9 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

9 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

oÇOCU K Resimli ME kO Z: Hikâye 15. di “ gi esi ME rn diğ . il Zamanını iyi geçire - KN Yiiye korşularının ço ki, Sihat Pek ö kadar'iyi ter « aya bir çocuk o değildi. n babası oğlunun Nihatla ını istemiyordu. Ama ne K buna imkân yoktu. Çünkü Arasında bir mesele çıkar- çekiniyordu. haşa * Rün Nihat Bedriyi alıp kır- Sok Oğru gitti, Çok © yürümüş, A Bir taş üstüne Bedri diyordu ki: Aman ne kadar (susadım. tg değ cek bir su bulmak ka- yeti — İ mi? ler Fakat suyu ne ya - | Ya “a Sa Sevap verdi: Sana daha iyi bir şey irim, Şurada (yakında bir a vardır. Dün geçerken “atta bir tanede yedim. k Bü Büzel, ne kadar serin - İ meyvalar, Her biri ay - aya ema; bu ağacın ekibi b K hiç kimse, Kırlardaki ağaç i olur mu? Bu şeftali - kır $içekleri gibi gelen âlâ toplıyabilir. Ye tabii, öyle saf gö- *Sylüyordu ki, — halinden imkân yoktu. Bed - İri altında kalmıştı. m ısrarı o üzerine İrümiye başladı. Ağacm Yere gelmişlerdi. Nihat |, Sahi aç dota Bine bee 7 İşte bip bu ağaç önünde pek al- Var, bunun üzerine k pek kolay o - Mi kaya A Ağaç üzerinde büyük ve olgun şeftali vardı. Hepsini kopardılar, Biraz yedikten sonra kalanlarını ceplerine doldurdular. o Ağaçtan henüz inmişti ki, pek yakınların - da bir kadınım gonuştuğunu du - yup gizlendiler. Bu bir dul kadındı; yanında iki kızcağızı vardı. Kadın diyor - du ki: — Yavrularım, yoruldunuz de ğil mi? — Hayır anne, o kadar değil, Kazandığımız paralardan kuvve- timiz daha ziyade arttı. — Bizim maişetimiz budur kız larım. Bahçemiz mahsulü bir se - nelik geçineceğimizi ancak temin ediyor. — Kirayı verebilecek miyiz? — Henüz değil, şeftalilerimi - zi satarsak o zaman kiradan kur- tulabileceğiz. Şeftali ağacına bakan kızlar - dan birisi müthiş bir çığlık kopar dr. — Ne oldun kızım? — Ah, anne şeftalileri çalmış- lar!... Kadın ağaca baktı, sonra iki elile yüzünü kapıyarak ağlamıya başladı: — Eyvah kirayı ödiyemiyece- ğim. Hangi vicdansız bir zavallı kadının ekmeğini çalıyor? Bu ka- dar ahlâksızlık, bu kadar alçak- lık olur şey mi? Zavallı kızlarım, şimdi ne yapacağız. Kirayı öde « meyince bizi buradan atacaklar. İşte o zaman aç, yersiz, yurtsuz ka lacağız. Bedri gizlendiği yerden bu sözleri işitmişti, Arkasına (baktı, Nihadı göremedi. O çoktan kaç - mış olacaktı. Bir dakika düşün - dü, sonra mert bir çocuk halile ye rinden kalktr, dul kadının yanı - na gelerek: — Affedersiniz, dedi. Ben çok yorgundum, fena susamıştım. Şef- talilerinizden koparıp yedim. Ben de kalanları bunlardır. Alınız. Kadın biraz hiddetli biraz şaş- ja çocuğa bakarak dedi ki: — Küçük bey bu işi siz yap - (5 a yg a ypg X l Mektep Şarkısı: ye la ila, > 2 > 5 5 p. N &. o 5 “3g » g n g < 5 S i Genç ein biraz aşak: Bilgisizlik didikliyor, Beni kurtar, diyor, bugün. Bilgi, azim silâhların, Seni bunlar süsliyecek. Bugün çalış çünkü yarın Millet hizmet bekliyecek. AN ag Sen ol beni zengin eden; Ovalarım kuru yosun Bekliyorum her bilginden benim için şeref doğsun. yg gg yy gg A. Ismet ( e Yeni bilmecemiz Boş kalan yerlere harfler ko- nacak ve her kese ait mânasında bir kelime çıkacaktır. Vakıt bilmece kuponu 9:01932' | İn Geçen defaki bilmecemizin iledilmiş şekli Bilmecemizi halletmiş olanların isimleri ve alacakları hediyeler gelecek defa ilân edilecektir. tınız ha! — Affmızı çok rica (o ederim. Bir kabahattir oldu. Maamafih ü- zülmeyin babam çok zengindir. Sizin zararınızı mutlaka ödiye - ceğim. Kadın çok dürüst görünen bu çocuğu dikkatle süzdü: — Evet küçük bey, ben de böyle olmasını temenni Bu şeftaliler bizi ağır bir yükten kurtaracaktı, Dedi. Bu sırada pek yakından bir | ses işitildi: — Bedri, sen burada mısın? Bu, Bedrinin babası idi. Ora - dan geçiyordu. Çocuk hemen ba- Sasının yanına koştu. Ağlıyarak ve af diliyerek başmdan geçenle- ri anlattı ve ilâve etti: — Babacığım; bu zavallı ka « dınım hakkını ödeyiniz. Ne kadar tutuyorsa gündeliklerimden öde- rim. Babası bunu kabul etti ve dul kadının hakkını fazlasile ödedi. Bedri de bir daha kimsenin sözü- ne uyımamıya int içti, ederim. A.İ, Eğlenceli Bilgiler : Sesle kadeh kırmak İşte size pek hoş bir eğlence, ama her zaman tecrübe demeyin. Çünkü . mütemadiyen bardak kırmak bu buhranlı za - manlar için pek elverişli değildir. İnce bir bardak alırsınız, par- mağınızla bir defa (o vurursunuz. Tabii tınnn.. diye ses verecek. İş- te bu ses kesilmeden hemen ağzı- nıza doğru götürür ve içine bütün kuvvetinizle bağırırsınız.. O zaman bardak müthiş bir seda ile kırılır. Etrafımızda bulu- nanlar da ne oluyor diye korkar- lar. Tavla zarındaki rakamlar Geçen hafta üç zar üzerindeki rakamların ne suretle bulunabile- ceğini yazmıştık. Bazıları tara - fıdan buna pek haklı olarak iti - raz edildi. Diyorlar ki: “Tavla za rı ikidir. Daima üç zar bulmak mecburiyetinde kalmaktansa bize iki zar için bir usul gösteremez misiniz?,, Doğru, fakat biz herkesi daha fazla hayrete düşürmek için üç zar üzerinden hesap etmiştik, Bu defa da bize itiraz edenlerin hak- kmı verelim: İki zar için de usul ayni tarz- da başlar. Birincinin iki mi: lındıktan sonra beş ilâve pi beşle zarbolunur. İkinci zarın ra- kamı ilâve edilip 25 adedi tarho lunar, Meselâ bir zar 5 diğeri 2 olsa: 5 X210-5—15X15—7.4-59—77.95—59) Yani biri beş diğeri iki olur. Kar yağarken Küçüic çocuk pencereden karları Seyrediyordu, Annes'ne Dedi ki: — Apne, yeni doğan Kuşlar için mi bu beyaz Tüyleri atılıyorlar? Gölgede Ops : ermreerararmememn senn en same EK AE Doktor Oyuncular sıra ile otururlar. O yunu idare edecek olan (Doktor) ismini alır. Elinde bir kâğıt ve ka- lem bulunur. Her oyuncunun önü- ne geçerek nabzma, diline bakar, bir takım sualler sorar. Meselâ: — Zahmetiniz ne tarafınızda? İştihanız var mı? Rahat uyuyabi- liyor musunuz? Baş ağrısı, baş dönmesi hissediyor musunuz? Aldiği cevaplara karşı bir has talık ismi söyler. Bu isim uydur - ma bir şey olursa daha eğlenceli olur. Sonra bir takım garip ve ka rışık ilâçlardan bir reçete söyler. edeyim | Ayni zamanda kâğıtta da bunla- rı yazar, Meselâ: Cam kırığı hapı, elma sulfato- su, yaprak çürüğü şurubu gibi gü lünecek ilâçlar olursa daha iyi o- İur. Herkesin işi bittikten sonra e « lindeki kâğıdı okumıya (o başlar. Falan beyden kalan ilâçlar, falan hanıma, filân ilâçlar diye izah e- der. Bundan sonra da birer birer herkese sorar, — Siz söyleyiniz. Beyin has - talığı nedir ve ne ilâç verilmiş - tir. Kendisine sorulan kimse ceza i çin bir nişane verilecektir. Hayat bilgisinde Hoca hanım — Söyle bakayım Şadiye, sen şekeri biliyor mu « sun? — Bilmez olur muyum hocaha nım. Kahveye, çaya atılır. — Onu sormuyorum. Nereden çıkar bilir misin? — Tabii, bilirim, çuval için « den, b Coğrafya dersinde Muallim bey derse | çıkardığı talebeye soruyor: — Avrupayı göster. Talebe haritada gösterir: — İşte efendim. — Şarkında ne var? Talebe haritanm şark tarafma bakar, biraz tereddütten sonra ce Vâp verir: — Kütüphane efendim. Güneş olmasaydı Babası, Günseli karşısına alış anlatıyordu: — Bak yavrum - diyordu - güneş çok faydalıdır. Meselâ güneş olmasa buğdaylar toprak- ta neşvünüma bulmaz, buğday yetişmez, ekmek yapamayız. Yaramaz babasının sözünü ke- İ serek cevabı telâşla sordu; — Sonra ne yapardık? — Ne yapacağız aç kalınırdı. Goöseliyi bir düşünce almıştı. Bu arahk babasi gene sordu: — Söyle bakalım yavrum gü- neş olmasaydı ne olurdu? — Ne olacak her taraf gece olurdu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: