11 Temmuz 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

11 Temmuz 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

al Onuncu Sane Ky j : Sayı 35 Parası terilir Kimse yg Ayy *** Ankaradaki tarih kongresine iştirak eden profesörlerden ba- unları evvelki gece yattıkları bi- | —— tarafından s0- Anlaşılan, cahil hademe, mü- © derris beylerin ilimlerinden ede- mediği istifadeyi keselerinden etmiye karar vermiş ve muhte- rem müverrihlerimiz, gündüz, di- mağlarının hazinesini boşaltır- den Muhtar Beğ, el 'hise yaptırıyordu. ken, gece de hademe, üstatların ceplerini boşaltmış! i Demek ki, tarihşinaslarımız, onferanslarında uzun uzun izah ettikleri Suları çeklimiş orta Asya gibi kup kuru kalmışlar! k *'grahın verdiği izahata ba- alırsa, bu soygundan kurtulan yanlız bir kişi var: Abmet Re- fik Bayi İşte, ortalık kararır kararmaz gaflete O dalmamanın £ faidesi. i Filhakika, mubterem müverri- imiZİ yakından tanıyanlar, muat- tar bir odada suyunmayı, bir 'armanyolacı elile suşulmıya ter- cih ettiğini ve bu maksatla daima sabaha karşı aydınlıkta eve dün- düğünü bilirler | Maamafih,öyle tahmin ederim ki, üstat o akşam biraz erken de dönmüş olsaydı, ceplerini ka- rıştıran hademe, feci bir sukutu hayalden başka birşey elde ede: mezdi ; Doğrusu, © müverrihlerimizin başlarına gelen bu hadise, elhak yazılmıya değer bir hadisei tari- hiyedir. Yusut Ziya Temizlik ! Tahire hanım, Mebrure hanı ma Oğlunu metediyor: Bilmezsin hemşireciğim, ne te M siya $ocuktur, ne temiz çocuk- — Belli kardeş,halinden belli! — (ADİ, sana yalan, bana ger- çek: Geçen ay sırtına bir ei vi a Aradan otur alde, daha gelip te: Anne, gömleği van pri işti) demek ik de b On sene Reis, muznuna sordu; — Demin, on sene aynı kapı- da oturdum, demiştin.. Bu kadar eski yerinden niçin çıktın? — Müddetimi doldurdum, tah. liye ettiler reiz Bey! l | dehler günden gü - ine küçülüyor galiba. terimiz o kadar çok 'ki, Kullarıla kulla - imla aşınıyor şam! sıl olsun efendim? ğu kadar ellerimden uzak olsun! Maşallah 1 Meyhanede: — Garson, bu ka — Evet beyim. — Neden? — Maşallah müş- pa « Za Cepler Meşhur hasisler - Terzi sordu: — Cepleriniz na — Mümkün oldu Şimdi o eski adamlar kalmadı. Onların boğazları dokuz değil, doksan dokuz boğumdu. Lâkır- dıyı, likör içer gibi, yudum yu- dum söylerlerdi. Sayarlar ve say- dırırlardı, İşte, Recep paşa da, bu evvel zaman terbiyesi görmüş, kibar, vakur, terbiyeli, nazik insanlar- | dan biridir. Bir gön, refikası Şehlevent Hanımefendi İle karşı: karşıya olurmuş' sabah. kahvelerini içer- lerken içeri kâhya girdi ve yerle beraber kandilli iki temenna ça: kıp sordu: — Bir emriniz var mı dimiz? Paşa Hazretleri, nazik bir te- bessümle; — Bana biraz o peynirden alınız.. efen- Kaymak gibi! Ahmet Bey tereyağı alıyordu: — Okkası kaça? — Dört yüz kuruş.. — Çok tuzlu.. — Hiç tuzu yok.. Kaymak gibil —ğ—.— Ga'p! Iki kişi arasında: — Sevgili kızımı denizde ga- ip ettim. — Vah, vah, vah.. dalgalar mı götürdü? — Hayır, bir genç kaptan! Tercüman — iki çocuğu varmış bir ki istiyor. Seyyah—Çok ucuz ama .. Bunların emin. Amerikaya götüreyim ... Dü ri) C N a Kirli Pazartesi , Perşembe Günleri Neşrolunur — Midem altüst .. — Şu otobüse bin, yerine gelir! Hanım Pe Buyurdu.. Kâhya, tekrar yerle beraber iki temanna kandilleyip çekildi. Fakat, velinimetinin kan- gi peynirden istediğini bir türlü anlıyamamıştı. Adamcağız, koridorda dalgın dalgın düşünürken Hanımefendi dışarı çıktılar ve kâhyanın dü- şünceli halini görünce sordular: — Ne var Kâhya Efendi?.. — Sağlığınız Efendimiz!.. — Böyle mahzun mahzun ne düşünüyorsun? -. ii — Hiç Efendimiz. — Hele, hele.. Saklama.. Söy- le baxayım.. Derdin nedir? — Kusurumu af buyurunuz €- fendim.. Demin Paşa hazretleri (Baba biraz o peynirden al) diye emir buyurmuşlardı da.. — Evet.. ne olmuş? — Hangi peynirden arzu eyle- Dikenler Çiçekler Hekime dilini çıkarmak a ip değildir? Hastalıkların o en tehlike- üst hasta olmak endişesidir? İyi bir operatörün, gözü kartel gözü, yüreği aslan yü reği, eli de kadın eli olmalı dır! ? Dostlarını kaybetmek is - temezsen o Allahtan zeng olmamalarını İşte? Her dolandırıcı için Allah bir enayi yaratmıştır! Ban aptallar vardır ki a kallıları imrendirir? Deliliğin dörtte üçü ha makat, dörtte giri dehadır! Mezar taşları, dünyadan ahrete gidenlerin en iyi ya * lancı şahitleridir. Aşk, iki kişinin baş başa okuyacakları o heyecanlı bir romandır? Aşk, insani en inanılmaı şeylere inandırır! Aşıkların lehçesinde öyle kelimeler vardır ki, her ma nasız hecesi ayrı bir mana dır! k Jdbara tahammül, ikbale tahammülden o kolaydır! . Nefsimize karşı en büyük saril siniz bahtiyar - olmak - tır! Mizah Sayıfası ; söylemek nezaketinde bulundular Anlaşılan! Kebapçıda: — Galiba köfte - — Nereden anla- ın? — Midemi çiftele. iye başladı da! ra Teselli İki borçlu arasın- la: — Borcunu veren engin olur derler. — İşit de inanma, Hakkı var! Sokakta: miri diklerini “ anlıyamadım da efen- dimiz... Şehlevent Hanım Efendi haz- retleri kibar bir tebessümle gü- lümseyerek cevap verdiler; Zannedeim ( Kirli hanım peyniri ) olacak Kâhya Efendi.. zira , veli nimetimiz lütfen bana hürmet beslerler. Yanımda, Hanımlığa (Kirli) sözünü yakış- tıramadıklarından böyle ima ile sanırım |. Filhakika, akşam sofraya Kir- lihanım peyniri konduğunu gören Recep Paşa, kâbyanın ferasetini takdir ederek kendisine bir kır- mızı kese içinde beş sarı altın ihsan buyurdu ! Leylek istikbal Zeki Bey zengin, çok zengin bir ihtiyar. Bu zengi ibtiyarın bir tek kızı var. Bu kıza da züğürt, çok zögürt bir genç talip... Zengin ibtiyarla züğürt genç konuşuyorlar : — Kızımı istiyorsunuz. iyi, iyi İ — Oğlum, bu ço -| cuğu neye dövdün? — Benden daha kuvvetsiz de, ondan! in 7 11 Temmuz 1933 AKİT'İN ilğvesi | yy yy gr * 9 4 ı isim tebdili Galatasaray merkez mühacimi Mehmet Beyin küçüklük lakabı olan “Leblebi,, bu kere <a ze,, tahvil edilmiştir. j Kale Rasing kulüple dün yapılan maçta, top, kalemize gelip gelip geri dönüyor, Fransızlar bir tür- lü giremiyorlardı.. Bu esnada seyircilerden biri bağırdı: — Hay maşallah.. Kale, kale değil, Çanakkale!.. Leblebi Dünkü maçta, seyirciler konu- şuyorlardı: — Herifler bizim Leblebiyi ufak tefek görüp dişlerine göre | birşey sandılar galiba. amma, siz istikbalinizi temin et- | memişsiniz ki... — Aman efendim, s'z kerime- niz Hanımefendiyi vermeğe razı oldunuz mu, o dakikadan itiba- ren İstikbalim temin edilmiş de- mektir! Bir başkası, nükteyi tamam- ladı: 2 Halbuki , bizim Leblebi demir Leblebidir.. Kolay kolay çiğnenmez! çta Galatasaray-Fenerbahçe muh- teliti, dün, Taksim stadyomunda Fransızların Rasing kulübü ile son maçlarını yapıyorlardı. Seyirciler heyecan içinde idi ler.. Bir aralık, oyunun tehlikeli bir anında, balkonda oturan bir zat, ellerini, ayaklarını, kaşlarını göz'erini oynatan bayretle sordu: o. — Yabu bu ne hal?.. Haydi onlar oynuyorlar. Ya sen ne ya- piyorsun? Oteki, verdi : — Bende oynatıyorum! ÇÖ Yasak değil! Dilenci ile yolcu arasında: — Allah rızası için on para sadaka.. — lnayet ola.. — Merhamet ediniz beyim. Üç gündür açım.. — Dilenciliğin yasak olduğu- nu bilmiyor musun? — Bilyorum efendim.. Dilen- cilik yasak ama, sadaka vermek yasak değil kil, Zr Hizmetçiler ! Iki nişanlı arasında : — Evlenince bana üç hizmetçi tutacaksın.. —Aman sevgilim, üç hizmetçinin Jâfı mı olur.. Belki kırk, elli, yüz hizmetçi tutacağım.. Ancak birini tutup birini kovmak şartile | soluk soluğa cevap — Çok içmiş Beyim, dir türlü ayılamıyor 1, — Hesap puslasını bir koklat , hemen ayılır | vi arkalamy i f

Bu sayıdan diğer sayfalar: