—ğ3— VAKİT 2 Ağustos 1932 | Resimli Hikâye ..ANAHTAR... Ahmet usta çilingirdi. Oğlu Dalgınlık! Bu sayfayı yazan muharrir ayni m 0 — zan Remzi küçükten beri onun ya * nmda çalışıyordu. Anahtar yap makta belki babasından daha usta olmuştu. Bu çalışkan çocu- ğun bir iptilâsı vardı. Spor, bil- hassa futbol! Mühim olsun ol - masın, maçların hiçbirini kaçır- mak istemezdi. Bir gün arkadaşları ona ehem miyetli bir haber verdiler: Pazar günü bir ecnebi takımla büyük bir maç vâr., Remzi bunu dünya" da kaçırmaz. Mutlaka gideceği“ ni söyledi. Cumartesi akşamı babasın - dan para ve müsaade istedi. Ahmet usta her cuma oğluna stadyuma gitmek için para ver- mekten usanmıştı. Evleri de u - zakta, Sarıyerde vapur, tram - vay ve duhuliye parası, az şey değil, Bu pazar günü için de ve- remezdi. Kaşlarını çatarak dedi ki: - Artık kâfi, cumaları yetiş- miyor gibi, birde pazar çıktı. Beş para veremem. Hem yarın benim işim var. Şişlide bir evin kilitlerini takmıya ( gideceğim. Sen dükkânda otur. müğterlere bak. Remzi itaatli bir çocuktu; ba- basma itiraz etmedi. Fakat pek müteessir olmuştu. Pazar günü dükkânda mah - zun mahzun otürurken kıyafeti düzgün bir bey geldi. — Oğlum baban nerde? Dedi. Remzi o gün babasının | gelmiyeceğini; bir iş varsa yapa bileceğini söyledi. -— Anahtar yapmasını bilir misin? — Babamdan daha iyi yapa- rım, — İyi ama ya kilidi getirmek kabil değilse? — Kolayı var efendim, bal - mumundan kalıbını getiriniz, kâ fi, Bey cebinden bir kutu çıkar - di - Onu yaptım. İşte bu kutu | isğediğim gibi | i“'ndedir. Eğer bir anahtar yapabilirsen fazla para vereceğim. Dedi. Remzi kalıbı geçirdi. — Pek güzel. İki saat sonra teşrif ederseniz / istediğinizden güzel bir anahtar takdim ederim. Müşteri gitti. Remzi ocağı ya” karak işe başladı. Meçhul bey tekrar geldiği zaman anahtar ha zırdı. Bu zat pek memnun ol - muş olmalı ki çıkarıp bir lira ver di. Çocuk memnundu. Fikrinden fena bir rüzgâr esti. Böyle bir anahtar yaptığını ba - basr nerden bilecek? Söylemese lira kendisine kalır. Cuma günkü sana gözden maça da bununla gider. İptilâ | insanı böyle fena düşüncelere hatta hareketlere kolayca kaptı» rır. Remzi de bunun kurtulamadı. Ertesi günü Ahmet ustanm dükkânına yakın bir bakkal dük- kânı önünde bir kaç kişi toplan- mış hararetli hararetli konuşu - yorlardı. Çilingir merak etti ve ne olduğunu anlamak için oğlu- nu gönderdi. Mesele bir hırsızlık vak'ası idi. O taraflardeki bir Gelecek | tesirinden | gece, hırsızlar anahtar uydur muşlar, içerden bir çok kıymetli ! şeyler çalmışlar. Bu havadis Ahmet ustayı alâ- kadar etmezdi. Etmedi de. Bir saat sonra dükkâna iki polis gel- di. Birinin elinde bir anahtar var dı. Çilingire sordu: — Siz böyle bir anahtar yap- İ anız mı? Ahmet usta bunu tetkik etti ve malümatı olmadığını söyledi. Polis izah etti: Gece hırsızlar, elmasçı dük- kânını bununla açmışlar, telâş ederek anahtarı kilit üzerinde bı rakmışlar. Bütün çilingirlere 80- ruyoruz. Belki bu sayede hırsızı elde edebiliriz. Bu izahat verilirken diğer po- lis dükkân araştırıyordu. Yerde bir şey bulup aldı ve muvaffakr İ yetle bağırdı: — İşte, işte!.. Bu balmumundan yapılmış ka hıptı, Artık şüpheye mahal kal - madı. Polis Ahmet ustanm bilek | lerine kelepçeyi geçiriyordu. Remzi buna tahammül ede - medi ağlıyarak polisin önüne ! geçti ve dedi ki: — Ah, hayır, hayır! Bu kaba Dün buraya iyi giyinmiş bir bey gel- di. Bu kalıbı getirerek bana bir anahtar yaptırdı. Babam burada değildi. Bundan haberi bile yok tur, Polis tahkikatın ilerletti. Bu on beş yaşındaki çocuğun bilmi- yerek böyle fena bir işe vasıta olduğu anlaşıldı. Remzi ağlıyarak babasından af diledi. Ve bir daha maça git- mek fikrile böyle bir harekette bulunmıyacağını vadetti. Polisin tevkif ettiği bazı ser seriler Remziye gösterildiği za » man, anahtarı yaptırmak için dükkâna gelmiş olan adamı tanı dr. Hiç olmazsa polise bu suretle bir hizmette bulunmuş oldu. A. bat tamamile bana aittir. Geçen haftaki bilmecemizin halledilmiş şekli Vakıt bilmece kuponu 2-8-1922 cevahirci dükkânının kapısına, o /” zamanda bir lisenin idaresinde de bulunmaktadır. Geçen hafta lisenin müdürile karşı karşıya geçmiş defterler üzerinde meşgul | f oluyordu. Epi yorulmuşlardı. Mü- dür bey bir cigara vererek biraz dinlenelim demişti, Muharrir masa üzerindeki kâ- gıtları toplarken müdür bey yan- mış kibriti uzattı. Muharrirde biç tereddüt etmeden dudakla- rını aleve doğru uzalıyordu. Mü- dür bey gülerek sordu: — Cigara nerede? Meğer, çocuk sayfası muhar- riri cigarayı yanına bırakmış fa- kat dudaklarında tuttuğunu zann- ediyormuş. Adamına göre Teneffüste idi, Zeki sınıf ar- kadaşı Cevdete bir şeyler anlatup duruyordu. Cevdetin canı sıkıla- rak dediki: — Aman, sus artık! abdalca- sözler söyleyip duruyorsun. Tabi, senin anlaman için başka türlüsünü söylemek imkâ- nı varmi? /Dâha evvel söylemeli Semiha ogün sabahı saat beş- te kalkacaktı. Annesinden ken- disini uyandırmasım rica etmişti. Sabahleyin annesi odaya girdi. Kızımı çağırdı: — Semiha, beş oldu. Küçük: kız: gözlerini açarak kalk kızım, saat i olmaz mıydı? dedi ki: — Saat beş mi? Ah, anne bu- nu daha evvel gelip söyleseydin | Uzak memleketlerde Maorisler Okyanusya adalarının bir kıs- mında oturan Maorisler en şimal- de bulunan adaya İkoa Mawi is- mini verirler. Mavi, taptıkları a- teş Allahının adidır. İkoa da ba- lık demektir. Yani adanın ismi ateş Allahının balığı manasında dır. Bu ismi vermekte biraz hak- lıdırlar. Bu adalar hepsi volka- niktir. Bahusus kralın oturduğu adada yüzlerce yanardağ ağzı vardır. Hatta yükseklere kadar sıcak su fışkırtan gayzerler de az değildir. Bu adada eski zamandan kal- ma ibadethaneler bulunur. Bun- ların içi tahtadan yontulmuş ka- ba saba heykellerle doludur. Heykellerin bir kısmı güya ma“ butlarını bir kısmı da iyi ruhları göstermektedir. Vaktile Maorisler bu ibadetha- Geçen gün Yılmaz kaptanla görüşüyordum. — Küçük karilerime anlata - cak yeni bir seyahat macerasi yok mu? Dedim. Gülerek başi- | nı salladı: — Yok olür mu? Benim gibi dünyanm bütün denizlerinde sa yahat eden bir deniz kurdu az mı macera geçirir? Bu defa sana benim başımdan geçen bir ha“ diseyi değil, tayfalardan Şen yü- zün geçirdiği bir vak'ayı anlata- cağım: İzlanda adasının şimal taraf - larında seyahat ediyorduk. Yaz mevsimi geçtiği için buzlar ço - ğalmıya ve gemimizi sıkıştırmı « ya başladı. Etrafı iyice anlamak maksadile Şenyüzü bir sandala bindirip keşfe göndermiştim. Bu tayfa çok cesurdu. Bir felâket karşısında bile neşesini metane - tni kaybetmezdi. Bir müddet sandalla gittikten sonra bir buz ovasının sahiline çıktı, san - dalı da buz üstüne çıkardı. — Ulan, karnım amma da a- cıkmış. Zahir soğuk yerlerde in- san çok yemek istiyor. Diyerek çantasını açtı, Bir