20 Ocak 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

20 Ocak 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— Şen | Maurice CHEVALIER , “A8sa alayı mülâzimlerinden Niki ia umumi bahçelerinden biri , “idm orkestrasında keman çalan Tensi ismindeki kızla tanışıyor; ve "İşiYorlar, Bir gün Viyanayr gelen talm istikbaline memur kıtaat ara Nda bulunan Niki, tam kralın araba, kendi hizasına geldiği zaman u - tay Fransiyi görüyor ve kıza göz *Ptyor. Bu hareketi bittesadüf gö » Mülk, Üzerine alınan prenses Anna Zimin af dilmesini #alep ediyur. Ar dilmek için sarayu davet edi Niki hareketini mazur güsterebil. "iz gayesiyle prensesin gençlik, gü “ Ve cazibesine kapıldığını ileri Yor. Fakat mülâzimin kendisine ten meftun olduğunu zanne - age Nikiye o âşık oluyor ve imle evlenmiye kalkışıyor. Yensesin bu talebi meclisi salta» mavafık görüldüğünden Niki lâfma prensesle evleniyor. ak arzu hilâfna olan bu İzditaç Cisudette COLBER) Kaptan Baba > Nefis bir Türk masalı “ Yeri? târefi dünkü sayımızda) d "Yesinden, hizmetinden, sa- den çok memnunum )de- Ocası söz verdi. Hemen ka- kuş, “Ptana müjdeledi. ( Seni m.) dedi. Kaptan kadı- ei diller döküp teşekkürler Düştü, esnada çobanları öl- Kadının tavsiyesiyle kap- kapı erine çoban yaptılar, Artık Sok An koyun güderdi. Çiftçiyi Meray 2 od mıştı. Çiftçi hem eniyi hem de artık itimat kurtar Kaptan gece gündüz kö, uş ,Şaresi düşünüyordu. O Binü iki geçidi vardı. Oralara adam koymuşlardı. Kap se R<çit bekçisiyle tanışıp e ei Ara sıra oraya ediy, ara süt, kaymak, kuzu iç kont erdi, Beraber yemek Suret sorlardı. Artık teklifsiz da bip ln gelir oldu. Dağ- Veçij rar boldu. Usulü Petekleri açı, Bekçinin di Mülâzım Nikinin her akşam saraydan gizli o İarak kaçması ve Fransi'yle buluşma sma mani olmuyor. Nikinin bu halle-| Wi prensesin nazarından kaçmıyor ve| hiddetini (o celebitiğinden (kemancı kızı sarayr celbederek kavgaya hazır Tanıyorsa da aksj olarak birbirletine karşı son derecede ısınarak ahpap 0 lüyorlar, Nikinin evlendikten sonra da ken - disinin peşini birakmamasının eba - nı saraya geldikten sonra anlamak | ta gecikmiyen Fransi prensese bir er- keğe güzel görünebilmenin sırlarmı| uzun uzadıya anlattıktan sonra ken- disini cidden bir kukla gibi güzelleş» Nikisine bir hizmet- te bulunduğuna kanj olarak kalbi kı- rık bir halde saraydan uzaklaşıyor. Filhakika netice matlup şekli ter- li$ ediyor, Niki saraya avdetinde ka rısını pek cazip bulduğundan, hükü - metin bir veliahttan mahrum kaltak mesi ihtimali ortadan kalkıyor. Zira| ilk defa olmak üzere genç çift yatrk- larım birleştiriyorlar tiriyor ve sey Toplıyan: Kastamonu meb'usu Velet evine götürdü. Bekçi daba varsa İ toplamak üzere beraber gittiler. Ormana dalınca fırsatını bu- lap bekçiyi basakladı. Sesini çıkarmadan canını çıkardı. Bir çukura tıkdı. Yözüğünü alıp ka- rısına götürdü. (Erin bana şu yakındaki köye gitmiye izin ver- di. Nışan olarak işte yüzüğünü sana gönderdi.(iJdemişse de kadın ihtiyat etti. Kocasını görmek is- tedi, onu da çaresiz ormanda asima kavuşturdu. Artık selbes- ce |2i geçidi geçti, deniz kena- rına indi. İçi halk dolu bir ge- mi o esnada oradan geçiyordu. Bunun imdat işareti üzerine ya- naşıp gemiye aldılar. Kaptan babayı tabii (o tanıdılar. Halini sordular. Başından geçenlerin ba- z cihetlerini anlattı. Hayretler içinde kaldılar. Bir ay Karade- nizde yürüdükten sonra sahile eriştiler. Geminin sahibi kaptan i olan bir Fransız ve Alman yakımlaş- İ babayı bir vasıtayla Basraya 6 No. lu Ocak Arkadaşları Majik sineması, yukarıya yazdığı -| mız serlerha altında değil, fakat en iptidai bir mektep talebesinin bile ya pamıyacağı basit bir harf hatasiyle N. 6 Ocak arkadaşları serlevahsı al - tmda, meşhur sahne vâzu Pabst'in bir filmini göstermektedir. Pabst'in en son yaptığı bu eser, bundan evvel yapmış oldukları mese- lâ (Dilenciler operası) yla kabili mu- kayese değil. Yerâne muvaffakıyeti, mevzuun yeniliğiyle maden kuyusun- da baygın yatan çocuğun atla göz gü ze gelişleri, Fransız madencinin deli- rerek kendisini kurtârmıya gelen Al manın üstüne atılışı ye Alman tahlisi yecileri yardrma koşarlarken Vitkop- un karısmın otomobil arkasından ge lişi ve yüzündeki manadan ibarettir. Pabstin maden âmelesini (mevzu aldığını duyunca, 'çok beşeri bir şahe- ser yaratacağını zannetmiştim. Fa » kat, gidip filmi gördükten sonra, mev zuun, son günlerde artık en âdi mâ- halle politikacılarınm ağzına düşmüş masına matuf olduğunu esefle gör * düm, Pabst, her zamanki kudretini, bu filmde sadece resimlerin alınışında göslermişlir. Bir sahneden öleki sah neye geçişler, deliren madencinin sahnesi müstesna, en iptidai şekilde - dir. Motor işlerken rap, birdenbire duruyor, ve bir mükâleme geliyor. Bu mükâlemeyi de anlıyana aşkol - sun demek lâzımdır, Zira, bu filmi bütün manasiyle an Nyabilmek. için bir insanm Fransız- ca, Almanca ve filmin de mevzuunu evvelden bilmesi lâzım. Çünkü, film gösterilirken bir çok mükâlemelerin Türkçeleri gösterilmemekitedir ve gösterilenler de yanlıştır. Küçük bir misal fakat büyük O bir hata olarak maden kuyusundaki koskocu at için, tercüme edilen yazılarda (Eşek) de nildiğini gördük. Hiç olmazsa buna (Katır) deselerdi, hatanm tesiri ve gülünçlüğü bitaraflaştırılmış olurdu. .,.. 6 numaralı ocak arkadaşları, ya - pılış itbariyle çok güzel fakat mana itibariyle basit bir propaganda filmi! dir. Pabst'in beşeriyet manasını bu kadar mahallileştireceğini ümit et -| | mek istemezdim. fa, gönderdi. Evine gelince karısını elbisesi giymiş, çocuk- İlanının boynu bükülmüş bir hal- de buldu. Saçı sakala karışmış, bem beyaz olmuş, gözü çukuruna girip çapaklanmış, yüzü buruş- muş, beli bükülmüş, büsbütün değişmiş bir halde gördüklerin- den tanıyamamışlardı. Kendini bildirince aile bittabi çıldırasıya sevindi. o Artık dügün bayram ettiler, Çünkü kaptana ait mal- ları ailesine teslim edenler (ar- tık kaptan babayı göremezsi- niz.) ciye müphem bir Jâkırdı söylemişti, (Görünce (yeniden dünyaya gelmiş gibi sevindiler. (Ben onlara hayatımı feda et- timdi, Haktaalâ da beni en müt- hiş felâketlerden kurtardı.) De- di. Hakikaten © felâketlerden kurtuluşu birer mucizeydi, Fakat vücudu haylı sarsılmıştı. Adeta tanınmaz bir bale gelmişti. Kaptan baba bir kaç gün din- lendi Bir sabah sahiide yaranıy- la birleştiği yerde ber mutat soh- bet ederken mahut ibtiyar çıka geldi. Kaptan baba tanılacak bir belde, bir sima da değildi. Gene (gemisini altı aylığına ba- Çanakkale Tell England Bundan bir haylı evvel, (VAKIT) ismi (Tell England) yani (İngiltere- ye söyle) olan, lord Askit'in oğlu ta-| rafından İngilizlerin (Çanakkaleye beyhude ve lüzumsuz hücumlarını tenkit eder bir mahiyette yaptığı bir filmin İstanbulda gösterilmek üzere bulunduğunu yazmıştı. * Bu film, haddi zatında Türk aleyh tarı değildi, Sadece İngilizlerin lü. zumsuz bile olsa emre itaat ederek kahramanlık gösterebileceğini iddin ediyordu, İçerisinde tek tük, kücük sahneler de vardı ki, bunlar da, müs| sademelerde Türk askerlerinin yara lanıp- öldükleri gösteriliyordu. Pek tabii, bu film, bu şekilde gös terilemezdi. Filmi satm almış olan - lar da esasen bunu biliyorlardı. Bunun için, filmin sahiplerinden birisi kalkıp Ankaraya gitti, Askeri makamlarla temasa girdi, teşebbüs J (ingiltereye Söyle) lerde bulundu, ve Türkçe bir senar « yoğla, (Tell England) filminin bazı kısımları birleştirilmek suretiyle bir film yapilması esasları ileri süre“ rek, Türk askerlerinin bü işe yardı - munı temin etti. O gündenberi Karadeniz boğazı « nın Kilyos sahilleri bu akşamdan İtis baren gösterilecek olan Çanakkale fil minin Türkçe parçalarmı yapan 18- kerlerimize sahne oldu. Sonra bura« da çekilen filmler (Tell England) filmine eklendi. *.. Filmin İstanbulda yapılmış olan kısımları sessizdir, ve bu kısımlarda bazı zevat roller almışlardır. Henüz filmi görmediğimiz için kendilerinin ne dereceye kadar muvaffak oldukla rmı bilemiyoruz. Bu hususta görüşle rimizi ve filmin tenkidini okuyucula- Yırıza ayrıca bildireceğiz. Tunus Haydutları Theo Shall Rene Bertel, Paristen kalkıp, ame casınm Tunusta Araplarm hücumu « na maruz kalmış olan omadenlerine yardıma gitmiye karar vermiştir, Ya nmda amcasımm böyle bir hücumu! tahminen evyelee sevkettiği mülhüm -| mata ait evrak da vardır. Ve o gece hareket edecektir. O akşam Rene sokakta (taarruza uğrıyan bir kadını kurtarıyor. Kolet onu evine götürür, uyutur, yanındaki! na kiraya verecek kaptan İçi- nizde varmı ) diye sordu. Kap- tan baba hasmını derhal tanıdı. Gene bin altına pazarlık ettiler. Her ne kadar karısı menet- mek istedise de dinlemedi. ( Ben o zalim ihtiyardan öcümü (3) al- madıkça birakmam ) dedi. Söz- leştikleri gün iskelede ihtiyar bekledi. Zalim ihtiyar dinç, çevik, se- fer elbisesiyle çıka geldi. Ber mutat kölesini ve yol eşyasını da getirmişti. Açıldılar, mahut cezireye eriştiler. İhtiyar sevindi. Hemen inci kuyularına gittiler. İbtiyar gene kaptanı kuyuya gelirip inci top- lamasını teklif etti, Kaptan ( E- fendim! Ben ömrünü denizde ge- çirmiş bir adamım. Kara bece- remem, Bir kere siz bana yolu- nu gösteriniz. Ben sonra istedi- ğiniz kadar çalışırım ) dedi. Ih- tiyar ( kaptan! Ben ömründe ka rıncayı bile incitmemiş bir ada- mım. Kuyuda bir muhetaraya uğrıyacağımı bilsem teklif eder- miyim, Bu kuyulara ben kerratla da efendim! Ben de işte sizin o alışıklığımızı, usulünuzü bildiğim- vi ile Ellen Richter vesikaları arp, rakibi Fereroya tesli- me gider, fakat yaptığı (o hareketlen müteessir olarak evrakı vermeden ges ri döner olanı biteni Reneye anlatır, Rene de onu beraberinde götürmiye karar verir, yanlarmda, haddizatında karısının elinden kaçan fakat kendi» İ sini tercüman ve kılavuz olarak tanı- tan Dupon vardır. Marsilyada, polis, Reneyi, amcası (Lâtfen sayfam çeviriniz) den bakıp ta ona göre çalışmak isterim ki acemilikle yanlış ve abes bir iş görmiyeyim ) diyince ibtiyarı şüpheye düşürmemek için daha ziyade ısrarı muvafık bulmadı. Kendi kendine ( diğer acemiler benim inci harmanım- daki körpe midiyeleri de nafile * çıkararak hem midiyeler telef olayor, hem de zaman zayi olu- yor. Şu herife anaç inci midiye- yelerin örneğini göstereyim de ba- na bo! bol en alâsını çıkarsın) diye düşündü. (Bitmedi) len yazı teammüm O etmedi mar maksadım anİstmak için türlü vasıtnlara müracant ederlerdi Ha- kanlar kendi okları bir nevi işaretle kerterlerdi. (Hatta) okumak) ok aslından derler, Kezalik birisine kendi. Yüzüğü nü vermek ona aman vermek demekü, Yüzüğüyle haber göndermek haberin kendi tarafından gittiğini anlat (2) (Selbesj) Tafzı da gerek Türkleşen © kelimelerdendir. Aslı (Setbazı dir ki hiç bir şeyle mukayş değil revinde müstakil, kimsenin hük- mühde değil, demektir. Bizim kâtipler »est) diye maks bir (tarzda tahrif lalk (setbes) der. Öylece yaz“ mak İdzımdır. A (3) öç“ kin, intikam ki İstanbulda bu makamda ( ben ondan huncımı alı- nm ) deler, İn Birden man

Bu sayıdan diğer sayfalar: