Sama kl Beri Sap Gi eya Be Selanik ie İİ O Tiyatro, Musiki O Yunan Operası şehrimizde M. Delendas'la mülâkat Yunan operası nasıl yetişti ? — Bulgar ve Romenler — Biz ne yapmalıyız ? Şehrimizin bu seneki opera hare- ketj komşularımıza ait opera takımla» rının ziyaretleri sayesinde geçen se- nelerden canlı geçiyor. Yunan ve Bulgar operet bheyetlerinden sonra şimdi de Yunan opera artistlerini al. kışlamak imkânmı ele geçirmiş bulu» nuyoruz. Bu çok takdire lâyık teşeb- büslerden Ankara da müstefit olabil. mektedir. Geçen haftalardanberi Yu- nanlıların opera sahasmdaki kuvvet leri derecesini görüp takdir etmek im» kânına malik bulunuyoruz: Çünkü, bütün faal Yunan opera artistleri şeh- rimizdedir.; Yunanistan operasız ays largeçirmektedir. Heyet, 15 gün daha burada kalıp İtalyan ve Fransız ope- ralarını oynadıktan sonra, yardım gö. rürse Ankaraya da gidecektir. Yunan ve Bulgar opera heyetlerinin #&k sık gehrimize uğramaları, yalnız halkı - muzin musiki terbiyesine olan yardım- arı noktasından değil, milli operamı. zı teşkilde kendilerinden pek çok isti- fade edilebileceği itibarile de temenni edilir; büyük memleketlerden - gelen kumpanyalardan daha faydalk olabi - lirler; içlerinde o Türkçe bilen, bize muhip artistler, acemi muhitlerin ru- hiyatını ve ihtiyaçlarını bilen müta - hassıslar vardır; milli operadan mak, rum bir yerde milli operanın nasıl ye- tiştirilebileceğini bilenler vardır, çün. kü kendileri de öylece ve seksen bin| yoksuzluk içinde yetişmişlerdir. Bu heyetlerle temas etmesi lâzım gelen yegüne müessesemiz (Opera cemiyeti) için, hem ba! müesseseye ait yardım vazifesini ker» disine arzetmek, hem de (VAKTTI) ka- rilerini tavsiyelerinden haberdar et- mek arzusuyla artistlerin en marufla- rından M., Delenda ile tanıştım. Mem.| Teketlimiz olan bu genç san'atkârı Kavalleria Rustikana'nın birinci per desinden sonra tebrike imkân bularak £rtesi gün için serbest (o bir randevu aldım. Evet, Leman şirketi, İstanbul tara.! fı gazetelerini, esasen adetleri iki ve belki de bir kişiden ibaret olan musis| ki kritiklerini musiki akşamlarından! haberdar etmediği, konservatuvar ve Opera Cemiyeti müdürlüklerini dai- mi davetiyelerle teçhiz etmediği için bütün bu temsillerden kimse vaktinde haberdar olamıyordu. Netekim, ben bile, ancak Kavalleria Rustikana ile Palvaço'nun temsillerine yetişebildim. Karmen, Faust hep geçmiş! Opera Ce miyetinde oturuyorduk; meraklı ar .| kadaşlardan sordum; hiç haberimiz yok, dediler! Acınacak hal değil mi?.| Aynı akşam da oynanan Kaavllerin! Rustikana ile Palyaço, her yerde ol! duğu gibi bizde de halkın en çok sev. diği operalardandır. Birincisinde zevs| cin zevceye ihaneti ve bu yüzden öl- dürülüp cezasını bulması, diğerin -| deyse zevcenin zevce sadakatsizliği yüzünden öldürülmesi temsil olunur. Her iki eserde zevce rolünü matma - zel M. Tabassi, zevç rolünü M, A, De- lendas ifa ettiler. İkisin; de birinci se) nef artistler olârak tanıdık. Birineisi- nin anlayışlı, yumuşak ve o nispette dolgun sesi, aktörlükteki meharetile hemahenkti, M. Delendas (o dayanıklı ve çok tatlı sesini, yerine göre, Kİ azap, bedbini anlarına geçirdi. Ak. tör olarak da diyeceğimiz yok. Palya- çonun sonunda, yalancı bir hiddet! sahnesini basamak basamak yükselen hakiki bir isyan faciasına kalbedişleri cidden emsalsiz oldu. Kendisini, ateş- İi, samimi, mesleğine