: Bugün Ya - Fransa ve Versay muahecesinin yırtılması 2» Başvekil; Fon Papenin bundan sonra takip | hareket hakkında din ayıtlarının artık Al- kabul edilmiyeceğini rl Vetaş, anile söyledi. h yle Muahedesinin Alman- b 0 Kara ve deniz kuvvetle- | İ â da, yen ve mahdut bir nm Yukarı çıkarılmaması, teşkilâtı yapama- Nan > Şarki Almanya ile Prus- va bir dehliz mıntaka- istana verilmiş olması. Manyanıt müstemleke- TP borcu sıfatile kül Para vermiye mecbur R şimdiye kadar bu beş bir tanesini imbhal ettire- da harp borcu tediyatı idir, Tediye edilecek mik- 1 ve tediye müddeti il olundu. n mesulü addedilen eği silâhlanmasına müsa- çü gibi leh dehlizi inde Almanya lehine hiç karar verilmedi. o Harpten . yg alnan Alman müstemlike- * hiç birisi iade edilmedi. ya kızıyor Papenin Versay muahede- tadili hakkındaki kat'i mu- “ | bu üç esasın Almanya- adi &demeyecek dere- Ne ettiğindendir. Silâh- Yan Aleükiyanım korşutarı ” terki teslihattan bahs diğer taraftan durmadan İm aktadırlar, Almanya et- İN * çelik duvarın kalınlaş- Sta kolları bağlı olarak seyir- | mn AZ mecburdur. Alman İN erinin harp krovazor- Vm mütekâmil silâhlar | mid ek milletin tedafüi kud- İ ki; © Çalışmaları kâfi gel- dl sözler Fransızları | ürdü, Başvekil Versay diği en büyük yükler ; — amman harpten mes: | Diğer cihetten Şarki Prusya ile ana vatan arasında karadan irtibat bulunmaması bu eyaletin Almanyadan kolayca zaptedile- bilmesini teshil edecek bir key- fiyettir. Lehistanın denize mah- reç bulabilmesi için Almanya İ ikiye bölünmüş oluyor. Ve Le- h'stanı denize ulaştıran deblizde sakin Almanlar Leh tabiiyeti al- tında eziliyor. Müstemlike meselesi Möüstemlikeler meselesi de di- ğer iki mesele kadar mübimdir. Almanyanın nüfusu durmadan tezayüt ediyor. Alman sanayii kendisine iptidai mevadı alacak İ ve masnu maddeleri istiklâk e- i decek omahreçlere omuhtaçtır. i 1914 ten evvel Asyada, Afrika- da ve Okyanosyada oldukça mü- him Alman müstemlikeleri var- dı. Bu müstemlikeler Fransa, İn- giltere ve Japonya arasında tak- sim edildi. Galliler, bitkin im- peratorluğun mirasını taksimde İ o kadar hırslı davrandılar ki yardımı ile harbi kazandıkları Italyaya bile bir hisse ayırama- dılar. Şimdi Almanya istediği gibi silâhlanabilmeyi, şarki Prusya ile arasında mevcut maniayı kaldır» mayı, ve müstemlekelerine tekrar tesahüp etmeyi istiyor. Ve bunu isterken 1918 ile 1932 arasında geçen on dört sene zarfında es- ki düşmanlarının arasındaki mü- nasebatın günden güne bozul- makta olduğunu biliyor. Fon Papen Hindenburgun yar- dımına , güvenerek ve resikârda Kalsa da, Hitlerin Berlin üzerine emer kz arak 7 EÇ ğa Gü rita ebatında ısrar edecektir. Eğer Versay muahedesine bel bağlamış olan Fransa Alman milletinin ruhua- dan kopan bu istekleri tatmin etmiyecek olursa cermenliğin biç beklenilmiyen bir anda harekefe geleceği muhakkaktır. O vakit dünya meyös bir milletin hak- kını elde etmek için son kuvve- tine varıncaya kadar sarfetme- sine şahit olacaktır. distan ve Efganistan ap eyaletinin ayrılması ve Efgana AY, 23 (A.A) — Mür Ne ig hiyetin federal mer e m vilâyetlere ter- usunu Londra kabi- nm talep etmekte hale atiyen Pençap eyale- | Htandan ayrılmasını ve - gibi yakın Müslüman | ia Di birleşmesini kolaylaş- | yı hay it ediyorlar, Sami n kâffesi Pençap- milyonlarca azası sik nin edişele- | ©» ktedir, ün lerin indian feshin- in Pan pe advetten Ve pta ikameti ter- yü eri Kebirin Yu- Tali ahfadından ol hate an in tarafından Md mukaddem nr ml » esi ihtimalinden bahsolunuyor I şiddetli gerginlik devam etmek- tedir. Şiddetli bir ihtilâf zühur ettiği takdirde (Hindular, Sikhs'lerin muavenetine koşacak fakat Af- ganlılar da kendi dindaşlarıa yardım edeceklerdir. Böyle bir va- ziyet hâdis olacak olursa İngilte- re sulh ve sükünu muhafaza için | şiddetle müdahale edecektir. Dahiliye vekili Rizede RİZE, 23 (A.A.) — Dabhiliye Vekili Şükrü Kaya Beyefendi bu- gün Trabzondan otomobille Rize- ye geldiler. Ve halkın coşkun te- zahürlerile karşılandılar. Trabzon Valisi de Vekil Beyefendiye re- fakat etmektedir. Vekil Beyefen- di Trabzondan sonra yol üzerin- deki Sürmene ve Of kazalarını da ziyaret etmiştir. Ve sahil bo- yundaki bütün köylüler tarafın- n samimi tezahüratla karşılan- lardır, Dn YA A > ag Istanbulda takım” takımı seyy ahlar Ümmi anl (Baş tarafı 1 nci sayfamızda) ataşesi kumandan So'dati, Istan- bul faşizm teşkilâtı reisi kuman- dan Companer ve şehrimizdeki Italyanların birçoğu tarafından karşılanmışlardır, Gelen seyyah kafilesine Ami- ral Cuturi riyaset etmektedir. Seyyahlar arasında İtalya aris- tokrasisine mensup birçok zevat vardır. Bu im:yanda (Italyan meb'uslarından Prens Borghese | ile zevcesi, kont Angussola bu- lunmaktadır. Italyan misafirler şerefine bu gün Tarabyada İta'yan sefare- tinde bir kabul resmi yapılacak, seyyahlar yarın Eoğaziçinde bir gezinti yaptıktan sonra memle- ketle rine döneceklerdir. —— a Bir erkek kadının mektubunu açarsa.. era e rma (Baş tarafı 1 nci sayfanızda) Fransada vaziyet bu merkezde olduğu halde İngilterede aksi- nedir. İngiltere kanunu, bir zevceyi mektuplarını kocasına göstermiye mecbur tutmaz. Hatta, bir zevç karısının o müsaadesini almadan mektuplarım açacak olursa ona | tazminat vermiye mahküm olur. Bundan başka her Ingiliz kadını kocasının mektuplarını açmasını men için istida verebilir, Memleketimizde iss son za- manlara kadar erkek daima hâ- | kim vaziyette olduğu için kadına hiç bir hususta hürriyet verilme- İŞİ Halbuki, « son iri kâmi- len değişen zihniyet üzerine or- taya yepyeni bir vaziyet çıkmıştır. Fransada dedi kodusu olan ve yahut İngilterede muayyen kanunla kadına verilen hak, ka- nunu medeniden sonra Türk ka- | dımlarına da verilmiştir. Fakat buna rağmen bazı an- analara sadık kalan bugünkü Türk ailesinde bir erkek karısı- nın işlerine müdahale edebilir mi edemez mi? Çok şayanı dikkat olan bu mesele hakkında birçok Türk münevverlerinin fikirlerini topla- dık. Yarınki nüshamızdan itiba- ren bu fikirleri okuyacaksınız, Çanakkalede Deniz kazası İSTANBUL, 23 (A.A.) — Nor- veç bandıralı 8200 ton hacminde benzin yüklü Dagland vapuru mevzii sis yüzünden dün sabah Çanakkale boğazı civarında Ak- baş mevkiinde karaya oturmuş: tur. Dün sabahtanberi kendi vesai- tile kurtulmağa çalışan kazazede geminin bu mesaisinden bir ne- tice hasıl olamamıştır. Kazazede gemi kaptanı, Türk gemi kurtar- ma şirketinin akabı vaka'da ma- halli kazaya şitap ederek muave- nete âmade bulunmakta olan (Layvalet) Türk tahlisiye vapuru: nu bu sabah ameliyatı tahlisiyeye davet eylemiş mezkür tahlisiye ta- rafından işe başlanmıştır. Kazazede gemi 1927 senesinde inşa edilmiş birinci sınıf sarnıçlı bir petrol gemisidir. Bir mektup Mei. İ İlik, ikinci, üçüncü, derece tah- İ sillerini Konyada, yüksek tahsili- İ ni İstanbulda, Hukuk mektebinde | | bitirmiş, ufak bir olup İ Adliyeye girmiş, biraz da ilerle- memur i miş iken, eline geçen bir fırsatta, zi İ yaşımın geçkince olmasına bakmı- yarak, hükümet hesabına, Avru pada tahsilini tamamlamağa gi“ den, eski mutasarrıflardan Ko- ! zanlı Halil Bey oğlu Şinasi Halil | Bey, Jisansiye olup memlekete İ döndükten ve kendine İstanbulda büyükçe bir hizmet te bulup yer- leştikten sonra, bütün ağır başlı insanlar gibi düşünerek, evlenme- ğe, ev, bark kurup, çoluk, çocuk yetiştirmeğe karar verdi ve bir ke- re bu kararı verince, kafasında, aile hukukuna, kadınların terbiye ve idaresine çocukların yetiştiril- melerine dair, neredense toplan- mış kalmış bir yığın malümat ve hikmet bulunduğunu anladı ve, daha adı belli olmıyan karısma karşı derin bir sevgi duymağa ve ona ölüncüye kadar sadık kala” cağına yeminler etmeğe hazırlan- İ dı. Fırsat düşürdükçe, arkadaşla” İ rına diyordu ki; — Azizim, bir insan ya hiç ev- lenmemeli yahut evlenirse, ölün- ciye kadar, karısına sadık kalma» lıdır. Başka türlüsüne benim ak- lum ermez. Aile hukuku demek bu demektir. Bu zamana kadar bir kadı ile, yirmi dört saat olsun, bir yerde İ kalmamış ve hayatı, burada ve yabancı memleketlerde, pek uslu göğmiş olduğunu bilen arkâdaşla- gelen nutukları, sesizce dinlediler, ! Şinasi Halil Bey bir kaç ay dü- | sündü, söyledi ve böylece kendini hazırlamış olduktan sonra eşini aramağa başladı. Dostları yardım ettiler; çok zaman geçmeden Sa- ide Hanım isminde bir kız bulun- du. İstinyede oturan Kavaklı Hak- kı Bey adında, ihtiyar bir dokto- run kızı; anası tarafından, Şum- nulu Hafız Paşanın torunu. İnce boylu, kara gözlü, kaşlı, ağır baş- Iı, iyi terbiye, tahsil görmüş, yirmi beş yaşlarında bir hanım. Şinasi Bey kızla görüştü, be- ğendi. Kız da onu beğenmiş ola- cak ki varmağa razı oldu. Kuru- çeşmede, Şinasi Beyin tuttuğu, ö- zenip döşettiği bir evde, düğün dernek, evlendiler, —IıI— Anasını hiç görmemiş, üvey a- naşı yanmda pekaz bulunmuş sonra da bütün ömrünü mektep- lerde, bekâr odalarında geçirmiş ! olan Şinasi Bey, evlilikte, umma- dığı rahatı görmüş olmalıdır ki arkadaşlarına: — Dünya cennetindeyim, azi- zim, beni tebrik etmez misiniz? diyor ve sevinci gözlerinden oku- Buyordu. Bir yaradılışta olmasalar bile, geçinmeğe gönülleri olunca, bir anlaşmak yolu bulup, | kocayan karı kocalar çoktur. Şi- nasi Halil Bey her işe karışır, fik- rini söyler, uzun uzun Basihatler eder, kendi hukuki kanaatlarına göre neticeler çıkarır, yanıldığını hiç aklına getirmez, evinde, her iyiliğin, her güzel şeyin kendinden rı, onun bu sözlerinin samimi ol- | çülü, duğuna hiç şüphe etmediler ve bir ! beli çocuk ruhu kadar temiz ruhundan | birlikte | — Küçük romnn — M.Ş. Muharriri ! geldiğine inanır; karısı ise sorul» madıkça düşündüklerini o söyle- mez, kimse ile teklifsiz olmak iste mez, bağırarak konuşmaktan hoş- lanmaz, dağınık kiyafetle kimss- ye, kocasına bile görünmez bir kadın. Eğer kocası fikrini sorar sa söyler, bu fikir kocasına hoj gelmez ve bir münakaşa açılırsa, Saide Hanım, kendi kanaatlerini çok soğuk kanlılıkla, sonuna ka- dar müdafaa eder. Kocası ondan fikirlerini sormazsa, uzun nutuk- ları, nasihatleri sonuna kadar din- ler ve bitince hiç sesini çıkarmaz, bir “evet,, bile demeğe lüzum gör“ mez, elindeki işine yahut kitabına bakar, Şinasi Halil Bey karısının bu huyunu öğrendikten sonra ondan fikirlerini sormaz oldu. Ev temiz, döşeli, yemeklerin tadı yerinde, kadın güzel, sinirli değil, istedi“ ğin kadar söyle dinler, ve, dinli yorsa demek ki doğru buluyo Şinasi Bey de ilerisine gitmez, vinde kendini hâkim, biraz d müstebit bulur ve dünyanın en ras hat, en mes'ut adamı olduğuna ve bu rahatı kendi kafası, kendi aklı ile kurduğuna inanır ve arkadaş- 5 İ larına öğünür, der ki: — Azizim, mes'ut olmak için akıllı olmak kifayet eder; baht, talih bunlar boş şeydir! Ben li- kırdı dinlemem!... Bu saadet içinde beş altı yıl ça» buk geçmiş bulundu ve Kuruçeş- menin bu sessiz, bu temiz evi, hü her günü biribirine benziyen öl- kavgasız yaşayış, bilmiye- ikisini de usandırdı. Geçen i beş altı yıl içinde iki erkek çocuk- larr olmuştu; beklenirdi ki bu ço- cuklar evlerini şenlendirsin ve onları avutsun, ancak yazık ki böyle olmadı, çocuklar analarına çektiler ve evin sessizliği içine gömüldüler, babaları bile onların yüzlerini seyrek görür oldu, Hayatta şikâyet edecek daha esaslı dertleri bulunmaamsı da onları evlerinden şikâyete teşvik ediyordu. Yalnız, alıştıkları evi | değiştirip rahatlarını bozmaktan da korktuklarından, bir zaman şikâyetle vakit geçirdiler; sonra / artık şikâyet te yetmez olunca Şi- I nasi Bey kat'i kararını verdi ve ev aramağa başladı. İki üç hafta sonra Şişlide, cadde üstünde bü- yük bir apartımanın ikinci katını kiraladılar ve taşındılar. Yeni evleri ilkin onları avuttu, eğlendirdi, sonra bu mahallenin yaşayışı, komşuları, işitilen söz“ ler, görülen tavırlar, beğenilen düşünceler Şinasi Halil Beye yeni fikirler vermeğe başladı: Şişliye taşındıktan altı ay sonra arkadaş- larma diyordu ki: ş — Azizim, ömrünü bir erkek ile geçirmiş hatta hiç erkek yüzü görmemiş kadın çoktur ama ömrü. nü bir kadın ile geçirmiş bir er- kek bulamazsın; erkeklerin ya karıları vardır yahut metresleri, Bu, azizim, bir yaradılış meseles sidir. Ben tetkik etlim: insanlar €ş tutan hayvanlardan ziyade tas vuklara benziyorlar, Erkeklerde görülen bütün taşkınlıkların bebini bu hilkat meselesinde aras malıdır. ... & var)