ievvel 937 Adil B leri i | E Memhet Ali Efendi onu görün- sevindi: ” — Otur bakalım, bir çayiç.., var, ne yok?. Sabahleyin beni yce düşündürdün, âdeta tered. de düştüm. Amma sonra gene niyet geldi.. Ben yaptığım işte İdanmam, belki de Feyzi Bey imdi itiraf etmiştir. Bir kere o. tav” li —Dur hele ben de sana sen git- likten sonra Erenköyünde yaptı « m tahkikatın neticesini söyliye- m de sonra seninkini konuşuruz. — Anlat bakalım. a — Sen gider gitmez ben Ahsen köşkü etrafındaki bağları, eleri, köşklerin etrafını sanki bi: yabancı, bir seyyah gebi dolaş- n, durdum.. Bilhassa sakinleri- , uşaklarına, aşçılarına, sütçü - n ekmekçiye kadar bütün insah- na kadar dikkat ettim, sorta şe kızın yanında çalıştığı Kadri iğayı ve etrafını tetkike daldım, ni şu küçük kız.. z — Anladım, hele biro Ayşe wi kıza Feyzi Beyi göstersek hemen Pi tanıyacak mıdır?, İl — Şimdi onu bırak da beni din- mi *le: Bu Kadri ağanın evi acayip bir Za AR 5 iğ ii ii dri ağa ile karısı sanki dünya- küsmüş gibi, kimseye selâm : er.. Evleri: i ibelerine kimse e im ya, acayip mahlâklar... “Kadri ağa dehşetli hasis, cimg- tinin cimrisi.. Çoçuk iken Sales bırakıp kaçmış.. Şimdi de ana» Sını, seksenlik, doksanlık bir ka- im olduğu halde başından atmış dın Göztepede bir kulübede 45 başına yarı aç, yarı tok yaşıyor - muş. O küçük Ayşe kız yok mu?. te o arada bir sabah karanlığı teçilerin sütünden, tavukların yu- urtasından biraz âşırıp ihtiyar tadına yetiştiriyormuş « — Ayşe kız, epeyce geveze ga- 4 # we a | y. 4 * * gili Ki , p Yazan : Moris £öllan- Bu aralık köyün kilisesinde sa“ at rai Yurmuştu. Marki ile An- bain kalktılar, şatonun, yekpare p 4 Pısının önüne doğru yü - sy Marki kapıyı göstererek: #te, dedi buradan gelecek! Sonra gülerek ilâve etti; — Monte Kristo romanmı o - tarafında p, e vardır. Birkaç ay ür aber yemek yiyeceklerini va “detmiştir. Yolların karışıklığına rağmen de daima söylediği saatte gelir: Meselâ saat tam ön ikiyi Vurunca, hizmetçi, yemekte onun gelmesini ( bekliyenlere “Kont Monte Kristo Hazretleri, diye ha- ber verir ve kont içeri girer. Işte “Biz de onu bekliyoruz. 1 Beye gelen ii ala ; Kadri ağa olduğunu bildiriyordu. Yazılar ayni “Iki Gülüşl Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 7) ubu libaki sana bu kadar malümat vermiş,, — Pek de geveze değil ha.. O- nun emniyetini yalnız ihtiyar ka- dınla Adil Bey, hani şu dokte - run genç oğlu kazanabilmişler . .. Başka kimselere ağız açtığ yok .. Amma işte onlar vasıtasile bu kız- dan öğrendiğim şeyler kızın ya- nında çalıştığı mahlâklar hakkın- da epeyce gözümü açtı.. — Ne fayda?. — Neden ne fayda?.. — Öyle ya, sen zannediyor mu- sun ki bu Kadri ağa ile karısı Feyzi Beyin şeriki cürmü olsunlar. | — Hele dinle: Fakat işin gari- i bi, ben daha bu tahkikatı yapar- | Adil Bey Bursadan bir mek- İ tup aldı.. İmzasız bir mektup.. Hem de besbelli ki yazı değiştiri- lerek yazılmış.. Kimin yazdığı bel- (Ni olmasın diye.. Mektupta Ahsen Beye yapılan taarruzun failleri bu Kadri ağa ailesi olduğu yazı- lı.. Zaten Kadri ağa Erenköylüler , arasında fena huylu ve aksi bir a- dam olarak tanılıyor.. — E, bu garip... Amma anla şılan Kadri ağanın o civarda düş- manı çok.. İntikam almak için böyle bir hile düşünmüş, herifi İnenleminle istemisler. Cünkü mas demki Feyzi Bey hakiki mücrim- dir.. — Anladık, amma ben de boş duracak değilim ya, hele böyle bir mektup gelince.. Fakat işe ba- iğ iyeti il ğ Türkiye otelçiler cemiyetine bir ağn dan bir mektup da | tezkere gönderilmişse de mu- .. Adil Beye ve onda da | rahhas yollanmadığından bu katilin Kadri ağa olduğu yazılı . . Bu mektup da Bursa Yenişehrin- den geliyor.. Yazılar başka baş- ka., Fakat insan biraz yazı ilmi - ne agâh olursa hemen bu iki ya- zın ayni elden çıktığını anlıyor. — Sen yazı ilminden çakar eı- sın baba Rıza?. — Epeyce... Bizim san'atta bu | da geçer... Neyse, ben bu iki mek- Itubun ayni adamdan geldiğini ü Kadın! Tüchçeye çeviren : fa. çalınmıştı, Hizmetçi gitti, kapıyı açlı: Fakat içeri giren Raul değil, Jorjöre idi. i Antenin bu adamı İ süt babasına sokularak: — Aman, dedi, her şeye rağ - men bu adamdan korkuyorum. — Neden yavrum? Kendin i- çin mi? Benim için mi? Korka - cak bir şeyimiz yok ki! Jorjöre, iriyarı, bayağı vücu - görünce, » | dile, dudaklarında zoraki bir gü- lümseme, ilerledi: — Marki hazretleri dedi. Zatı- âlinizle görüşmek istiyorum. — Neye dair? — Şu bizim işe dair. İ — Ne işi? Zannedersem artık | konuşacak bir şey kalmadı. Anto- nin, verdiğim izahat üzerine ser- Filhakika tam bu esnada kapı | best bırakıldı, ikisi de katilin l anlayınca Kadri ağanın bir düş İmanından geldiğine e Amma ikinci mektupta garip ba İ zı malümat vardı ki epeyce gözü mü açtı. o Meselâ zi i çocukları varmış. Gayet güzel bis kızı varmış ki on sekiz yaşında i miş ve civardaki bir çiftçinin oğ lu ile işi pişrmeğe başlamış Fakat İ oğlan ortadan kaybolmuş. imiş | Kıza gelince kız d İ beri gaip imiş. Anlağı çinin oğlu Neşete kaçmığ- muşlar,. den uğraştın, durdun mu?. Kadri ağanın diğer evlâdma ge kânı açmış, kötü bir karı almış (Devamı var) Otelciler kongresin murahhas bulamadı oteiciter kongresi toplanmıştır. kongrede Türkiye namına bir murahhas bulunmamıştır. —— e — AhmetRasimin evi Dün şebrimize gelen Dahiliye vekili Şükrü Kaya Bey, geçen- Ahmet Rasimin sağlığında — olurduğu evlerden birinin satın alınarak bu eve Onun adının verilmesini vilâyete lerde ölen üstat emretmiştir. — Hayır efendim. Daha konu- Hatta polis müdürünün yanında gelip sizi gö- receğimi de söylemiştim. Öğren - mek istediğim bazı şeyler daha şacaklarımız var, var, Marki, hizmetçiye dönerek; — Kapıyı kapat, dedi, kim ça | larsa açma! Daha iyisi anahtarı i bana getir. | | tini tasvip ediyordu, Kapı kapa nınca, içerde, şatoda Jorjöre ile İ Raulün mücadelesi emin bir su - rette kabil olabilirdi. Hizmetçi kapıyı kapadı. Anah tarr getirip markiye verdi. Başmüfettiş güldü; — Zannedersem, dedi, marki hazretleri benden başka birisinin ziyaretini bekliyordu, ve ben bü işe ket vurdum. Her halde buna mâni olmak isterdiniz değil mi? — Öyle bir haleti ruhiye için- deyim ki, kimin olursa olsun ziya” reti beni sıkıyor. En başta ben değil mi? — En başta siz. Evet. Onun i- a ik . hükmettim.. a ne zamandan lan kız çift- a doğrusu beraber İstanbula #avu$- — Sen de bu masalların peşin- — Yok canım, sade kaydettim. lince bu bir oğlan çocuğu İmiş » Kızdan altı yaş büyükmü$, gayet fena terbiye edilmiş, ahlâksız, ter- biyesiz bir mahlâkmuş- Istanbul- da Çarşrkapıda bir kunduracı dük- dükkânın üstünde oturuyormuş - » Teşrinievvelin dördünde Brük- selde 15 memleketten gelen 130 murahbasın iştirakile beynelmilel Antonin, markinin bu hareke- Şehrimizde tetkikatına devam etmekte olan Maarif Vekili Reşit Galip Bey dün, yüksek muallim P son olarak da Halkevini ziyaret etmiştir. Reşit Galip Bey, Halkevinde i- Kadri ağanın | ki saatten fazla kalmış ve orada r | çalışanlarla ayrı ayrı konuşmuş- tur. Kütüphanede okuyan gençler» le konuşmuş ve her biri hakkında malümat almıştır. Maarif Vekili bundan sonra Halkevleri teşkilâtı ve memleke - te faydaları için yürütülen mülâ- hazaları dinlemiştir. Bu esnada Halkevi neşriyat şu- besi reisi Mehmet Emin Bey vekil beye Halkevleri neşriyat şubesi - nin dileklerini izah etmiştir. Bu cümleden olmak üzere mem- leketin her tarafında tiyatroların, mecmua ve gazetelerin kolaylıkla ve çokça okunması için bayi teş » kilâtının postahanelerce yaptırıl- ması fikri ileri sürülmüştür. Vekil Bey buna çok taraftar oldu- ğunu söylemiş ve icap ederse bü- t m... e yük mecliş nezdinde bu cihetin e kanunen temini için teşebbüsler- k de bulunacağını vadetmiştir. Memleket için faydalı neşriyat- tan birinin de temsiller olduğunu izah etmiş, son zamanlarda Anka rada temsil edilen. Faruk Nafiz Kongrede otelcileri alâkadar | ve Aka Gündüz Beylerin eserleri - eden bütün meseleler görüşü | nintamam 66 bin kişi tarafından | met paşa hazretlerile beraber An- müştür. Türkiye namına da bir | seyredildiğini söylemiştir. mümessil bulunması için evvelce Hiç bir neşir vasıtasınm bu ka- dar kuvvetli olmadığını da bir kaç kelime ile ileri sürdükten sonra Halkevlerinin gençler için birer irfan muhiti olduğunu ilâve et miştir. Bunun için de talebe yurdunda- ki yüz on beş talebenin ve yakın - da açılacak 150 talebeyi toplıya- cak olan darülfünun talebe yurdu nun gençlerini de Halkevlerinin bağrına yaslanmalarını temenni etmiştir, hi Bu kıymetli hasbühalden sonra haneme gidelim de görüşelim, başmüfettiş olduğu halde şatoya doğru yürüdü, " dü. Fakat şatonun köşesini döner dönmez, daraçaya geldikleri za » man orada sigarasını içen birisini görerek şaşırdılar, Antonin ile marki o adamı gö- rünce o kadar şaşırdılar ki birden bire durdular. Jorjöre sükünetini muhafaza ediyordu. Acaba | Raulün orada bulunacağını biliyor muydu? Filhakika, bu Rauldü. Ayağa kalktı, markiye doğru ilerliyerek neşeli bir sesle: .— Marki hazretleri, dedi, size, yandevuyu tam saat dörtte dara - çanın önünde vermiştim. İşte gel- dim. Açık renkli bir seyahat kostü- mü giymiş olan Raul, (şapkasını | çıkararak Antoninin karşısında i- ğildi: — Matmazel, dedi, sizden de mektebini, Halk Fırkasını ve en | Sayıfa 5 Maarif vekilinin dünkü ziyaretleri ve sözleri Neşriyat işleri, gazete'erin iyi tevzii ve en kuvvetli neşriyat vasıtası vekil Bey oradaki zevatın dilek» lerini sormuş ve arzularına yar- dım edeceğini vadetmiştir, Reşit Galip bey demiştir ki: — İstanbul, bir çok ilim mü * esseselerinin burada toplanmış olması dolayısile münevverlerin merkezidir. İstanbul halkevi da » rülfünun ve yüksek mektepler ta - lebesini bağrına alarak teşriki me sai etmeli, müsmir neticeler mey * dana koymalıdır. İstanbul halke » vinin mesaisinden çok ümitliyim. İstanbul bir çok yüksek mek « tepleri, darülfünunu ve mütead - dit liseleri ihtiva etmesi itibarile gerek bunların mualimlerini ve i gerekse serbest meslek erbabın « dan olan bir çok münevverleri #i- nesinde bulundurması İstanbul Halkevinin mesaisini kolaylaştı» i racak ve feyizlendirecek (sebep- lerin en kuvvetlisidir. Bu itibarla İstanbul halkevinden bekledik « lerimiz çok ve büyüktür. N Anadolunun her (o tarafından buraya gelen çocuklar (o buradan feyzalıp tekrar hayata ve memle- ketin muhtelif semtlerine dağılır- lar. Bu hayat geçidinin üzerinde mühim bir mevkii olan İstanbul « da halkevinin bu elemanla da meşgul olarak bunların yetiş - j meleri ile alâkalanması lâzımdır. gin derhal bu işi bitirelim, Yazı'» laf talep ederim. Birkaç kaba ada- Evin bütün gayeleri temin edece » ğinden eminiz.,, Reşit Galip bey başvekil İs - karaya dönecektir. Alman profesörü Şehrimizde bulunan Alman profesörü Her Brauer şerefine talebesi olan Türk doktorları tarafından dün akşam Perapa- İss otelinde verilecek olan ziya- fet profesörün hastalanması üze“ ribe geri bırakılmıştır. Profesö- İ rün hastalığı bugün de devam | ettiği takdirde bu sabah bp fakültesinde vermesi mukarrer olan konferansı da başka bir | güne bırakılacaktır. mın akılsızlığı yüzünden uğradı » Marki, arkasında Antonin ile ğınız zahmetlere, istemiyerek ben sebep oldum. Fakat bu markinin menfaati icabatından olmasaydı, her halde böyle bir şeye müsaade etmezdim. Raul, Jorjöreye ehemmiyet bis le vermedi, Sanki karşısında mar- ki ile Antoninden başka (kimse yokmuş gibi hareket ediyordu. Jorjöreye gelince, buna, bu hakarete hiç o aldırmıyordu. O da, bir taraftan, sanki gayet tabii bir vaziyet varmış gibi hareket ediyor ve bekliyordu. Marki ile Antonin de bekliyor- du. Hakikatte de, bu oynanan pi- yesin yegâne aktörü Rauldü. E « sasen o, böyle vaziyetlerden hoş- lanırdı. Raul, elleri cebinde, bir aşa » ğı, bir yukarı dolaşıyor, kendisi » ne çok hâkim bir aktör vaziyeti takınarak gülümsüyordu. Niha « yet durdu. vi (Devarnı var)