sp am Salsiz bir zaferle neticel » VAKIT Sayıfa 7. bili Başkumandan muharebesi , nunda Yunan ordusunun başkumandanını nasıl esir ettik? ürk bi ra Piyade ve topçula - ye ka Şi Perişan bir U suret » ananlıların başına bir İamişti, Sağa sola kaçı- a İt b eti ı ir tamamile zapt ve ii iler, Başkumandan le 2 toplanan zabitlerle 1" Baya tuttu, $ $'a, Zerinde hareket etmek ki, “övariler için çok müş- p Tağmen yol boyunca i Mai, kesilerek bırakılmış, : p pt Ma binilerek okaçılmış v A > muhtelif araba, yol dia, mıştı. Hele yollara e, K , akika durmak mecburi - 1, Ws > Ceneral Tirikopis ve i rk, <1 bin müşkülât içinde Le a aş perişan bir va» r z ediy, m binlerce askere te- : Miki Srlardı. 7 İİ Secenin karanlığında İP ki #rliyenlerin kim ok- , “i, © Serek Tirikopisin ve e aleyhlerinde küfürler A Prlardı. ii, Dafih “ea, Ay k Tirikopis; bunları il €n küfürleri anlıyor ve dan ilerliyordu. ii bi maiyeti yollarda Beşi ; “üz'i tamlar arasım- , a, , <“Silere gelince hayret 7 m kalmıştı. Hemen bü- baş , edusu sefil bir vazi- ah. > toplanmıştı. Bir kaç i dağlarda aç ve biilâç h neferleri ve zabitleri arınlarını doyurmak > > e la ) inna ellerine ne gâç- Ateş Kiışlar veyolun iki ta- Mağ, Yakarak bunları kr ti, va, la mışlardı e askerler de bu katıkla- 1 abilmek için köyün nlar. Köyde ma- Ni da Yarlardan ve ihtiyar ğ 1 başka kimse yoktu. f Y an herkes dağlara i tak, sat sonra köyün evleri 5 NN > çe Vel al elle Ül, ME A Min Ge maç e, O # Nİ 'mıştı. Kâfi derecede ağlayan palikaryalar , Mn »Y kavuruyorlar, bir oni “ğe uğraşıyorlardı. İki,“ bir aralık buradaki i 3. Pal zam altıma almak İ« Kim?. Ne?. Ne a - e > yer de ne koyun, lamıyan neferler- |, i Na köye yer yer a “ i bu ladılar. sf yn Bü sıralarda köyün bir liyan bir kaç silâh ( bir hercü merç husu- Çenteler. geldi) diyen “ oyuna havaya silâh İlik biz taraftan da he- eN N €tsiz kaçmıya sava- iyi Sreye gidileceğini hiç mağ Hattâ Tirikopis WNi şaşırmıştı. vahy 8 ikinci bir felâket ha gelmişti, Migren üzerinden Murat bü a SEE o” çök si » “ yi a “hk ti gpaber bir yıldırım şe- , İk, *önd Ar ümidi ile parlıyan ra O hay rt Banaz yolu , k € nereye gidile - ne Tiri- “iy, et karşısında i We de erkân; harbiye gi şi V alm otomobillerin sa- | ir, endisine duyurulmak | X yonra şıkacak olan can- | : takip eden yol ke-! mıştı ya vakitleri yoktu. (o Önlerindeki İ mak imkânsızdı. £ Esasen onlar i çoktan Murat dağınm yolunu tut- | muşlardı.. i Başkumandanlık her ne emret- " se cemaat gene bildiğini okuya- İ cağı için jeneral susmıya mecbur oldu.. İ b A Orman, yolsuz, dağlık bir yer- i de yüzbinlerce kişiden mürekkep C ordunun hali pürmelâlini burada tasvir etmek imkânsızdır. Gece- nin zifiri karanlığında önünü gör- miyerek uçuruma (yuvarlanan, i kafasını ağaçlara, ayaklarmı taş- lara çarpa çarpa yürümeğe meca- li kalmıyan Yunanlılardan yol ke- narlarına yatmış kalmış olanların sayısı yoktu... Bu döküntüleri toplamak da ge İ celeyin imkânsızdı. Bu gecenin fecaatini Yunan başkumandanı hatıratında şöyle tasvir ediyor “— Gece karanlığı bastığı va- kit kol kendisine emin bir saha bulamadığından geceleyin de Mu rat dağının tepeleri üzerinde yü- rüyüşe devam ediyordu. Saat 22- de kol, Murt dağının cenup mev- kilerinden birinde tevekkuf etti. Efradın yorğunluğu ber türlü haddin fevkine çıkmıştı. Tevakkuf edilen sahaya geri kalmış efradın gelişi sabaha kadar devam etti . Efrat; evvelki günlerin yorgun - luğundan başka o günün saat dör- dünden saat yirmi ikisine kadar bilâ fasıla aç olarak duruyorlar- dı. Murat dağı imevkiinde kuvvet- lerin artık daha bir günden fazla yürümeğe mecalleri olmadığını ve Uşak sehrinin serbest olaca- ğını ümit ettiğim için yürüyüşün ertesi gün de devam etmesine e- mir verdim..,, Burada jeneral Tirikopis güya kolu tevakkuf ettirdiğini hattâ is- tirahata çektiğini anlatıyor. Ha- kikat ise büsbütün başka vaziyet- te idi. Çünkü: O emir vereck, emir dinliyecek ne kumandan, ne de kıt'a vardı.. Tevakkuf eden bizzat : Tirikopisin karagâhı idi. Onlar da altlarındaki beygirle- ire güveniyorlardı. Jeneral Tirikopisi takip eden ordumrza gelince: Her iki yolu tutarak o günkü vazifelerini yaptıklarına kani is- tirahata çekilmişlerdi. Sabahleyin o güneş doğarken yalnız Türk ordusundaki kahra- " man asker ve zabitlerle kuman- i danların değil, bütün Türk dün- ' yasının yüzünü güldüren manza- ira görüldü. İ Düşman ordusu, topunu, tüfe- ğini, makinelisini terkederek dağ- lara firar etmiş ve dünkü muha- rebe meydanı bugün âdeta bir pa- nayır halini almıştı.. Ancak dö - küntüler arasmda yüzlerce, bin- lerce insan ve (o hayvan cesetle - ri, mecalsiz palikaryalar da kal - Bugünkü vaziyeti daha evvel gören Türk ordusunun kahramn kumandanları, başkumandan ve erkânı harbiye reisi ile cephe ku- mandanı, o gece Dumlupınar u- fak bir evceğizinde toplanarak ha rekâtı kararlaştırmışlardı. — Sol cenahta yürüyen birinci ! ordunun İzzettin Paşa kumanda - sinin düşünmeğe ve kafa yormı- | sındaki birinci kolordusu Uşakı Yunanm bozgun ordusunu topla- | işgal etmek üzere yürüyüşüne de- vam edecek. İkinci ordu sağ ce- nahta ve Kediz vadisi ile İzmire doğru harekette bulunacak. İkinci orduya mensup beşinci kolordu ise doğrudan doğruya Tirikopisin izini takip ederek ya- kalıyacaktı, Ertesi günü bir taraftan harp hareketlerini idare eden asker- lerimiz, diğer taraftan Yunanir ların terkettikleri binlerce topları derhal ateş vaziyetine geçecek şekilde hazırlanmışlardı. Hemen teşkil edilen bataryalar, arabalar ve otomobillerden kollar bile teş- kil etmişlerdi. Anadoluyu zapt için getirilen bu son sistem Yunan toplarnın gene Yunan ordusunun kafası üze rinde patlaması kadar zevkli bir şey olur mu?. Yunan toplarını çekmek için ta İrlandadan getirilen İngiliz kata- nalarınm Türk silâhlarını taşı masından büyük muzafferiyet ne olabilir? Askerlerimiz muntazam hare kâtı ile ilerlerken Yunanın baş - kumandanı; bozulmuş olan Yu - nan fırkalarının zabitlerini topla- mış akibetlerini düşünmeğe da- vet etmişti. . Filvaki Yuna kolu yürüyüşüne devam ediyordu. Fakat piyade ve süvarimiz de dakikadan dakika- ya düşmana yaklaşmaktaydr. Tirikopis saat 12 de Karacahi- sar köyüne gelince telâş haddi â- zamiyi bulmuştu. Zira gelen bir haberde Türk ordusunun yaklaş « makta olduğu bildiriliyordu. » Yunan ordusunu açlık, yorgun- luk ve bozgundan yürüyecek hali kalmamıştı. Fakat ne olursa olsun yürüyüşü bırakmamak ve biran evvel Çine dağlarından kurtula - rak Uşaka, şimendifer hattına ka vuşmak istiyordu. Köy halkı Yunanlıların geldi- ğini haber alır almaz, çoluğu, ço- cuğu ile davarını alarak dağlara savuşmuştu.. Yunanlılar köyde kalan ibtiyarları topladılar. Trikopis elinde haritası.. Köylü lerden malümat almıya başladı... Rum tercüman vasıtasile cereyan eden bu muhaverede muhatap köy muhtarı Hacı Mehmet ağa idi., — Önümüzdeki yollar nasıldır? — Ha efendi sen ne diye bu yollara saptın.. Buralardan kuş uçmaz, kervan geçmez, bizim ke- gilerle çobanlardan başka hiç kim se bu yolları bilmez. Güzelim ş0sa- yı neye bıraktın. Orada şimendi- fer de vardı.. Çabuk giderdiniz.,, Tirikopis Türk köylüsünün yap tığı bu alayı ya sezmemişti, yahut gafil görünüyordu. — Uşaka giden yol nasıldır?, Hacı Mehmet ağa sözlerine de- vam etti: — Siz Uşak'a mı gideceksiniz? Öyle mi?. O yol hepsinden ber- battır, Hem ne diye Uşağın yolu- nu soruyorsunuz? Mustafa Ke- malin askerleri çoktan Uşağı al- dılar... İşte bu son söz Tirikopisin ak- Imı başından almıştı. o Zavalir başkumandan henüz Uşağın Türk ler tarafından zaptedildiğini işit- memişti. Bu da esasen doğru de- ğildi... Fakat o kadar şaşırmıştı ki.. Bu sözlerin mantıki olup ol- madığını bile araştırmadı. Hemen sordut — İzmir — Uşak demiryoluna grkan en kısa yol.. — Alkanlar köyü üzerinden yol vardır, amma.. Keçi yolu.. Teker teker geçerseniz belki gidersiniz. Bunun için de bir gün lâzım. Son saatlrie Jeneral Tirikopis son saatlerin yaklaşmakta olduğunu hissetti . . Canı sıkılıyor ve hiddetinden mü- temadiyen dişlerini gıcırdatıyor- du.. Yunan zabitleri bu son sözleri işidince artık yürümenin, kaçma- nın beyhude olduğunu anlamışlar- dı. Bu son söz jeneral Tirikopi- sin de müthiş surette kuvvei ma- neviyesini kırmıştı.. Amma, ne ya- pabilirdi?. İster istemez ölüme gi- deceklerdi.. Derhal hareket emri- ni verdi. — Nereye?. — M le... Başı boş (bakyetülsüyuf) yola düzüldü.. Jeneral da zabitlerin a- rasında ilerlemeğe başladı.. Niha- yet 1155 rakımlı tepeye, o civa- rın en yüksek noktasına varan je- neral tepeye çıkınca geniş bir ne- fes aldı... Karacahisar yolunda bir çok Yunan askerlerinin döküntüleri geliyordu. Biraz istirahat lâzım. . İstirahat çok sürmedi. Sağ ta- rafta boz renkli zemin üzerinde boz renkli bazı cisimlerin görül « düğü haber verildi. — Bunlar kim?, — Türk ordusu olmasın?, — Evet, Türk ordusu. Tepeden olduğu gibi farkediliyordu. O hal- de iş bitmiş demekti.. vs'Tirikopisi takip eden 16 mcı fırkamız, zaferin verdiği neşeyle elektriklenmiş gibi ilerliyordu. Yemek, içmek, istirahat bu fırka için değildi.. Manganm son nefe- rinden kumandana kadar herke- sin ağzımda, kafasında bir tek ke- lime vardı: — Durmıyalım., Fırka topçusuna yol açmak ü- zere fırka istihkâm bölüğü de bu esnada ilerliyordu.. Hiç bir şeyden korkmıyan is- tkkâmcıların üç mangası birden- bire karşılarında Yunan efradını gördüler. Hem de öyle yakı ki... Bir kaç yüz metre bile yok.. İstihkâmcılar bu vaziyet karşı- sında hiç istiflerini bozmadılar . Yalnız gerideki takım kumanda» nına, oda bölük kumandanına haber göndererek ilerlediler. N- zara var?.. Karşıdaki mağlüp ve münhezim bir ordudan kim kor - kar?, Takım kumandanı hayvanını siirerek ileri geldi, Üç mangası da Yunanlılara hayli yaklaşmıştı... Fakat birdenbire o civardaki fun- dalıklar gerisinden bir Yunan as- keri ayağa kalktı. Biraz sonra bunların bir, beş, beş yüz, değil binlerce olduğu anlaşıldı... İsmail onbaşmın sekiz MisUk mangası ise bu vaziyet ile iki yüz adım mesafede binlerce eli silâh'ı Yunanlı ile karşılaşmıştı. Ne olacaktı?. Bu kadar silâhlı içinde hiç olmazsa bir kaç yüz kişi birer el silâh atsalar.. Zaferin neşesile sarhoş gibi ol- muş İsmail çavuş bunları düşü- nür mü?. Silâhım kavradı ve uzaktan w gırdı : — Davranmayın Yuan gavur- cukları.. Yakarım vallahi. Karşı taraftakiler sanki onun gibi bir şey söylemesini bekliy.e- muş gibi uzun boylu horoz gibi bir tercüman seslendi: — Atmayın vire Turko.. teslim olazağiz.. Üç manga hareketini sıklaştır- dı. Takım kumandanı da yaklaştı. Bu bir tek manga geniş araziye ya yıldı. Ve bir tek manga bu sayısız düşman askerlerini çember iç'ne aldı., Talaım kumandanı seslendi: i — Silâhlarınızı yere atın.. Elektiriklenmiş gibi herkes si- lâhlarını attı... 3. . Biz teslim olacağız amma, bi - zim büyük kumandan da ister tes- lim olmak... — Haydi gidin haber verin.. Hakikaten askerler gidiyorlar, biraz sonra gelerek cevap veriyor- kr: — Daha büyük kumandan gel- sin, diyor.. Vire biliyorsun canın dan korkuyor.. Hani beni Türkler keseler, diye... 1 v ... Takım kumandanı bölük ku- mandanma o da gerisindeki kıt- alara emir verecek.. Fakat geride ki kıt'alar çok uzak olduğunu dü- şünen bölük kumandanı, bölüğü“ ne emir veriyor: — İleri! Şimdi binlerce kişilik toplu, tü- fekli Yunan kuvvetleri arasmda iki yüz mevcutlu bir Türk bölüğü ve onun başında da bölüğün genç kumandanı mülâzimievvel Celâl Efendi ilerliyor.. Karşısında Yunan Asyayi sügra ordusunun başkumandanı, en bü yük nişanları hamil, fetik jeneral son ekselâns Tirikopis cenapları bulunuyor.. Etrafında Yunan or - dusunun medari iftiharı jeneraller ve ümera bulunuyor. Biz A Tercüman korkak sesle söze başalad: —Bölük kumandanı bey.. Son skvelâns jeneral ve maiyeti bura- da mevcut Yunan fırkaları teslim olunak istiyor. — Pekâlâ be oğlum.. Ben de te “srlmıya hazırım.. — Fakat bu meyanda icap e den merasimin icrasını yani ken- disine resmi tazim ifa edilmesini talep ediyorlar. — Ben böyle merasim bilmiyo" rum. Esaretin merasimi silâhmı bırakmak ve teslim alanların gön- dereceği yere gitmektir.. EE Jeneraller arasındaki fis koslar« dan sonra tercüman gene gelerek dedi ki: — Peki amma, siz üç bölüksü- nüz.. Bu kadar kuvveti nasıl tes- lim alırsınız?. Celâl Bey tam bir Türk askeri- ne yakışacak ciddiyetle ve gür bir sesle cevap verdi: — Bir saat evvel vaziyeti ha- ke veririm. Şimdi neredyse ku- v>yı külliye gelir., O zaman karış» MAM... se Evvelâ Yunan medi başku» mandanı jeneral Tirikopis daha sonra diğer jeneraller ve nihayet askerler teslim alındılar. Artık Yunanlılar Türkün düş- manı değil, elinden silâhı alındık- tan sonra Türkün lütüf ve atifeti- ne iltica etmiş birer esirdiler, ».. Yunan ordusu başkumandanı (Lütfen sayıfayı çeviriniz)