— YANI z MZUSTOS 1734 Dünya güzeli nasıl in- tihap edildi? ml (üsttarafı 1 nci sayıfamzıda; lik siyah, gölgeli saçlar.. Sıhhat fışkıranf âdeta çiçek açmış bir bahçe hissini veren bir yüz. Bilhassa siyah gözleri barikulâde. Bu gözler ayni za- manda hem okşayıcı, hemde vahşi bir bakışı olan bu gözler kadar cazip siyah göze ben ha- yatımda tesadüf etmedim. Yalnız bir kerre... Merhum Süleyman Nazifin gözleri. Keriman Hanım muhakkak ki çok güzeldir. — Benim nazarımda dünkü veya bugünkü güzel diye birşey yoktur. Yalnız bedii noktadan güzellik mevzuu bahstır. Binaen- aleyh böyle bir sual varit ola- maz, — Sizce makyaj yapan bir ka- din mı güzeldir, yoksa yapmayan- m? — Bü sual bu şekilde soruk duğu takdirde cevap vermek oldukça müşküldür, Bir kerre genç bir kızda mak- yajın kat'iyen aleyhindeyim. On sekiz yaşında taze bir kızın mak- yaj yapması kadar feci bir şey tasavvur edilemez. Fakat bir kadının muayyen bir yaştan sonra makyaj yapması câizdir. Bu da çehrenin hatlarını “retoucher,, etmek için olmalı ve itidal dairesinde yapılmalıdır. Halbuki Istanbul hanımları umu- miyetle makyajda biraz mübalâya ediyorlar. Tanıdığım ve güzel tanınmış hanımlar arasında öyle- leri var ki boyasız çok daba gü- zeldirler. “İki misli edzibe Güzellik kraliçelerinin intiha- bında daima faal bir rol alan hakem heyeti azasından Peyami Safa Bey diyor ki; — Bu sefer ben her zaman- kinden fazla ümitli idim. Klasik güzelliğin en mükemmel örnek- lerinden olan bir vücut, aynı za- manda ırkının manasinı da ta- şırsa, tenasüp ve ifade itibarile, yani iki misli cazibeyi haiz de- mektir, Keriman Halis hanımda, bugün hasretini çektiğimiz eski Yunan vücutlarının ideal mükem- meliyetine yakın bir vücut ve halinde, edasında, yüzünde, ma- sumiyeti zekâsına mani olmıyan Türk - kadınlığının tatlı alımlığı var, Yani güzelliğinde milliyetile insanlığı temsil ediliyor, Ben hem Türk, hem hakem, hem de insan olarak onun bu muvaffa- kiyetile kat kat öğünüyorum, ifade ve heykel Güzeli Hakem heyeti azasından ve güzel san'atlar mektebi muallim- lerinden Burhan Ümit bey Ke- riman hanımın güzeliğini ve onu niçin intihap ettiğini şöyle anlat- mıştır: — Keriman hanımda heykeli güzellik, vücut güzelliği vardır. Yani Allah onu yaratırken bir heykeltraş gibi çalışmıştır. Sene- lerce böyle bir vücut güzelini insanlar güzel bulmuyorlardı. Ifa- deye bakıyorduk; ifade kafada- dır. Yani yüz güzelliğinde. Hey- kel güzelliğini eski Yunanilar Milâttan beş asır evvel tesis et- tiler. Onlar hissiyatı, ifadeyi in- kâr ediyorlardı. Çünkü Yunan san'atı Ç ve jimnasti- ğin san'atıdır. ,, Yunan çıplak kadn ve erkek vücutlarım görerek heykel güzel- liği buldu. Yunan sanatı hissiya- tı inkâr ediyor, heyeti umumiye güzelini arıyordu. Onlarin indinde başın koldan fazla ehemmiyeti yoktu. Bu noktai nazar Avrupa- da bir müddet, asırlarca terk edildi. Biz güzeli ifadede ve his- siyatta arıyorduk, Fakat Sporun bu günkü gibi umumileşmesi eski Yunan zevkine yeniden vücut verdi. Avrupanın Keriman hanı- mı dünya güzeli intihap etmesi de bu sebeptendir. Dünya güzeline tebrikler Ankara, | (A.A) — Türkiye güzellik kraliçesi Keriman Halis H.m dünya güzellik kraliçesi intihabı vesilesile Hariciye vekâ- leti tarafından Brüksel sefirimize âtideki telgraf gönderilmiştir: “Keriman H. ın dünya kraliçe- si intihap olunduğunu ajanslar- dan memnuniyetle okuduk. Bu intihap bir vatandaş şahsında milletimiz için de bir mazhari- yettir. muz meserrete rabsalilerinin. de iştirak buyurduk- larma ve Türk müntehabına ta- rafınızdan lâzım gelen İltifatın deriğ buyurulmadığma eminiz.,, Klâsik güzel Hakem heyeti azasından Hü- seyin Cahit Bey de diyor ki: — Keriman Halis Hanımı inti- hap eden hakem heyeti arasında ben de bulunuyordum. Reyimi bu Hanıma vermem de, onda sevimlilizinden ve cazibesinden ayrı olarak ciddi bir güzellik amil olmuştur. Keriman Hanım daha ziyade klâsik bir güzeldir. . Keriman hanımın evinde > Dün Keriman hanımm Fındık- hdaki evi ailesini tebrike gelen- lerle dolup boşalıyordu. Annesi, büyük annesi memnuniyetlerini gizlemiyorlardı. Keriman hanımın dünya en yetiştiren annesi bize dedi — Biz .— güzelliğini eli- mizden başkalarına kaptırmıya- cağız. Kızımın yerini tutacak, yenileri yetişmektedir. İşte bir tanesi, Bunu söyliyerek hanımfendi bir buçuk yaşındaki küçük kızı Fatoşu göstermiş ve devam et- miştir: — Doğrusu biz Kerimanın Istanbulda ( bile ( kazanacağını ümit etmiyorduk. Opoun Istan- buldaki muvaffakiyetinden sonra bir de Avrupanın göbeğinde, Avrupalı ve Amerikalı güzeller den daha güzel olarak seçilmesi tabii bizi memnuniyete garketti. Çiçeklerime bakınız ! Bundan sonra Keriman Hanr- mın büyük annesi mubarririmize dedi ki: — Ben torunumu tam bir ev kadını olarak yetiştirdim. O ne dans bilir, nede sinamanın müda- vimidir. Yanlız eni sever. Bunun işte başlıca misali ; Bize son yaz- dığı mektupta Avrupanın alayi- şinden bahis bile etmiyerek bal. kondaki çiçeklerine bakıp bak- madığımızı soruyor. Çünkü çiçek- leri çok sever. Bari panayırı Bari panayırını tertip heyeti sergide torizm için Türkiyeye 10 metre murabba yer ayırmış ibracat ofisi de Tu- ring klübe malümat vermiştir. Sergiye hükümetimiz resmen iştirak etmese bile Turing klübün seyyah celbi için bu fırsattan istifade etmesi kararlaştırılmıştır. Atalar mmm —— Sözü Buta © mü eessir ir olanlar olmıyan mahsu — Aş taşarsa taşsın. Tek aç taş masın. Aş — Her nevi yemek, Açın taşkınlığı ortalığı altüst eder. Aç aşırır taşırırsa dünyayı şaşı- rır. Çünkü: açla eceli gelen gü- leşir. *» * 4 — Azı dişi kalmamış. Hâlâ koz kırmak ister. »... Aslyakı devleti bir har de olsa döndürür. Bursa valisi iken birisi Ahmet Vefik paşanm hükümet dairesin deki masasma bu mısraı yazar bırakır. Paşa hiç aldırmaz. Altr na: Döndürür amma eşekçesine dön- dürür. Yazmış. Gene yerine o bırak- Hakikaten paşanın O(Atalar sözü eserinde bu mesel zımnına bu söz ilâve edilmiştir.) ».. Aşı yok oruç tutar, İşi yok na- maz kılar. — Ağalar yer baklara güllâç. U. gaklar yer bulgur bulamaç. Sabah olunca onlar da aç, biz de aç, .... — Ağaların yayan yürüyeceği, ha numların yavan yiyeceği zumanda- yiz, Yavan yemeyi hanımlara tah- sisinin sebebi: Eski zamanda e- fendi yemekte bulunduğu vakit orta halli kadmcağızlar tatlılı tuzlulu muktedir olabildikleri ye meği yerler idi. Efendi yokken şöyle böyle bulduğu ile karnını doyururdu. Halbuki öyle bir za man gelmiş ki ağalar yani kibar le yayan yürümiye mecbur ol - muş. Öyle bir zamanda arli ka- dıncağız değil; hanımlar dahi a- ğa yokken yavan bir şeyle karnı” nı doyurur, e O — Ağanın görü tok olur. Yiği din sözü pek olur. ... — Asil adam celâlli olur, ; *» » — Ağır yükün allına girmeden tartmalı, ... Hakikaten hamallar oyükle- nirken şöyle bir kere (tartarlar. Sonra götürürler. > — Ağız adamın can kapısıdır (Hem girer, hem çıkar) . » — Ağaç dilnyanın çivisidir, , *» » — Ağacın yemişsisi olur gölgenizi olmaz. »”. » Güzel hava, güzel hayat ağaç sayesinde elde edilir. ov — Ağzındaki virde bak, şu tut- sağu yurda bak. Kurbağalar pis, yosunlu bir su birikintisinde bir ağızdan vak vak vak vak ameti ko- parıyorlarmış. Bir bozkurt gel - miş. “Nedir bu yahu! nedir bu gürültü,, demiş. Rızkımızı celp için cellecelütiye virdi okuyo - ruz, demişler. Kurt da o müpte - sim dişlerini göstererek balâda » ki meseli söylemiştir. »$ — Ağlatma öksüzü, güldürme yüzsüzü. (Çünkü ikisi de durup din- lenmez). Umumi harpten « evvel İzmirin başlıca ihracat eşyası şunlardı: Üzüm, incir, zeytin yağı, bubu- bat... Vakıa o vakit de ihracat eşyası arasında tütün vardı; fakat bu madde çok mahdut bir mik- darda idi. Ancak dört beş mil- yon liralık bir tütün çıkardı. Halbuki umumi harpten sonra vazıyet değişmiştir. İzmirin tütün ihracatı birkaç sene. içerisinde tahmin edilemiyecek derecede artmıştır. Yani 25 milyon lirayı bulmuştur. Fakat bilâhare yeni- den ihracat düşmüştür. Buna mukabil arpa, bakla, mercimek gibi hububat ihracatı bilâkis tü- tünün arttığı zamanlarda tenakus etmiştir. Fakat tütün ihracatı ek- sildikten sonra bunlar artmamış- tır. İncir ve üzümle zeytine ge- lince bunlar eski vazıyetlerini muhafaza etmiş, Hatta biraz da- ha artmıştır, denilebilir. İzmirin Oibracat maddelerini teşkil eden bu eşyaya ait mua- meledeki bu tahavvülün manası şudur ; Üzlüm “we incir İzmir ve mu- hiti için en ibracat mal larındandır. Bir haldekiveciin, kü cihan iktisadi O bubranına rağmen bu malların hariçteki müşterisi eksilmemiştir. Fiatları da eski seviyede bulunmaktadır. Binaenaleyh bu malların istik- bali de emniyet içindedir. Tütün mahbsulünün ibracatı, bir kere fevkâlade -tezayüt gö- rülmesi, sonra tenakus etmesi hadisesi ise Eze imintakası de- diğimiz iktisadi sahaya mahsus olan iktisadi bir hastalığın teza- ay başka bir şey değil Bu hastalığın mabiyetide şu- dur: Tütün İzmir muhitinde harp- ten sonra inkişaf bulmağa baş- layınca yalnız topraklarında iyi tütün yetişen kasaba ve köylerin abalisi tütün istihsaline meylet- memiştir, Tütüncülerin para ka- zandıklarını güren diğer yerlerin ahalisi de topraklarının kabiliyeti ni nazarı dikkate almaksızın bu mahsule ehmiyet vermişlerdir. Okadarki bazı yerlerde ahali bağlarını sökerek tütün ziraatine başlamışlardır. Yahut evvelice tarlalarında arpa, bakla, merei- mek gibi hububat yetiştirenler bundan vaz geçerek tütüncülü- ğe dökülmüşlerdir. Bu suretle bir taraftan tütün zeriyatını ve istih- salâtı artmış ise de Diğer taraftan arpa, bakla, mercimek gibi hu- kubat istihsalâtı ve © ihracatı azalmıştır. Fakat tütün istihsalâtının art- mış olması dünya ihtiyaçlarile mütenasip olmadığından, ayni zamanda fena topraklarda ye- tiştirilen fazla tütünler iyi tütün cinslerinin kıymetini bozduğun- dan bir müddet sonra tütün ih- racatı tevekkufa, daha sonra te- nakusa başlamıştır. Tütün bub- ranı Ege mıntakasının her tara- fında şiddetli akisler yapmıştır. Bununla beraber tütün ihracatı tenezzül ettiği halde İzmir piya- kalile oynar. Manası rana malümdur. Bu mesel tatarlarda da vardır. — Yaylâsı kilgen bala etasının sagalı minan üynar. Kastamonu meb'usu Velet Çelebi du ai ei ler sasında mevkiini kaybetmiş o hububat ihracatıda eski tini yeniden alamamıştır. Vakıa 'bu hastalığın mabsli iklısadiyatı üzerine verdiği lar bu gün artık anlaşılmıya b9f” lamıştır. Onun için bir çok yer seler tütün zeriyatını kendi k dilerine tahdit etmişlerdir. Fi bir kerre bozulmuş olan mu ne avdet etmemiştir. Tabii buhranının verdiği tesirler de nalığı artırmıştır. 3 Zeytinyağı ihracatı vaziyetini? ehemmiyetli bir fark yoktur. İzmirin ihracatında halının yük bir mevkii vardır. Fi son bir iki sene içinde İzmir havalisinde halı işi de büyük buhran geçirmektedir. Iki ser* denberi halı ihracatındaki ten” zül © 50 derecesini bulm: Diğer taraftan fiatlarda pek çek müştür, İki sene evvel in rel 60 0 kuruş olan halılar şi” di 300 kuruşa kadar inmişti” Halı amelesine evvelce 30 kurtf yevmiye verilirken şimdi yi ye 12 kuruştur. Evvelce 100 k” ruş olan yapağı fiatı da şimdi 40 kuruşa düşmüştür. Maamsfif hükümetçe ittihaz edilen tak3f uvwsnden bir derece fayda eld? edildiği taşılmaktadır. Burada şayatı » senuniyet olaf bir noktayı daha kayt deyimi Halı imalinde argac li hele, lanılan ve hariçten ithal olun3 bir nevi iplik vardı. (Kaşgam) denilen bu argacı son zamanlardf Gördüs köylüleri el ile yapmak çaresini bulmuşlardır. okkası. (30) kuruşa al edile ku mal şimdi köylülerin çıkrık” ları ile yapılmakta ve aynı mal edilmektedir. Onun için lecek eylülden ıtibaren artık Kaf” gamın hariçten ithaline hacfi kalmıyacağı söylenmektedir. Mehmet Asır Mısırda bir Plâj hadisesi Avusturya sefiri, pijama e karakola ğötürüldü ! Kahireden (Taymis) e bildiriliyor: İskenderiye plâjları, inzibat” ile maruftur. Bu inzibat, günlerde diplomatik bir hadiseY? sebebiyet vermiştir. Suların sert ve rüzgârların vi detli olmasına mebni plâjda yah bir bayrak Bu bayrağı görenlerin hepsi d€© nize girilemiyeceğini çekiliyorlardı. Buna rağmen Avusturya sefiri Baron Verboş, denize gi in ; temiş, fakat plâj müfettişi fından görülerek yakalanıışt”” Müfettiş, Manş aya yüzerek geçmeğe muvaffak ole* meşhur sporcu İshak Hilmi İshak Hilmi, sefire biraz kab?” muamele etmiş ve onu pijameti?. polis merkeizne götürmüştü"* Sefirin hüviyeti, peri? Lal zinde anlaşılarak - kend | özür dilenmiş sonra, bu e “ hükümet tarafından da tekrar edilmiştir. v Sefir, bu itizar ile iktifa diğinden, hükümetile pi etmektedir. e Taymis muhabiri şu satır! (e ve ediyor: