A ANN > 10 — VAKIT 21 Temmuz 1932 Pİ Alişarda neler bulundu? Araştırmada üç nokta—Hititlerin isabetli | görüşleri — Çıkan eserler ne oluyor? — Araştırma sistemi Vonder Osten, mesleğine candan & Şık. beyecan dolu sözleri, çevik ve €y- yal hareketleri ile Anadolunun bağrında gömülü kalan bir tihi aydimletminın verdiği derin bir iulrmadı mefisle çalışan | hakkında tarrihi malümat veri- bu Arkeoloğu takdir cınsmek mürkün | değildi. Maarif Vekili ; Ezar Mey, zibinleri- mizi kurcalışan bazı moktsların tebarüz için sualler soruyor. Bü tetkik inden kıymetli bilgilerde aynlma- mızı temine çalışıyordu. Vonder Östen, halriyata nazarı dik- kate ahnan huşosav üç ro'u Üzerinde toplamak mümkündür dive sözüne de- vam etti; 1 — Mahiyeti belli olmıyan bir höyük karşınıza çıktığı za- man evvelâ cihetleri tesbit olu- nur. (Şimal, şark, cenup, garp) Uzun bir ark kazılır. Orun top- rak tabakaları bir fikir edinik miye kifayet eder, 2. 15X15 ve 50X50 metre budunda bir yer seçilerek kazr- lir, Üssten alta doğru tabakalar kaldırılır. Medeniyet dereceleri hakkımda bir fikir eses edinilir. 3 — Kavadrat usulü, Evvelâ » Murabbalardan birisi (çazılır, bir duvara, yahut | esöre tesadüf edildiği zaman hafriyata devam olunur. 1 — Bu Alişar höyüğünde şi- mal cenup istikametinde bir ar- Li zanslılara ve Romalılara ait ol- duğunu gördük. Hafriyata devam ederek toprak tabakalarından kalenin hangi devirlerde inşa edildiğini anlamak fırsatı zuhur inşa edilmiştir. Hafriyat netice- sinde bakır devrinde de ipsanla- nn burada tavattun ettiklerini anladım. 3 — Kavatrat usulile yaptığım bafriyatta bir duvara rast geldim. Bu kali kapısı gözüme ilişti. Dikkat edince (bugaz köy) deki- | nin ayni olduğunu fark ettim. Bu bana, buhöyüğün müstahkem bir kalâ olduğunu ifade etmiş oldu. Biraz daha kazınca bakır devrinin kalâ duvarları meydana çıktı. Şark ciheti mühim tahavvüllere sahne olmuştur. Yekdigeri üze- rine yapılan yeni yeni inşaat bu- nun çok bariz birer delilidir. A- Hişar höyüğünün chemmiyetine, ticari ve iktisadi sahadeki yük- sek kıymetine bundan daha kuv- vetli dir delil olamaz. ,, | cesinde meydana çıkan kalâleri, Vonder Osten, kazılan yerler yordu. Bunlar nakletsenin müş- kül olduğunu söylemiye zanne- derim biç de hacet yoktur. Yalnız şunu ehermiyetle kay» dedeyim ki hititler mektep, su hazinesi, mubareze yerleri, tabiye noktai nazırmdan en ziyade şa- yanı dikkat olan mahalleri, hu- susatı shbatle ve böylk bir isa- betle tayin ete'plerdir. Bunlar, kühürlerinin ne derece yüksek | oiduğunu anlatmya kâfi gelir. | Çıkan eserler na oluyor? Hafriyat mahallinde çalışan amelenin posta başıları vardır. Bunların ellerine kendi isimleri yazılı birer kutu verilmiştir, Mü- him görülen eserler buna konur. Bunlar müze dairesine getirilir. yıkanır, temizlenir, gündelik def- tere kaytolunur, Fotoğrafisi alınır, Fişleri yapılır. cinsi, devri tesbit edilerek Ankaraya Etnoğrafya müzesine gönderilir. Çıkan iskeletlerin devrini tayin ve kafa tasının parçalarinı bulup tamir etmek çok güç ve aym zamanda masraflıdır. (Bizim pa- ramızla 360 lira). Fevkalâde