konserve kutusu çıkarıp icindeki Arkadaşlarınızın gözü önünde bir parayı,. meselâ bir nikel ku ruşu elinizin sıçaklığıle eritmek istermisiniz? Bu pek eğlenceli olur ve arkadaşlarınızin hayreti- ni celbeder değilmi? Fakat unutmayınızki nikel pa- ra değil, hatta kurşun yahut ka- laydan yapılmış kağıt kadar ince herhangi bir şey bile elin bara- retile erimez. Ohalde işe hile karışması pek tabiidir. Bunun için yapılacak şey kolaydır: Biraz kalay tozu alırsınız. Ya- hut bir parça kalayı ege ile yonlarsınız. Çıkan parçacıkları biraz cıva ile karıştırınca hamur gibi birşey olur. Bunu bir eliniz- de saklar$ınız. Sonra arkadaşlarınıza dersiniz ki; — Bana bir nikel kuruş ya- nelerde esirlerini pişirip yerlerdi. Şimdi bu âdetten eser kalmamış- Ur. Eski itikatlarına göre babala- rının ruhları denize dalarak Ata Mira dedikleri cennete gider ve orada ebedi bir zevkle yaşarlar. Fakat bu ruhların cesetleri, mu- harebede yakalanıp düşmanları tarafından yenecek ve başları düşman elinde kalacak olursa, Puke - Tapu dedikleri mukaddes dağın etrafında ebediyen dolaşa- rak bedbaht olurlar. Bunun için eski Maorisler mu- harebede büyük cesaretler göste“ rerek düşman eline geçmemeğe çalışırlardı. Resmin yukarısında bir Maoris mabudu ve aşağısında eski bir i- badethane görülmektedir. ı ! durmaz. Ben de aç kalırım. Yı 1€ c | varakası ye yağlı etlerden yemiye başlad” O sırada uzaktan bir beyaz w nin gelmekte olduğunu görmeli mi! gi — Hele, hele! Şu davetsi? safire bak! Bu kutu içindeki id tün eti yesen dişinin deliğini ol ma mi var? ş Diye bağırdı. Fakat ayı tür çe anlamıyordu. Gittikçe yakla” tr. Şenyüz, hemen sandalın # kasına saklandı. Ayı gelmiş art ları yemiye başlamıştı. i Bizim kurnaz tayfa, birden” re sandalı ayının üzerine kap” verdi. Kendi de üsütne çık zıplamıya başladı. Kuvvetli haf van ilk şaşkınlıktan kurtulup "il yağa kalkmış büyük bir kapli” İl bağa gibi, sandalla beraber ll mıya başlamıştı. Fakat bu s1r* da bir silkinerek Şenyüzü, buz” açılmış olan bir deliğe yuvar” dı ve gene sandalla yoluna de i vam etti, il Şenyüz, bin müşkülâtla deli ten çıktı. Misafirperver olan Eskimo kabileşine tesadüf Biz onuarıya arıya orada bulüi kurtarana kadar neler çektik ” ler. i | | | | | »HiLELi OYUNLAR, hut on para, yirmi para, sini isterseniz veriniz. Ben elimin sıcaklığile eritip haline getireceğim. Tak ne e alazlar ve tediğiniz parayı verirler. Siz civah kalayı sakladığınız, avucunun içine koyar gibi sınız, Fakat onlara den çabucak bir yere saklayı"€ rirsiniz. Serbest kalan elinizin det parmağımı öteki ride lunan civalı kalay üzerinde dirir birazda baslırırsınız. parayı eritmeğe çalışıyorsa” gibi... Sonra avuçlarınızı açar v kadaşlarınıza gösterirsiniz. nn civa ile kalaydan malül yoktur. Elımizde palriyan hamuru, erimiş paradır zan” decekler. ni Yeni bilmecemiZ. Aşağıdaki cümlelerin biri 4 sinden iki, diğerlerinden “ harf seçeceksiniz. Cümlele” il harflerin Ken olacağın! "gi. gösteriyor. Harfleri » : zince kendinize lâyık Kİr bulacaksınız. i * Keçi bir defn hağırdı, Köp”! çıkardı. ni tetiğin ni ger dedi, palazın kafasını nişanla'tır “gr! p deliğin ortasındadır. Ate asi Orasıns düşecek - Bilmecelerimizi halletmif,. karilerimizin, birikmiş t9* mi meleri bu hafta adresleri"* olanlar, idareden almalıdı Bu haftadan sonra “ balledenler için yeni 9“ takdim edeceğiz. Kupo” | derilecektir.. Adres e ti 8g