e Çi vere de, dedi, imi ip emiş olüikalar; R o : münasebet, canım, ki; Seker nım. kim) he işi İmei Bizimle Metin! kız heyecanla titriyordu: | My dedi, babamı bilmezel. | ia da ne kadar taharri var-| yi bilgesi peşime taktı. . Her se borç: alak biz tedbirli > Hiç onun elinden kurtulur şi iki Her gün buluştuğumuzu,| Yep, elerde buluştuğumuzu bili-| 7; Olabilir. Hem bu babanın denindaki memurların meharetin-| Pakap 9ka bir şeye delâlet etmez.! kendi Sorarım sana, koca şehrin Kendine tedi adil Ni kak ari bir tarafa bırakıp! timi mın, memurları bizim pe”; Mİfesin; ması doğru mudur? Va kiç, (1! suiistimal ediyor, demek-! at İ 7 Fuat, alay etme, rica ederim.) Seni İnin ederim ki bu böyle | e, Ne yapalım, Selmacığım.. Mer böyle gizli gizli buluşuyor- iy ,kabahat benim değil. Sen çe istedin, yoksa, ben anneme! Dan n söyledim bile, sen ne za” EN Müsaade edersen derhal gi- seni babandan istiyecel. . our Ama ben babamı bilmez mi- i e ee biraz bu bahsi dağtanç! dedim, küplere bindi. Doğ psunu İstersen, yalnız kalmaktan . Ben yanında kaldığım evin içinde birisi Yar memnun oluyor. Galiba bu “işle beni evlendirmiyecek. . >> Bu kadar muhabbete nahvet Ba er doğrusu. . Eğer baban yal- kalmaktan korkuyorsa tekrar ler in, ne diye başkalarının ev- Yor ssine ve saadetine mâni olu- > Fuat, eğer beni hakikaten rsan, bir teşebbüs yapayım Heye “ Her şeyi altüst ersin. babam pek serttir biliyor- va belki de bir felâket olur. Za: öyle söyledi, ve “ben yüzünü tmek istemiyorum. sen söyle daha e gene. koştuğunu! Örürsem a) larmı kırarım, , di; m tarafından mi isle. >— Kabil değil, . a, Zaten o da muhakkak red- *deceğini bildiği için, bursadan ayrılmanı istiyor. Ni Demek emirlerine riayet e- “eğimi zannediyor? > Bilmem, Fakat bildiğim bir Yarsa, eğer derhal gitmezsen, PİM tey bir felâkete uğrıyabi- na ir defa seni burada gör- ra da babamı biliyorsun, a pir iş açar, sen hakkını arıya- kadar epeyce üzülürsün. . . halde ne yapayım? 7 Beklemek lâzım, canım. Aya kadar rüştümü ispat ede- “eğim, Artık o zaman ne babam, kimse bana karışamaz, ev- >> Kararımı verdim, dedi, gi- Ülyeğim. Fakat emin ol ki bu kem €n korktuğum için değil... dece, seninhayatımın zehirlen- k i için... Seni bilmezsin ne i Deni severim, , Eminim ki sen de mc iç bunda şüphe mi aç hp maş Üni akar sensiz nasıl yaşıyabi- miz İstanbula gideceksin, değil Me Beyoğlunda “Yum , oteline ineceğim. . tini Merak etme, ben sana her mektup yazarım. yn sen bana yazma, malüm Yaya küçük yer. . Hemen du- aly Maamafih ben bir çaresini m ağa çalışırım ve emin bir ad) edarik edince sana yazarım..! w Canım Selmacığım. . Doğru iletime esen vp 004 2088000 v0 b anm4 0108 58488000 serme sa İtemebilini karşıya geciree'k'i / | ene enmaa vee sara nenmmameman erer sara Hikâye Buradan geçilmez! me su evlenince saadetimizi kolay kazandık diyemiyeceğiz. Yalnız kalınca Fuat, vaziyeti - nin bütün acılığını düşündü. Son- ra, Selmanın kendisine olan yay” habbetini hatırlıyarak müteselli oldu. Vakıa herkes, onun ıçin kalp siz, Şipsevdi, daldan dala konar derdi amma, genç kızın, aşkını fe- da edercesine ve kendisi için | 5*- landığı bu ayrılık fedakâr'ığı, bü- tün aleyhindeki sözlerin birer de- dikodu olduğunu ispat etmiyor mıydı? Selma, şüphesiz v- kalbi-| nin parçalanmasma rağmen, ba- basınm hiddetine karşı sevgilisini korumak için büyük bir feragat göstermişti. İki saat sonra, Fuat, otelden eş- yalarını alıp spor otomobilinin ar- kasına yerleştiriyor ve Yalova yo- lunu tutuyordu. Oradan Üsk'da-| ra gelecek, araba vapurile de &- Eşyalarını otele yerleştirdikten | sonra, şöyle bir Taksim bahçesine uzandı, oturdu, ufukta beliren ke- şişin hayaline daldı... Ve kundn den geçti. Fuat, İstanbula geleli üç gün cl-| muş, fakat Selmadan daha henüz! bir mektup almamıştı. Müthiş su- rette canı sıkılıyordu. Her gün “muhakkak mektup yarın gelir,, diye düşünerek ertesi gününü bek liyor, fakat o gün de mektup gel- meyince daha ertesi gününü bek- liyordu. Aradan bir hafta geçti, bir mektup bile gelmedi. Fuat, Selmanım hasta olmak ihtimalini düşündü, ve derhal otomobiline atlryarak karsıya geçti, Bursa yo- lunu tuttu, . Fakat, uzaktan “Ye- şil türbe,, ve daha arkasında as- keri lisenin sarı binası görününce durdu. Orada görünmek tehlikeli değil miydi? Sivil memurlar gene geldiğini derhal gidip komiser Beye haber vermiyecekler miydi?! Komiser de gene ifrit olacak, sev- gili Selmasını özecekti. Geri dön- dü ve, kalbi, parça olarak e Yale e irdi, v Günleri haftalar, haftaları ay- lar takip etmiş, Fuat, acı hakikati artık anlamıştı. Evet, Selmadan artık ona hiç bir zaman mektup gelmiyecekti, Bununla beraber, Fu at, bütün kalbile aşkına sadık ka” İıyor, Selmayı kâh affederek, kâh tel'in ederek anıyordu, seviyordu. » » . Fuat, artık İstanbula yerleşmiş, tanıdıklarından bir meb'usa husu-! si kâtip olmuştu. Bu münasebetle daha bir çok şahsiyetlerle tanınş - mıştı. Aradan da bir sene geçmiş- ti ve Fuat, patronu meb'usun tel- mihlerine rağmen, bir türlü onun kızı ile evlenmek için bir karar vermemişti. Halbuki bu, kendisi için parlak bir istikbal, iyi bir iz“ divaç, demekti, O hâlâ Selmayı düşünüyor, © nun hayalini bir türlü gözlerin - den silemiyordu. Bir gün otomobili ile Şişhane, karakolundan çıkıp altıncı daire- ye ilerlerken, birdenbire titredi, ve gayri ihtiyari frenlerini sıkıp durdu, İlerde, caddenin sol tara- fındaki kaldırımda, Şişli — Tünel tramvay hattının sonundan inen| merdivenli yokuşun karşı tarafın. daki kaldırımda, Selma, yanımda” yabancı bir erkek olduğu halde, iu ve ikisi birden, önlerinde bir çocuk arabası itiyorlardı. Arkalarından da, beyaz başlıklı. Alman olduğu domates gibi yü - zünden, mısır püskülü saçlarından belli bir dadı yürüyor, bu genç a-! na ile babanın, m Ara“ basımı oynatarak itişlerini müşfik bir bakışla seyrediyordu. Birdenbire o güne kadar Fua- dın gözüne inmiş olan bir perde yırtıldı. Selma onu alçakçasına aldatmıştı. Demek babasının pe şine taktığı polis hikâyeleri filân bep uydurma idi. Nasıl olmustu da bu kadar saçma şeylere inanmış- t1?. Şüphesiz buna, pek derin olan aşkı mâni olmuştu. Babasının bun- da hiç bir sun'i ve taksiri, kaba- hati belki de bundan haberi bile Yam iz İl ağ Ottava'da Pürüzlü meseleler! Şimdiden heyetler iki grupa ayrıldı. Şiddetli mücadeleler slacağı muhakkaktır Ottava, 