ketinde küçük bir iş bulmuş çalı- şıyordu. O gün uzaktan teyzesini görür görmez, beyninde şimşek çakar gibi bir şey olmuş ve tanımıştı. Nakiye teyze, Mehmetten bun- ları o öğrenince hemen yakında ,olan köye gidip karısını görmek istedi ve gittiler. Mehmedin köylü karısı ile şe- hirli teyzesi kaynaştılar. Fakat teyze: — Haydi, gidip yemeği, Flurya- daki gazinonun lokantasında yi- yelim! Diyince Mehmedin karısı kızdı: — Ne o, dedi, benim yemeğimi beğenmiyor musunuz? Mehmet aralarına girerek yatış- tırdı ve akşam üzeri Nakiye teyze ayrılırken, Mehmede on lira bile bıraktı ve: — Kızım Safiye, dedi, zengin bir tüccarla evlendi. Yazı geçir- mek üzere Fluryada oturuyorlar. Yarın, öğleden sonra “Solaryum,, a geliniz, Remzi Bey diye sorunuz sizi tanıştırayım. Ertesi gün, Mehmet ile karısı Ayşe bayramlık elbiselerini giye- rek gittiler. Nakiye teyze, belki bulamazlar diye, onları kapıdan | karşıladı ve içeri alıp kira ile ve- | rilen yerlerden birisine götürdü. Mehmet Safiyeyi görür görmez tanımıştı. Safiye de onu tanımış» | tı ama, çocukluk arkadaşının böy- | le bir köylü kıyafetinde olması o- nu rahatsız ediyordu. Mehmet ise Safiyeyi bu kadar yaşlı bir adam ile eylendirdiklerine © kızıyordu. Hakikaten Remzi Bey bıyiksız, sakalsız yüzüne rağmen, pek ihti- onu İm geldiğini yar görünüyordu. | Ayşe ise, Safiyeye yan yan bak- | mak istiyor, fakat onun ipekli el- kipireie çekiniyordu. ei Yazan * fa, ilk tanışmanın - hem de bu şerait altına - verdiği soğukluk kırıldı; bunda Nakiye teyzenin büyük bir dahli olmuştu. » Akşam olmağa © başlamıştı. Mehmet, yemek ve gitme zamanı- düşünerek kalktı. 5 Fakat Safiye: ni — Gitmeyiniz ayol, dedi, biraz | bir şey yiyelim. Mehmet ile Ayşe sıkılarak otur- İ dular. Akraba da olsa, şehirlilerle yemek yemek onlara müşkül geli- yordu. Bununla beraber, deniz ha- vası karınlarını acıktırmış olduğu için yemekleri işteha ile bekledi- ler. Fakat umdukları gibi çıkmadı. Çünkü, bu köylülerin yemek vakti, şehirlilerin çay vakti idi, ve Meh- met ile Ayşe, çay ve bisküi ile ka- rınlarını doyurmak mecburiyetin- de kaldılar. ». Günler geçiyor, Mehmedin ha- fızası tamamen uyanıyordu. Şim- di, İstanbulda Nakiye teyzenin €- vini hatırlıyor, Safiye ile oynaştık- ları zamanı, mektebe - gidişlerini göz önüne getiriyordu. Hatta, bir gün, yalnız başma İstanbula indi. Aksaraydaki eski evi yalnız başı- na bulabildi. Pek tabii evde kimse yoktu. Hep Fluryada idiler, # » * Safiye, Mehmedi bu halde gör- mesine rağmen, onda rüyalarına giren askeri tanımıştı. Plâj hayatı iki senedir bir türlü müsbet bir netice vermemiş olan evlilik ha- yatının inkisarları ile birleşerek, damarlarında yeni bir kan dolaş- tırıyordu. » ** Remzi Bey, güneşin kendisine vereceğini tahmin ettiği gençliğin tamamen aksine olarak yücudü- ikçe lâpalaştığını hissedi- yek, bütün gününü uyumakla ge- giriyordu. a Ayşe, Mehmedin kendinden gün geçtikçe uzaklaştığını hisse- diyordu. Bu köylü kız, insiyakı ile büyük bir hadisenin arifesinde ol- duğunu hissediyor, fakat daha şimdiden kadere boyun eğiyor- du. *»* Bir gün Safiye plâjda yatarken | uzaktan kendisine yabancı olmı- yan bir adamm, deniz kıyafetile ini gördü. Bu adamın göz- lerindeki gözlük onu iyice tanıma- sma mâni oluyordu. Adam geldi, Safiyenin biraz ilerisine uzandı. Bir müddet öyle durduktan sonra gözlüklerini çıkardı ve: — Safiye, dedi, işte geldim, be- ni beklemiyor muydun? Bir tereddüt. Bir an düşün- Bir karar ve bir cevap: — Mehmet canım, seni hiç bir | vakit unutmamıştım ve her zaman bekliyordum. Yalnız, ne yalan söyliyeyim, evvelki gün seni gör- düğüm zaman artık seni bekleme- İ nin bir hayal olduğunu zannetmiş- | tim, — Safiye, hayal ile hakikatın arasında o kadar büyük bir fark mı var? Bak, işte geldim ve hem | ayrılırken trende dudaklarımda bıraktığın öpüşün bütün hasreti- M5 * » * Nakiye teyze, Remzi Beyi tesel- li etmekte gecikmedi. Zavallı Ayşeye gelince, o kade- re çoktan razı olmuştu. fa, | gazetelerden İ İ çarpışmalar olmuştur. VAKIT Sabık İngiliz Bagvekili Loit Corç Bağırıyor : 18 Teşrinieveel 7 Sulh tehliket Milletler Cemiyeti ümitsizdir? Ve çökmek tehlikesile karşılaştı. Japonya dünyaya " dan okuyor. Ekalliyetler utanç verecek vaziyette” Berlin, 17 (A.A — Sabık lu- giliz başvekili M, Lloyd George birine şu yazıyı göndermiştir: “Milletler cemiyeti, bugün yı- kılıp çökmek tehlikesile karşı- laşmış bulunuyor. Almanya, bü- tün devletlerin silâhlarını azalt- malarını israrla istiyor, fakat Fransa buna razi olmiyor. Man- çuride Japonya bütün dünyaya meydan okuyor, “Ümitsizlik altında ezilen, ac- düşen Cenevre müessesesi ise ellerini oğuşturup duruyor. “Birçok 1 li nem salbg ze seven milyonlarca kimsenin ümit- lerini bağlamış oldukları Millet- ler cemiyeti 13 sene karşılaştığı güçlüklerden kendisini iyi, fena kurtarabilmiştir. Fakat Milletler cemiyetinin ikinci derecede ehemmiyetli me- seleler ortaya çıktığı zaman ka- zandığı omuvaffakıyetler Onun birinci derecede mühim mesele- ler karşısında vazifesini yerine getirmemiş olması mazur göste- remâz. Bir çok resmi ve aleni vaitle- re rağmen akaliyetlere bâlâ utanç yese < surette eziyet çek- | | | tirilmesi memleketlerdeP ayn ayrı ellere düşen te rında silâblarla yığılıp © bir takım açık şehirlerin dıman edilmesi ve binle! taşların ölmekte olmasi renin gülünç iki yüzl göstermektedir. Şu cihet tamamile aşikâr” milletler cemiyetii miseki” eden büyük devletler Çen evvela kendi milli maksat müessir bir vasıta nazarik mışlar fakat ondan ist imkân bulamadıkları zaf hor görmüşlerdir. ii AMERİKADA | Darülfünun ve Türk 180 Iktısatçı imzasını havi bir istida Wasbington 17 (A.A) — 180 | iktisatçının imzasını havi bir is- tida reis İlovvere verilmiştir. is- tida gümrük kanunundan doğan bütün müsavatsızlıkları ve bahu- sus ecnebi memleketleri muka- beleibilmisile sevkeden ve ez- cümle müsavatsızlıkların kaldı: rılması oOgümrük kanununun bu baptaki mahsus ahkâmma tevfi- kan istemektedir. Bir çiftçi kafilesi Sofya, 17 (A.A) — 8 i kadın ve Yu çocuk olmak üzere dün 39 çiftçi muhacir Belgrattan bu- râya dönmüşlerdir. Aralarında sabık nazırlardan Alhanosoff ve Stoyanoff da bulunmakta idi, Kafile Bulgar toprağına girer girmez zabıta bütün erkekleri yakalamıştır. Alhanasoff, Stoya- noff ve diğer dört kişi Sırbis- tana geri gönderilmiştir. Geri kalanlar Sofya hapishanesine tı- kılmıştır, Burada umumi affın ilânına kadar kalacaklardır. ağn. Iki romorkör arasında bir çarpışma Lovestoft, (Ingiltere'de) 17, (A.A) — Herriougho atlı bir romorkörün tayfasından 4 kişi başka bir romorkörle çarpışma nelicesi olarak denize dökülmüş ve boğulmuştur. Herriougho'nun teyfasından sağ kalan 5 kişi İ öteki romorkör tarafından kur- | tarılmıştır. —m Karışıklıklar Berlin, 17 (A.A) — Dün bu- rada iki defa son derece şiddetli İşçi ma- intibaplar için propaganda beyannameleri dağıtan 400 kadar Hitler'ci ko- monistlerle çarpışmışlardır. Komonistler Hitler'cileri taşa tutmuşlar ve polisin raporuna nazaran tabanca ile kurşun bile atmışlardır. Çarpışanları birbirin- den ayırmak için zabıta sopa ve silâh kullanmağa mecbur olmuş- tar, Bir Hitler'ci ile tesadüfen sokaktan * geçen birisi aldıkları kurşunların tesirile ölmüşlerdir. Biri polis olmak üzere 12 kişi ağır surette yaralanmıştır. ballelerinde gelecek leti, darü fünunda serbest kurs- lar açtırmak niyetindedir. Bu kurslara darölfünuna girmek hak. kımı haiz olmıyan gençler, devam edecek ve yüksek tahsilden is- ifade edeceklerdir. Fakat bu devam tabii onlara yüksek tah- sil mezunları hakkım babşetmi- yecektir. Bundan başka vekâlet yeni veslin ilmi istifadelerini temin etmek için garbın ve şarkın en büyük ilim ve irfan eserlerini, Türkçeye tercüme ettirmek ni- yetindedir. Bu ilim eserlerinin lisanımıza nakil ve tercümesi işi, şark ve garp lisanlarına” vakıf olan dârülfünun müderrislerine verilecektir. Bu eserler, lisan mıza omakledildikçe, vekâletçe bastırılacaktır. Vekâlet bu suretle, bu gün mekteplerde okulmakta olan ye- ni neslin ilim ve kıymetli eser- ler okumak hususundaki ihtiyaç- i larını tatmin etmiş olacaktır. Vekâletin çok büyük bir ehem- miyet verdiği meselelerden biri de, bugün lisammızda kullanılan Bir cenazeye çarpan otomobil naze alayı bir sokak köşeşini İ dönmek üzere iken, at koşula” rından dönüp olanca sür'atile ilerliyen bir otomobil yıldırım gibi kalabalığa dalarak erkek, kadın, çocuk 30 kişiyi yere yu- varlamıştır. Cenaze arabası parçalanmış ve tabut yere yuvarlanmıştır, Ufak bir kız ölmüş ve takriben 12 kişi ağır surette yaralanmış- tır. o —— Bir suikast Cordoba, 17 (A.A) — Tıp fa- kültesi müderrislerinden M. Ak varengue ile M, Valkerin evleri önünde iki bomba patlamıştır. Bir kişi ölmüş, 6 kişi yaralan- mıştır. Bu suikast, komünist ta- lebeye atfedilmektedir. İ Birçok kimseler tevkif olun- Ankara, 15 — Maarif vekâ- Serbes dersler açılacak, ıstılahlarT çeleştirilecek, büyük bir eksik ol meşhur eserler tercüme ettirilec? G m h Dn n b a e A ilmi istılabların il 1 #ANEREEEZE KESE KAB ÇYAŞ EATON En ŞE YEAR aa İİİ Dublin, 17 (AA) — Bir ce- ! | otelini tahrip etmiş ve meselesidir, Bu hususta yük bimmet ve gağreti adamlarımıza ve o müdef” terettüp ettiği beyan edil”. dir. İlim adamlarımızın m© ve hocaların kendi ihtisa$ lari dahilinde, türkçeleşti leri veyahut yeniden b” ları ilmi ıstılablar, teşkili * nülen ilmi ıstılablar komis)” gönderilecek ve orada © geçirilerek o muvafık gör” kabul edilecek, ileride Y basilması kararlaştırılan ii taplarımızda arapça ıs” yerine kullanılacaktır. latılablarm © türkçeleşti suretile, çocuklarımız uzu! 7 ça ıstılahları ezberleme kafa patlatmaktan e ed tabsilleri daha ziyade k tırılacaktır. Maarif vekâlği inkılâbı meselesinde, sü | metotla çalışmak azmi” İ Maarif vekili Reşit Gali geniş ve pratik bir progr” zrlamışlır. Bir yangın ve milyoh ziya” Monaco, 17 (A.A) — 5; eden bir yangın Cap yondan fazla hasara şeb” vermiştir. ——e— li Atyarışında bir zabit şerek ölmüştü” Parague, (A A) — Büyük £ nelmilel manialı koşu, dür dubico'da 30,000 den azli, yircinin buzurile ve birka$ sız zabitinin iştirakile yaP””. Bu zabitlerden biri Popler, bir mania üzerin larken attan düşerek öl" ğe Hapishanede isya Montgomery (Alabam) (AA) — Mahalli bapi y vukua gelen bir isyan Dide de bir mahpus ölmüş “” ralanmıştır. Bu isyan bap” mevcut 950 abes iştirak. etmiştir. Uy M