a Ni © bulunmaktadır. dilerine s2 RET 132 senesj İlk üç aylık kontenjan gümrüklerde tatbikine dün. dön itibaren başlanılmıştır. İ « Şehrimiz gümrükleri için ayrılan © Metede gösterilen maddelerin bir çoğu dün tamamile bitirilmiştir. Bunlar arasmda yünlü ve pamuklu mensucat ıl Dünden itiharen zati eşyadan maada kolular da dağil ok mak üzere hiç bir eşya kontenjan lis. tesi haricinde olarak giremiyecektir. Yalnız 2? numaralı kararnameye mers but Mstede gösterilen maddeler kon » i tenjana tâbi değildir. j Fransız hükümetinin kontönjan ilstesi Pransa hükümeti © neşrettiği yeni! bir kararnameyle muhtelif maddeleri köntenjana tâbi tutmuştur. İ Bu eşyalar arasında ihracat mad- Gelerimizden pamuk ve zeytin yağı da bulunmaktadır. Harici ticaret ofisi hin verdiği malümata göre memleketi. mizden Fransaya 1931 senesinin eylül ve teşriniervel aylarında 200 bin lira. 1930 — 931 devresinde de 1,245,000 lira Kıymetinde pamuk ihraç © edilmiştir. 1990 senesinin ilk on ayı içinde 460 bin Yira krymetinde zeytin yağı ihraç edil miştir. Fransaya mühim (miktarda reytin yağı vepamuk (gönderdiğimiz cihetle Fransa hükümetinin verdiği son karar ihracat e alâka. dar etmektedir. Bir bez fabrikası kurulacak Hükümetimizin büyük bir bez fab. Wikası inşası için bir Belçika gurubiy- le müzakere etmekte olduğu haber ve- rilmektedir, Şirketin teklifine göre, © yapılacak fabrika en aşağı sekiz yüz bin liraya mal olacak ve Karaağacta yaplacaktır. İ Türk çocukları | Faydalı birer vatan- daş olmalıdırlar Maarif vekili Esat B. birkaç ay evvel Garbi Anadoluda bir tetkik seyahati yapmıştı. Vekil B. Anadolu seyahatindeki müşa- kedelerini bir tamimle maarif mübtesiplerine bildirmiştir. Esat B. bu tamiminde muallim mek- teplerimizin inkişafından, imual- limlerle talebenin müsmir suret- te çalıştıklarından memnuniyetle bahsetmekte ve müşahedelerinin meticelerini bildirmektedir, vekil B., gene bu tamimde, Türk mektebinin vazifesini anlatıyor ve diyor ki: “Türk mektebi, eline teslim edilmiş olan her Türk çocuğunu cümhuriyet rejiminin piskolojisini tamamiyle kavramış Türk milleti ve Türkiye cümburiyeti için aza- mi derecede faydalı bir Türk vatandaşı haline getirmiye mec- burdur. Mubtelif dereceli mek- teplerimizde her muallim ve her mwurebbinin bu milli ve bizim için hayati gayeyi elde etmek için Türk çocuklarının karşısına çıktığını unutmamalıdır. ,, Vekil B. , mektepçilikte ehem- miyet verilmesi icap eden nok- talara da bilhassa işaret etmiş, derslerde nazariyata olduğu ka- dar ameliliğede ehemmiyet ve- rilmesinin elzem olduğunu söy- ledikten sonra, çocukların mek- tepte ahlaki itiyatlar almâsına, ablak prensipleri hakkında ken- m ve sarsılmaz ka- 2 nesine ve mektepte Suvezek intizam ve inzi- Mei Dz VAK/T3 Kânunusani 1932 az VE, VLİKTİSET HAYATI Yeni! kontenjan listesi- nin tatbikine başlandı © Konsorsiyom muamelâtı dünden itibaren | cereyanı son günlerde yeniden merkez bankasına devredildi rı) Sanâyi ve Maadin bankası Bâkır» köy fabrikasr tesisatın: şimdilik oç misal nispetinde genişletmiye karar vermiştir. Bakırköy fabrikasının tesisatı genişletilecek Son tahdit kararından sonra fabri ka geceli gündüzlü o çalışmaktadır. Banka İngiltereye yeniden 63 dokuma makinesi 5 mmarlamıştır. Fabrikada 183 tezgâh ve 450 amele faaliyet kalin. de bulunmakta ve günde bin beş yüzle beş bin metre arasında bez dokunmak- tadır. Senelik imalât bir bucuk mil. yon metreden fazladır. Kudüsten hububet isteniyor Kudüs mmtakasında »iraf mahsun. JAt bu sene pek az olmuştur. Kudüs tacirleri bu sebeple memleketimizden hububat celbetmek üzere ticaret ofi » sine müracaat etmislerdir. Ofis alâ- kadarları keyfiyetten haberdar etmiş. tir. Konsorsiyom musmelâtı Bankalar konsersiyomu muamelâ- tmr dünden itibaren Cümhuriyet mer. kez bankası tarafımdan idare edilmiye başlanmıştır. Bu suretle şimdiye kas) dar borsa komiserliği tarafmdan mu- rakabe edilmekte olan korsorsiyom işi resmen devlet bankasına devredilmiş bulunmaktadır. Devlet bankasınm İstanbul şubesi müdürü dün bu hususta bir muharri- rTimize demiştir ki: — Konsortiyonı bundan sönra höh» kamız tarafından idare — edilecektir. Konsorsiyoma iştirak eden bankaların histeleri kendilerine iade edilmiş, şim. diye kadar elde edilen kâr o bankaya! varidat kaydedilmiştir. Allahlık iddiasına kâlkışan bir şeyh! Bağdattan gelen haberlere gö- re, Asurilerin, Avrupa hükümet- lerinden birinin mandası altına girmesi şeklinde-Cemiyeti akva- ma vaki olan müracaatları Üze- rine, Asurilerle boş geçinmek is- tiyen Irak hükümeti kendilerine Barzan aşiretinin bir kısım ara- zisini vermiştir. Fakat aşiret bu vaziyet karşısında Irak hüküme- | tine isyan etmiştir. Asilerin reisi bulunan şeyh Ahmedin, Allahlık ıddia etmekte olduğu ve civarda bulunan kabileleri kendisine tap- mıya davet ettiği. hakkında ri- vayetler vardır. Asi, reisin. kar- deşi Mehmet peygamber, amca zadesi de cebrail rollerini oynu- yorlarmış. Hariciye müsteşarı Numan B. Çekoslovakyaya gitti Hariciye müsteşarı Numan B. tedavisini bitirmek üzre Çekos- lovakyada Gröffenberg sanator- yomuna hareket etmiştir. Numan B.e bu yaz Berlinde Pr. Sauerbruch tarafından üç mübim ameliyat “yapılmış ve neticede hastalığı tamamen © geçmiştir. Yalnız ameliyat yerlerindeki $ı- zlarm benüz geçmemesi bu yeni tedaviye ihtiyaç hasıl ettirmiştir. Tedavi müddeti bir ay kadar sürecektir. sn saman e bere heee 109 arareeemErNE ea eANe, bat ruhunun ve müesseseyi iha- ta eden manevi hayanın talebeyi ahlaki itiyatlara sevkedecek bir mahiyette olmasına dikkat ve itina edilmesini tavsiye etmiştir. er Merkezi Avrupada Iktısadi Blok Birkaç sene evvel Merkezi Av- rupada Almanya hariç olduğu halde iktisadi bir blok teşkili bakkında zuhur eden bir fikir uyanmıştır. Bunun sebebi sabık | Macar Başvekili Kont Betlene | alfen neşredilen bir tasavvurdur. Bu tasavvur Macaristanla Çekos- | lovakya ve Avuslurya arasında iktasadi bir anlaşmıya aittir. Kont Betlen hükümet reisli- ğinden çekilmiş olmakla beraber en büyük Macar fırkasının lideri | bulunuyor ve yakın bir zamanda yeniden iş başina geleceği bile söyleniyor. Bundan bir az evvel | de bu zat Romanya kralıyla bir mülâkat yapmış, bu mülâkattan Macaristanla Romanyanm müş- terek bir kral idaresi altında birleşeceği rivayetleri çıkmıştı. Şimdi bu rivayetin yerine Maca- ristan - Avusturya - Çekoslovak- ya blokunun teşekkülü haberleri kaim olmuştur. Franşa hariciye nezaretiyle ya- kından teması olan Fransız mat- buatı bu tarzda bir Blok teşek- külüne şiddetli taraftar görünü- yorlar. Hattâ bu Bloka bazı şar- ki Avrupa devletlerinin (Roman- ya, Lehistan gibi) iltihak edebi- leceğini de yazıyor. Bu suretle merkezi Avrupada Tuna menr- leketlerinin ittihadı fikrini yeni- den ortaya atıyorlar. Malümdur ki Mitteleuropa, yani ner:ezi Avrupa (devletlerinin birleşmesi fikri esasen bir Alman idealidir. Umumi harpten evvel Almanya kendi riyaseti atında bütün orta Avrupayı toplamak hedefini takip etmiştir. Şimdi Fransa » tabii Almanya hariç ol- mak üzre- başka bir şekilde mer- kezi Avrupa devletleri arasında bir iktisadi ittihat temin etmek ve bu suretle Almanyanın mer- kezi Avrupada tevessü emelleri- nede set (oçekmek maksadını takip ediyor. Umumi harp Avusturya -Maca- ristanı ayırmak ve dağıtmak suretiyle merkezi Avrupada yeni bir nizam tesis etmişti. Bu nizam | görülüyorki bugünkü ihtiyaçlara kat'iyyen muvafık değildir. Gerek! Avusturyanın, gerek macarista- | hin, hatta Çekolorakyanm çek- tikleri iktisadi istiraplar bunu göstermektedir. Bu itibarla Fran- sada bile bu devletlerin arala- rında iktısadi yoldan birlik yap- mak fikrinin revaç bulması umu- mi harpten sonra tesis edilen yeni nızamın kifayetsizliğini ve zararlarını itiraf etmekten başka birşey değildir. Darülbedayi Temsilleri Bugün akşam saat | İssnbul Belediyesi 2130'da o ŞehirTiyafrosu. MAYA iii Yazan; zn mm . ercüme eden: Bedrettin NA Yakında: IŞ ADAMI Beş hasta var Etem Izzet Etem İzzet Beyin yeni romanı çıktı. Kitapçılardan arayınız. İ ğanın kolunu dürttü: | ne olabilir. İ vaş yavaş, onun da tecessüs damar * Müellifi : Nizamettin Nazif Fakat çaresiz, bekliyeceklerdi. Birden, krarcık bıyıklı delikanlı a- — Ne var? — Atların terkilerinde bir şeyler| var. — Süvarilerin kepeleridir.. Başka — Birinde bir meşin heybe. Böyle derken delikanlı heybeyj sı - vazlamıştı. — İçinde de katı bir şey. —.. — Öbüründe de öyle.. Katı bir şey de bunda var., Ağa evvelâ lâkayt dinlerken, - ya: ları kabarmıştı. Heybeli ata yaklaşa » rak hançerini çekti. İnce meşin bağ- ları kesti, heybenin ağzmı açtı, Elini daldırıp muayene eğince: — Vay canma! — dedi— Eğer bu. nun içi para dolu değils, hiç hir gey bilmem ben. Sâi de 8bilr atm terkisini yokla » most. -- Ağa hazretleri bunda bir çek - mece var. Habeşi bir de onu muayene edince: — Bana bak! — diye mırıldandı— 'Taliimiz bize gülüyor galiba... Hayvan lara mukayyet olup bir parça daha bekliyelim... — Peki ağam... — Bekliyelim ama burada değil. Şöyle daha iferde.. Daha karanlık bir yerde... ; Hayvanları (oyediyerek, az ötede bir sokakcağızım içine girdiler.. Bu esnada, yokuşun başından yas na ayak sesleri gelmiye başlamıştı: — Acaba geliyorlar mı? Haheşi : — Sus! — dedi— Ve kölak verdiler, Temkinli bir a- dam sesi: — Peki ama! — diyordu— Bu a- dam bizi hususi davetnamelerle çağır»| mış değil miydi? Ondan daha davudi bir ses: — Öyle... —diye homurdandı— — Hiç ummazdım doğrusu Derviş paşadan... — Bendeniz de efendi hazretleri.. — Herif âdeta bizi istöskal etti. Değil mi? — Adetası fazla efendi! Iki adam aheste bir yürüyüşle soka- ğın başından geçmişlerdi. Habeşi, bun! lardan birini tanıdı: — Yahya efendi.. — diye söylendi kendi kendine— Bu akşam Derviş pas şaduymış demek.. Acaba paşa kendi. sini niçin istiskal etti? Her halde bundan da bir mana çis| karmıya çalışacaktı. Fakat o anda, Yahya efendinin hayretle bağırdığını işittiz — Ana! Bir ceset var burada. « — Aaaa! Bir ceset daha. —Anaa! A... 2... aa! İli ceset da- ha! Fakat burası bir meydanı harbe dönmüş. . Bu sözler ağayı dehşeti; bir heye- canla sarsmıştı, i Hemen sâiye: — Atla atın birine! — dedi — Ve kendisi de atın birine binerek) homurdandı: — Durma hadi! Gel arkamdan. Yahya efendiyle misafirler, paşa» . nın avdetini beyhude yere beklemiş - ! lerdi, Teraviden sonra saatlerce otut- muaşlardı. Paşayı koyduysan bul.- Nihayet, belki onuncu defa olarak kahve getiren iç oğlanı, paşanm sa- raya gittiğini, belki de bu gece ko- nağa dönmiyeceğin; söylemişti, Bunun üzerine misafirler birbirle» rile vadalaşarak Derviş paşa konağın. dan çıkmışlardı. Yeniçeri zorbaları efendileri evle » rine kadar götürmek istemişlerse de Yahya efendi teşekkür etmiş, buna lü-; zum olmadığını söylemişti. Yalnız Baki efendiyi alıkoymuş: Ressamı : Münit Fehim — Ölü kımıldandı.. Lâkin bu?... - Evet şehzade Mehme: efendimiz! ili — Bü geceyi bendehanede geçirir. siniz. — demişti — Şair teklif; kabul etmiş ve ikisi yan yana, karanlık yollardan aheste ahess te geçerek yokuşun başını kadar gel, mişlerdi. Müftü efedin de, şairde bu geceki hali bir türlü hazmedemi” | yorlardı. Nihayet Baki dayanamamış | sormuştu: — Efendi hazretleri, (paşanın ba geceki haline bir mana verebildiniz mi? İşte habeşinin kulak misafiri oldu- ğu muhavere bu sualle başlamıştı, Tam evin kapısına yaklaştıkları zaman Bakinin ayağı yumuşak bir cis- me çarpmıştı : — Bu ne? Yahya efendi de, hemen o anda: — Tuhaf şey!. Bu da ne? — dedi, Ve eğilmişti. Ayağı ucunda uza nan şeyin bir İnsan cesedi olduğunu görünce tedehhüşle geriledi: — Burası bir harp meydanma dön. müş. Fakat niçin öklürülmüş bu as damlar? Bak Baki efendi. Bakmez! Burada da bir şeyler var... Baki hemen o tarafa seğirtti. Ya. lak dibindeki secetleri görünce: — Ooovvv! — diye haykırdı — fendi hazretleri burada o kıyametten bir nümune var... — Ne diyorsun?!.. — Evet evet... Sekiz on ceset van burada... Yahya efendi derhal kapıya koştu s — Buraya geliniz Baki efendi — dedi — Buraya geliniz. Başıma müs him bir felâket gelmiş olacağımı tah, min ederim... Buraya geliniz... Cebinden kocaman bir anahtar çis karmıştı. Telâşından deliği bir türlü bulamıyordu. Nihayet kapıyı açabil. di, Fakat kapıyı açar açmaz ayağı bir cesete daha çarpmca deli gibi: — Eyvash! — diye bağırdı — Siz durumuz burada... Ve bir çılgm gibi koşarak bahçeyi geçti, binaya daldı. Az sonra Baki onun, kocaman bir fenerle avdet ettiğini gördü... Bir das kika sonra geçen mücadelenin, tüyler ürperten neticesi, bütün kanlılığile gözleri önünde duruyordu. — Rabbim... Bu ne hal? Elinde fener, sokağa çıktı. Ceset leri teker teker yokladı: — Hepsi ölmüşler. Fakat kimmiş bunlar? — Giyinişleri pek pejmürde, — di. ye merildandı Baki— Vakit kaybete meden karakola haber vermeli... — Evet.. Evet. Ama bir kere eri gezmeliyim.. — İçlerinde tanıdığınız kimse yok mu? Yahya efendi, feneri elinde, eğk lip cesetlerin her birin; ayrı ayrı müs ayene etti: — Hayır. Bunlarin hiç birisini tanımıyorum... — Ya içerdekilerin? — Bir bakalım. Kapının eşiğin! geçtikleri o zaman evin üstünde bir baykuş acı acı ötmüşe tü: — Uğursuzluk: Şeamet.. — diye | homurdandı müftü — Ve iç taraftakileri muayeneye baş. Jadı: — Bünu tanımıyorum. Bunu da, Fakat şu meyyiti... Demiye kalmadan meyvitte bir ha» reket oldu... Yahya efendi korkuyla geriledi, — Eşşhedü en Jda.. — Dur efendi... Dur! Korkma bu herif ölü değil.. Baki hemen diz çök» tü, kımıldıyan vücudün kalbini yokla. — Tut şü feneri. Fakat. Bu sima yı tanımak isterim ben... —Aan! Lâkin. Bu. Bu. — Evet Bu... — Şehzade Mehmet efendim. — Öyle Yü (öitmediğ.