23 (A.A) — Havas | ajansının buşusi muhabirinden: 5 komite azasının tayini, bazı mütalea ve tefsirlere yol açmış- tır, İmparatorluk eczası arasın- | daki ticaretin inkişafı hususları- nı tetkike memur başlıca komi- tede noktai nazar ve menfaat ibtilâfiarı zuhür etmesi ve bun- ların şiddetli mücadelelere sebe- biyet vermesi muhakkaktır. , i i Daha şimdiden iki musyyon grup vücuda gelmiştir. Bunlar- dan birisi İngiliz, cenubi Afrika ve Avvsluralya (o heyetlerinden terekküp etmekte oup mevcut tarifeleri imparatorluğa dahil mem: leket.er menfaatına tenzil etmek suretile bu memleketlere bir rüç- ban bahşetmek tezini müdafaa I edecektir. Diğer komitede Kanada, yeni Zelânt ve Terre Neuve heyetle- rinden mürekkep olup mevcut tarifelerin tezyidi ve imparator. luk istiksalâtını möüstefit etmek için resme tâbi mahsulât listesi- nin arttırılması Jözumunu mü- dafaa edecektir, İmparatorluk haricindeki memleketler üzerin- deki muhtemel akisleri tetkike memür İlomite, mübadele ser- bestliği taraftarı olan M. Runci- man ile vaziyeti tamamile bilen ve ecrebi memleketlere yatırılmış olan İngiliz sermayelerinin ne suretle yatırılmış olduğuna iyice vâkıf olup daima İngiliz ticareti- ni nerede para getiriyorsa orada inkişafa mazhar etmiye çalışmak fikrinde bulunmuş olan bir ta- cirden mürekkeptir. Diğer komitelerin, mütemmim malümat istibsal etmek suretile bu iki komitenin mesaisini takip etmesi muhtemeldir, Mali komitenin programı, pek yüklüdür. Daha şimdiden İngil- tere ile Kanada'nın altın mikya- sına rücu etmek lüzumuna mü- müteallik olan tezi müdafaa ede- cekleri ve bunun ittihazı mümkün mukârreratı uzak bir tarihe at- mast mümkündür. , irlanda murahhaslarının imtina Ottava, 23 (A.A) — Oitava konferansındaki İrlanda murah- haslarının, imparator'uk memle- ketleri arasındaki ticaret mesele sinin tetkikine memur komite müzakeralını mültahit kraliyet ithalatile iştigal etekte bu'un- ması ve kendi huzurlarının müz'iç olabilmesi iht maline mebai mev- zuu bahis müzakerelere iştirak etmemek kararını verdikleri kay- dedilmektedir. ay yoktu.. Fuat,, kıp kırmızı kesildi, hid- det beynine vurdu. Gidip Selma-| ya, ondan ai, mike yanında iyecek, ondan isti hunı yüzüne haykıracaktı, Derhal | otomobilin marşını bastı, onlara yetişmek üzere ilerlemek Fakat birdenbire durdu. Caddenin! ortasında bir direk, ve direğin ü- zerinde de şu levha vardı: Yolun! tamirinden dolayı otomobil ve &- rabaların geçmesi memnudur.,, Selma, kocası ve çocuğu ile, Kroker otelinin önüne gelmiş, şüp hesiz Tepebaşı bahçesine git * mek üzere, her şeyden bihaber İ- İerliyordu. Onları yakalamak i - çin ne yapmalı idi? Tünelin ya ” nmdan çıkarak bir sürü sokak * lardan geçerek önlerini mi kesme liydi? Yoksa levhanın ötesindeki| bozuk kaldırımlardan, ihtarı din! lemeden seke seke geçip yetişme” li miydi? Fuat, düşündü. Ve nihayet an-! ladı. Bir ikinci defa olarak, tali ona oyun oynamıştı, Selmanın ar kasından kaybolana kadar baktı. Sonra, “memnu,, olmıyan istika - mete, direksiyonunu kırdr.. 11 sesamesarasararaenaee TN — VAKTT 24 Temmuz 1932 — sararma saasinsan “Alişarda Tetkikler. Hititlerin Avrupa medeni yeti üzerinde tesiri —4 Artık hafriyat yerinde görüle-| cek bir eser kalmamıştı. İcap et- tiği kadar tenevvür etmiştik. Sa” at bir hayli ilerlemiş, yemek vekti gelmişti. Biz sofraya oturmadan! evvel Yozgat meb'usları, beledi-! ye reisi, orta mektep müdürü o- tomobil ve kamyonla bizi almıya| geldiler. Onlarla birlikte İotogra- filer çekildi. Yemeğe oturuldu. Pariste arkeoloji tahsil eden ve| bugün hafriyatın başında hükü- met komiseri aıfatile (bulunan! Remzi Uğuz Bey yemeğin sonun-| da Hititler hakkında bir müsaha-. be yaptı: “Hititlere ait malümat J9 uncu asra gelinciye kadar İncilin bazr maddelerine (inhisar ediyordu. 1835 senesinde (Teksay) Anado luda asarı âtika tetkikine çıktı. Bu, diğer müdekkikleri de bare-| kete getirdi. Hamilton isminde hir müverrih de tarihi vaziyeti karan- lıklar içinde görülen Hititleri ha kiki çehresile göstermek arzusura| kapıldı. 1864 tarihinde Perc :un himme- tile ilk arkeoloji tetkikatı başla * mış oldu. İngilizler, Almanlar bunları takip ettiler. Hama'da bu» lunan taşın okunması çareleri a- raştırıldı. e Boğazköyde Ventiler taharriyat icrasına başladı. Tel lülamare, Bablonyada yapılan a- raştırmalar Hitit taribini aydınla- . malzemeleri meydana çıkar- Hititlerin inlişar sahası Hititlerin intişar sahasını şu suretle tesbit edebiliriz: | 1 — Suriye ve Flistin. 2 — Anadolu içi. (Kızılırmak ve Yeşilırmak arası). > İ Şunu ehemmiyetle kaydedelim ki Hititlerin nüfuz sahaları yalnız buralara munhasır kalmış değil dir. Garba ve şarka uzanmışlar, merkez Boğazköy olmak üzere #muazam bir imparatorluk tesis et- mişlerdir. Meydan çıkarılan ilk vesikalar, eserler, Milâttan 2500 sene evve- line ait bulunuyor. Sonradan Bablonyaya akın yapılıyor. Milât- tan 1200 sene evveline gelinciye kadar bu hâkimiyet devam edi - yor.. Ankara havalisinde oturan Firikyalıların günden güne kuv- vet kesp etmeleri Hititlerin tebli-| keyi vaktinde görmemeleri felâ - keti yaklaştırıyor. Eti toprakları yeryer Firiklerin eline geçiyor. Cenuba doğru sürülen ve Karga-, miş de merkez tesis eden Hititler bir vakitler karşılarında boyun eğ dirdikleri Mısırlıların, Asurilerin tecavüzleri ile eriyorlar. En eski medeniyet hanğisi ? Bundan on, on beş sene evveli- ne gelinciye kadar Mısır ve Yu - nan medeniyetinin en eski olduğu zikrediliyordu. Son yıllardaki tet- kikler bunun hakikatten uzak ols| duğunu tamamile iğah etmiş oldu. Avrupa medeniyetinin Yıman ve Roma medeniyetinden doğmadığı keyfiyeti anlaşıldı. Artık büvük bi itminan ile söyliyebiliriz: Yunan” lılar medeniyet örneği olarak Hi- #tleri kabul etmişler ve onlarm yüksek rehherirkleri sayesinde bir kültüre sahip olabilmişlerdir. Eğe denizi havzasında yaşıyan kavimlerin en medenisi ve en €s- kisi orta Asyanın medeniyet be- şiğinden ayrılarak gelen Hititler- dir. Yazılarına gölince Hititlerin ilk yazısının bir nevi Hiyeroglif olduğu anlaşılmıştır. Sonradan Çivi yazısmı kabul et- mişlerdir. Yazılarında Sami keli” meler göze çarpar, bu da Sami kavimler ile münasebette bulun- duklarma delâlet eder, Hangi ta- rihte bu kelimelerin Hitit lsanı- na girdiğini tesbit ve layin eyle- mek çok müşküldür. Yunan ilâhları ile Eti ilâhları a- rasında büyük müşabehetler var- dır. Hitit medeniyeti, Sümer, Es lâm medeniyeti ile hem asırdır. Sümerler, Asur medeniyeti üze“ rinde mürebbilik vazifesini yaps mışlardır, Mısıra fenni vasıtaları götüren, sanayii öğrelen Sümer « ler ve Elâmlar olmuştur. Remzi Uğuz Bey, Türkistanda bir Türk heyeti tarafından hafris* yat yapılmas: ricasında bulundu ve az bir para ile bunun yzpılabis. leceğini söyledi.