VAKTT ğ Beyoğlunda fena bir yol: Kiralık odalar “ Kiralık Oda ,, lar ve bedelleri Ev sahibi kadınlar ! Ecnebi kibarlar ve bunların apar- tımanları nasıl kiraya verilir ? 15 liradan 30 - 35 liraya kadar Gazetemizde “Beyaz kadın ti- careti,, isimli tefrikayı okuyanlar fuhuş için bu işten para kaza- nanların kanunlara karşı ne ka- dar kurnaz ve fuhuştan belki de daha ahlâksız olan yollar tuttuk- larını görmüşlerdir. Beyoğlu, memleketimizin için- de ötedenberi fuhuş yatağı ol- muş ve öyle kalmıştır. Tıpkı bir kanser çıbanı gibi ve onun ka- dar devasız. Alman bütün ted- birler, bu çıbanın sadece büyü- mesine engel oluyor. Buna mu- kabil de, pislik nasıl sinekleri üzerinde toplarsa, bu çıbanın etrafına üşüşenler de o kadar çoktur. ve bunların arasında en kalabalık ve en göze çarpan memleketin bekâr, saf, tecrübe- siz gençliğidir. Bu işe engel olmak lâzımdır. Ve işte bunun için bu kanser yarasının bugün, bir tarafını de- şeceğim. Mü 8 Istanbula yalnız başına gelen, burada ailesi olmıyan, olsa da birçok sebeplerden yalnız otur- mak istiyen bir genç, bir yer bulmak için Beyoğluna çıkar. Beyoğlunda bir tek sokak bulmak kabil değildir ki, başi- nızı kaldırdığınız zaman, evleri- nin pencerelerinde (Kiralık oda) lâvbası olmasın, Ba kiralık odaların büyük bir ekseriyeti, ayda oo beş liradan tutunuz da otuz, otuz beş liraya kadardır. Bu kiralık odalardan hemen ekserisi, yalnız başına gelen bir müşteriye verilmez. Müşteri mu- hakkak bir tellâl vasıtasile ge- tirilecektir. Zira, kiralık oda verenlerle tellâllar arasında ya- zı ve imza İle olmıyan bir an- laşma vardır. Eğer bir ev sahi- bi bir kiracıya odasını tellâl vasıtasile vermezse, dellâl bir daha ona müşteri, yani kiracı götürmez. Tellâllar, her götürdükleri kiracıdan yüzde on “komisyon, alırlar. Beyoğlundaki tellâllarn be- men hepsi öz Türk olmıyan insanlardır. (Son zamanlarda bu işin kârı olduğunu gören bir kaç Türk tellalik (yapmaya kalkışmışlarsa da, © ev sahipleri kendileri ile iş görmeğe yanaş- madıkları hem esasen bu adam- larda yukarıda anlatmaya çalış- dığımız biçimde iş göremeye- ceklerini anladıkları için, kendi yanlarına öz Türk olmayan kim- seler almaya, bu suretle bir iş kurmaya mecbur kaldılar. ... Beyoğlunun büyük apartıman- larından birisinin altında küçük bir lokanta vardır. da yemek yiyenler bekâr kim- selerdir. işine yarayacak müşte- rilerin burada toplandığını gören kurnaz bir tellal lokantayı kendi- sine bir “yazıhane,, yapmıştır. O- nu hergün orada bulmak kabildir. Oteki deliâllar da, kimisi han- ların pasajlarında, kimisi sokak aralarında apartımanların bod- rum katlarında, birer yer tut- muşlardır. Tellâl, karşı- dan müşteri gö- b. Tünür görünmez XY büyük bir anla- yışla hemen onun ne (istiyeceğini anlar ve hemen daima müşteri o- | na şöyle söyler; — Bana temiz, bir oda lazım, Havası iyi olsun. Banyosu olursa daha İyi, — Kaç para kadar verebilir siniz? — Yerine göre. — Geleniniz gideniniz var mı? Bu “gelen, ve “giden, ne demek pek tabii anlıyorsunuz. Müşteri bu suale gülerek cevap verir: — Tabii olur canım, değiliz ya |... — Peki o halde yirmi beş li- ralık bir yerim var. Tam size göre, belki yirmi iki lirayada ya- parız. Ev sahibi bir kadın, birde kızkardeşi ve bir çocuğu var. birde “adam,,ı vardır ama her zaman gelmez. Zaten apartımanı ona tutan da bu adamdır, Temiz rahat bir yerdir. — Eu kadın ne millet? - Italyandır. Ecnebi, kibar bir kadın. — Gidip bir görelim. Gider, görür, beyenirsiniz. Pa- rasını peşin verir, tellala yüzde ondan iki buçuk lirayı sunarsınız. Tellal, bir aralık, ev sahibi gü- ler yüzlü madam ile içeri odaya girer, sonra yanımıza dönerken evliya dikkat ederseniz, eli cebindedir. Yani oradanda yüzde onunu, kıvırmıştır. *'Kısa günün kârı az olur ,, dediklerinin aksine olarak uzunca bir dakika içinde beş lira gibi çok bir kâr yapmıştır. — Haydi artık gidelim, ben kendisile öteki meseleyide ko- nuştum. Siz eşyalarımızı ne zaman isterseniz getirirsiniz. Hayırlısı olsun.. >. Yeni odanızdan memnunsunuz- dur. Eve geleli iki gündür, ev sahibi size bir ana, bir kızkar- deş yahutta ve daha doğrusu bir zevce şefkat ve itinası ile bakar, © sabahları * kahvenizi verir, işinizle alâkadar olur, ak- şamları ne zamanlar işten çıktı- ğınızı sorar. Bünün bunların bir tek mak- sadı vardır: Eve geleceğiniz za- manları öğrenmek ! »: * . Bu lokanta- | il lar olabilir. i dır. kira bedelleri .. diye doğru, evde beklenilmedi- ğiniz bir zamanda eve gidiyer- sunuz. Anahtarınız olduğu için sokak kapısını açıp içeri girer- siniz, odanızın kapısını açarsınız. O ne?... Odanızda hiç tanıma- dığınız kimseler. Onlar da size ba. kıyorlar, Fakat derhal işi anlıya- rak öteki kapıdan savuşuyorlar. Her zaman böyle olmaz. Içer- deki kimseler size çıkışır: — Ne diye bizi rahatsız etti- niz? — Burası benim odam. — Peki amma ben de bura- nın parasım verdim. — Nasıl olur? — Olur işte!| Mesele anlaşılır, yabut anlaşıl- maz. Kavga bazan kanlı kavga- Eğer olmazsa, ev sahibi derhal gelir, ve mahcup bir hal ile ellerinizi tutar, yan- lışlık olduğundan, “misafirler,, in farkına varmadan sizin odamza girdiklerinden babsedre, yalvarır. © dakikaya kadar, ev sahibi size karşı: nazik idi, şimdi yak varır bir vaziyettedir, ve şaşkın- lık ile odaya perişan bir halde gelmiştir. O da bunun farkına varır, Utanan bir gülümseme ile elinizi bırakır, göğsünü kapar. Hiddetiniz geçmiştir, batta.Hatta; Zarar yok amma... Dersiniz. Ev sahibini o güne gelene kadar hürmet ettiğiriz ev sahibi İtalyan madamın, bu genç madamın, o güne kadar size fransızça hitap etmiş olan bu kadının, çok malöm bir şive ile türkçe konuşmasından mı, yoksa, göğsünden kabaran bir kokudan mı nedir, hakikat ba- şınız döner ve... w. Ve artık bir hafta sonra siz, doktorların eline düşmüş tedavi ile meşğulken, bir arka- daşinız gelir. — Yahu, der geçenlerde bir eve gitmiştim, dıvarda senin re- simlerini gördüm. Vay kâfir vay gene ne günüller yakmışsın ! Demek, demek hala odaları» nıza gelen giden var, Nerede sizi oraya gütüren hınzır tellal ? — Peki ama Beyim, der o tellal, ben orasının böyle oldu- ğunu ne bileyim. Benim elimde bükümet kudreti yokyal.. Mer- kezden, mahalleden her kes on- ları doğru kimseler biliyor. Be- nim ne kabahatım varki... Ma- mafi, isterseniz, sizi bir başka yere gütürürüm. Tanıdığım bir aile, kendilerinden eminim... Şayet hala o adama inanırsa- nız bir derece daha yüksek ve bu sefer hâkiki bir ecnebi, me- sela Avusturyalı aile yanına gi- dersniz. Bu âilenin ihtiyar birde reisi vardır. Osmanlı bankasınm eski memurlarındandır (e tekaüt olmuştur. Birde âilenin kızı var- lur a fakat sonraları bu O gün öğle üzeri, yahut ikin- | kızın nasılki birinci Italyan ev Glorya Sinemasında Kanun Marcelle Cbantal — Cbarles Vanel Kanun aleyhine hareket etmek öyle pek kolay ve rahat iş değil- dir. Cemiyeti muhafaza için kuv- vetli bir teşkilât, adeta bir ordu vardır ki bu ordunun fertleri her gün hin bir macera geçirirler. Bu tehlikeli maceralardan biri- sine atılmış olan üç polis müfet- Aişinden Klamar, komiser Şoval- Namına Gabriel Gabrlo üstelik kâdının yanında ii bir sefaret kâtibi başlarına bir hâdise açıyor. Sandra ile bu sefaret Kot d'Azure gidiyorlar. takip edildiğini anlıyan kaçıyor, başka bir trende, başına seyahat eden bir £ tanışıyor, sevişiyorlar. Yarm ağam GLORYA sinemasıBda gösterilecek olan (Kanun Namınay Filminden bir sahne,, yeye müracaat ederek, arkadaş- ları Lanselo ile Ludovikten ayrı olarak bu işi takip etmek istiyar, ve verilen müsaade üzerine çete- nin peşine düşüyor, çinli mahal- lesine giderek mühim bir iz yakalıyor. Maamafih haydutlar da onu görmüşlerdir. Klamar dar kaçıyor. Bir gece sabaha doğru devriye polisi yolda, sahipsiz bir otomo- bil buluyor. Otomobilin içinde kan lekeleri ve kanlı bir kadın eldiveni vardır, Derhal harekete geçen müfettiş Lanselo ile Ludo- vik, arkadaşları Klamarın cese- dini nebirde boğulmuş bir halde buluyorlar, onun intikamını al- mağa karar veriyorlar. Bunun üzerine Klamara habercilik eden Mireyl isminde bir kadından bu işi, başında Sandra isminde bir kadın olan bir kaçakcı çetesinin yaptıklarını öğreniyorlar, onu ya- kalayıp üstünü başını arıyorlar amma, birşey bulamıyorlar. Hem sahibiniz Italyan değilse, o aile- nin asıl kızı olmadığını da avla- makta gecikmezsiniz. Artık sizin için yapılacak şey ya gelip tellalın kafasını gözünü patlatmak olur, yahutta, ettiği- niz zararlara mukabil öğrendik- lerinizi kâr telakki eder, aklınızı başınıza, bir az geç ama toplar- sınız, br Bu deşmeğe çalıştığim kanser yarasının aceba hakikaten bir devası yok mı? Var, pek tabii var. Bunu Dabiliye Vekâleti pek âlâ bilir. Yanlız derdini söyle- meyen deva bulamaz derler. Onun için bir çok kimselerin uğradıkları fakat söylemesi güç olan bu dertten Vekâleti haber- dar ederken |Kiralık odaj ara- yan kimselerinde gözlerini aç- | mak istiyorum. fa. ie el iri etilieieilirieiii ii illr kik itiei Bu esnada, otomobilin şoff ©“ yakalanıyor ve evinde kanli a A ei Ismi Amede olan şolör hiş bir istintaka rağmen su: Sandra sevgilisi Marseli, &. de çetenin kaçak afyonları bir vapura götürüyor. Fakat or ta birisi gelip rahatlarını bo: Ismi Polak olan bu adam, nin reisidir. Hemen Parise “ pülmesini emrediyor. Bu arada komiser Şö Marsilyaya geliyor, Sandfi odasına giriyor. Orada bir vardır. Bu Sandranın sevfi Marseldir. Marsel ise hakiki bir polis müfettişidir. önce Sandraya olan aşk susuyorsa da sonra her söylüyor, asıl mühim bhayd Polak olduğunu bildiriyor. Verem hastan& için arsa Belediye istimlâk komif Cerrahpâşada verem has için alınması lüzumlu olaf ve bostanların istimlâk lesini yapmış, sabiplerine ları derhal verilmiştir. yon Şehzadebaşında ko" tuar binası için kiye eden 40-50 parça ars hiplerile temasa girişmiş” yandan da Çukurbostani. İâke devam edilmekted”. bir hafta zarfında yüzü pi viz arsa sahibi ile lak Tütün gonj gongr€ Tütüncülük bp meşgul olan tütün kong gün İnhisarlar umum ğünde toplanacaktır. Şövalye Marsele haydutlar! kip etmesini söyliyerek, P* de haydutların trenle gelecö rini bildiriyor. eze — “ :l N