Sayıfa 6 , Türk dili b 'VAKTT it “27 Eyl 1932 irinci kurultayında Anadoluda halk konuşma dilinde yaşadığını m ehassısların temin ettikleri 80 veya 100 bin kelime bu işe temel olabilir Samih Rifat Bf. nin nutku “Muhterem hami reisimiz yük Gazi Hazretleri, Hanımlar, Efendiler, Türk dilinin kendi milli kudret. leri içerisinde inkişafını aramak maksadile kurulan şu Kurultay'ın yalnız yüce gayesile değil bir yan dan üstünde duran devirlerin tari- hile, diğer yandan kurulduğu bi- na altındaki milli ve aziz manza- rasile bu neslin evlâtlarma ilham ettiği bir çok manalar vardır. Zihinleri bir an bunlar üzerin- de durur gibi ve kendileri huşu ile dinler gibi düşündürmek cüm- huriyet hayatına karşı derin bir , hürmet borcudur, Daha.dünkü bir devirde kapıla- rı kıbleler ve mabetlerin fevkinde bir yükseklik gururile bağlı olan bir sarayın yıkılmış tahtı üstünde milletin kendi elile kurduğu bir kürsü etrafında müşterek bir gaye için toplandık. Bu inkılâbın ne zaman ve han- &i şartlar altında doğduğunu biz yakinen bilsek bile, onu bizden sonra geleceklere nakletmek, her hangi bir tesadüfün Kurultayı aç- mak şerefini kendisine bahşettiği bir halk adamı için en evvel dü- şnülmesi lâzım gelen bir vazife- dir. Cıhan harbinin sonunda Yurtdaşlarım; Sözlerime yakın bir mazinin ha- tıralarile başlıyacağım. o Cihan harbi artık sonuna varmıştı. İs - tanbulun uykusuz ve asabi gece- leri, bazan uzaklardan gelen alı- şılmış bir sesle © uyaniveriyordu. 'Anadolu sahilleri, karşı taraftan bü- akseden bu seslerin karanlığı ve İ sükünu yırtar gibi çırpındığını | lik kurultayın tafsilâtı: Bugünkü toplantı saat 14 de olacaktır (Baş tarafı 1 inci sayıfada) Dinleyici sıfatile kurultayda bulunmak isityenlere de bir çok kartlar dağıtıldığı (gibi, yalnız 'dünkü içtimada bulunmak istiyen lere ayrıca dinleyici kartı verili - yordu. “ Gerek azalık ve gerekse din - İeyici kartı almak için geç kalan- lar dün sabahtan itibaren cemiyet umumi kâtipliğine müracaat ede- rek kart istemişlerdir. Kart istiyenlerin yekünu pek çoktu. Bütün müracaat edenlere kart verilmişti. Saat 13 de Kurultaya iştirak etmek istiyen eyici ve aza kartı olanlar er- kenden; Dolmabahçe © sarayın saat önündeki kapısından ve Be- şiktaş yolu üstündeki merasim ka pısından gelmiye Başlamışlardı. Davetlilerin yerlerini o göstermek için belediye ve saray memurla - rından bir çokları bu işe verilmiş- ti. Memurlar sarayın kapılarında gelenleri nezaketle karşılıyorlar, ve muayede salonunu gösteriyor - Jardı. Muayede salonunda ise memur lar, bütün davetlilere dinleyici, meb'us, sefir, hükümet erkânı, a- za olduğuna göre yerini göstere - rek oturtuyorlardı. dinlemekte muvakkat bir huzur, bir teselli, bir ümit arar gibiydi. Yataklarında yatanları doğru lurlar, Rumeli kıyılarının bir u - cundan o bir ucuna koşuşan mü - vezzilerin ilâve; son malümat; vaffakıyet haberi heyecanmı a - rarlar ve ümitsizlik içinde kendi kendini aldatan, oyalıyan ölüm » cül bir hasta gibi bir mahküm gi- bi tekrar yataklarına uzanırlar - du Muharebenin hayalen büyül - müş, mübalâğalandırılmış en kü- çük ve mevzii muvaffakıyetlerini İstanbul sokaklarma dağıtan bu manasız (İlâve!) çığlıklarını ba - san düşman tayyarelerinin homur | tusu ve bombaların infilâk sesleri takip ederdi. O zaman süküt bir nevha idi ki, yalnız yüreklerde de gil, memleketin taşında ve topra- ğında ağlıyordu. Yurtdaşlarım; Dünyada hiç bir millet umumi harpte Türklerin sevkedildiği maksatsız ve neticesiz imtihana girmemiştir. Biz yalnız Çanakkalede ken - dimiz için, kendi bayrağımız için, memleketimiz için vuruştuk. Ondan başka her cephede va - zifemiz, o müttefiklerimizin sa - vaş cephelerini boşaltmak, on - larla uğraşacak düşman orduları- nı kendi üzerimize çekerek, bile bile ve hiç lüzumsuz ölmekti. Galiçyada, memleketin en can kr kuvvetleri toprak altına gömül- dü. Sarıkamışta yanlış bir hare - kete yüz binlerce kurban verdik. Bütün harpte (o kaybettiğimiz 3,5 milyondan fazla yurt çocuğunun kemikleri üzerine kurduğumuz şeref ve zafer hayali yarmki bir efendinin, bir müttefikin otakdir ve hürmetini kazanmaktan ibaret tir. Bu imtihan içersinde istikbal - den meyus olmıyan bir ferdin var Saat henüz 13 buçuk olduğu halde bütün salon kâmilen dol - muştu. Sefirler, meb'uslar, omatbuat, azalar, dinleyiciler yerinde boş bir koltuk bile kalmamıştı, Bu büyük salonda memleketin en münevver adamları toplanmış, gibiydi. Darülfünun profesörleri, âlim- ler, sairler, edipler, münevverler, muallimler, memurlar, zabitler vardı. Bunların arasında bilhassa mat buat ve edebiyat âleminin tanım - mış simalarından o Abdülhak Ha- mit bey ve refikaları Lüsyen ha- nrmla, edebiyatı cedide üstatla - rından Sami Pasa zade Sezai, Ce nap Sehabettin, Halit Ziya, Hüse- vin Cahit, Namık Kemal zade Ali Ekrem, Faik Âli. Hüsevin Suat, Hüseyin Rahmi beyler hazır bulu nuyordu, Meb'uslara tahsis edilen mev- kilerde ise İstanbuldaki meb'us - ların hemen hepsi hazırdı. Adanâdan gelen köy- lüler Azanm arasında da Adana be- lediyesi tarafından gönderilmiş o lan üç köylü oturuyordu. Kozanda Misisli Yiğit ağa, A- “ananın Şambayatlıdan Ahmet 4 ki ih çığlıklarında bir sevinç, bir mu - | TL Aslı Göster semayı mağribe yükselt de ainmı Dök kalbi safı millete feyzi beyanını Al bayrağınla çık yürü sağken zafernüma Bir gün şehit olunca da olsun kefen sana Dağlar lisana pelas de anlatsa hepsini Binlerce can dirileç de nakletse geçmişi Garbın cebin zalimi afletmedim seni Türküm va düşmanım sana kalsam da bir kişi, Emin Bülent Türkçesi | Yüksel de giinün tattığı yere göster anımı | Badunun artt gönlüne özlü sözün dökülsün Al bayrağınla çık Vürü sağken başar örneği İ O olsun er meydanında ölünce senin örtün | Bıra dağlar dile gelse de anlatsa hepsini Binlerce can dirilse'de deytveren geçmişi Bütnım türesiz alnı bağışlıyamam seni Türküm ve düşmanım sana kalsam da ben bir kiği Türkçeye çeviren - Celâl Sahir Aslı Yarap ne eksilirdi deryay: izzetinden Peymanel vilcuda zehrap dolmasaydı Azade ber olurdü Asiyabü derdü gamdan Ya dehre gelmeseydim ya aklım olmasaydı. Ziya Paşa Türkçesi Çalap ne eksilirdi onurunun denizinden Varlığının kabına ağuzu delmasaydı Dert, kaygı taansından şu bağın kürtulürdu Yu açuna gelmesem ya Usum olmasaydı Türkçeve çeviren Celâl Şahir * İiğımı işitmek ne mutlu idi! O za- manın bir tek muzaffer kuman - danı ve memleketin düşmana çe- kilmiş kılıcı olan Anafartalar kah ramanı Mustafa Kemal paşanın Yıldırım ordusu kumandanlığını kabul nefes aldılar, mitler, bütün mahvolmamış deni- liyordu. Halbuki o, memlekete bu ümidi vermek ve onu istikbalin » den yeise düşürmemek için bu yü kü üstüne almış ve gitmişti. Şeria vadileri ona yüksek gaye lerinin sevdiği savaş ve tehlike da kikalarının bedii heyecanını ver - di. Kaç defa otomobili düşman tayyarelerinin bomba sağanak - ları altında kaldı. Bir gün, yakın bir noktada in filâk eden bir mermi (o hedefinin çavuş, Misisin tanınmış simaların- dan Hasan efendiden ibaret olan köylüler yanlarında bulunan ku - rultayım diğer azalarına (Karaca- oğlan) manilerinden parçalar o - kuyorlardı. Salonun her tarafı o dolmuştu. Reislik makamının önünde hazır- lıklar bitmişti. Sefaretlere tahsis edilen kısım- da Fransız ataşemiliteri kolonel M. Saru ve Bulgar konsolosu M. Balamezof, Sovyet konsolosu M. Çviling görünüyordu. , Saat tam 14.. Herkes yerinde idi. Sarayın sa lona açılan koridorunda bir bazır lık görüldü. Biraz sonra Türkün büyük mürşidi Gazi Hazretleri yanlarında Millet meclisi reisi Kâzm paşa, Maarif vekili Reşit Galip bey, Fethi bey, ordu müfet- tişlerinden o Fahrettin, Ali Sait, paşalar kumandanlardan Sükrü Naili, Salih paşalar olduğu halde salona dahil oldular. Bu esnada sehir bandosu istiklâl marşını te- rennüm etmiye başladı. Salonu dolduran aza ve din- leyici bin beş yüze yakın memle - ketin münevveri ayağa kalktı. İstiklâl marşı ayakta büyük bir vecitle dinlenildi, Gazi hazretleri ve refakatinde bulunan zevat yer pe i L Dönek ei daha ü- etrafında toz tabakalarından örül müş bir siper yaptığı zaman, yir- minci asrın yüce ve kahraman ço- .cuğu kollarını geniş göğsü üzerin de kavuşturmuş, sakin, vakur u- zaklara bakıyordu. Onun bâzan maddi, lisana sığmıyan düşünce- lerini, irade ve kudretinin şumuli- le ifade eden bir hitap tarzı ver - dır ki, içten gelen bir nidanın muhatabını dikkate davet eden cazip ve duygulu ahengile baş - lar; bunda bütün tehlikelerin ac- zini yüzlerine çârpan korkunç bir istihfaf gizlidir. Büyük adam, etrafında uğul - dıyan bombaların o en yakın sü - kütunu işte bu kalbi sesile karşı - ladı ve yanındaki yaverine: — Cevat! dedi. Zihnimin içer sinde öyle şeyler dönüyor ki, bir gün bunlar kuvveden file çıkar - sa bütün cihan kendisini hayret - lere düşürecek hadiseler karşısın- da kalacaktır! (Çok şiddetli alkış lar). Hanımlar, efendiler! Bu sözlerin söylendiği tehlike dakikasile şu günün tarihi arasın- da geçen zaman, bütün harikaları nı saymak için kelimelerin yardı- mma muhtaç olacak kadar bizden uzakta değildir. Bütün dünya tarihinin, hür - metle tetkik ederken başkaların - daki derin hayranlığı bozmamak tuğu, esirgediği en yüce ve en milli bir inkılâp manzarası, içti - mai bir inkişaf, baş döndürücü bir hızla devam eden bir yükse - liş duygulu ürpermelerini ruhu - muzda yaşatıyor. Bundan 11 sene evvel, müte - reddi bir hanedanın (tahtından uzamış gibi görünen solgun per- de saçağını öpmek için (şurada çok defa zorla toplanılan sırmalı ve sarıklı kul oğulları yerine yük- sek nasiyelerinde milli hakimi - yetin mukaddeş gururunu taşıyan im wözlerini İrimmaktan kork 4 ! insanlar, memleketin en O güzide insanları, âlimler, mütefekkirler, şairler, edipler yan yana oturuyor " lar. Ve muhterem yurtdaşlarım! Bir yerde dediğim gibi, tarih- te birkaç defa cihan bütün heye" tile atınm ayakları altında dönen büyük Kurtarıcı, İnkılâbın o yüce yaratıcısı, dünyanın en demokrat bir devlet reisi sıfatile başımızda ruhumuzda ve en sonra İşte saf * larımız, arkadaşlarımız arasında“ dır. (Çek şiddetli ve sürekli alkış lar ve yaşa sesleri.) Unutulmuş an'aneler, müphem tehlikelerile yedi asır Osmanlıla- ra, hakanlığın Türk cemiyetinde bir esaz olduğunu telkin etti. Da- lâl nereden daha ilk O günlerden başlıyordu?. Osmanlı hanedanını kuran a dam, kendisine isnat manzumede: Osman, Kayıhan oğlusun Oğuz Karahan Neslisin. demiye sevkediyordu. Fakat Ka « rahan adının hangi an'aneyi tem“ sil ettiği Osmanlılar (o nazarınds kutuplar kadar meçhuldü. Ve bu hâlâ halk bilgilerine karışan bir kitabe, bir sayıfaya intikal ede - memiş olduğu için meçhuliyetini muhafaza edip durmaktadır. Türk dilinin tarihi, ve an'anevi unsurlarını sonraki eserler kadar kaybetmiyen bazı eski lügat kitap laik — ünürünaet “ adiliyaa görü * hür ki, Karahan tabiri Türkler #9 rasında na mensup olmıyan ve halk içer“ sinden yetişen büyük devlet reis” lerine verilen bir unvandır. Bildiğimiz Oğuz destanı Oğu- zun babasını işte böyle bir Ka * rahanda bulur. Osmanlı hüküm * darları, Türkün bü an'anesini bil- memekte, mazurdurlar. kendilerini Kayıhan oğulları zan neden bu adamlar, hiç * olmazsa Kayıhanın Türk olduğunu unut * ( Devamı 7 nci sahifede ) YA Aze EEE ESEN lerine oturdular, Samih Rıfat Bey kürsüde.. Salonda derin bir süküt vardı. Nihayet Türk Dili tetkik cemiyeti reisi Samih Rifat bey kürsüye geldi ve söze başladı: — Muhterem hanımlar, efen - diler.. Türk dili Tetkik cemiyeti kurultayı birinci celsesini açıyo- rum.. Samih Rifat bey bu sözlerden sonra: — Muhterem hami reisimiz Büyük Gazi hazretleri, hanımlar, efendiler. diye başladığı putkun- da Çanakkaledeki Mustafa Ke - mal paşadan bahsetti. Yıldırım or dusu kumandanlığma tayin edi- len Mustafa Kemalin © zaman kalplere nasıl teselli verdiğini an- lattı. Nihayet Gazinin bir gün yas veri Cevat beye söylediği sözü ha tırlattı. Gazi hazretleri yaverleri Ce - vat beye yıldırım ordusu kuman - danıyken demişti ki: edilen bir i hükümdar hanedanları- Fakat i , (| | | — Birçok şeyler düşünüyorum Eğer bunlar bir gün kuk ederse bütün cihan kes disini hayretlere düşüren b8 dizeler karşısında tır.,, Busözler Kurultay azala” tahak * kalacak * | caktır.,, Bu sözler kurultay azalsa” | rı arasmda büyük bir alkış tufa” nı doğurdu: N Samih Rifat bey niha; — Bugün o, saflarımızın 4 6 sındadır.. Dediği zaman salâr mü” ki bin beş yüz kadın ve © Türk münevveri ayağa kalkarak Gaziyi siddetle alkışlamıya başla” dılar. Dakikelarca süren ve ten kopup gelen bu samimi alkış” lara Gazi hazretleri teşekkür! mukabele ediyorlardı. Samih Rifat beyin: Büyük $€ fimizi ve mwhterem kurultayı büf metle selâmlarım,. diye bitirdiği bu heyesanlı nutku kısmı mahsu sumuzdadır, i Kâzım Paşa Reis.. Samih Rifat bey sözünü biti” (Devamı 7 inci sahifede) Yeni filimler Bugün için 9 uncu sayifamızda