— 24 EŞE Niçin içerler ? Rakıyı niçin ve nasıl içerler, sarhoşluktan ne beklerler ? Tiryandafilis Gazako Ef. ne diyor? — Açtırma t#tuyu söyletme kötüyü ! — Rakı kışın baklaça ile pek sararmış / pi Takdim ederim Efendim: Eski akşamcılardan Tiryanda- hi, Gazako Efendi.. Orta boylu, balık etinde, yal- göbeği biraz fazla, kırmızı "za, kırpık bıyıklı olan bu zat o kırk dört yaşındadırlar. | todileri esil Istanbullu olup anbülun Halic o cihetlerinde rurlar, Yirmi dört senedir I içer ve fasılasız akşamcılık arlar. Onbir senelik evli ve i yaşında bir çocuk sahibi- er, Evvelce ku çocuğundan a bir çocuğu daba olmuş- da pek küçük yaşında kendi- Me'sık sik havale geldiği için İniüştür zavallı... Tiryandafilis üzako Ef, nin zenaâatini sorar- iz, kazancı orta hallice bir best meslek sahididir. Euyu- VR, şimdi hep beraber kendisile Ürüşetim : >— Rakıyı ne için içersiniz? ak Eskiden keyif için içerdim, in şimdi adet yerini bulsun yy içiyorum. >— Ne adeti? . Hani şu ekmek, su cigara bir adet ise buda öylebir de adet İs y 1! Demek rakıdan artık eski bi alamıyorsun? — Efendi, meşkur kelâmdır: * Açtırma kutuyu, söyletme Btüyal ,, derler. Sen de şimdi ma ağzımı, söyletme beni! — Anlaşıldı Gazako efendi, Min dilinin altında saklı bak- Naz var galiba! e Baklada var, buklavada var, dilimizin altından adamına püre bakla çıkarırız, adamina © de baklava! ki Rakıyı hangisi ile içersin, la ile mi, baklava ile mi? 4, ik baharda taze yoğurtlu, ünsal. bakla ile hoş olur ir, kışın da bazı defalar bak- va ile de fazla sarar hal İn 3 Şu halde, sen rakıdan hâ- i pe alıyorsun ki bakla ile a ertağandar, baklava ile de sardığından bahsediyorsun! Mi Ahbap, senin anlıyacağın rakıyı şimdi sırf başımı din- tor yorgunluk almak, hırıltıdan "dan kaçmak, daha doğrusu ila eve gidince madamın ii den, zırıltısından kurtulmak içiyorum ! > Demek, akşamları içmez- aşını dinlendiremiyor, yor» ğunu alamıyor evde ma- la zırıltı yapıyorsun öyle mi? Ne söylüyorsun birader? bis akşam eve ayık gide" » hemen kavga hazırdır. > Ne tuhaf halbuki birçok- Müge“ sarhoş gittikleri için ka- ge kavga çıkarırlar. oook, bizimki aksinedir. sarboş gittim mi eve, orta- limanlıktır. S1. ağzımı açıp bana bir lâf Tr? de ben ona kalime- 1, “Pera derim. kaşeriye girer girmez, yemeğim yy hemen yer, karnım Mk Bibi şişirir ve tumba ya- , der yatarım! Bununda 5 şudur; l Karı bilir ki ben sarhoşlukta çok titizimdir, sertimdir, biri yanımda öksürse kulağımın di- binde top atılmış kadar huyla- nır, bulüttan nem kaparım. Onun için akşam vakti eve vardım miydi, o bizim Madam melek mi melek kesilir, meselâ, i kazara, ayağım masaya takılsa da bütün yemekler altüst olsa bemen boynunu büker: — Ziyan yok kocacığım, ca- nın sağ olsun! Der. Ama ben ayıkken böyle birşey yapsam yedi mahallenin komşusunu, sade komşusunu mu ya, bekçisini, © polisini, imamını, o muhtarını, papasını, zangocunu (o başımıza (toplar. İşte anladın oya, rakıyı şim- di niçin içtiğimi? Akşamları