vurgun, yüksek olması Jâzrm geleceği M. Delendas tahsil görmüş bir san'atkir olarak tas! nıdık. Madam Kandilli, M. Kumbris, A. Papakonstantinu da (O hakkile çalışıp muvaffak oldular. Koro heyeti artist. lerile iki şef — ML. A, Kiparisis ve Ka- ralivanos— tan da hörmetle bahsede- Tim, Orkestra, küçük, fakat temiz, ve kâmilen şehirmiz çalgıcılarındın mü- rekkepti. Son kararlar mucibince ec- nebi sazendelerin memleketimize gir -| meleri menedildiğinden, heyet, kendi orkestrasinı beraberinde getirmemiş - tir, Hulâsa, Koronun fakirliğinlin « den başka heyetin hiç bir ku- suru yoktur. Her türlü tebriklere 14- yıktırlar. Yunanca operaya çok güzel genç san'atkir M. A, Delandas'la olan hasbühalimize nak- ledebiliriz. Tebessümü bir an terket-! miyen kibar çeliresi, malümatk lisanı, çok nazik ve mütevazı hareketleri ve temiz Fransızcasiyle suallerime ce - vap vererek, İstanbulda doğup orta tahsilini Beyoğlunun Sen Mişel mek. tebinde yaptığını, ilk musiki tahsiline de burada başladığını, uzun müddet yalnız kemanla uğraştığını anlattı. İkmali tahsil için Yunanistana gide- rek ses tahsiline başlamış, elyevm yet. miş yaşlarında bulunan en meşhur Yunan musikişinası Lavranga nezdin-! de yetişmiştir. Avrupada hiç çalışmadığına göre, Yu» nanistandaki ses tedrisatının, kendisi. | nin de söylediği gibi çok kuvvetli ols) duğu anlaşılır. 20 yi mütecaviz ope- rada ihtisas yapmıştır. Umumi harp. te yolların kapanması üzerine ana v2- tanı olan şehrimize dönememişti. Yunanistan opera mazisi hakkın- da verdiği irahata göre, ilk hareket takriben 1900 de başlamış, muhtelif birinci kuvvette artistler yetişmiştir; ezcümle tenor Lappas, İtalyanın (İs- kala) operasındaki birinci rollerinden sonra diğer garp sahnelerine de geç- miştir: el'an oralarda çalışmaktadır. Atinada daima Italyan ve Fransız operaları oynanır, çünkü halkça ter - cih olunurlar, Alman operalarını tem- sil seviyesine yükselememişlerdir: Bir kere Wagner'in (Lohengrin) ini oyna»! dılar; arkası gelmedi. M. Delandas' «i m da kanaatince, Bulgar operasiyle Romen operası, artistlerin ferdi kıy - İ metleri itibarile değilse bile, repert - yarlarmın şümulü, Wagnerlere vâsıl olması ve resmi birer müsssese hali- ne gelmeleri noktasından Yunan ope- rasıma faiktir. Yunan operasına dev- Tetin el'an yardım göstermemesi san» at namına şayanı teessüf bir keyfiyet. Moskovada Yapılan Tiyatro Moskova, 2 (A.A) — Yeni yaptırılmakta olan oMeyerhold tiyatrosunun inşasına ait mesai sür'atle ilerlemektedir. Salon 2000 seyirci istiap edecek vüs'- atte bulunacak ve tarzı inşası itibariyle dünyada tek ve nal şek- linde yalnız bir tiyatro olacaktır. Ne sahne ve ne de dekor olmi- yacaktır. Bütün bunlar, ziya kuv- vetleri tarafından istihlâf edile- cektir, Bu tiyatro 1933 nihaye- tinde açılmış olacaktır. Londrada Fransız güzel san'allar sergisi açıldı Londra, 2 (A.A) — İngiliz akademisi tarafından İngiliz kral ve kraliçesiyle Fransa Reisicüm- burunun bimayeleri altında ola- rak Burlington House'ta tertip edilen Fransız güzel san'atlar sergisi bugün açılmış ve büyük bir muvaffakiyet kazanmıştır. tir. Yunan operası, şimdilik, tiyatro kirası vermemek ve bilet vergilerinden müstesna tutulmak suretile devletten sadece kismi bir yardım görmektey » miş. M. Venizelos ahiren yardım va- detmiş. M, Delandas, Türk operası mevzu» uyla kendiliğinden alâkadar olup u - zun uzadıya tavsiye ve temennilerde bulundu ki,istifade ettim: (Opera Ce miyeti teşebbilsünüzü takdir ederim. Güzel ses varsa kalanı kolaydır. He - men ve cesaretle çalışmalı, Adım adem ilerlemeli. Kolay İtalyan operaların»! dan işe başlamıya dikkat etmeli. Er- velâ hususi çalışmalı; hep böyle başladık... Macarca gibi aykırı bir li. sana bütün operalar tercüme edilmiş bulunurken, Türkçe gibi zarif ve| ahenkli bir dil neden bu işte âciz kal- sın..) dedi. Opera Cemiyetince yapı- lan tercümelerden birini söylemek ars! zusunu göstermesi Üzerine 'Toska'nm (Eluce van lestelle) parçasının türk- çesini seçtik, M. Delandas, arkadaşları namma da idarej kelâmla, henüz gümrükte gördükleri muntazam, nazikâne mua- meleden başlıyarak halkın temsillere gösterdiği râğbete kadar her şeyden takdir ve teşekleiürle bahsetti, Gazi Hazretlerine karşı besledikles! ri derin hörmet; anlattı. İstanbulda bir kaç sene zarfında vukua gelen ta» havviller karşısmda şaştım kaldım, büyük arzuları Ankarayı gör »| mek, ora ricaline sân'atlarını göster- mek olduğu halde el'an hiç bir yerden yardım görmediklerinden (o teessürle bahsetmesi üzerine, (Kabahat sizin harekâtımezı inhisar altında tuten impressariolurdadır; resmi makamla- ra müracaat etmelisiniz) dedim. Tiyatro tıklım tıklım doluydu. Üç perdelik piyesi seyreden halk, tam üç kızlar, manikürlü tırnaklarımı avuç » saat kahkahalarla gülmüştü. İşte bu tiyatronun holünde herkes gittikten sonra ben bu eserin müelli. fiyle baş başa kalmıştım. Bir iki genç, büfede pasta yiyor.. Hasır koltuklarda oturan üç genç kız.. Dikkat ettim; bana öyle geldi ki gözlerindek; endişeli bakışlarla bun» lar ölede bir kapmın açılıp kapanı » gından bir şeyler sezmiye çalışıyorlar Müellif dostumdu, sordum: — Yusuf Süruri — Ne var? — Bu kızlar, şu kapıya niçin böyk bakarlar? Güldü: — Kısmetleri oradan çıkacak. Bak- maz olurlar mı? — Kısmet mi dedin? Genç arkadaşım bu sefer daha şak» rak bir kahkaha savurdu: — Yanlış fikre zahip olma. İçer. de hesap görülüyor da.. Yanj senin ankyacağın para bekliyorlar, para. Ve bana dert yanan bir adam gibi değil, fakat acı tezahürlerine kanik- sanılmış, değişmiyen bir hakikati yü - züncü defa tekrarlar gibi anlattı ki: “Bu okşa milk defa sahneye konu. lan (Kadınlardan biktem) şarkılı ko - medisinden hissesine telif hakkt ola » rak düşen para 325 kuruştan ibarettir. Eser bü; bir rağbet, tiyatro yıkı - Tasıya dolmuş, ve biletlerin çok ucuz olmasına rağmen üç yüz Bira hasilai yapılabiimiştir.” Fakat temaşa vergi. si, bina parası ve'mâsarf çiktektan sonra geriye kalan o kadar azdır ki. On üç kişilik orkestra heyetine ve şef- leri olan Muhittin Kelâmiye anca” Öperet san'atkârlarımızdan Toto Hanım yirmi yedi lira verilebilmiştir, ese « Yunan operasının her mevsimde şehrimizi ziyaret etmesini temenni © derken, içimden, milli operamızın teş- kili işinde kullanacağımız en iyi müta hassısların ancak M. Delanda gibi muktedir, genç, çalışkan ve bizi bilip! anlıyabilecek vaziyetteki san'atkârlar; olabilecektir diye düşündüm. Doğdu «| ğu şehirden içi titriyerek bahseden, musiki anlayışı seviyemizin Yunanis - tandan hiç de aşağı olmadığını söyli.