bayılırım!. — Belli... Yokuşun Başında Küçük Fikri tam yokuşun ba- Mpa geldiği sırada ayağı kaydı, Aşağıya doğru yuvarlandı. Kolu *Piyce zedelendi. Ağlamıya baş- i, Oradan geçen ihtiyar bir adam hemen Fikriyi kaldırarak üstünü Şını temizledi. Sonra; — Ağlama yavrum, dedi. In- fan çocukken ağlarsa büyüdüğü aman çok çirkin olur. — Öyleyse sen çocukluğunda Şok ağlamışsın! dedi. Musiki Tenkidi Fikriye hanımı bir birahanede tarkı söylerken dinliyen iki ibti- Yarkadından biri ötekine dedi ki: — Aman ne ses, ne sesl.. Öğeki Fikriye hanımın dadısı Uğu için şu cevabı verdi: — Ne kadar bağırsa nafile, Yocukluğundaki kadar bağıra- Miyor. Şevketin vadi — Seni ne zaman sinemaya ötürsem hasta oluyorsun; onun artık götürmiyeceğim. gg Küsük evket bu tehdidi işi- Mce annesine yalvardı: — Vallahi billâhi hastalanmı- ğım anne, Bir koca T.. fena halde hastalanmış, ağa düşmüştü. Doktorların mı pek de para etmiyordu. arısı ve çok yakın bir dostu Yatağının başında ona dört göz- k bakıyorlar, bir dedigini iki iyorlardı. stu dedi ki: — İnsanın böyle bir karısı ası ne iyi şey.. Baş ucundan iniyor. İnsan âdeta hasta ol- Yaya heveslenir. w. birdenbire : >—Bir dulda gözün mü var? Yok,» benden artık biç ümidin | Yaş | eğ türlü yaşını söylemek is- tay İYen, Max mafih altmışını çok- Utax, ie olan genç doktorları- Yaşı birine bir mecliste hakiki İ Mı israrla sormuşlar. Bu is- dr kurtulamıyacağını anlıyan şu cevabı vermiş : kpapörununu beda elliye daha yakınım. — Ah,bilir misin Leylâ, açıklığa ne kadar Fikri ri : Ri yi bu gözü isidince bir ke. ' KAKA en ANAN sn vpn nt A8 BB ESER BUNE AABABA EB! BABE 98 BE PET EAERAMEMLAZAR MANA 0 AMA ATAR AML 1 980 YAY KAB TAM SAESAB 0800 80 0 en e SA ee 000p bas sev een eh araarakaa 44 MİZAH SAYIFASI p» İk AAA AA AAA > — Baktım ki istediğimi yapmıyor.Ben de ağzıma geleni söyledim. Ne alçaklığını bıraktım, ne hayvanlığını ... — Kızmadı mı ? — Hayır, ben bu küfürleri fena niyetle söylemi- Sabrın sonu Yerinden hiç memnun olmiyan bir hizmetçiye hanımı ümit ver- mek için İğonlü ki: — Biliyorum, aylığın sana az geliyor ama işte ben öldük- ten sonra paramın bir kısmını sana bırakıyorum. — Biliyorum, ama bu paranın ne zaman elime geçeceğini an- layabilsem insan ona göre sabır eder. EA sö ann Mühim bir mecliste ölümden bahsolunuyordu. Meclis erkânın- dan bir politikacı dedi ki: — Doğrusu ölüm bana çok | müthiş bir şey gibi görünür. Aynı meclisin mübim erkânın- dan olan büyük bir cerrah ise; — Bana inanınız azizim, dedi, Ölüm zannettiğiniz gibi çok müt- hiş bir şey değil, son derece sade bir hadisedir. Bunun üzerine politikacı meş- hur doktora izah etti: — iyi ama size göre ölüm başkadır, bana göre başkadır. Ben ölürsem yer yüzünde bana inanmış olan bir takım adamları burada bırakıp gitmiş olurum. Siz ölecek olursanız ahrette size inanmış olan adamları bulmuş olacaksınız. > yormuşum diye kızmadı. Bir misal Karı koca sabah kahvaltısı e- diyorlar, o gün ne yemek yapa- caklarmı, kışm ne tarafa taşına” caklarını düşünüyorlardı. Hepsi ayrı ayrı paraya daya- nan bu meselelerden biran evvel kurtulmak için can atan bey karı- sının: — Artık günler de ne kadar kı- saldı., Sözüne şu cevabı verdi: — Bizim bütçe kadar.. Evvelâ can Karı koca yeni yapılan apart- manlardan birinin altından geçi- yorlardı. Kadın başını kaldırarak: A.. Şu apartmanın iskele- sine bak, ne kadar zayıf. Hal- buki üstünde beş amele çalışı- yor, Belediye böyle derme çat- ma iskelelere müsaade etmemeli, — Hakikaten. Ya şu âmele- den biri kafamıza düşerse. Babası Fatuşla Minoş bahçede oynu- yorlardı. Minoş ötede konuşan- ları göstererek dedi ki: — Bu annemin etrafındaki erkekler kimler? — Hepsi annemin tanıdıkları, Sade o şişmanı babamdır. Çün- kü annemi döven sade odur. demişsin. — Benim için Leylâya ahmaktır, budsladır — Yalandır ama bilirsin ki ben iddiâyı sevmem. Kazların hesabı Iki köylü, Abmetle Mehmet pazarda ucuz bularak yarı yarıya 40 tane kaz alırlar. Ahmet bağı, bahçesi olduğu için kazların hepsine bakmayı der'uhde eder, bir iki ay sonra Mehmet bağa giderek Ahmede sorar : — Bizim kazlar ne halde Eh- met? — Vallahi benimgöler guzel emen, senin yirmi gazın yirmisi de geberdi. Maksat Kırk beşlik, ağır başlı bir efen- di büyük bir radyo mağazasına girerek kendisine markası, kıy- meti ne olursa olsun, yalnız se- si çok yüksek bir radyo çıkarıl- masını istedi. Mağaza sahibi bir makine çı- kardı. Uyuştular, 280 lira. Ağır başlı zat radyo makinesini ala- rak giderken mağaza sahibine tekrar etti: — Sesi çok yüksektir ya, mak- sat dinlemek değil konunun komşunun radyosunu dinleme mektir. — Bütün ihanelin!, alçaklığını duydum. Hain, utanmaz kadın .. di — Sus ... Bağırıp çağırarak konuya komşuya rezil olma ,. A Kazın ayağı Nasrettin hocanın kaz hikâye- si meşhurdur. Fakat şunu galiba kimse bilmez. Bir gün hocaya ayaklarının birini kaldıratak pinekliyen kaz- den tek ayak üstünde duruyor- lar? Hoca şu cevabı vermiş: — Iki ayaklarını birden kal- NE 4 dırsalar yere düşerlerde “ondam; “ Hudut memleketi Ibtiyar kadının birisi, evlâdi- nın yanına Berline gönerilmek üzere trene bindirilmiş, tren Sof- yayı geçtikten sonra bir yerde duruvca ihtiyar kadın yanındaki- ne sormuş: — Burası neresi evlâdım? — Hudut. — Hudut mu? A orasını ev- velki akşam geçtik ya, bumem- leketten kaç tane varmış?. Çare Iki abbap İzmire giderlerken yolda ikisini'de deniz tutmuş. Kafaları vurarak kamarada ya- tarlarken biraz kendine gelen birisi: — Yahu, şimdiye kadar beni hiç deniz tutmamı Otel arama Istanbuldan hemen hiç çıkma- mış bir bey Anadoluda küçük bir seyahat yapıp memleketini bir kerecik görmiye niyet etmiş. Kastamonuya doğru yollanmış. Küçük bir köyde gecelemiye mecbur olmuş. Fakat nere de? iz Bunu düşünürken karşısına bir öylü çıkmış: Hemşerim, burada otel yok mu? Köylü kemali hayretle: — Otel mi? Demiş. Biz oteli nidelim, Hepimizin evciği var, Şoförlük Belediye memurları kaldırım- dan giden bir otomobili durdur- dular, içinde genç bir adam ken- di otomobilini kullanıyordu. Me- murlar: — Küçük bey, neden yoldan gitmiyorsun ? Diye sordular. verdi; — Daha şoför vesikam yok ta ondan. Genç cevap i â “