27 Haziran 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

27 Haziran 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 6 - VAKIT 27 Haziran 1937 elmek, va (Dünkü Sayıdan Devam) Arkadaşlar, yasamıyan bir adarım bir ölünün başı ağrımaz. Hayatla bulunanlar istirabı hissederler. İsti. rabı hissetmek için o adamın hayatta bulunması lâzımdır. Hayat, alâmeti! hayatm tabii olan icaplarını, acrlarını hissedebilmek hassasiyetinde olmak! lâzımdır. Bir devlet nazari bir ölçü ile refah ve saadetin en yüksek mertebesinde bulunsa dahi bazı âna-| sır dalma o günün icaplarile bir ta kım harici tesirlerin neticesi ola- rak hayatımızda bir takım istirap Safhaları varsa, bunları daha ileri gidip, prensiplerin ve ittihaz edilen tedbirlerin fena olduğu tarzında an- lamak ve o anlayışı muhite telkin et- mek, bunu yapanların, bence u- fak bir kelime ile tarif ettiğim kara görücülük manasında tavsif ettiğim zihniyetin içinde bulunmasının en hü. riz bir delilidir. Bu gibi sözler bu. gm daha çok yol almıştır. şte benim işaret ettiğim zihniyet te budur. Vergi fenadır. Hükümet pahalılığa çare bulamıyor. Bir gün sonra da ucuzluğa çare lâzım, memle- *t buhran içindedir. Hükümet bunlara çare bulmuyor, o Ternnesi nerede ve hangi vesile ile olursa ok. sun, tekrar ediliyor. o Bunu yapan- r, gayri mer'i karanlık bir tehlike. Din içinde bulunduğumuz kansatin.. bu memlekette sumul ve sira. yetine bilerek ve bilmiyerek hizmet et miş olüyorlar. Nerede bü gizli düş- mannm farkında. olmıyarak- tahrip fesirlerini müşahede ederek, karşi. $ında vaziyet alıp. onlara * hakikati izah etmek vazifemizdir. £ Sırrı Rey arkadaşımız, farkında olmuyarak büt $e hakkındaki mütaleatını arzeder ken, iste bü zihniyetin roractna meydan verecek bir çok sözler söyle. di. Pu sözlerin, bu mahiyette olup olmadığını takdir vö temyiz etmek, bunu söyliyen zata değil, bunu dinli! yen ve işidenlere, umuma aittir. Ve zannederim ki, ekseriyetin bu bap taki fikri de böyledir. g “Doğru, sesleri, , Devletçilik fırkanın tuttuğu bir esostır Devletçilik, fırkanın tottuğu hir esastır. Tekrar üzerinde e ede- ceğim , Sırrı Bey, ben fırka efradından betunsa ydim, banu fırkanın gizli e selerinde konüsabilirdim. — Demek İ istedi. Ne devletçilik, nede koo peratikçliik aleyhinde, firkacı olani €frattan hiç birlsi firkanın ne gizli, me açık celselerinde böyle bir süz söylemiye mezun değildir. C. H. Fırkasının proğramı ve nizami bunu âmirdir. Nasıl ki, C.p. Pıfkası efradındam birinin cümhuriyeteilik Z demekse de, şu hudut dahilinde yle de olması enizdir. Diye bu ahi vüsfi tahlil etmesi nasil mümkün de- ölse ve yahut milliyetçilik şu mâ- nada ise de, şu ve şu mânalara da ge. lir. Demesi de mümkün değildir. nkü bu esaslar, Firkasınm umumi konğresinde kabul edilen ve orada müzakere cereyan ederken bun. ların hudut ve mânaları tesbit edil! miştir. o Binsenaleyh fırkanın âçık veya gizli celselerinde bunların Teh ve aleyhinde söz söylenemez, Sırrı Bey. fırkada olsaydı, ve fırkanm açık veya gizli bir mahfelinde ve öyle m — a | İ Nataşa eğleniyordu. Dostları- nın, Hirşfelânın kendisini sevdik- lerini, Stravsm kendisine taptı- ğını zannediyordu. O Durmadan Sağ Nihayet Hüzoya em- — Veriniz ! Veriniz ! Şuna da, ona da biraz daha veriniz.Bunları soyguncu çakal sürüsü sanmayınız » hepsi bedbahttırlar. Hele Lola çok acınacak haldedir. Kotik isminde bir yavrusu var. Zavallı © kadın talisizdir. Bakınız şurada köşede duran odur. Ona çok vermenizi rica ederim. Ötekiler- den fazla veriniz. Idare eltirme- sini bilir, Hügo Ştravs son derece eğle- niyordu. Bu saçı omuzlarına ya- yılmış, küçük Rus kızı bir periye — benziyordu. Saadeti Şiravs'un Recep Beyin söylediği nulkun metni Tahrip yapan tesirler karsısında mm aa EM 2 a LAMA ki KER Vaziyet alıp hakikatı izah zifemizdir bir şey söylemiş olsaydı, fırkadan LALE Tâzım gelirdi. Sırrı Bey buyuruyorlardı ki; “Recep Bey dai- ma benim müstakil mebus olduğum- dan bahsediyorlar, Meclis içtimaları her gün olduğuna nazaran hemen bir senedir bu müşterek mebusluk he yalımızda Sırrı Beyin karşısında ilk defa olarak söz söylemiye mecbur oluyorum. Bunun da sebebi, fırka- nm ana prensipleri üzerinde yan- ış galât bir takım ifadelerde bu- lünmüş olması ve da, milletin en ik menavi kuv- veti olan nefsine itimat, istikbaline İ- timat hislerini rini buradan söylemek ve meşretmiş olmak © vaziyetinde bulunmasıdır. Bir de buyurdular ki; kürsüde söz söylerken arkadaşlarla müsavi derece de serbestliğe sahip değil miyim? Bir taraflı serbesti olamaz Bu, tabildir; Fakat Sırrı Beyin zannettikleri gibi bir taraflı serbest olamaz, bu iki taraflı olur. Sir Bey, buradan söz söylerken arkadaş- larm hiç birisi meşhur tahir ile sefe etmeyi yalnız düşündüğü ve söy- lediği haksız tenkitleri tashih ve- ya reddetmek için başka arkadaş. ların da serbestisi tabiidir. Sırrı Bey ve bütün Türkiyenin tek vatandaşları müsavi ve müşterek şerait altında ser besttirler. Bu serbestlik hakkını kullanırlar. Fakat haksiz olarak dermeyan edilen noktaların cerhedi- leceğini düşünmek, akl sahibi olan herkesin vazifesidir. Bir noktaya daha işaret edeceğim: Sırrı Bey, C. H. Fırkası mebusu olmak için bin ki- si arasında müracaat ettiklerini ve namzet (o gösterilmeyince, müstakil mebusluğa rağbet ettiklerini, söylü. yorlar. Evet, C. . Fırkası me- bus olmak için vâki talepleri Za yet isabetlidir. o Müstakil mebuslu- ğa namzetlikleri de gayet isabetlidir. Ve burada, aramızda mebus olarak bulunmaları da gâyet isabetlidir. Bunlarda gayri tabit birşey yoktur. Yalnız kendileri derhatır Tur. lar ki, bu seferki C.H. F. me busları intihap olunmadan. evvel fır- kanın umumi reisliği bir beyanna- me neşretti, Bu beyannamede, bu gün Sırrı Beyin müteris olduğu devletçilik ve kooperatifçilik ruhu var di. O halde kendileri, bu ilâne- dilen prensiplere muhalif oldukla- rınr bilerek, nicin bu fırkanın me- busluğunu istediler. Gerçi fırka ken- disinin, ilân ettiğimiz prensiplere muhalif olduğunu bilerek (mebus natuzetleri arasına almamış değildir. Mulümu âliniz, meclis intihabı, bir politika kombinezonudur. o Mebus o- lan ve olmıyan her vatandaş ayni de- recede muhteremdir. Kendisi me. buslar arasına alınmamazsa, umumi intihabatta cari olan ve esbabı muci- besi mantıkla kabili izah olmıyan siyasi telâkkiler dolayısile dahile a- Immamış olacaktır. Fakat şimdi anlıyoruz ki, ilân edilmiş olan şart- lara, prensiplere candan inanma mış olduğu halde C. H. Fırkası me- busu olmak istemişlerdir. Binaena - leyh fırka mebusluğu için namzet gös terilmemiş olmasında isabet ve haki- kate uygunluk vermiş. Meşhür kitap meselesini hallettik. Yazan: Mm. Rube Janski kesesinden alarak avuç âvuç et- rafa yayıyor. Kendine bir şey almıyordu. Bar kadınlarını tanıdığ için iptidasında şöphelenmişti. Kadı- nın diğer arkadaşları ile bir ola- rak onu soymıya karar verdiğini zannetmişti. Fakat Lola'nın kal- binden kopan teşekkürleri, sa- mimi göz yaşları Nataşanın lâ- kayt hali onun diğer kadınlara benzemediğini pek açık gösteri- yordu. Ibrahime dedi ki; — Böyle kız asla görmedim. ceplerimi boşalttı, Bereket versin yanımda çek karnem var. Eğer ses çıkarmasam azzamında bü- tün servetimi mühtaçlara dağıta- cak. Sevgisi de böyle ateşliyse doğrusu iyi eğleneceğim. Eğilerek "“Nataşa,, nn omuzu- mu öplü. Ve kulağına fısıldadı; Ertesi günü Rornuvarda tek- ei znlikedide. ör llek br Rİ Tim. kel a ugünkü sıkıntı-! selbedecek fikirle; Mali işler Borçlarımız iki türlüdür Mustafa Abdülhalik Bn nutkunun metni f (Dünkü Sayıdan Devam) Geçen faiz olarak Maliye bütçesin-| de 300 bin lira derecesinde mevcut idi. Bu sene Düyünu umumiye büt- çesine bir buçuk milyon lira koymus- tuk. Bütçenin encümende müzü| keresi esnasında bu para doğrudan doğruya sene hâzine müamelâtm- dan mütevellit bir bütçe telâkki edi. lerek Maliye bütçesine nakli tensip edildi. Bu para da Düyunu w- mumiyeden almarık Maliye büt. çesine nakledildi. Bunlar hakikatte her sene devam eden ve bütçede görülmiyen masraf. i lardır. 1962 bütçesinin ihzarındaki nok- inai nazarımız, bütün tediyeleri der. piş ederek, evvelki senelerin fili vâ- ziyetini göstermek ve sene İçinde mü- tehavvil tahsisatlan bütçenin mü- teessir olmamasmı temin etmektir . | u umumiye bütçesinde gene bâriz bir eski nokta daha şröreceksi - niz. Oda dahili borçlarımıza ait paralar ve bütçe kanununda bu borç- lara müteallik ahkâmdır. o Malö- mu âlinizdir ki, borçlarımız iki tür- lüdür. o Birisi; harici borçlarımızdır ki, bir kısmı doğrudan doğruya Sakit Osmanlı imparatorluğundan mü devverdir. Bir kısmı kendi borç- larımızdır. o Dahildeki (o borçlarımı. ğin bir kısmı da gene sakit hükümet- ten müdevver, diğer kısmı ise, kendi borçlarımızdır. o Sakit hükümetten müdevver olan borçlar 930 senesi ni- hayetine kadar (o 10,141,00) lirasını mahsup ettik. (Henüz mahsup edil. miyen 1,772000 lira vardır. Kas nunu mahsus mucibince bunlara tah- vil vermek ve mukasseten tediyel etmek icap eder. Oda bu sene Düyünu umumiye bütçesinde tamamile tasrih edilmiş- tir. OEncümen, ayrıca mazbata sında ve kanunda bunların sureti muamelesi hakkında tasrihatta bu- ! lunmuştur. o Mili bütçelerimize ge lince; bunlar da iki lusımdır. Biri tekâlifi milliyeden ve diğeri 1013 numaralı kanun mucibince 1927 sene- si“ nihayetine kadar. hükümeti mil Hye bo « GTekâliri a a an El) rası tesviye edilmiştir. o 1513 nümâ-| rahi kanun mucibince kabul edilen ve bügüne kadar tahakkuk eden 3,727,000 liralık borçtan 1,089,000 lirası te- diye edilmiştir. Geri kalan ve henüz İ tesviye edilmiyen * 2638000 lirası ise, bütçeye konulan o tahsisattan tesviye edilecektir. o Bu nevi borçla- rn senelik İffası ve faizi tama mile bütçeye alımmıştır. Bundan maada mübadele zamanından kalma ve henüz mahsup edilmemiş tahsisat- sız ve hesapları nmamış bir takım masraflar vardır ki, onların da mahsubunu temin etmek ve herke- sin alacağını vermek için bütçe ka- nununda esaslar vazediimlştir Börç- lar hakkında Cümhuriyet hüküme. tinin noktai nazarı, halkm Maliye. den alacağını vaktinde ve zamanın da almasıdır. Bu düsturu hareketi. mizdir. Azami gayret sarfederek bu düsturdan ayrılmamak azminde. yiz. Bu cihet üzerinde enelimen- ! de yapılan müzakere neticesinde he- i nüz tesviye olunmuyan 1932 mali sene- si bütçesile tediyesi ve hakkını al. mıyan kimsenin mali hattâ muhtelif borçları da temin için, bu borçlarm da tesviyesi için zı esaslar ko- lâtifsiniz, Haydi artık çok geç oldu. Mü- sadenizle sizi evinize kadar teşyi İ edeyim. Nataşa bu sözleri duyunca ha- yalden hakikate intikal etti. Kı- zardı; — Imkânı yok. Benim evim yok. — Zararı yok. Oturduğum o- tele geliniz. Odamın yanında bir odada kalırsınız. — Hayır istemem. — Neden? — Nezakelinizi sui istimal et- mek istemiyorum. Dostum Mura- da kalacağım. — Pek alâ yarın görüşürmiyiz? — Şagi her gün saat beş- te buradayım. — Perapalasta bir kaç tütün taciri davet ettim, Akşam yeme- ğine oraya. gelirmisiniz? — Memnuniyetle. XV | mi kimek sid) SSS önel ölen v2 | Memurlara namütenahi salâhiyet vererek “Keyfi bir idareye kapı açmak istemiyoruz Şükrü Kaya Beyin söylediği nutkun metni (Dünkü sayımızdan devam) Hakikaten filân ve falân vüküfsuz,| nin memuru başka İ tıpkı vatandaş gibidir. Her idare « türlü hareket eder, tecrübesiz olarak intihap edilmiş ve! istibdat idaresinde kendimiz —'de gör memlekete zarar vermiştir, denilmiş olsaydı, o vakit kolay olurdu. oVe buna lâzım gelen cevap ta verilirdi, İdare âmirleri kanun erbabı olarak mektebi âli me- zunu olacaktır. Yani her meslek. te olduğu gibi idare âmirlerinin hiç olmazsa asrari malümati haiz olma- Tarı lâzımdır. OO halde, vukuf iti barile bugünün dünden çok farkı bar- dır. . Hatti meşrutiyet devrinde de! bu evsaf bulunmazdı. Hiç olmazsa bugün kendisinde asgari bir va- #ıf aranmaktadır. Yalnız tecrübe kâli değil İkincisi; yalnrz tecrübe sahibi ola. rak gelmek kadar idare için tehlike. NI bir şey olamaz. Bu cehaletin ve cahillerin tefevvu- ku demektir. o Cahilin tecrübesi yal- nız kendi hayatıma münhasırdır. O- kumıyacak ta, eskisi gibi kapı çavuş luğunda tecrübe görecekte mi gele- cek. o Bizinm memurlarımız tecrübe Teri okuduktan sonra iş başında gö- rürler. Tecrübeleri ve (tahsilleri daha iyidir. Esasen sual sarih olma dığı için daha fazla cevap vermek müşküldür. o Üçüncüsü milmarese meselesidir ki, buda tecrübenin ay- nıdır. Bendenizce, mümarese umu- mi bir tabirdir. Yalnız sistem meselesinde her ida- re sisteminin kendine mahsus aradığı evsaf vardır. Her birinin kendine göre vatandaş ve kendine göre memu- riyetleri vardır, inkılâbın aradığı vatandaş İnkılâp idaresinin aradığı vatan - daş, memleketin menfaatini, mil - letin mukadderatını, tıpkı 6 mem- leketin başında bulunmuş en büyük mes'ul gibi düşünerek, çalışarak bil - mek, bildiğini her yerde, her za- man söyliyerek, memleketle alâka » dar olan vatandaşlardır. o “Bravo, sesleri, alkışlar,. o Bizim aradığımız! vatandaş budur. 'ünkü demokrasi 5 <ümhuriyet ne i asim, oldi 3 me : Saldı gibi aldatır. rada en çok rey sahibi, idareyi yapar. Bu kadar reyim vardır. İdare he- nimdir, denir. Rey verebilmek 'i - Şi behemehal memleket! işlerile a - lkadar olmak ir. sAlâka - dar etmek te cümhuriyetin vazifesi - dir. Bugün cümhuriyetin mükad deratına hâkim olan fırkamız da nulmuştur. Encümenin gerek doğ- tTüdân doğruya tediyatımızın intiza- mını muhafaza arzumuzun teshiline ve gerekse bütçenin tevazlinü yolun- da gösterdiği dikkat ve memleketimizin cenup ve garp kıs- mından geçen sene fazla ihracat ol- duğu için bu sene kıl, geçi miktarı ge- çen seneye nazaran aşağıdadır. Tah- minatım seneden az olması hay- van adedinde tenakustan ileri gelme- yip, geçen sene kabul buyurulan kanunün bu seneden itibaren vergi tarifesinde tenzilâtı icap ettiren ah- kâm bulunmasından mütevellittir. Kıl geçiler hariç olarak küçük hayvanlar adedi geçen seneki r.- Sığır, at gibi büyük hayvanlarda fazlalık var. dır. Sığırda 417 bin fazlamız var. dır. — Devam: Yarın — rar buluştular. Hüge Ştravs ya- nına Murayıda almıya mecbur oldu. Mura Nataşanın böyle alış verişlerde acemi olduğunu bil- diği için onu yalnız bırakmak istemiyordu. Maksat kıraldan tem bir vurgun yapmaktı. Bunun içinde büyük maharet isterdi. O Ibrahimle beraber büluna- caktı. Ştravs esasen iki güzel kadın teşhir etmekten zevk duy- mıyor değildi. Bunların tesirile yemek esnasında konuşulacak işlerinde kolayca tatlıya bağla- nacağım tahmin ediyordu, Erkekler tütün yaprakları kok- yarak konuşurken Mura Nata- aşya nâsihât veriyordu. — Aptallık etme! Biraz sonra bizi teşyi edecek, senin elbiseye, çamaşıra ihtiyacın olduğunu, Ja- ponyalınım yanına dönüp eşya- larını alamadığım söyliyeceğim. Biliyorsun ya! Bu akşam gidiyor. Sana çok para bırakmalı. Kimbilir ne olur. Seni bir buçuk ği münakaşa daha! itinayı) eh kle zül. dük. Rusya'dada gördük, Onun maksadı gayet ağır itaati mutlâka kanunsuz hareket, keyfi icraat, ya « pılan fenalıklara süküt, cep dol- durmak — tabii bu meyanda, zama * nın büyük idare adamları içinde mem Tekete hizmet edenler vardır, rah - met ve hürmetle anılmıya lâyık - tır. Bunların istisnası tabiidir. Benim söylediğim, umumiyetle ek - seriyetin irae ettiği manzaradır. Bi « zim aradığımız haslet, © büyük a- damların hasleti değildir. oBiz me « murlarımıza mamütenahi salâhiyet vererek, keyfi idareye kapı açmak istemiyoruz. oBiz memlekette kanunu hâkim kılmak İstiyoruz. Şahsi meziyetler kanunların çok dü - nunda kalır. OEn büyük meziyet, ka nunlari bilmek ve tatbik etmektir.. Bu sözlerle Sırrı Beyin sözlerinin bir çoklarına isaret ettim, Gene Sırrı Beye, Dahiliye vekâleti tecrübe ile webtebi olmiyan idarerilk hasletine ehemmiyet vermelidir. o Mektebi ol:« mıyan idarcilik bence her mesleğin mektebi olmalıdır. o Behemehal as - gari malümata, her mesleğin ihtiyacı vardır. o Bâhusus idarecilik, idare - ciliğin haiz olması )'zım selen evsaft ilmiye diğerlerinden biraz fazladır. Bir hâkimin şüphesiz vâsi malümat iktisap ettikten sonra içtima malü « mata da vâkıf olması lâzımdır. Fakat diğer idare memurunun bun. dan fazla bilmesi lâzım gelen şey- ler vardır. Mintarafillah yetişen idareciler! Çünkü kendisine verilen sahai me. suliyet, her gün bütün hadisatı beşe- rivevi ihtiva e'len bir faaliyet saha- sıdır. İçinde mühendislik, doktor luk ve daha bir çok geyler vardır. Tecrübe İle bir adam idarecidir diye bu kadar saha nasrl emniyet edilir. Bizim aradığımız ilk visıf, malümatı ilmiyedir. Mektebi olmıyan idare cilikten anladığım mintarafillâh ye tişen idarecilik demektir . Biz, idarecilerin mintarafillâh ye- okuyarak, çalışarak yetiştirtiklerin& kaniiz. Onun için mintarafillâh ge- len padişahları da mızdan attık. Memurlarımızda aradığımız evsaf bu- dur. Şimdiye kadar idare âmirlerin- den, hakkında takibat yaptığımız ve biraz da sertçe devrandığımız me murlar Miri Üzüettr. Kami za re âmirliği, çok r, nun «line verilmiş bir çok takdir salâhi- yeti vardır. Bu ihtiyaridir. Bu okorkürite dedikleri bir salâhiyettir. İcabıhal ve maslâhatı takdir ederek işi intaç etmektir. o Ölçüsü her vakit muvaffakiyette olamaz, Hele mus vaffakiyetsizlik kanunla da olsa bü- yük bir nakisedir. oİdare âmirinin tutacağı nokta, hergün daima ve daima muvaffakiyettir. o Politikaçı- lk ve bilhassa idarecilik her gün mu- vaffakiyetle beslenir. o Refik Şevket Bey arkadaşımızın küçük memurlar hakkımdaki sözlerini zabrtlardan 0- kudum. Küçük omemurlarımızdan yalnız dahiliyeye ait değil, diğerle. rinin içinde de evsafı matlübeyi. ta- mamile haiz ve memleket işlerini ta- mamile gördüklerine kani olmadıkla- rı yardır. Fakat bunu eski za“ manm tahribatına vermek lâzımdır. — Devam Edecek — sene beslemiş olan âşıktan ayrı- lıyorsun. Sonra aç ka'mamalısın. Beni dinliyor musun, uyuyor mu- sun ?.. Aklın nerede ?.. Biraz ne- şelen.. Ns bu hal? Yoksa git- mek istemiyor musun ? Nataşa boğuk bir sesle cevap verdi; z — Hayır! Hayır! Gitmek is- tiyorum. Yalnız “Kral, la bera- ber kalamıyacağım. Ya Viyana'da beni buna mecbur ederse, — Tabii seninle kalacak.. Ak labım böyle aptal karı da hiç görmedim. İnsan dünyada böyle talie mazhar olamaz. Daha hâlâ naz mı ediyorsun? Herifin nesi hoşuna gitmiyor ? Hiç olmazsa iri yarı, güzel, beyaz bir adam. Onu senin yamrı yumru Japonunun yanına koysalar da hangisini tercih et- tiğini bilseler senin için ne ler bilir misin? $

Bu sayıdan diğer sayfalar: