jeneral Tirikopis kendi hatı tında hu teslim sahnesini çök de- giştirmiştir. Güya, jeneral etrafa emirler vermiş, harp etmek istemiştir. Fakat maiyetindekiler buna razı olmamıştır. Tiriköpis bunları söy- lerken “şecaat arzederken merdi kıpti sirkatin söyler,, mısramı ha- tırlatıyor... Bu vaziyette olan bir kumandan beş on askerle neden Türk dilâver lerine karşı koymamıştır ?, Fırkasının bir tepeyi saatinde zap- tedememeşinden müteessir ola- rak şerefini kurtarmak için ken di tabancasile beynini parşalıyan Türk zabiti; jeneral Tirikopisin yerinde olsaydı acaba yalnız lâf- la: — Asacaktım... mi,. Derdi?... Fakat bu vaziyet karşısında je neral Tirikopise de hak vermek lâzrm.. Zira kahraman Türk aske- ri jeneral, ordusunu o kadar kor- kuttu ki “Türk, kelimesi işitilir işitilmez jeneralin fücceteri vefat etmediği gene bir kahramanlık €- seri değil midir?. Esir Ceneraller alayı Yolda yürümeleri * için Yunan Jenerallerinin hayvanlara binme- sine müsaade edilmişti. £ Jeneral Tirikopis artık arzusuna nail olu- yordu.. Yani Uşak'a giriyordu . » Fakat ne ehemmiyeti var.. Başku- mandan sıffatile değil de esir sı- fatile... O gün ve ertesi gün yürüdük- ten sonra “Uşak,, a vasıl oldular. Türk ordusunun başkumandanile garp cephesinin kumandanı ve öt- kânı harbiyei umumiye reisi “U- şak,, ta idiler. Esirlerin muvasalâtından sonra Türkün muzaffer danı Yunan mağlüp başkumandanile görüşmek arzusunu izabar etti. Acizlerine, korkaklıklarına bak miyarak ta Anadolunun göbeğine kadar sokulan Yunan ordusunu idare ve nihayet mağlüp eden bu | İ zatı görmek istiyorlardı, Ceneral Tirikopis ile ikinci kol- ordunun kumandanı Diyenis baş kumandanımızın huzuruna sevke- dildi.. Biri galip, diğeri esir olan iki dan karşı karşıya gel- diği oda, mavi, beyaz renklerle boyanmış Hacı Anesti için hazır- lanmıştı. Ordusunu sevk ve idare için “Uşak,, a gelecek olursa bu odada ikamet edecekti?. Fakat talii harp o kadar şid - detli oldu ki.. Bu odaya onun vekili geldi. Fakat esir olarak.. Jeneral Tirikopis ile (o arkadaşı Diyenis üç Türk paşasımın karşı- sma oturdular.. Tirikopis çok mah zun, fakat Diyenis daha memnun. Büyük Gazi büyük bir nezaketle bu esir düşmanlarla görüştü.. Yu- nan jenerallarının ellerini sıktı... Hatırlarını sordu.. Yunanlılar bu nezaket karşısında daha çok u- tandılar.. Gelen kahveleri sıkıla sıkrla içtiler. Biraz sonra takriben şöyle bir muhavere cereyan etti: — Esaret, tarihte bir çok büyük kumandanların başına gelmiş fe- Jâkettir.. Bundan dolayı sizi tesli- ye ederim., Maamafih sizin ve ordunuzun bu hale gelmemesi için bir çok tedbirler vardı.. Bu esnade Gazimiz önündeki eğe iğilerek izahat veriyor» İşte Dumlupinar müdafaa hat- t.. Eğer Yunan ordusu bu hattı Kesecektim... EE Kadın Tezisisiri Bakırlar eererresrrerereren arremesaesmsanea sane İlirmelriemin Bu Sene Çok Fena Giyiniyorlar! | 932 Yazı horoz İhoros-ibiği