| yen muhatabım acaba ne düşünüyor -, du? Bu yazımla san'atkârları lâyik ol dukları nispette tebrik edebildimse, ve 15 gün zarfmda matine ve suvare! olarak verecekleri 20 kadar temsilin; terbiyeyi kıymetine gençliğin dikkatis! ni celbedebildimse ne mutlu. Kösemihal zade MAHMUT RAGIP rin bel kemiği olan rollerden birini, prensesin kâhyasmı muvaffak:yetle! yaratan artist Reşit Akif ancak dört! lira alabilmiştir. Süleyman bey ro « lünde mükemmel bir grotesk olduğu. mu ispat eden Celâl Süruri de şu da- kikada gene dört lirasıni beklemekte.' dir. Eski ve kıymetli bir artist olan! Celâl ve gençliğinin en güzel yılları» mi bu şehirde bir operet yaratmak için| çalışarak, didinerek geçiren bü san'a.| ten en kıymetli unsuru (Ömer Aydın) daha kötü bir neticeye namzetlir. Ve şu üç kızdan biri, eğer teknik- çe zengin bir operet trupu içinde oy namış olsa bugünkü kıymetinden kat kat yükseklere çıkabilecek olan Suh- ret (Tutu) hanım, ve yanımdaki siyah kürklü prima donna (Melek), ki ba - bası Muhlis Sabasetlin onun sesine ve tavurlarma, yıllar sarfederek bu -| günkü İoymettar san'at ve ahengi ves rebilmiştir, #kisinin de gözlerindeki! Tiyatro tıklım tıklım dolu halk memnun... Fakat hakkı telif 325 kuruş,suprete düşen hisse 4 lira! Opetet san'atkârlarımızdan Şevkiye Hanım endişeli intizarın hedefi hep bu dört liradır; ve bu heyet haftada bir, yal. nız Kadıköyde, Süreyya sinemasında oynuyabilmek fırsadını bulabiliyor. ... Bir değil, iki tane Yunan opereti. niiğe sonra bir Bulgar operet heyeti - nin ve her sene, her mevsimde bir sil« rü yabancı opera, opera komik ve operet truplarınm bu şehrin göbeğin- de, hatta bazan yan yana iki tiyatro da aylarca oyun verip svuç dolusu para kazandıklarını ve zaman zaman yerl operet heyetlerinin de aynı mu“ vafakıyet derecelerine ulaştıkalrını bilmemiş olsaydım, (Kadınlardan hık. | tum) müellifinin sözlerine pek ehem « miyet vermiyecektim. Faraza düşü. nebilecektim ki, (Bu şehirde yaşıyan halk operet zevkinden mahrumdur, ne yapılsa nafile... İstanbulda bir yer- li operet yaşıyamaz...) Fakat almız size bir Kadıköy ki her hafta çarşamba gününü iple çek- mektedir. Alrmız size bir operet mu- hârrirj bir takım bestekârlar ve ar tistler ki ayda dört gün gibi kısa bir fırsat içinde kendilerini tanıtmıya, sanatlarını sevdirmiye ve parasız ya- şayıp mütemadiyen yaranmıya mu « vaffak olmuşlardır. Sorarım, bu genç ler niçin biraz yardımlı bir alâkaya hak kazanmış sayılmazlar? Bu genç heyetin san'at âleminden uzaklaşmaması için, vergi olsun affe- dilemez mi? Birakıniz ki şimdi, yokluk içinde bunlar kadrolarını tevsi etmekle ve eserlerini daha ziyade güzelleştirmek. le meşguldürler. Faraza yerli operet sahnesiain en çok sevilen artisti Şev- kiye hanımı da ve daha başka kıy « metli elâmanları da aralarma almış bulunuyorlar. Yerli sanayii teşvik için prim ves riliyor.. Yerli malları korumak için, mitingler, nümayişler, propaganda - ler yapılıyor. Yerli bir tiyatro şehir milessesesi oldu. Yerli bir ikinci ti- yatro için mütemadi teşvikler var. Acaba yerli bir operet için yıllarmı sarfeden, çalışan, çalışan ve yoksuz« luk için de belki de açlıkla boğuşa « rak teşekküllerini yaşatan yerli bu nevi sana'ikârlar temaşa resminden olsun affedilemezler mi? Hamiş: Dahası var.. Operetin prima don - nası (Suzan) şimdi hastane köşelerin- de, ve jön prömiyesi (Lutfullah) onun yanındadır. Bu iki hastane misafis ri iki belbaht gençtir ki, tiyatro hol - lerinde hesap masalarmı endişeli ba- kışlarla süzerek günler değil, yıllar geçirmişlerdir. — N. N.