Pm i ” men resrame sen. GENÇ bene pey beze pil. | Sporda inhisarcılık! İstanbulsporlu Fahrettin Bey düşüncelerini anlatıyor salata köprüsünün üzerinde- anbuldan Galataya geçi- Anayg, Eahrettin B., Muhlis B., rek artist Nurullah Kâzım B. m. e Güneş bütün şiddetile başımıza vuruyor. Nurullah , Beyle beraber bugün alo Yet gençler mabfelinin Yeruz. € sahnesini gezmiye gidi- > Fabri Bey sporla ne za- Yandanberi OğGUE iş örer? emen bütün sporla meş- e oldum. Bilhassa fatbolü çok ra deere futbola farkında arak başladığımı hatırlayo- Na, Mütareke pe tar idi, anlar daha pek küçük- keyi, Bakırköyünde Fransız a- Yapar. aralarında futbol maçları rlardı, İşte ben bunları seyr- dı, «len o kadar zevk duyar- bücgi nihayet günün birinde başina bakmadan o dev gibi da, ,T ârasına katıldım ve ben lar gribi futbo! oynıyordum. | ere başımın, gözümün, ba- a kırıldığı, yaralandığı olu- Yin Aradan seneler geçti. Kö- h gede bir idman klübü açma- Ola dük. Bir kaç genç bir kiki Bakırköyünde Bakırköy bir âl idman yurdu nammdâ lüp açtık.Klübümüzün yapti- aş bütün maçlarda oynadım. Yet mektebimin klübü-olan ob klübünün açılması | kada oraya girdim ve şimdiye —giğtirak ettim. day çat ayağımızın karıldığın- Yuz, “P cynamadığınızı işitiyo- Bile Ai bey birdenbire asa- Ç, Yüzünü buruşturdu; la zim Melih Bey, ayağım | am birsene olmuştur. da Sandanberi son zamanlara tin, topa ayağımı sürmemiş- kirin Şende bir ekzersizde es- v a sert oynadığımı Yötler çektiğimi gördüm. Sena takımda ve pelin sum. Artık muhacim oyna- Sim gözüm yıldı. “ “beynelmilel r? Biçe, *aPtığım beynelmilel ma içe Sene in be evvel Istanbula gelen yi ile yaptığım maçtır. iyi ir devre oynadığım halde Oynadığımı gazetelerden Halbuki ben © gün hiç aa, Yapamadığımı zannedi- — 1 İste, Mü takımda isimiz Nyon futbolu zevk için oy- ia Eğer milli tak İaliyetifade edeceği bi ki Eelirsem tabiidir ki ben İnak, MZ beyaz formayı ta- ze. Harim nay hazır milli takım hak- Li layer sunuz? Ta- Ye irmek istermi? ha gence milli takını iki tane Unvanı, olar A veB takım P yi li Zam, * almalı ve bunlara apre an karşi karşıya maç Miray, Fey alıdi oynamak ir. Sonra Galata- a bu, Pahçe rekabeti bu- tal gösterir, ali İN gençleşmesine i hazırda memleke- rm yerini evcut değildir. — fakat bilinmi- T anbulsporun bütün maç-. | maçımız | 1 Istanbulspordan Fahri Bey or. Gazetenizde amatör artist ierin hayatlarını ve fikirlerini ta kip etmekteyim. Amatörlerin fi- kirleri çok hemde pek çok doğrudur. Nasıl Türkiyede Da- rülbedayi artistleri varsa ve on- lar nasıl filmde, tiyatroda, rad- yoda hatta karaközde gözükü- yorlatsa futbolda da milli takı- mın eski emektarları Türkiyeyi temsil etmelidirler, Ancak yuka- nda dediğim milli takımın A. ve B. takımlarına ayrılmasile inhisarcılık ortadan kalkar, Aksi | halde gazetenizde bazı amatör | artistlerin söylediği gibi bu in- bisarcılık ,devam edecek olursa ji on sene sonra darilbedayi ar- tistleri sahne hayatından çekilir. İ lerken Türkiyede tiyatroyu da beraberlerinde götürecekleri gi- bi şimdiki milli takım oyuncuları da çekildikleri vakit müli takım- da yer alacak oyuncu bulunmı- yacaktır. — Hangi sporculari beğeni- İ yorsunuz?... — Zeki, Nibat, Alâettin, Ve- Peyer takdir ettiğim oyuncular- dır. — Türk futbolu hakkında fi- kirleriniz ? — Son maçlara nazaran biraz terakki eder gibiyiz. Bununla beraber çalışmak lâzım, mükem- İ mel bir antrenör nezaretinde ça- lışmak lüzım. Yalnız inbisarcılık zihniyetini kaldıralım. (Melih Nazmi Haberler Bir birleşme Gençlör temaşa grupu, Edebi sahne ile birleşti Üç senedenberi amatör tiyat- ro âleminde şöhreti olan “Genç- ler temaşa grupu,, nun bir kısım azası merkezi Beşiktaşta bulu- | man “Edebi sahne,, de birleşmiş- tir, “Edebi sahne,, ye iltihak eden yedi kişidir, Gençler temaşa gru“ | puna mensup diğer amatörler Sultanahmektteki Eylül sonunda temsiller verecek- lerdir. Bu müsamereleri idare e- decek olan bir arkadaş yakında tayin edilecektir. “Edebi sahne,, ile birleştikten sonra ilk temsil edilecek eser “İtiraf,, namındaki beş perdelik operettir. İkinci piyes “Sönmiyen sevda,, adir üç perdelik faciadır. Operetin şarkılarına şimdiden başlanmıştır. Önümüzdeki hafta ilk müsamere eBşiktaş aile par- kında * verilecektir. Bu aym s0- BN bap, Avni, Tevfik ve Salâhattin | merkezinde | | | narmı kaplıyan hafif ba Liseleri — Ne o, elinde bavul nereye böyle?.. Haydarpaşa garınm beyaz merdivenlerinden koşarak çıkar- ken bu sualle karşılaştım. Va - kit dardr., treni kaçırmam ihti - mali vwedr; muhatabımın suali- ne, onu birkaç basamak aç. ğıda bıraktıktan sonra cevap verdim: — Pendiğe kampa.. * s3 Pendik.. Burası, bize göre, cennetten kopmuş bir parçadır.. Tozlu yollu bir sahil ve onun ke- çıkıntılı, toprak renkli kayalıklar, yeşil çam ve zeytin ağaçlarının deni- ze bakan gölgelikleri.. Ve daha bizim genç ruhlarımızın içinde yıkandığı bin bir güzellik.. Velhasıl burası bir cennet, her sene tavafı lâzım olan kutsi bir yer, İlk günün akşam üzeri hoca * mız, Şükrü Naili paşanm yaveri, Hüsnü bey bize bir hitabe söy - ledi. Arkasından hepimize birer kat asker elbisesi verildi. Şimdi tam manasile birer askerdik. Elbisesini giyen Pendiği boy- ladı. Şu bizim son sınıf arkadaş» larında askerlik hevesi daha kuv vetli, daha ateşli. Pendik sokak- Liselerin Pendikte on be Kabataş ve istiklâl Kampında # bj Kamp larını adım 'adrm dolaşmışlar. | ; Belki bir zabit görürüz diye.. Nihayet muratlarıma ermişler, selâm vermişler, selâm almışlar! Akşam üzeri, çadırlarının ö - nünde, bu meseleyi biribirlerine öyle hararetle anlatıyorlardı ki.. Haydi bu neyse; dahası var.. Onuncu sınıfta Tevfik Oisminde bir arkadaş mevcut.. Çocuk etra- fımdakileri neşelendirmek için ya ratılmış galiba.. Kampın ikinci günü İstanbula indi.. Akşam ü - zeri gelince bizi gece yarılarına kadar uyutmadı.. Haydarpaşa garında trenden inmiş; karşısına lâcivert elbiseli, kollarındaki halka sırmaları pırıl pırıl yanan biri çıkmış: çocuk * çağız da “Eh selâm vermek vak- ti geldi; işte bir bahriye zabiti, demiş, ve vermiş selâmr.. Adam nunda Anadoluya bir turne yapı» lacaktır. Gençler temaşa grupu film çevirmiye bâşladı eGnçler temaşa grupuna men- sup amatörler son zamanlarda küçük bir sinema makinesi satın almışlardır. Gençler elde ettikle- ri bu makine ile sessiz bir film çe- virmeğe başlamışlardır. Bu film biter bitmez Gençler temaşa gru- pu salonunda halka ve gazeteci- lere gösterilecektir. Filmin mev- zuu (aYbancı) piyesinden alım mıştır. Vak'a ePndikte bir balık- çı kulubesinde geçmektedir. Ya- İ bancı piyesinde rol alan gençler filmde de rollerini muhafaza €- deceklerdir. İstanbulun güzel manzaraların dan ve güneşli havasından isti- fade ederek filmin harici kısım- ları Cuma günü çevrilmeğe baş- lanmıştır. aDhili kısmı ise yakım da başlıyacaktır. Filmde rol alan gençler: Avni, | Hüseyin, Naci, Recai Beylerdir. | 7— VAKITI2 Ağustos 19372 — Hayatı ş gün 1—Istiklal llsesi talebe kampında 2—isriklâl lisesi. talebesi kamp- dan dönüşü hazırlığında, 3— As- kerlik “dersi - tatbikatından «lev makinası, 4—Ibrahim Şevket Cey çadır bağlarken, ES — Kampta deniz eğlenöeleri, 6 — Ticaret mektebi talebesi atışta. gülmüş. Fakat arkadaşımız o anda arkasından bir ses duymuş: — O, Cemal kaptan, ne âlem- desin yahu.. Ege geldi mi.. Sen böyle buralarda geziyorsun?.. Çocuk hemen arkasına dön - müş ve selâm verdiğinin seyrise » fain kaptanlarından biri oldu - ğunu anlamış. Artık mahcubiyetini hiç sor - | mayım.. Kendi kendine hem kızı yor hem gülüyordu. Sabahleyin “kalk!,, borusu ötünce çadırda bir faaliyettir ko» puyor, maahaza kalk borusunun yemek borusu kadar sihirkâr ol - madığını tahmin edebilirsiniz. Fotoğraflardan bıktık artık. Sabahtan akşama kadar objektif karşısındayız.. Geçen günlerimi * zi tesbite uğraşmamız neye ya - rar acaba?.. Onlar nasılsa ölme- diler mi, bir daha hatırlanırsa bizi yeise düşürmiyecekler mi?.. Fotoğraf çekmekte ileri varan bir çocuk var: Nedim.. Eh, sade benim dört pozumu çekti.. Öte- | sini siz düşünün artık.. *.. Kampın ikinci haftasının ilk günüydü. Atış talimleri başla - mıştı. Aramızda o kocaman he defi görmeyip de karavana a - tanlarım haddi hesabı yoktu.. A- rasıra, bazı zorlular (12) vuru- yorlardı.. Nihayet öğle oldu.. He pimiz çadırlarımıza döndük.. Bi- zim bir çadır yukarımızdaki mü- samereciler grubundan bir arka daş derin bir düşünce içinde ça- dırın içinde, çadırın karşısın « daki zeytinin yere işlenmiş göl- gesinde dinleniyor buldum. Hak buki bu çocuk her zaman şendi; yanına yaklaşarak sordum: — Ne o, bu gün ters tarafın - dan mı kalktın; yüzünü neye buruşturdun?.. — Üç karavana attığımı bili- yorsun da, üstelik bir de eğleni- yorsun, değil mi?.. Ben şimdi o üç karavanayı nasıl yiyeceğim diye düşünüyorum.. Tam bu esnada üç karavana” cınm annesi gelmez mi?.. Çocuk yerinden ok gibi fırladı, annesi - nin boynuna sarıldı.. Annesi baş- ladı ağlamıya: — Ah yavrum, senin aşkerli « ğini de görmek bana nasip ola * cakmış.. Oh, allahıma bin şükür.. Diyordu. Arkadaş kızardı, annesini ça- dırlardan birine soktu.. ertesi sabah müsamereciler grupundan bir kahkahadır yükse di.. Meğer üç karavanacı arka- daşın annesi yavrusu içsin diye yastığının altına beş yumurta koymuş; çocuk da dalgınlıkla, yumurtaları kaldırmadan, yastı » ğına başmı koymamış mı?.. Ya- tak vıcık vıcık olmuş.. Arkadaş da geceyi, çar naçar, nöbet bek- lemekle geçirmiş. Ye v Nihayet hepsi bitti. Kamp da, Pendik hayatı da.. Bu hayata ne kadar çok alışmıştık.. Kamp cumartesi günü öğle « yin bitmişti. Biz üç arkadaş Pendikte akşama kadar kaldık. Kimbilir neden, bu güzel çok sevdik.. Pendik günleri ve ah, ey bizi o- raya bağlıyan güzellikler. Sizi terkedeli birkaç gün olduğu hal de o kadar çok özledik ki.. yi ak köyü