kırmızı, gök rengi mavi ile geçmektedir... Mavi; kırmızı... Mavi, kırmızı. Yeşil, sarı fakat işte gene mavi, gene kırmızı... * » » | Ağır, ağır yürüyerek Tepeba- | şın geçtim. Bir tramvaya at'a- dım ve Lâleli apartmanları önün- de indim. Dördüncü dairenin ikinci katına çıkarak bir apart- man kapısı çaldım. Bir dakika sonra da İstanbulun en maruf kadın terzilerinden İkbal hanım- la konuşmıya başlamıştım; — Hanımefendi; “bu. seneki yaz modasına hangi renkler hâ- kimdir? — Mavi, kırmızı efendim! -— Tevekkel değil. Taksim- den geliyorum. Günümün mev- zuu da kadın elbiseleri “olduğu için her günkünden fazla dikkat- liyim, O kadar çok mavi ve oka- dar çok kırmızı gördümki.. Ikbal Hanım gölümsüyordu, dediki; — Evet bu senenin yazı bil- hassa bu iki renkle geçti. Horuz ibiği denilen kırmızı ve gök ren- ği mavi ile.. Maahaza bence renk modası bir azda sözde kalır. Her şeyden evvel kendi renğine uya- rı düşünmek . lâzımdır. Bence modaya harfiyen uyanlar giyin- mek hususunda bir az da kendi fikri olmıyanlardır gibi geliyor. — Renklerde bü söneki kadar. tezat görülmemişti zannediyorum hanımefendi. Bunun sebebi sizce nasıldır? — Katiyetle tahmin edemem tabii... Maahaza bu sene, dahi ziyade tebarbz etmek arzusu hakimdir, zannediyorum, — Tebarüz etmek? — Evet.. Istanbul - Paris — Peki.. Istanbul hanımilari en çok nerenin modasına uyarlar efendim? — Istanbula modanın nerden geldiği pek belli olmaz. Zevkle- rimizde o kadar derin tahavvül- ler vardır ki... Aşağı yukarı her- kesin mödasina göre kendimizde temayül görürüz. Bununla bera- almış olsalardı İzmir şimendiferi- le kâmilen ve salimen kaçmak i- çin bir kaç gün kazanmış olurdu. Bir kaç gün de Uşak hattmda mü- dafaa edilseydi bu suretle . kaza- nılan günlerde bütün kuvvet As- yadan kurtulurdu.... Filhakika Yunan ordusundaki idaresizlik, beceriksizlik yüzün- den Yunanın 12 fırkasından 7 fırkası kâmilen mahvolmuş 5 fır- ka da dağnık ve başı boş İzmir yollarına dökülmüştü. : Jeneral Tirikopis bu sözler ü- zerine ağzı açık kaldı.. Bütün ka- bahati Hacı Anestiye yükliyor ve güya bu suretle kendisini : haklı göstermek istiyordu.. Vakıa jeneral Tirikopis bu isnadında haksız değildi.. Fakat bundan bizi alâkadar eden ne?. Türk başkumandanı gösterdiği bu lütüfkârlıktan sonra esirlerin karagâhlarına sevkini emretti. İki mağlüp jeneral süklüm bük- Tüm dışarı çıktılar. “Zeki Cemal ber en çok Paris modasının te- siri altındayız. — Paris modası kaç gönde gelir? — Epeyce uzun sürer. Hele şimdi gümrük müşkilâtı da var, Model çıkarmak bususunda,. — Şu halde moda bütün haş- metine rağmen yürüyüş müsa- bakasında baylı geri demek ha- mmefendi ? — Evet. Başka yollarda bik mem ama.. İstanbul - Paris yolu- nu en aşağı iki ayde yürüyebi- liyor. — Sonbahar modalarında bir değişmiye, eteklerde uzanma ve kısalmıya dair yeni haberler var mı? — Sonbahar modalarını anla- mak için vakit biraz erkendir. Biraz evvelki yürüme meselesini unutmamak lâzım! Eteklere ge- lince, uzunluk devam ediyor, kı- salma niyeti görünmüyor.. Bence bu niyeti göstermemelidir de... Çünkü uzun eteğin çok faydası vardır. Evvelâ kısaları uzun gös- teriyor. Uzunları da... — Kısamı? Ikbal H. güldü: — Hayır, ince.. — Alelümum “müşteri,, nin abvali ruhiyesi haylı değişti de- - niyor. Siz kendi müşterileriniz de. böyle bir değişme buluyor musüs Duz? — Ne gibi? — Meselâ uysallık, kolay be- ğenmek, sinirlilik gibi.. Evet anladım Bakınız ben on sekiz senedir çalışıyorum beye fendi. Eskiden müşterilerim da- ha uysaldılar, bu muhakkak. Fakat vaziyet son zamanlarda Hayli değişti. Çünkü her kes biraz dikiş öğrendi. Terzilik mektepleri ço- aldı. Şimdi tam manasile terzinin fikrile hareket eden kadınlar çok azalmıştır. Modaya kendi gusto- sunü da hâkim etmiye oğraşan- lar çoktur. Bunun neticesi terziye gelenlerden çoğu (eskisinden daha sinirli görünüyorlar, Terzi de bittabi sinirlenmekten kendini menedemiyor . Nasıl giyiniyorlar — Hanımlarımızın giyinişlerini nasıl buluyor sunuz ? Ikbal Heran kaşların çattı, gülmek istedi, yüzünü buruştur- du: — Bussne için çok fena bulu- yornm, dedi. Ev kıyafetlerini ta- bii bilemem, Fakât sokak kıya- fetlerini hiç beğenmiyorum, De- sen kötü, biçim kötü. meselâ margizetlerle şehir içinde dola- şıyorlar efendim.. yahut margizet ayarında kumaşlarla. Böyle şey olur mu? — Aceba iktisadi buhran mı? — Evet. Belki bu bir âmil oluyur, ucuz giyinmek bususun- da. Esasen renklerdeki bolluğu bir az da buna atfetmek müm- kündür. Malüm ya sade renkler ağır ve pahalı kumaşları istilzam ettirir. — Öyle mi., Peki bu buhran- i Bir Gazetecin Irkuçk'ta çok g garip bir hâdise epsi beni seviyordu, dö e | Ayrıca birinci nevi beyaz havya» rı da vardı. Zaten Sibiryaya seya- hat edenler hiç bir mahrumiyet çekmezler. Şaraplara gelince Kaf- kasya ve Ermenistan malı olup gıda (O komiserliğinin © etiketini hâmil olmakla beraber Şato-Lafit, Margo, Şamberten gibi Fransız şaraplarının isimlerini taşıyorlar- dı, Vamya bana dedi ki: — Burjuvaların iyi nesi varsa almak lâzımdır. — Yalnız etiketleri almanız şa- | yanı eseftir. Diye cevap verdim. Bir çok defalar muhtelif vagon- larda kazalar oldu. Böyle bir kaza oldu mu müzakere başlar. İ treninde şapka çald nil Hatıra! Muhrriri memlekete dönünce bir yebilirdim. Kapitalis © bundan istifade ederek hücum edeceklerdi. yetlik şerefine dokunuyor. k Endişeli, endişeli okan! nuna girdi. e Faka ilk isti bana bir telgraf getirdi. İrkuçk'ta bulunmuştu: İstasyon Sovyeti Mokdende bekliyecek şapkayı masrafı kendin | bana gönderecekti. kendimi zor zaptettimi: İrkuçk'taki yoldaşlarâ tiğimi ve gösterdikleri lıktan dolayı bir tebrik En küçü bir sakatlık olsa lokan- ta vagonunda Vamya'nın idaresi altında mühim bir müşavere baş- ladı. Plânlar çıkardılar. : Teknik malâmat veren küçük büruşörler ortaya dökülürdü. Ahçı çırağına kadar herkes noktai nazarı söy- lerdi. Sonra trenden iniliyor. ci- var istasyonun Sovyeti ile lokomo- tif Sovyeti müzakerata iştirak e- diyorlardı. Uzunca müzakereler - den sonra vagonun tamirinden vaz geçiliri. ve olduğu yerde bı- rakılırdı. Üç vagonla dan ayrıldığımız halde Çine bir vagonla vardık.. İrkuçk'ta çok garip bir hâdise oldu. İstasyondan inerek ısınmak için bir Siberya tavuk çorbası iç- miştir Trene avdelte istasyonun tek kalan vagona nakledildiğini gördüm. Trenin hareketinden son- ra kıymetsiz bir eski şapkanın kaybolduğunu farkettim. Hâdise yi kondöktöre söyledim. Oda Vamya'ya haber verdi. Vamya meseleye fazla ehemmiyet verdi. Öyle ya!.. Ben Fransız burjuvası Amerikadan Av- rupaya Londra, 29 (A.A) — Ameri- kadan Avrupaya müteveccihen havalanmış olan Amerikalı tay- yarecilerden Lee ve Böochkön- dan hâlâ hiçbir haber alınamâ- mıştır. dan siz müteessir misiniz ? — Evet — Nisbeti ? — Yüzde altmıştan fazla.. A- deta dörtte üç nisbetinde. — Müthiş | — Evet.. — Son bir sual daha efendim, san'atinizden memnun musunuz ? — Hayır.. Efendim, memnun değilim. Çünkü beni çok acaip insanlarla - karşılaştırıyor.. Bazı öyle müşteriler karşısında kalı- yorum ki model beğenmezler, söylenileni beğenmezler, kendi- leri yapmak ister fakat ayni za- manda ne istediklerini bilirler, ne de anlatabilirler. Saatlerce karşılarında ter döktürürler. Ge- ne her şeye dudak bükerler. Hatta bu sabah öyle bir Ha- nım gelmişti ki.. Aman Allah... Anlıyorsunuz değil mi Efendim? — Mükemmelen Hanımefendi. A.S. Moskova» | yazacağımı söyledimi. Çin hududunu trenin bütün halkı beni Herkes gelip elimi sıkti bende Sovyet zihniyeti iddia etti, Cenubi Çine tim. Orada ibtilâlcilerle debitirdim. Onun için F Çin komünistlerinin b nan Borodine ve Mosko şubesi reisi Karahan'da" kat hükümet hariciye n* Şen'e birer tavsiyename * #iN Her iki devlet namms samimiyetle bahsediyor: , yi uzaktan, yakından “Yo madığrmı da bildiriyor!# Mançurya Sarı beşeriyet ile ilk ş ma, gazetecilik hays'” 4 heyecanlı hâdiselerinde” du. Sabahın yedisinde tasyonuna inmiştim. ısıtmak için tepiniyorduk yet ilk güneş şuaar eski i çarptı. Mz örme arar 4 | Halkevi kit”| panayıri Halkevinin en faideli büslerinden biri de Kiti” rıdır. Bugün saat 16 da Di bahçesinde başlıyacak neşriyat sergisinin bU) rağbet göreceğini ümit € Halkın milli san'atı9 şubeleri üzerine tece! kasını celbetmek üzer€ * ği tarafından Darülfünun nın münasip bir ar yere Karagöz ve partileri tertip se , oyunların mevzuları yeni b alfabesi, yeni yazısı yat hakkında eğlenceli teşkil edecektir. Ki'ap panayırmdan ” bir kitap e bir dei alunlar meccani olarak ve otla oyunu partile fade edeceklerdir. —— Mersin bors8” Mersin, 29 (A.A) 77 00” borsada 200 kuruştan İ pamuk, 3 kuruş 75 ç bir vagon çavdar, 2“. santimden 205 çuval tılaıştır. Pamuk piyas?* mütemayildi VE SI