Sayıfa 10. (Baş tarafı 1 inc; sayıfada) Tundu. Determinizmin “muayyen lerde kullanılan ıstılahların türk - çeden alındığını fakat sonraları bu ıstılahların arapça ve farisi - den alınarak yanlış bir yola saprl- dığını, 19 uncu asrın başlangıcın da garp eserlerinden tercüme edi- len ilimlerde hep bu yanlış yol - dan geldiğini, Cemiyeti Tıbbiyei Osmaniye tarafından 1873 te neş redilen Lügati Tıbbiyede bu yolun ihtiyar edildiğini ve bu yüzden 1s- tılahlarımızın terkipli (o ağdalı ve müşevveş bir hale geldiğini izah etmiştir. Hatip, ıstılahların yabancı diller - den alınmasının tedrisatta talebe- yi ne kadar müşkülâta düşürdüğü nü bir çok misallerle göstermiş ve çocuklara bir mefhumu anlatır » ken o mefhumu kendi ana dille - rinden vücuda getirilmiş ıstılah - larla tesbit etmenin talebenin ko- Jayca öğrenmesine ilmi meselele re karşı daha çok alâkadar olma- sına sebep olacağını ispat etmiş - tir, Bu gün mekteplerimizde arap ça ve acemce dersleri kaldırılmış olduğu için bu dillerden alınan 1s tılahları talebemizin anlamasına artık imkân bulunmadığını, bin - lerce ilmi ıstılahların klişe olarak öğretilmesi gençlere en ağır bir işkencö tahmil etmek olduğunu i- leri sürmüştür. İhsan bey, ıstılah- Jarın türkçeleştirilmesi yalnız ted risatta inkılâp yapmakla kalmıya cağını, halkin seviyesini yükselt mekte de mühim bir âmil olaca - ğını izah etmiş halk seviyesinin yükseltilmesi Türk inkılâbının en mühim gayelerinden biri oldu- unu söyliyerek halkın seviyesini yükseltmek için o kullanacağımız dilin halka yabancı olmaması lü- zumunda israr etmiştir. İhsan bey, yazı dilimiz bir taraftan fev kalâde sadelik yolunu tutarken 1s tılahların ağdalı ve terkipli şekli- ni muhafaza etmesi dilimizde bir ahenksizlik vücuda (getireceğini söylemiştir. Hatip bundan sonra, ıstılahla- rrmızı türkçeleştirmek hususunda ki teşebbüslere ilim adamlarımız 'dan bazılarının gösterdiği muka- wemete işaret ederek yeni ıstılah- larda kutsiyet olmadığından bun- Jarı değiştirmekte hiç bir mahzur olamıyacağını yalnız konulacak ıstılahların omefhumlara en uy - gun düşecek ilmi nüansları tesbit edecek hiç bir tedahüle meydan vermiyecek muayyen ve bir siste- me tâbi olması (o lâzımgeleceğini söylemiştir. Yeni ıstılahların munis ol - Mmıyacağı itirazına karşı da şimdi dilimize giren bir çok ıstılahların waktile munis görünmediği fakat zamanla herkesin bu ıstılahlara a ıştığımı, yetişecek neslin biz ne - Öğrenirsek onu öğreneceğini söyle miştir, Hatip bundan sonra Türk inkı Jâbı büyük (O başkumandanının yeniden ilân ettiği Türk dili in - kılâbı seferberliğinde herkesin gücü yettiği kadar vazife alması bir borç olduğunu, elimizde dün- yanın en zengin bir hazinesi dur © (duğunu bu hazineden istifade ederek bütün medeni ihtiyaçları tatmin edecek yüksek bir ilim di- li yaratmak mümkün bulunduğu - © mu söylemiş ve “Dünya şahit ol - © sun ki Gazi nesli, Türkün dâhi 'kurtarıcısının rehberliği (o altında © Bu çetin İşi başaracak ve dilde in © kılâp olmaz diyenlere inkılâbı — nasıl olacağını gösterecektir.,, di- VAKIT Kurultayda 8 inci Gün yerek nutkunu bitirmiş ve çok sü- rekli alkışlarla karşılanmıştır. İh san beyin nutku kurultayda en mühim ve en çok güzel tesir bıra- kan, en iyi hazırlanmış tezlerden biri idi, Bu nutuktan sonra reis celseye 10 dakika aralık verdi. Ikinci celse Riyaset mevkiinde Kâzım pa » şa bulunuyordu. Evvelâ söz alan Ruşeni bey kürsüye geldi. Ve Türkün bu güne kadar geçirdiği muhtelif vaziyetlerden