*Maarif vekili E- sat Bey, bunun Türk Tarih tetkik cemiyetinin mesnisi meyanında teemmül devresine geldiğini ifade etti. Vonder Özten, Dahiliye ve Ma- arif vekâletlerinden raüzaheret gördüğünü, bir'lisanı sitayişle an- İattı. Yozgat meb'usu Avni Zey, balk tarafından heyete karşı derin iti- mat hisleri taşındığını ilâve etti. Sikago darülfünunu şark ens - titüsü direktörü profosw Bres- teld'in 12 yerde hafriyat yantırdı- ğı ve Türk tarihini aydınlatacak vesikalar çıkarıldığı o Amerikalı heyet reisi tarafından söylendi. ilim uğruna bir farağat Amerikalı Arkeoloji heyeti 11 kişiden ibarettir Bunlar içerisin de 36 yaşında yalnız bir kişi vars dır. Diğerleri daha gençtirler, İç- lerinde evli ve nişanlı olanlar da vardır. Ailelerinden, sevgililerin- den binlerce fersah uzakta çalışan bu insanlar ilme, tarihe, medeni- yete karşı borçlu oldukları vazife lerini ferağatla ifa etmektedirler. Anadolunun 1ssız bir köşesinde ilmin verdiği yüksek heyecanla çalışan bu heyet ne kadar takdir edilse revadır. Alişar hafriyatından büyük is“ tfadeler etmiş olarak ayrılırken içimden gelen bir ses bana şöyle hitap ediyordu: — Merak etme tarih hocası, se- nin ceddin burasını imar etti. Ya- pıcılık kudretini gösterdi: Felâ - ketli, ıstıraplı bir zamanında kuv» vet menbar, iman kaynağı olsun dive.. Tâbist örttü. Bil ki, her kapalınm işinde bir cevher, bir iman saklıdır. Karan lığı yırtarak nura kavuşan millet, toprağın alındaki cevherin, hızıs le, gerilediği mesafeyi aşacak mil- We ta Kelle tomobilimiz, Alişar Höyüğü - nün yanından Ya aa çarken dönüp baktım. Ve orada kendimden bir parçanm kaldığını sezdim. Diğer bir yazımda Kerkenez dağındaki eserlerden bahsedece » ğim. Ömer Kemal (Alişar hafriyatına cit birinci, ikin. ci, üçüncü yazlar gazetemizin 5215, 5217, 5219 numarelı rilshalarında ini. şar etmiştir. ) A 80 kilometre hız ve netice?! Paris, 6 — Evvelki gün Bordo ile Liburn yolu üzerinde müthiş bir oto- büs kazası olmuştur. Bu yolun bir dü. ' i nemecinde, bir doktora git bir otomo- bil bozularak durmuştu, Bordodan içinde yirmi kadar yolcu olan bir oto- büs, bütün hzile ilerlerken dönemeçe gelmiş, duran otomobilin yanımdan geçmek istemiştir. Fakat yolün öte ki tarafından gelen ve dönemeç oldu. Zu için bu manevreyi görmeden ileri. yen içi dolu bir başka otobüs birden. bire köşeyi sapmiş ve her ikisi müt- hiş bir taraka İle şarpışmışlardır. Her iki otobils te seksen kilometre sür'atle hareket ettikler; için o anda parca parça olmuslardır. Yalnız oi büslerden birisi, bir Yüz metre kadar daha yoluna devam et MİŞ 5 mel iŞ sonra dur Haykırışmalar içi y Şu çinde cereyan eden bu facıa neticesinde yirmi kişi yara. lanmış, beş kisi parça parça olmuş tur. Ölenler arasında bir vi de gazeteci