evde sessiz, sadasız, rabatça bir yemek yiyip gene rahatça uy- kuya yatmak için... Ama, gel gelelim, elinde ise bir akşam da eve ayık gel! O zaman anandan emdiğin süt burnundan gelir. Biraz yan bassan derhal kavga, kıyamet hazırdır. — Anlaşılan, sen vaktile ga- liba sarhoşken senin Madamı korkutmuşsun | — Öyle olmalı! Oyle olmalı ama, bunun bir-de: sabahı var, sabaha hiç W — Sabahleyin ne olur? — Ne olacak, akşamdan kar- şımda süt dökmüş kedi gibi kıv. ranan madam, sabâhlebin hiç yoklan açar ağzını, yumar gö- zünü| — Bu Neye iyi? — Neye olacak? Akşamdan | I bana karşı istediğini yapamıyan bizim sinirli madam cenaplrı sa- bahleyin benden bütün hıncını alır. Bumu da ona komşular öğret- mişler, yeni evlendiğimiz zaman- lar bakmışlar ki ben her akşam eve geldikçe kavga gürültü ayuka çıkıyor ve o biraz hırpalanıyor, mahallenin tecrübeli koca karr- ları ona demişler ki: — Ayol, sarhoşla kavga olmaz, sarhoştan deli bile korkar, bi- rak onu, akşamları ne yaparsa yapsın, isterse kafanda sarmısak döğsür, sen hiç aldırma, iştahını | sabaha sakla! Sabahleyin ayık kafa ile sana bir şey açamaz, sen de o zaman İyice hıncını alırsın! İşte şimdi, ben her ak- şam bunun için, yani bizim ma- damın şerrinden kurtulmak için içiyorum! — yi ama sabahları! — Sabahları da alıştık artık! Akşamları o benim karşımda mum, sabablarıda ben onun karşısında terbiyeli maymun! — Demek, senin rakıdan bek- lediğin başka birşey yok! — Bu yaştan sonra rakıdan daha ne bekliyeceğim? Genç değilim ki rakıyı çekip huvarda- lık hulyası peşinde koşayım? İki kadehi (o yüvarlar, Oyuvarlamaz dünyayı cennet göreyim, kadeh- ler beşi geçince cepte ne var, ne yok, çalgıcıların önüne döke- yim! Onlar bizden geçeli çok Yahudiler Cümhuriyet yapacaklar Kırım Yahudi cen- neti olacak imiş! Kudüs (Hususi — Geçen iki hafta içinde Filislinin her tara- fında mübim bir takım props- gandalar yapılmaktacır. Yapılan propagandalarda Fi- listine hicret eden Yahudilerin Kırıma gitmeleri için çalışılıyor. Bunun için Yahuci ahaliye be- yannameler tevzi edilerek Kır mın en mükemmel Yahudi yur- du olacağı ve ilerde bir Yahudi cümhuriyeti olarak ilân edilebi- leceği söylenmektedir. Beyanna- meler bilhassa Kırımı, bir Ya- hudi cenneti olarak tavs'f edi- yor ve Filistin ile münasebetini kesen her Yahudinin orada ra- hat ve huzura kavuşacağı anla» tılıyor. gandalar tesirsiz kalmış değildir. 17 kişiden müteşekkil bir Ya- hudi kafilesi Kırıma hareket et- miştir. Bunların Kırımda göre- cekleri kabul, başkalarının da oraya gitmelerine vesile teşkil edecektir. Zehirli süt İzmir, 22 ( Hususi ) — Dereli sokağında 4 numaralı evde otu- ran Mehmet Baha Ef, dün sa bahleyin bir sütçüden süt almış- tır. Mehmet Baba Ef. itiyadı veçhile südü içmeden evvel bir miktarını köpeğine içirmiştir. Fa- kat köpek yarım saat zarfında ölmüştür. Bu vakadan südün ze- hirli olduğu (anlaşılmış, sütçü yakalanmıştır. ——— Gümrükler ve inhi- sarlar vekili Gümrük ve İnhisarlar vekili Ali Rana B. dün sabahki trenle Ankaradan şehrimize gelmiştir. Rana B. İstanbulda, yeni ka- rarhamelerin tatbiki işlerine ne- zaret edecektir. MEAN GUNE TENA RERA ro oldu.. — Peki... Akşamları nerede içersin! — Ekseriya meyhanelerinde! — Ne kadar içersin? — Yetmiş beş, seksen, yüz... Bazan vaktim ve param olursa yüz elli dirhemide bulur, — Fazla içemez misin? — Ne demek içemem! Eğer küçük, koltuk bedava tarafından olursa üçyüz dirhemi bulurum! — Allah manda şifalığı ver- sin! — Amin, cümlemize! — Yirmi dört senedir içtiğini söylediğin bu raktdan ne gibi zararlar gördün bakayım? — Ool Sordoğun şeye bakl Eğer ondan gördüğüm zararları birer birer bir sayacak olursam onları yazmıya senin bir günlük gazetenin bütün sayfaları yeliş- mez! — Mademki öyle, artık bırak bari! — Bizden bırakmak geçti ve- lâkin o bizi bırakırsa o başkal Osman Cemal Bu beyannameler ve propa- | düğün dernek gibi bir yerde | SR 9 Amerika Cümhur Reisliği Amerikadaki buhran her memleketten fazladır Çünkü onlar rahata alışmış adamlardır Cümhuriyetçiler ve demokratlar ara- sında mücadele Şahsi Vaşingtondaki “beyaz saray,, Parisdeki Elize sarayından daha demokraltır. Burası bir ev değil bir evceğizdir. Ağaçlıklar ve çimenlikler (arasında (bulunan “beyaz saray,, her kese açık gibi görünür. Cumhur reisinin hustu- si dairesini, günün her saatmda gezmek kabildir. Hover tarafın- dan kabul edilmek için uzun teşrifata luzum yoktur. Bunun için bir çok Amerikan vatân- daşları bundan istifade ederler. Ve zavallı Cumhur reisi günle- rini el sıkmak, dert ve masal dinlemek ile (geçirir. Bu kay- bolan vakte ne yazık! Ne luzum- suz zahmetler! Esasen Hoover yorgun bir gibi yanakları kırmızı değildir. Saçları ağarmıştır. Yeni intihap İ mücadelesini de eksilmiş bir iti- İ matla karşılıyor gibi. Filvaki riyaset müddeti bitmek üzeredir. Hoover, tekrar intihap edilmek istediği için müthiş ve muazzam intihabat mücadelesine girmek mecburiyetindedir. Zira bu büyük memlekette, cümhur reisi için bötün halkın, zenciler, satı ve kırmızı ırka mensup olan- lar da dahil, reylerini vermeleri icap eder. Rakibi Roosevelt daha şimdi- den intihabat mücadelesine baş- ladığı için, Hoover o nisbette büyük bir ceht sarfetmek mec- buriyetindedir. Rooseveltin ismi, ismi bir aksi seda yapıyo. Harpten beri ikti- dar mevkiinden çekilmiş olan demokratlar ona büyük ümitler | bağlamışlardır. Hoover, Şikago kongresinde kolayca intihap edilmiş değildi. Bunun için evvelâ, rakiplerden Snut'un çekilmesi, meşhur He- arst'ın adamı Garner'in Cümhur reisliğine değil, ikinci reisliğe râzı olması icap etmişti. (Hearst Hoverin aleyhinde bulunanların daima taraftarıdır.) Acaba hakikatte Amerika cömburiyetçilerile demokratları- mn programları arasında mühim bir fark var mı? Hayır. Amerikada siyasiyat denilen şey şahsi kav- galardan ibarettir. Roosevelt de tıpkı Hover gibi, borçlerin azal- tılması, içki memnuiyetinin kal- dınlması lehinde bulunmıya ce- saret edemiyor, ve Hover gibi “Vall Strat,, in adamı olmama- sına mukabil, umumi buhrandan istifade ediyor. Malüm olduğu ü- zere. Amerikadaki buhran her yerden fazladır. Z ra Amerikalılar rabata alışmışlardır. Sınıf o mücadelesi (o olmıyan, nakil ovasıtalarında ikinci ve üçüncü (mevkileri bulunmayan, hizmetçilerin günde sekiz saat ; di, akademi, yukardaki şartları çalışarak haftada bir gün çalış tıkları evde kakul günleri bulu- nan, ve amelenin ofatrikaya Fotdları ile gittiği bu memle- ketin efradı, işsizliğe ve sefale- ve proğramları: kavga te dayanamıyor, ve homurdanı- yor. Pek tabii olarak ta bundan iş başındakileri mes'ul tutuyor. İşte Hoovr de kaybederse bu sebepten kâybedecek. Bunun için, intibabata daha üç ay ok duğu halde her iki taraf, şim- diden mücadeleye başlamışlars dır. Hangi sinemeya gitseniz orada havadis gazetelerinde Ho- ver veya Rossevelt'in bir natku-! nu dinlersiniz. Eğer gösterilen bavadis gazetesi Metro Goldwyn in ise Hoveri, Varner Brotbers'in ise Rossevelt'i dinlersiniz. Zira, her stüdyo ve firmanın kendi namzedi vardır. Yolda, ceketle rinin düğmelerinde, kendi nam» zetlerinin resmini taşıyan rozet takmış ki inir, adamdır. Şimdi eskiden olduğu | bar ae imeslene, Epkgsiili Taksi otomobillerinin arkalarında yedek tekerleğin üzerinde, şofö- rin taraftar olduğu namzedin is- mi vardır. Nevyork belediye reisi Wal- ker'in istifası meselesi, ayandan Borah'ın Hover'le ihtilâfı müca- dele sebeplerini teşkil etmek» tedir. Hover aynı zamanda H *- arst'ın sayısız Oo gazetelerinin aleyhine yaptıkları neşriyat ile de mücadele mevkiindedir. Vilson'un damadı Mac Adso dahi bütün Amerikayı dolaşarak cümhuriyetçiler aleyhine propa- ganda yapmaktadır. Yani Hoo- ver aleyhine büyük bir cephe yapılmıştır. Hoover mukavemet için en küçük şeylerden bile istifadeyi düşünüyor. Meselâ, Roosevelt'in hafif topal oluşunu kendi le- bine telâkki ediyor. Amerikalı- ların cümbur reisi olarak böyle sakat bir adamı seçmiyeceklerini ümit ediyor. Sporcu bir millet topallıyan bir reis manzarasına tahammül edemez, diyor. baran esnası Hayırperver bir kadı- nın garip bir vasiyetnamesi Fransada Luvsiyendeki şato- sunda oluran madam Terez ha- yır yapmasını seven ihtiyar bir kadınmış ve her sene şatosuna sekiz muhtelif millete mensup ve Fransada tahsil yapmıya gelen fakir talebeyi ahp beslermiş. Bu kadın geçenlerde ölmüş ve garip bir vasiyetname bırak- i mışlır. Bu vasiyetnameye nazaran ka- dının varidatı ile sekiz ihtiyar şatoda geçineceklerdir. Bu ihti- yarlardan ikisi mütekait ceneral ikisi açıkta kalmış sefir, dördü de fakır alimlerden olmak şart- tır. Bir ikinci şart ise, bu ibti- yarların hâyatlarında hiç evlen- memiş ve hiçbir kadınla müna- sebette bulunmamış olmalarıdır. Bu vasiyetnameyi tatbike ilim akademisi memur edilmiştir. Şim- haiz, yani hiç evlenmemiş ve hiç bir kadınla münasebette bulun- mamış bakir sekiz ihtiyar ara- makla meşguldür. Acaba bula- bilecek mi ile a