12 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

12 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beyaz Kadın ticareti “Deniz dibinde (150 sene e evvel batan Mütercimi : Zonguldak mebusu Hall Zabıta bazı günler kumarhaneyi basar, altınlar çıkarılacak | Mektebini bitiren ve delikâ ama ğünler de evvelden malümdur Yazan ; ? Jakolaroz beni süzdü. Sonra gösterdiğim anlamamazlığa karşı şaşan bir adam tavrile dudak bü- küp omuz kaldırdı ve şu cevabı | verdi: | — Çocuk musunuz? Manontin topladığı paranin bir santimi bi- le yapılan sarfiyata verilmez. O pâranın yeri var. O, sırf polise a- ittir, Bu şefer şaşırmak sirası bana geldi. Herifin bana yalan söyledi ği kanaatile güldüm. “İmkânı yok! dedim o vakit dedi ki: — Canım dünyanın her tara - fında olduğu gibi Büenos Ayreste de kumarın yasak olduğunu bil - miyor musunuz? Burada kumar o- yununa karşı şiddetli bir kanun vardır. Tavla, adi iskambil oy - nanması bile yasak... Bu memnu- iyet yalnız bir yerde yoktur. O da şu bulunduğumuz Rekreste.. Rekreo mümtaz bir yerdir. Bura - yı hiçbir vakit zabıta Obasmaz.. Hem nasıl canım, bilir misiniz sa- atte kaç para baç veriyoruz. Tam yüz p&zo. Hakikaten yüz pezo yas bana atılacak bir para değil; ma- sarım etrafında durmadan çaba - layah mösyölerin hiçbirisi ver » diği baçtan şikâyet etmiyor. Çün- kü kumarhanenin basılması ih - timali yok. Efendiler Monlekar - loda, yahut Ankiyende imiş gibi serbest serbest oyun oynarlar. Jakonun verdiği tafsilâtı hay - retle dinlemiştim. Maamafih za - bıtanın buraya hiç uğramaması biraz garip olurdu. Bu ciheti an- lamak için: — Polisin buraya hiç bir za - man uğramaması hükümetin na - Zarı dikkatini celbetmez mi? Na- | sıl oluyor da zabıta müfettişleri | de bu vaziyeti bilmiyorlar? de » dim. Zabıta burayı bazi günler ba - sar. Vazifesini yapmıya mecbur - dur. Yalnız Rekreonun basılaca - ğı günler kapının üzerine kırmızı bir fener konur. Bu fener asilin - ca kimse kumar oynamaz, Zabı - ta gelir araştırır bir şey bulamaz gider. Sonra kırmızı fener sön - dürülür, Herkes keyfine bakar de- di, Bu usulün hem basit, hemde mükemmel olduğu inkâr edile - mezdi. Jakoyu ve oarkadaşlarını bü suretle işi halletmiş olmala - rından dolayı tebrike lâyık gör - düm, Maamafih bir o nokta daha vardı. Acaba zabıta ansızın bas - tiği hiç vaki değil miydi? Bu sua- lime karşı Jako kat'i bir tavırla: — Asla.. Ne vakit baskın ya - pılacaksa evvelden gazino sahi - bine zabıta tarafından haber ve - rilir. Bu cihetten son derece ra « hatız. Zaten bedelini veriyoruz, dedi. Ziyafet gece geç vakte ka - dar devam etti. o Mütemadiyen şampanya (açılıyordu. Oyunda iflâs eden edene idi, Maamafih herkes gülüyordu, Büyük salon « da istiyenler dansediyorlardı. Birs denbire lokantanın kapısı açıldı. Erkekler kadmlar ellerine renk renk fenerler alarak ağaçlıkların altında şarkı söylemiye ve konuş» mıya başladılar. (o Yüzlerce renk renk fenerin gece karanlığı için- de koşuşması çok güzel bir man- zara teşkil ediyordu. Şimdi bir büyük köy düğününün zevki, şa - tareti ortalığı kaplamıştı. Ben ih- i gr. Tefrika : 24 tiyarsızca yeni gelini düşündüm O başlıyacağı iş ve rezalet ha - yalını böyle şenlikler içinde karşı- İryordu, Elinde koşturduğu kırmı- Zı fener onun istikbalde rehberi o- lacaktı, O. feneri hemen kazitası- nım kâpısına assın. Bu mutantan ve şenlikli düğün gecesinden ona yalnız bu yadigâr kalacak değil miydi? Xx Betbahtlar diyarında Ziyafet yerinden ayrılmıştık. Şenliğin muhtelif safhaları hâlâ gözümün önünde canlanıyordu. Jaklaroz koluma girdi ve bir teklifte bulundu: — Meslekte muvaffak olanla - rın ne suretle yaşadıklarını gör - dünüz. İsterseniz şimdi sizinle meslekte muvaffak olamıyan - ların barındıkları yeri ziyaret edelim. Jakonün bu sözleri beni büyük b havrete düşürmüştü Mühata » lumın şampanya tesirile saçma - lamış olması hatırıma geldi. Ken- d.sine dikkatle bikarık sötdum: — Ne dediniz? Sizin yaptığı - nız meslekte bulunup da muvaf - fak olamıyanlar var mı? Bu meslekte müvaffakıyet, muvaf « fakıyetsizlik ne demek? Bu söz - lerim Jakoyu son derece asabi - leştirdi. Hakaret görmüş bir a - dam gibi dikeledi. Kat'f bir tavır- la şu cevabr verdi: — Azizim bizim meşleğimizle öteki omeslekler arasında ne fark var? Tabiidir ki, başka mes- leklerde olduğu gibi bizim mes * lekte de muvaffak o olamıyanlar vardır, Jakolarozun delâleti ile gidip kadın taciri olduğu halde sürü - nen sefilleri de gördüm. Bunlar Laval meydanının civarında bir “bar,, da toplanırlar. Betbahtla - rın eyi olmayınca en iyi iltica yerleri kahve köşesi değil midir? Maamafih bunların yarı ile Rek- reo arasında hiç bir benzeyiş nok- tası yoktur, Burada duvarlar ba - danalı bile değildir. Duvarlarda tek süs dökülen sivaların yerleri- ne kapamak için yapıştırılmış o * lan Amerikan İevhalarıdır. İs - kemleler masalar köhne ve harap- tır. Salon oldukça büyüktür. Dip- te bir tezgâh vardır. Tezgâhın ar- kasında güler suratlı bir zenci garson. üzerinde bir parmak pis yağ olan bir su içinde yıkanmak la meşguldü, Herif işini görürken o kadar tabit bir vaziyeti vardı ki,,.. Bu gazinoda ayna (denilen şeyden eser yoktu. Anlaşılan müşteriler yüzlerinin halini gör- memeyi tercih ediyorlar. İçeri gi- rince yüzünüze pis kokulu bir ha“ va çarpar, sefalet ve ihtiyaç ha - vası.. Burada sıhhi kaideler filân kimsenin hatırına gelmez. Ter ve pislik kokuları havayı tamamen kaplamıştır. En pis gece kahvele- ri buraya nispetle biraz daha te - mizdir. Burası Parisin Mop sokağı gi- bi yerlerinde görülen pis | sefil yataklarından birisi ile ölçüle « bilir, Binlerce kilöimetre mesafe - de açılmış bir şube. İşini yürüte « miyen “kadın tacirleri, nin son sığınacakları yer,. o Ben girdiğim zaman otuz kadar sefil görünü - yordu. İçlerinde genci de ihtiyarı |. Roma, 11 (A.A) — Egypt va- ürünün ankazındaki altının çı- m teşebbüsünün muaaf- fakiyetle meticelenmesi dolayı» sile Artiglio vapuru kumandanı Abukir limanında 1779 senesin- de batmış olan birinci Napole- onun filosunu çıkarmak Üzere Mısırlı bir imtiyaz sahibi ile mü- zakereye girişmiştir. Ortaköyde bir kavga Ortaköyde Galatasaray lisesi şubesinin bademelerinden Mus- tafa ile kapıcı Ibrar, kavga et- mişlerdir. Ibrar, Mustafayı başım- dan yaraladığından yakalanmiş- tir. ——— Kibrit fabrikasında bir iştial Büyükderede Çayır başında kibrit fabrikasının emelesinden Elma dağında İzmirli Murat, fab- rikada fosfor kutularını açarken iştial olmuş, el ve yözünden yan- dığı için hastaneye kaldırılmıştır. Berlin fabri konsolosu Almanyada Remiso sigara Tröstü müdürü ve Berlin fahti konsolosumuz M. Sehnu şehri- mize gelmiştir. Bitanbal Mahkeme asliye birinei Yearet dairesinden: Avukat Hamdi Helim Beyin Kadiköyün- de Cevizlikte Sokullu #ikuğmda 1 Nolu hande Muharrem Bey aleyhine 897 — 817 dosya numarasıe kama eylediği 1800 Mira alacak davasından dolayı ikametgüh: meç « hul bulunan müddedmleyh ilinen bera kr DAN tebligsta rağmen tebellüğu muktezi er“ vas ediy envey küyikmei veremedi Einden bittalep hakkında gıyâp kararı ve Hlerek tebliğ makamına kaim olmak Üzere giyap kararı mahkeme divanhanenina tak kılınmış olduğundan 15 « 11 «* 692 tarihine üzmdif sult günü #ant 1330 dn mahkemeye gelmaliği veya vekil göndermediği takdit - d6 vakınları kabal ve iltrar ötiniz nâdile bir daha mahkemeye kabul olunmiyağığı ilin olunur, Htanbul asliye mahkemesi birinci hu » kuk dairesinden: T bâsiran 037 Larihihde İşbu mahkemece ilâm: #fhaina kârar verilen İstanbul Su'tan hamam İavuzlu ban altında 3 No. da göm- Jekçi Ropön Husyan efnin yedi alacakiri. W akteylediği konkurdatonun tasdiki müta- Jong: havi evrakı mütenllikas yı ya ve ifihs katununun 294 me: maddesi ymucibin. ce İstanbul fkinci ifâs O memurluğundan ! mahkemeye tevdi odilmiş ve bu bapta ka- | rar Mtlihamt 22/10/9002 tarihine müsadif cu“ martedi günü saat 14,30 muayyen bulunmüş olduğundan mazkâr madde hhkmline tovfi. kan alAkadaranın ve Konkordatoyu itiraz- da bulunanlar merkör gün ve ânatte Sul tanahmeite kâin adliye sarayında — Üçüncü katında Istanbul dsliye rhahkemesi birinci SNAMARKASLEETEREAEEEE23122288 3 Gençlerin o yüzleri su görmiye görmiye esmer meşin ha- lini almıştı. İhtiyarların ak sa - kallari ise toz tutmuş örümcek a- ğını andırıyordu. Gençler elli yaşlarında gözüküyorlar. İhti - yarlar öyle bir hal (almışlar ki, kendilerine bir yaş vermiye im - kân yoktu. Biraz çekinerek bir köşeye o * turdum. Barın “müşteri, lerin - den biri yanıma geldi. Bu ötekile- re nispetle en temiz en adama | benziyen idi. Arasıra yüzüne us - tura sürdüğü anlaşılıyordu. Yü » zündeki kılların (altinda olduk «| bulunduğu | ça sempatik bir yüz anlaşılıyordu. Elbisesi çök garip- ti. Pantalonu dar pacalı idi. Ha- vı dökülmüş yeşil pardösüsü ü * zerinde redingöt vazifesini görü - yordu. Tavrı ciddi ve azametli is di. Adeta bir kunduracı düğünün- | de kaim peder rolünü oynıyan bir | adamı andırıyordu. Yaklaştı. (Devamı var) hukuk dairesinde hazır bulunmaları İlân | ayak basan çocuğun. karşısın Tatil zâmanları bitince, çocuk, yüreği sıkılarak, gözleri sulana- rak mektebe döner. Anası ağ- lar, yavrusunu evde tutmayı dü- şünür. Fakat, ey zavallı ana, zanneder misin ki tabiat, sırf oğlunun hatırı için kanunlarını değiştirsin ? Zanneder misin ki onu, lipki senin gibi severek, okşayarak her türlü felâketler- den korumak istesin? Zanneder misin ki (oğlun, daima gül lerle, çiçeklerle bezenmiş yollar- dan geçecek, yolunun üstünde ne bir kaya, ne bir di'cen, ne de bir uçurum bulunacak ? Hu lâsa, zanneder mis'n ki, bütün hayatında kendisine rehberlik edecek, sukutlardan koruyacak yardımcılar vardır? Eğer bun- lara ihtimal vermiyorsan, bırak çocuğun mektebe gitsin, ıslırap çeksin ve buna tahammül etmi- ye alışsın. # ? # Şimdi de mektebini bitiren, delikanlılığa ayak basan çocu: ğun karşısındayız. Bu delikanlı ne yapsın? Aileye mi' dönsün, cemiyete mi karışsım? Bunun cevabı; vaziyete, servete ve te sadüfe bağlıdır. O kadar karı şık şârtlar karşısında kalınır ki bunları bir esasa bağlamak müm. kün olamaz. Bu delikanlıların kimi meslek mektebine girer, kimi zaruretin iebarile daha şim- diden ufük bir işe veya bir me- müriyete intisap eder, kimi de veRtME" Geek LU iyi e yapmamıya karar verir. Zaman geçtikçe şerait değişir; delikanlı vasati olarak on sekizle yirmi yaş arasında cemiyette mevki tutmıya, vaziyetinde istikrar gö: rünmiye başlar. İşte bu fasıla esnasındadır ki delikanlı, farkın- da olmıyarak bir istihale geçirir, hayatında çeşit çeşit tehavvül safbaları belirir, Bu tehavyül nasil bir kanuna tabidir, bu cis heti tâyin etmek pek müşküldir. Fakat, bunların zımnında, hepsi» ne hâkim olan birâmil vardır ki Zannımızca gençlik çağının ön müessir amilide budur. Delikan- lının rubunda baş'ayan mücade le! bu mücadelede, felsefenin tet- kikine lâyık, ahlaki bir buhran sezilir. Bu buhran, diye biliriz ki bir faciadır, çünkü pek meş'um bir mukadderat silsilesinin ilk halkasını teşkil ede bilir. Delikanlıyı ailenin dışına sü- rükleyen sebepler ikidir: Biri istiklâl bırsı, diğeri de hayatın merak ve tecessÜsü uyandıran cazibesi! istiklâl hırsı, İnsanla beraber doğar. Çocuklukta bu temayü- lü mütemadiyen önlemek ve ek- seriya tatmin etmek Zzârureti hissedilir. Fakat gençlik çağında fakat vücudüntamamile teşekkül i ettiği, muhayyelenin ibtiraslarla , el ele vererek uyandığı, müfekki- j renin kımıldamaya ve kendi kendi- ni denemeye başladığıdelikanlı'ık devrinde müstakillen haraket et- mek ibtiyacı, mukavemet edile- iyecek birşiddet kesbeder, Delikarih, artık kendi nefsinin hakimi olmakister. Başkalarının bükümlerile emrütensip'erile hare- Sevgilerini, fikirlerini, dostane münasebetlerini tayin ve tesbit “etmek hakkının yalnız gendisine ket etmeğe pek güç tehammül eder, ait olduğunu düşünü © mahkümiyet gemini #€ ! rerek kemirmeğe delikanlının ruhund& tınalar, işte herkesi akıllı, en ciddi ve e0 selerin geçirdikleri başımızdan geçe ber şeyin değişeb netmemeliyiz. £ Deli cuk gibi idare ed onu tanıtmak, duyğ! hesaplamak lâzımdır. yoruz ey genç kim tinizin son aylarını lerinde Ove son aç ve susuz (MU mektep duvarlarını # bestinin ilk kokulai şevk ile kokladığı # duygularınız bunl değil miydi ?.. Delikanlıyı, ( aile uzaklaştıran © ikinci hayatin merak ve yabdıran cazibesidir. kere muayyen ve işe bağlandı ını, ba:' yeleyi alevlendirecek; tecessüsü tahtik edecf” rafı kalmaz; hareke! hadiseler, ekseriya * hislerin inkişafı, dar” münhasır; maksatlardâ imkânları mefkuttur. tan da yaş ilerledikç9 yi mümkün kılacak azalır, Bu suretle, i beğiryan şer has-ve ziyade itiyat, sevkit vazifeden ibaret kalıf çağına girerken, bun# kân olamaz. Bu çağdaki bayat öyle bir m ki cazibelerine ve gül dâyamlamaz. Bu, iste dar İstifade &debilece reket, ihtiras, mater ce âlemidir. Bü aleti miz, bitmez tükenme ret içinde gezer toz di nar; döner, dolâşıtl 5 varlık göstermek, içi büyük hareketlerini mak, insanların meb! ihtiraslarına karışıvefi; ve hadisatın rubu1£ rek hayata dair *“5 edindiği ve fakat dok dan şüphe ettiği HM sırf kendi tecrübeli olan terütaze fikir mak, bir delikanlı i$© şeylerdir! Delikan'ıyı aile 9€ cine sörükliyen $© Şimdi de onu of# şeylere bakalım: ; sabavet batıraları e Mesan sent: gasamaşass agza Halkevinde © Istanbul Halkevi Fransızca dersleri (18) de başlıyacak devam etmek e € aptırmış olanlar o asüdikle gs sunda bulunan (17) de Halkcevini merkexindeki ko” al da hazir Bulune olmiyanların idare kayılarını yaptırım bur. Dersler e çi a e er A A aa di nm SaE 9 sh BŞ S5 Png” me vi pr

Bu sayıdan diğer sayfalar: