| a “iz y is z > “ ” — “ ı* pi g e gö l id Li Acuzenin — Müellifi » Nizamettin Nazif amazan günü oruç Definesi Ressamı : Münif Fehim haliyle bu gürültü çekilir şey miydi ? 49 üni Pastırma ama paşam.. Bi- 1 için bundan iyisi cn sağlı- dır. Düşünün bir kere. Bir faler bir asır sonra lorununuzun to- pu hangi kadınla © evlenecek. inu bile biliyor.. Sonra öyle bir! “be ü yapıyor ki, O faraza dilerse Km bilmem ama, belki de taş m Hele yıldızlara bir bakışı > Ne dedin? | >— Derviş pata (yıldız) lâfını k İşitmez yerinden öyle bir fır- kala kalkmıştı ki, aşenm az değ Se patlıyordu. Üzerine Mu eğilerek: — Ne dedin? — diye tekrarla- — Yıldızlardan anlıyor ha? Agi # bu Âni alâkanın siddetin- ayla 87 anlıyamamıştı. Şağkıni — E.. E.. Evet paşam! — diye keketagi | — Demek ki bir müneccim.. > Tabii paşam... â, 7 Ve bu müneccim, Yedikule- ». Yulunuyor da © senin haberint 4, Püyor...Bu ne lâkaydi? Bu ne ğ Mimemezlk X | u Mimi > — r, ağayı bir kat daha t, Ağa şaşkın şaşkın odada Sa da arkasmdn çıkm ”—— Ya bana, ya emri GU. Belki yatan a8r “endim gelirim.. — de di, 3 adımlarla sofayı n leri çabuk çabuk in tar çıkmaz: ç e Âtım.. Atım nerde? Aten?| > bağırdı — ayy iki. dakika O sönra da| Tevik, rlemiş olmasma rağmen Ür, dini hâlâ muhafaza (eden! Paşa dört mala, Paşa kapr| dan uzaklaşıyordu. | Yeğirda bir iki dakika sonra da) Ying kule ağası, arkasında bizbi-| n Acar iki sipahi olduğu hak) Meallara kıvilerm' çikaytan bir ağı. © yola düzülmüş huluruyor- Maraba Derviş paşadaki bu âni| kai gvülün sebebi neydi? Bu fav. Dglik nedendi? KUZUNCU KISIM R İZDİVAÇ TALEBİ Zi ar paşa hazretleri! Bir mevzua temas elmiye- Mer- Kapı — sik f Resim ve yazıların telif hakkı mahfuzdur | > Zinhaar Paşa Hz. ! Bir dahi bu mevzua temas etmiyelim. ala — Reca ederim paşa. hazretls- ri.» — Terbiye ve nezaketi, . — İstemem. . — Erkekliği.. Cesareti, mertli- ği... - Dinliyemem. . — Siz bilirsniz. . — Ben aslı nesli yetmiş yedi batna kadar sayılabilen bir aile- nin reisiyim. . — Asaletiniz gayri kabili reddü inkârdır şeyhülislim efendi haz- retleri, . — Halbuki o. . Ben bilmiyorum, bizzat sizden menkul ki betmaye- nin biridir. : — Yooo.. Hâsa' — Öğleğic pe? Bir deygirniç. . iğ — İtiraz etmiyorum. . Orası öy- e. . — E mademki böyleydi paşa bazret nasıl oldu da beni ren- cide etmek cihetini iltizam buyur- dunuz. . — Kerem buyurunuz «fendi. miz.. Hiç bir zaman.. — Nasıl hiç bir zaman a paşa. . ıl oldu da düşünmediniz ki tek kızım vardır... ki o-! 3 titrerim, ki onun için ım. . ki onu cok, ama bile- dar çok severi da ben ü ıya inen ye! da, büyük Şeyhülis - Ve, Yahya Efendi hazretleri bu| an i gününün sabah keyfi- âmlık dairelerine geç- erdi ki, kubbe vezirlerinden Murat Paşanın iki uşağıyle bera- şmakta olduğu- Hemen, pencereden neslsmiş- ti; — Hayırdır inşallah paşa baz-| retleri. . Ağzınız hayırla açıldı. Encartı hayırlı olur inşallah müf tü efendi hazretleri!?. . Bu cevabı verdikten zir, güller ve yaseminlerle Havaya ıtırlı bir bahar yayan bahçeden! konağın selâmlık kısmına girmiş- lerdi. Murat Paşa üçüncü Muradın kube vezirleri içinde özü sözü doğ ru mert ve cömert tanınan yegâne sima idi. Şeyhülislâmla arası iyiydi. Yahya Efendi ile karşı kaışıya geçip, teyemmünen bir defa daha musafaha ettikten sonra; — Mevlâna, , —demişti— Vak-) tim müsait olmadığı için uzun gi- sonra ve-| i mediğimi anlıyorum. Prenses Halim | Belçikalı bir zenginle evleniyor! Mısır Kralı birinci Fuadın yeğ- ni prens Abbas Halimin sabık zevcesi prenses Halim yakında Londrada M. (Ravul Dolaval) ile evlenecektir. M. Ravul Belçika- | lıdır. Prenses Halim ise, aslan Ingilizdir. Sabık ismi Mis Morvens Bird idi. Bukız 1924te prens Halimle evlenmiş ve kocasile geçinemediği için bir müddet evvel boşanmış ve Londraya av- det etmişti, İzdivaç yakında tes- it olunacaktır. Prensss Naime Halim mem rizgâhlar yapamıyacağım.. Beni affet! — Demek söyliyeceğiniz bazı| mühim şeyler var.. Bense basit! bir ziyarete bamletmiştim vüru- dunuzü,, Bu takdirde doğ'udan doğruya esasa girmeniz beni mem nun eder. — Teşekkür ederim efendi haz retleri, . Deruhte ettiğim vazifci bayrı, tekabbül etmekle hata eyle- — Hımm.. Ne gibi bir iştir bu ki icrasında mutasavver hayır, mü temadiyen dudaklarınızda teker - rür ediyor? Yahya Efendi, sakallarını hilâl- İıyarak ve gözlerini vezirin göz- bebeklerinde tesbit ederek sormuş tu bu suali, Aldığı cevap $u oldu: — Kerimei iffet vesimeniz Ha- diye Hanımefendinin desti izdi- vaçlarını, Allahü Teâlâ Hazretle- rinin emirleri ve Peygamberi zi- şanın kavlü şeriflerile.. Yahya Efendinin kaşları, paşa- nm ağzından çıkan her kelimede, bir parça daha çatılmak için yeni bir sebep buluyor gibiydi. Murat Paşa bunun farkma varmış ve bir- denbire duraklamıştı. Nasıl durak lamazdı ki, ağzından çıkan keli- meler bir mengenenin dönen bur- gusu gibi, hazretin kaşlarını birbi- rine yaklaştırıyor ve sıkryordu: — Devam etsenize, , Murat Paşaya bu emir, ümit ve- ren bir teşvik gibi gelmişti, . , — Evet efendimiz. . Allahın em ru. — Devam ediniz. . — Ve Peygamberni kavliyle.. — Kime istiyorsunuz. , Misvakla temizlemeğe alışmış dişlerin dizili bulundukları ağız» lardan, kimbilir neden, hiddetli zamanlarda sözler tükürüklere ka- rışarak sıçrarlar? İşte bu defada öyle olmuştu. Hitapla beraber zavallı Murat Paşa, müthiş bir bombardumana| maruz kalmıştı. Sahur artıkları bu tükürüklü softa ağzından, tıpkı, infilâk etmiş bir bombanm mis- ketleri gibi fırlamıştı. Zavallı paşa, yeniyle afsam 44-! di, ve telâşla geriye çekilmişti. / — Söylesenize a canım.. Naim »; zetiniz kim? 1: Mi (Bitmedi) İ İ bik belediye reisi Sezai bey zamanm- 5 — VAKTT 29 Teşrinsani 1931 —— Denizlerden Denizlere Nakıli : Ensari Bülent Cebimden yüz marklık bir banknot çıkardım : — Al! —3 Çorbamı acele acale bitirdim. Fakat karnım o kadar acıkmıştı ki, bir adet lâhna çorbasile mide- min feryadını dindirmek müm - kün olamadı. Çarnaçar (o bir de büftek ısmarladım. Ve büftek pi- şinciye kadar da bos durmamak! istedim; büfenin bulunduğu yere! gittim. Büyücek bir sepet börek! gözüme ilişti. Hemen elimle ya- rısmı kopardım, ısıra ısıra yerime dönerken (Matyas) hâlâ hazırol | vaziyetinde duruyordu. Dikkat et! tim; yüzü kıpkırmızı o kesilmişti. Gözlerinden telâş ve endişe için- de olduğunu, hatta biraz da kork makta bulunduğunu anladım. Zavallı Matyas.. Ciddon müş- kül bir vaziyete girmişti. Sevdi- ği kadınların ve dostlarmın ya- nında rezil, kepaze olduğuna mı! yansın.. Yoksa bir türlü mana ve- remediği benim halime mi? | Sesimi tanımıştı... Bu muhak -| kak. Fakat bir kaç (saat evveli depdebeli merasimle selâmlanani ve pohpohlanan kumandanının ni! çin bu kıyafete girdiğini bir türlü anlamıyordu. Hakkıda vardr... Arasıra beynimin içinde bir şüp - he canlandığmı da © hissediyor- dum. “Acaba hergelenin biri be-| nimle alay mı ediyor?,, diye bir! an gözlerini bana dikiyor, hiddet- li hiddetli bakıyor, sonra bir kaç kere (o yutkunuyor, dudaklarını ısırıyor, fakat istifini hiç bozmu- yordu. Aşçı büfteği önüme sürdüğü zaman ben, böreğin son lokma- sını çiğnemekle meşguldüm. Lok- mayı yutar yutmaz nefes alma - dan ete ( saldırdım. On dakika! sonra tabağı silmiş, süpürmüş- tüm. Kızafa kızârâ yanmış “son bir patetes parçasına bir fiske in- dirdim; fırladı, gitti.. Tana kar - şı tarafta oturan kadınlardan bi- rinin burnuna çarptı. İ Eski bir nişancı olduğumu ge *| ne ispat etmiştim. Kadınm kaş - İzmir şehir ları çatıldı, eldivenli elile burnu nu uğuşturması anlaşılan pek hoş- larına gitmiş olacak ki, etrafta - kil demin bana o güldükleri gibi bu sefer de onun haline gül- düler.. Dahası var. Matyasda güldü. Çavuşum, kendisini tuta - mamış, öyle bir kahkaha savur- muştu ki, ne hazırol vaziyeti kak dr, ne de üslü başı.. Meğer o, ben büfeye gittiğim zaman, fırsattan istifade etmiş, bir kadeh şarap içmişmiş.. Ve ©- nunla kanmamış, bir ikinci kadeh daha yuvarlamak üzere iken ben dönmüşüm... Ne yapsın. hemen kadehi yeninin içine saklayıver « miş. Ben fiskeyi indirirken, o da arkamdan gizli gizli şarabi iç- mekle meşgulmüş; kahkahayı bas sımca ağzındaki şaraplar, olduğu gibi beyaz ve temiz keten elbise» sinin üstüne dökülüvermi; Garsonu çağırdım. Süklüm, püklüm, yaltaklanarak, ikide bir başile selâmlıyarak yanıma gelin« ce sordum: — Borcum ne kadar? — Aman efendim.. Vermese « niz de olur.. — Öyle iş olur mu canım.. Ças buk söyle... Kaç para vereceğim. Herif parmaklarile bir şeylet hesapladı: — Yirmi sekiz mark... Dört fir nik! — dedi.— Oldu olacak bir efendilik yas payım dedim.. Hemen cebimdeğ yüz marklık bir banknot çıkar « dım: —ALN Ve sanki serseri kıyafetinde o lan adamdan değilmişim gibi.â mirane bağırdım: , — Üstü de senin olsun... Sonra (Matyas) ı göğsündeş dürttüm: — Çavuş! Arkamdan gel! (Bitnedi) meclisinde Gene gürültülü münaka- şalar ve İzmir, 27 (Vaket) — Şehir meclisi nin son celsesinde çok mühim bazı me- sail şiddetli münakaşalara sebebiyet vermiştir. Bu münakaşaların en hühimmi sa. da Reşadiyede kırk bin lira gibi mü- him bir paraya inşa ettirilen asri de- niz banyoları olmuştur. Belediyeye! hücum eden azalar bönyolarm sakat tesellüm edildiğini ve krş mevsimi çık- madan banyolarm deniz tarafından sürüklenip götürüleceğini söylemiş -| ler ve hususi mimarlar vasıtasile ban- yoları muayene ettirdikten sonra bu neticeye vardıklarmı bildirmişlerdir. Banyolar hakkında en fazla söz söyliyen meclis birinci rels vekil; dok- tor Ali Agâh bey olmuştur. Ali Agâh bey: * Müflis bir halde bulunan bele- yenin kirk bin lira (o sarfedip asri banyolar yaptırması bir hatadır. Fa- kat yapılan eserin bu kadar çürük ol- ması yalnız hataya hâmlolunamaz!, demiştir. Agâh bey bundan sonra belediye fen heyetine de hücum ederek (50 — 60) mühendis ve mimardan mürekkep bir fen heyetinin bu kadar sakat bir işi kabul etmelerini çok garip) bul - müş ve belediye reisini izahat vermiye! davet etmiştir. Belediye reisi kürsüye gelerek & şağıdaki izahatı vermiştir: “ Birmyeler satik sela Deyin zp- amumda inşa ve teseliim edilmiştir. Banyoları İnşa eden mimar Mazlüm beydir. Bu meoeelezi bill zEİe in istifalar ! zarı dikkate almış ve mimardan valğ sakatlığın tamirini istemiş ve mimaf Mazlüm bey de banyolarm — etrafına kazıklar çaktırarak vaziyeti kurtaran cağmı söylemiştir, Bu husustaki f» aliyete yakında başlanacaktır. “ Belediye reisinin verdiği bu izahağ aza beyleri tatmin etmemiş ve Ali Ax gâh bey tekrar (osöz alarak şunlaç söylemiştir: “. Bizim, mimarlar vasıtasile öğ. rendiğimiz o sakatlık, Mazlüm beyig£ çaktı kazıklarla kurtarilamaz Bu iş için ciddi tedbirler ittihazı li zımdır. Yoksa belediyenin 40 bin Ik rası denize hediye edilecektir. Bu iğ ancak sarfedilen 40 bin liraya dahsı dört beş bin lira ilâvesile olabilir... İstifalar devam ediyor! Şehir meclisinin bu seneki içtima Jarmda bir haylı istifalar kaydedii- miştir. Şimdiye kadar istifa eden 2- zalar 20 ye baliğ olmuştur. İstifals. ra sebep olarak belediyenin mukad - dema yapmış olduğu volsuz işler rös terilmektedir. Son içtimada genr ii azanm istifaları kabul edilmis ve * lerine mükemmil azadan iki kiş çilmiştir. BULGAR OPERET HEYETİ Fransız Tiyatrosunda Bugün matine sant 16 da HAREM ESRARI Müzik : Valemtizoli - Pina Donna Mini Bikanska, Akşan sa Gi de KONTES MARİÇA Prima Donna: Mimi Balkanska. -Tenor Yvan Çaçel, Orkestrası: â1 kişi " > 4