mü- him olan parçalar saklanır, dün- yanın nerelerinde o parçaların bulunduğuna dair Misli işa- ret konur. Bunu yapmak ancak ihtisas yoktur. Bu vazifeyi ik MM e aa yapmaktadır. Altı senedir büyük bir intizam dahilinde yapılan hafriyatın bu sene ikmal edilmesi çok muhte- meldir. Vatandaşlarıma şunu da haber vereyim ki Amerikalı heyet Alişarda yaptıkları hafriyat neti- duvarları tamir edecekler, eski medeniyetin yüksek ve kıymattar nümunesini yaşıyan insanlara imiz teşekkür p hep şe Diğer bir yazımda Hititler hakkında başlıyan kuvvetli tetkike cereşanından ve bunlarm intişar sahalarından bahsedece- gim ömer Kemal Santiyago'da Bir facia Santiyago, (Şili) 18 — Tul - kanbuanoda bir çocuk sinemasın- da ani bir yangın çıkmıştır. Sine mada bulunan çocuklar korku ile hep birden kapıya hücum etmiş - ler ve bir panik başlamıstır. 18 ço| cuk ve üç adam bu aralık öbmüş- lerdir. 36 çocuk da ağır yaralıdır. Samsunda | Halkevi nasıl çalışıyor ? Samsun husus! muhabirimizden: Dört buçuk ay evvelisi büyük merasimle açılan Halkevinin bu- günkü mesaisini ikiye ayırmak lâm: Paralı işle, parasız işler.. Halkevi; hususi idare ve beledi. ye bütçelerinin kabulünden son- ra açıldığına göre kendisine ma- halli yardım bulmak imkânını el- de edemediği için bu vadide mü- him faaliyetlerde bulunamamışır. Maamafih lüzumlu ve zaruri işleri de C. H. fırkasınn yardimile te- min etmekten de geri kalma- Maddi yardımlardan ve gelir- lerden mahrumiyetlerine reğmen Halkevine mensup şubelerin me- saisi, kendilerini gösterecek ka- dar mühim ve kesiftir. Bilhassa Dil, Edebiyat ve Tarih şubesinin tertip ettiği konferanslar muhitte fevkalâde bir alâka ile karşılan- iliş kültür noktasından kon- feransa verilen ehemmiyetlerin yerinde oldağunu anlıyan bu şu- be konferansları mevsim ve za- manlara göre tertip etmişti, Şim- diye kadar verilen konferânslar şunlardır: Mühendis Yakup B. tarafın- dan “Türk gençliği ve mefküre- leri,, muallim Sırrı B, tarafından “Köroğlunun tarihi,, ilmi ve ede- bi noktadan tetkiki, Dr. Niyazi B, tarafından “Genç kalmanın sırrı,, , ticaret odası başkâtibi Adil B. tarafından “Kooperatif- çilik ,, mahkeme azasından Re- fik B. tarafından "“Kozmopolit- likle mücadele noktasından dil meselesi,, , sılma mücadele he- yetinden Şakir B. tarafından “Bizde halk bilgisi, Herbirinin ayrı bir hasüsiyet ve faydası olan bu konferanslar içinde bilhasa Adil Beyin koo- peratifçiliğe ait olan konferansı çok mühimdi. Adil Bey; koope- ratifçiliği tetebbu sahasında yeni bir mevzu olarak bildirdikten sonra bilhassa Gazinin İzmirdeki nutuklarından sonra memlekette başlıyan iktisadi cereyanları izah etmiş ve kooperatif tarihine ait ufak bir mukaddeme yaptıktan sonra kooperatifin diğer şirket- lerden bariz farklarını, prensip- lerini söytemiş ve istihlâk koo- peratiflerine intikal ederek kârın nisbet ve tevzi şeklini, hayırlı işlerere (sarfiyatı, ğeçer fiatla satışın sebeplerini, hasılı koope- ratifin 12 faziletini izah ettikten sonra istihsal ve kredi koopera- tiflerini başka bir konferansa bıraktığını ; söyliyerek (sözlerine nihayet vermiştir. Bu konferansm muhitteki te- sir ve telâkki tarzını size şöyle ifade etmeliyim: Konferansı din- liyen birkaç vatanı ertesi gü- oi fırka aralik Net ederek bir istiblâk Kooperatifi teşkil edeceklerinden bahsle yar- dım edilmesini talep etmişlerdir. Reislik bu talebi tetkik etmek- tedir. Halkevinin mesaisi bunlarla bitmiş değildir. Halk dersaneleri ve kursla şubesinin açtığı Alman- ca, Fransızca kurslarına bu gün 30:40 talebe devam etmektedir. Gözel san'talar şubesinin musiki kısmına mensup gençler Halk evinin musiki muallimi tarafın- dan garp musikisinin teknik eser- leri ve aletlerile muntazam ders Zörmektedirler. Bu şubenin ver- diği ilk konser; amatörlerimizin 0 1 be hali vardı — Ağımız açın. Dilinizi çıkarım... Drdi Vediankın içinden: — Al sana dilimle alâkadar «i | dan biri daha.. Ne çare... 7 Dedi. Vodiankin içinden: ini açtı. vay —A. ar alân maziden kalıp üzerimize çökmek istiyen.. — Durunuz, durunuz... Burası kon- ferans salonu değil, €.. e. yapınız. — E.. Eski zihniyet mahsulü olan beynelmilel hareket muhte - kirleri... — Durunuz dedim.: Zavallı, siz cid- İ di surette hastasını: O deyiniz. Bir | defa “0, — Obiektif.. O bir çarei hal. — Kafi... Bana hastalığınızın nasl olduğunu anlatınız bakayım... yımi Evvelâ siz bizim “partiden misiniz? Neyse, olmasanız da 7a- rar yok. Bazı arkadaşlar Marks aleyhtarı noktai nazarlara inan -| dılar, fakat ben objektif bir ada - mım. Objel“if olan şeylere bayı - lırım. Meselâ (Setebiyet) pren * te benim ilk ve büyük vazifem.. Doktor, sözünü, tatlı bir eda ile kesti. — Biraz daha kısa anlalamaz mı siniz? — Daha kısa mı? Bu da ne de mek. Kat'iyyen razı olmam. Hiç bir nizamname, söz söyleme za - manr tahd# #riş değildir. Ne diyordum. Kaderim, kalpleri he- yecana getirip duvarları yerlerin- den ovnatnaktır, Reis tarafından Me mr Film Beri rod iğ meyiniz,, diye bir levha astım, ve bir gün uslu uslu eve ( gireceğim! zaman, içerden beni haber versin! ler diye, oturup bekledim. Komşu| kadınlardan birisi sordu: | “— Böyle mahzun mahzun ne bekliyorsunuz? “.. Sıram gelsin diye bekliyo Hi bei Anladmız anı dektor bey? — Biraz kısa keser misiniz! — Reye kovalım. Hatip sözü! nün devamını istiyor. Devam isti-. yenler ellerini kaldırsınlar.. Ekse- tiyet var, devam ediyorum.. Evet, | hiçbir içtima, hiçbir siyasi propar| ganda olmadı ki, ben orada mev, cut olmıyayım.. Ben olmasaydını, fabrikalarda ne yapılabilirdi? Me| #elâ, teknik vasttalarm © tatbiki meselesinde! Niçin, dedim, fabri- kalarımızda nakil vasıtaları ek - siktir? Sebebi gayet basit zira, elektrik cereyanını verecek olan işçinin hiçbir otoritesi yoktur. Böyle mühim bir iş, ancak sendi- i ka azasından birisine tevdi edile- taşıdığı istidadı bize tamamile tanıtmış ve alkışlatmıştı. Bu şu- benin temsil kısmı da aynı hız ve hizada yürüyor. Temsil kıs- mında yüksek kabiliyetler taşı- şiyan gençler vardır. Umarız ki, Samsunun o münevver kadınlığı muasır telâkkinin zarari kıldığı vahdeti mesaide erkek arkadaş- larını yalnız birakmasınlar... Biz bu vadide de genç kızlarımızı bir defa daha takdir etmek fıt- satını görmek istiyoruz. Evin içtimai yardım ve köycü- lük şubelerile diğer şubelerinin faaliyetleri de mahdut değildir. Kabul etmeliyiz ki bu şobelerin mesailleri bilhassa para yardım- larile tecelli eder, buna rağmen bu şubeler gençliğin feragat ve fedakârlığın izhar etmekten ge- ri kalımyorlar, Zübeyroğtu Fuat İ Hikaye Birhastalığın hikâyesi | Üz” a zn - dir Vek ei in da, BİLSEN asıktı. Endişe-! bilir. Ve bw azanr 7 Doktarım suratı | sa teğrinieyel ihtilâlindeP mış olan bir staj deyresisi Çi miş olması lâzımdır kahkahalar ve gürültüler) Başka bir mesele ele f Tazyik makinesi. Fabrik& v0 ti arttığı zaman, tazyik ei yüksek bir hararet dere ” Igıyor. Bu takdirde soğuk b” yik makinesine ne ihtiyacım? bilir. yü Velhasıl, doktor bey, © Zum, ve gayet güzel bir “5 bu ateşin meseleyi hal için” dim, o kadar ki, çilingir Ka” söz aldı ve: “.- Wodiankin, dedi, tan uzaklaşıyor. Vodiankit tık bir lâf değirmenmden bir şe y değil.. Onu fa di” gönderiniz de biraz teknik © sin... i Ne dersiniz, döktor, PX 4 bütün “azaları da onunla ”* kirdiler. Derhal haykırdım: “— Bu kadar sene ihtis3* bi olmıya çalışayım da, teki” niden mi başlıyayım, bu kabi “— Ne hususta ihtisas tiniz? G.S U AM 4D hai vi »w» > 45 yapmasını bilirsin? — Her hangi bir mevzu yiniz, size derhal o mevzu ü bir konferans vereyim.. “Fakat kimse aldırış Ne diye bu haksızlığı yapı? bilmem. Maamafih ben ist fabrikadır. Şimdi bensiz ne Y.£ | caklar! Doğrusu düşünmiye ! korkuyorum. İşte bunum için vü pılan hakaretin tesirile titriy$ğ. |) riye, karıma olan biteni anla! ve endişelerimden onu ha! ' etmek için eve döndüm. Ha”£ ondan da üştelik bir ders al9*£. | yümmi? “. - Seni, dedi,söz söyle! kim icbar ediyor. ği Sözlerin kanatları vardır, Vi lar, onları koyuverme! He sen, her gün mütemadiyen #* yip duruyorsun. Netice ne ©“ Takdir edilen bir konfer: ken, bugün adi bir amele 0'* “Ve hep bu tarzda bana at iki saat söylendi durdu. pek bii bir yoldaşın söz söyle hakkı vardır. Fakat nihayet rım tükendi. Ve: di — Demagoji yapıyorsun. © haykırdım, mevzudan çakı sun ve söz eöylemek için * len zamanı geçiriyorsun.. ©. Yal. Dedi karım,, verilen zamanı aştım ha.. Fs sen beş saat mütemadiyen 5” diğin vakit, böyle bir zama” didinden filân bahsetmiye al Sen istediğin zaman samiini katinle zehirle de, benim 7. hakkim olmasın değil mi? İ yavrum., Henüz meselenin noktasına gelmedim. En aşağ! a ba üç saat söz söv.cmem İâ” Teklifimi reye koyuyorum. Led mu? Kabul. Ekseriyet var. “Doğrusu doktor, da; dem, şapkarı 'tapınca kaçtı zamanlara yetiştik?Mükemn#i; könferarsçıyı fabrikaya v yorlar ve onun yerine | konferanscı yapıyorlar. Ne cağım dekirr? Bana yardı” niz.. Artık dilim bana itaat “0 yor.. Talâkatım kayboluyor” “ tor.. doktor.. 0” Vodiankin doktora bakti” tor, koltuğuna gömülmüş, di hastasınm sözlerini ninni gipi liyerek derin bir uykaya “i u. Vodiankin; si — Hay yaşıyasm!. Vi tahmin ettiğim kadar ağır “4” miş, henüz söz söy i mamışam... Diye haykırarak ve ayak mm ucuna basa basa, z kabinesinden fırladı ve bir a tu, Daha uzun müddet Vo kendinden bahsettirecek...