bahsetti. Eski devirlerin gelip geçmiş bü - tün muharrirlerine, âlimlerine, e - diplerine ağır hücumlarda buluna rak onların Türk diline ve mille- te pek büyük fenalıklarda bulun- duklarmı söyledi. Bu arada Na - mık Kemalin meşhur (Vaveylâ) manzumesini okudu ve bu satırla- rın ahret kokusu aşıladığını söy“ ledi. Namık Kemal de gelip geç- miş bütün edipler gibi memlekete fenalık etmiş olmak töhmetinden kurtulamamıştı. Ruşeni bey bun - ları söylerken Namık Kemal be - yin oğlu Ali Ekrem bey azalar a- rasında bulunuyordu. Babasına karşı yapılan bu hücumlar karşı- sında ağlamıya başladı. Ruşeni bey sözünü bitirince aza arasından (Muhittin Baha bey ayağa kalktı. Ve gür bir ses- le haykırdı: — Ruşeni bey bütün geçmiş, âlimleri, edipleri tahtıa o ettiler. Onların betbahtlıklarını kabul et- mek yahut mes'ut © olmayışlarmı tahtıa etmemek lâzimdir. Biz mes'uduz. Çünkü en büyük insa - nm zamanında yaşıyoruz. Onlar da böyle (Gaziyi işaret ederek) bu büyük ve kutsi bayra- ğın altında toplanmış olsalardı bu i hatalara düşmezlerdi! dedi. Mu - hittin Baha beyin bu sözleri daki- kalarca alkışlandı. (Bravo bravo) sesleri yükseliyordu. Nihayet Ru- seni bey tekrar kürsüye geldi, dedi ki: — Tarihin bir dönüm nokta - sını yaşarken geçmişteki hastalığı teşhis etmek istedik. Marazı gör- mek lâzımdır. Bu sözler de alkışlandı. Bundan sonra Ahmet O İhsan bey söz aldı, matbuat hatıraların- dan ve bu arada dilimizin sade - leşmesi yolundaki mesaiden bah- setti. Sözlerini şöyle bitirdi: — Önümüzde karanlık bir hendek var. Bu hendeğin içinde arap ve acemce karışıklığı var. Hendeğin üstünde de bir köprü var, Bu sırat köprüsüdür. Bu köp- rüden imanı olanlar geçecektir.,, Ahmet İhsan beyin nutku alkışlar arasında bittikten sonra ikinci cel seye de nihayet verildi. Köprülü zade Fuat Beyin nutku Üçüncü celse açıldığı zaman gene Közrm paşa reislik mevkiin- de bulunuyordu. (Köprülüzade Mehmet Fuat bey evvelden söz is temişti, kürsüye ( çağrıldı. Fuat bey Gazi Hazretlerine tazimde bu lunarak söze başladı, “Orhon a- bidelerinden 1200 yıl sonra türk diline tekrar istiklâl kazandırmak için toplanan ilk dil kurultayının büyük ehemmyetini işaret (etti, Gazinin açlığı bu yeni seferberlik te onu takip etmekte tereddüt e- decek bir tek Türk bulunmadığını söyledi. “Dil işlerinin düzelmesi - ni tekâmüle bırakmak lâzım gel- diğini söyliyenlere cevap verece - ğim,, diyerek Hüseyin Cahit be - yin i günkü celsedeki müta MM lealarmı kasteden ifadelerde bu » sebeplerin muayyen neticeler do- ğurması,, şeklindeki tarifini tek « rar ettikten sonra deterministle « rin de beşerin iradesini inkâr et- mediklerni, bunu inkâr edenlere fatalist - kadere inanan - denebile ceğini söyledi. o Memleketimizin yenileşmesi tarihine bir göz âta - rak tanzimat adamlarının milli şu ura sahip olmadıkları için geriye kâmül saydıklarını, o telâkkinin devam ettiğini söyledi. Dedi ki — Orta zaman telâkkilerini kı ran Türk cemiyeti, yeni ve ileri bir cemiyettir. Aramızda muhafa- zakârlara yer yoktur. Bizim geç- memiz lâzım gelen mesafe büyük tür. Onun içindir ki atlamak lâ « zımdır. Türk tarihinin milli akışı- nı herkesten iyi sezen büyük Ga - zi dil inkılâbmi da sağlam esasla üzerine yapıyor. “Hedefiniz Ak - denizdir, ileri!,, dedği zaman na- sıl evvelden uzun uzun hazırlan - mıştıysa bu sefer de gene öyledir, hazırlıklıdır, esaslıdır. Bundan evvel dilin temizlen - mesi yolunda dağınık ve kısmi ha reketler olmuştur, fakat bu kurul- tay bazılarınm < söyledikleri gibi o cereyanların devamı (değildir, Türk inkrlâbının en azametli bir günü olan 26 eylüle ben Türk rö- nesansının başlangıcı diyorum. Büyük Gazi bir nutkunda “milli hisle dil arasındaki bağ İ çok kuvvetlidir, Türk dili dillerin İ en zenginlerindendir, yeter ki bu dil şuurla işlensin,, demişler ve bu suretle hedefi en kat'i ve en muciz şekille göstermişler » dir. Onun içindir ki bu işin muvaf fakıyetinden hiç kimse şüphe ede mez, Ey Türk gençliği, sana Ga- zinin dilile hitap ediyorum, muh- taç olduğun kudret damarların - daki asil kanda mevcultur|,, Köprülü zadenin nutku da sü- rekli alkışlarla karşılandı. Besim Atalay Beyin hasbühali Besim Atalay bey kürsüye gel- di. Dil yolunda pek eski zaman - lardan beri çalıştığını, onun için simdi bu işin Gazi elinde millet işi olmasını görmekle düğün bay- ram ettiğini söyledi, bu işin görül lülerinden merhum Tunalı Hilmi» yi andı. Ondan sonra dilimizin lâhikalar, heceler ve kelime araş- tırma esasları noktai nazarından tetkikini yaptı. Bu arada Anado- ludaki seyahatlerini, köylü arasm daki tetkiklerini, müşahedeleri - ni anlattı, halk şiirlerinden beyit- ler okudu, misaller getirdi, Besim Atalay Beyin sözleri tatlı tatlı dinlenildi, pek güzel bir intiba bıraktı. Besim Atalay bey bu ara ida dilimizin asıl kelimelerinin | hepsinin tek heceli olduğunu, di - İ ğer hecelerin hep lâhika olduğu - nu seziyorum, bakalım, tetkikle - rim bitince dil heyetine arzedece- ğim.,, dedi, misaller getirdi, keli- İ meleri tahlil etti, köklerini, eklen tilerini gösterdi. Besim Atalay beyden sonra söz i sırası Mediha Muzaffer hanıma gelmişti. Mediha Muzaffer ha - rım dil inkılâbınm ehemmiyetini ve bu inkılâbı tatbik hususunda Türk kadınlığının göstereceği bü- İ yük gayreti, hizmeti anlattı, alkış- landı, Mediha Muzaffer hanım - dan sonra doktor Memduh Nec » det bey dilimiz ve düzeltilmesi hakkındaki uzun tetkiknamesini okudu. İctimaa bu gün saat on dörtte devam edilecektir. | doğru tekâmülü ileriye doğru te - | Pakdenmik ai ve eğlence yurdunda Bir İngiliz muharriri Londra iç yüzünü, yabancı adamların hayatını ifşa ediyor İngilterenin maruf müaharrirle - rinden Peter Chalmers, Londranın West Ena namile tanılan ve eğlence, sefahat yurdu olmakla şöhret ka- zanan kısmın, üzun uzadıya dolaşa- rak orada gördüklerini müteaddit ya- zdarla nakletmiştir. İngiliz muharri- rinin bu yazılarını hülâsa ediyoruz: Londranın West Ena kısmı İn- gilizin Çinli, Hintli, Fransız, Ame rikalı, Rus ve Faslı ile bir arada eğlendiği, Lord ile hırsızın, zengin ile eşkıyanın toplandığı yerdir. İngilizler gerçi muhafazakâr- lıklarile şöhret kazanmışlardır . Bilhassa İngiliz zenginleri ve asil- zadeleri muhafazakârlıkta pek ileriye giderler.. Fakat West Ena- ya devam eden İngilizler de, ya- bancılar da burada her şeyi, her an'ane ve her farkı unutur ve en müptezel demokrasiye tabi olur- lar.. Onun için kumar masasında bir Lordun yanı başında meşhur bir hırsızı, yahut vasrtalık yapan bir in meşhur bir edibin ya- nında, ihtiyaç sevkile düşen za - vallı bir güzeli görürsünüz. “Kari verici zehirlerin her çe- şiti buralarda ap açık satılır ve kullanılır. . Her barda, her salonda müşte- rilere kokain ve afyon satan a- damalr vardır. Hattâ Çin mahal- lesinde hastahanelerdeki hasta o- daları gibi ödâlar vafdır! Burala- İri zehirleri vücutlârına şırınga €- | denlerin istirahatine tahsis olun- muştur. Bu sefahat ve fesat ocaklarında insanları aldatacak, insanların ak- lile oynıyacak her şey düşünülmüş ve hazırlanmıştır. Garsonlar, genç, güzel ve daima gülümsiyen kızlar- dandır.. Hepsi de mükellef ve göz alıcı, göz kamaştırıcı elbiseler giy mişlerdir.. e Bu kızlardan başka, en yüksek smnıfa mensup imiş gibi hareket eden, onlar gibi giyinen | ve kendilerini asilzade diye satan bir sürü kızlar vardır. Bunların vazifesi zengin gençleri ve ihti- yarları avlıyarak kumar masasına oturtmak ve orada onları soymak- tır. Bu yerlerde, aristokratlardan bir çok kadınlara da tesadüf olu- nuyor. Bu asil hanımlar kendile- rini tanıtmamak için her şeyi ya- pıyorlarsa da muvaffak olamıyor- lar. West Ena'ın hayatı, bilhassa gece yarısından sonra parlar.. Ve insan kendini Binbir gece masal- ları içinde sanar,, Rakkaseler hep çırıl çıplak raksederler. Ve kendi- lerini seyredenleri alevlendirecek, ihtirasları körükliyecek şekilde oy narlar.. Bunlar raksettikten sonra müşterilerin arasına girerler, eller onların vücutlarına uzanırken di- ğer bir takım gizli eller de ceple- re uzanır, ve cüzdanları aşırır, ya- hut kadınların sinelerinden ger- danlıklarını alıp götürür. Romancılardan bir çoğu bu yer lere devam ederk mevzu toplar- lar.. Onun için müteveffa Edgar Wallce burada meşhur hırsızları bulur, görüşür, ve yazdığı zabrta | romanlarının plânını hazırlardı. Sonra meşhur artistler de bura- ya devam ederek rakkaselerden ve bar kızlarından model seçerler. Artistin biri bir kızı beğendi mi bar sahibi onlara bir oda gö artist de modeli soyarak o tan başa tetkik ve işine geli tifade eder, (West Ena)nın başlıca if” den biri beyaz kadın ti Şark ve garp zenginleri kadın sipariş ederler.. Ve of istedikleri (okadınlar bulu bir fiat mukabilinde kendi verilir. Bu işle (o meşgul olan 4j5 bilhassa seyahlar arasına 50 rak onları Çin mahallesindeki? ho,, da tatlı bir gece geçirm iğfal ederler. “Soho Sing,, adını taşıyığ şark usulünce tefriş olunm yet muhteşem bir sefahat 9 dır.. Burada herkes mükellefi İtuklara, sedirlere gömülere$i rar, afyon çeker ve sefah İ türlüsü en hayvanca şekilde i lir. nın türlüsünü görmek mün dür, Bunların bilhassa birisini 'iyyen unutamıyorum. Güzel bir kız, bir tahta ü yatırılmış kolları, ve ba sız ve ancak bir kaç yapraklf tünmüş olan bir kaç Hintli ©! çıkmış ve kızm etrafmda İ raksını yapmıya başlamışlard Bunları hepsi bağerp eğ lardı. o Derken bunların metre boyunda iri bir yılan! 8 rip kızın üzerine atmış, yi onların ahengine uyarak min vücudu üzerinde uyn başlamıştı, fakat kıza hiç b rar vermemişti. (West Enan)ın başlıca ye! den biri yüksek sınıf ve asi şoförlerinin toplandığı bardf yük maliyecilerin, büyük sif İllerin, büyük iş ve müessese lerinin şoförleri hep burad# İlanır, sevgililerile buluşur lenirler. . Gazete muhabirle bir çokları da buraya devam” ler ve şoförlerle ahbap olurl8” Bunu gördükten sonra muhabirlerinin bir çok bü damların iç yüzlerini nasıl i aldıkaları ve nasıl yazdıklı laşıldı.. Akademi yapıla€ Ankara 4 (Vakıt) — | vekâleti memleketimizde bif” demi tesisi için tetkikatâ lamıştır. Tetkikat neticesinde bir £ i ibzar oluoarak heyeti verileceğini haber aldım. ki ağ Nafia Vekili : Samsuna g Ankara 4 (Vakıt) — vekili Hümi bey bu gö” trenile Samsuna bareket © Vekil bey istasyond. vekiller ve birçok tarafından teşyi edilmişti”. Nafia vekili Samani katta bulunacaktır. — .f Fransız konsol0” Iinle memleketine git Fransız konsolosu — Juan dün Piyerloti vap rimiz ayri 7 kd diğ ini Burada Cava ve Hint raki | bağlanmıştı. Derken ifritten K zaar ... İawessan m