.— 6 — VAKTT 19 Teşrinsani 1931 #B, Hicaz'da öldürülen ll müftü. Gk Surye'yi, Trabluz, Irak ve Hica- zı ayaklandırmak istiyen adam Onu ben bir gece, Hafız Ali Ahmet Ef. namıdiğer Knud Holomboe i Hafız Knud Holmboe! Evet, yanlış okumadınız, ENUD HOLMBOF,, , bu| Adam Danimarkalı dir muharrir ve ga zetecidir. Bu muharrir, İslâm dinine fevkalâ| de merak ederek Arab istan, M S riye, Trablus ve © memleketlerin! gezmiş, İstanbula da, bundan iki sene evvel gelmişti. Hattâ, © zaman kendisile Beyoğlunda tanı- gan muharrilerimizden birisine İslim olduğunu ve kendisine Ali Ahmet is- mini koyduğunu söylemiş, Kurandan bazı parçalar «An okumuşsa da, muhar ririmiz, sabaha karşı Gardenharda t4 nıştığı bu Danimarkalı meslektaşın lâtife ettiğine hükmederek meseleyi ciddiyetle telâkki etmemişti. Halbuki Kowd Holmbos hiç te Yatı fe etmiyor ve buradan Kâbeyi ziyare- te gidiyordu. Kâbeyi ziyaretten sonra Holmboe Araplar gibi sakal da koyu- vermişti. Yalnız kendisi mavi gözlü ve sarı saçir olduğu için sakalını siyaha be- yuyordu. Hafız Ali Ahmet, memleketine git- tiği zamanlar Araplar gibi giyinirdi ve evini tamamen şark usulü döşemiş- ti. Arkadaşları onun bu hareketini zÜppelik telâkhi etmelerine bunu, tamamile inanmış bir Müslü- man ibi yapardı. Knud Holmboe, si- yasi makaleler yazar ve çok mühim bir mevkii olduğu için bütün gazeteler onu paylaşamazlarâr. Bunun için bun dan bir hafta eyvel, bir ajans, Hafız Koud Holmbos'nin Hicazda İbnissuü- dun adamları tarafından katledildiği ni haber verince, bütün Danimarka 2- yaklandı. Gazeteler, onun ölümü hak- kında malümat almak ve tahkikat ya” pılması için Hariciye Nezaretine mü- racaat ettiler. Danimarka Hariciye Nazırı da, İngiltere ve Fransa Hari ciye Nezaretlerins mürâcaat ederek tahkikat yapılmasını iltimas ettiler. Fakat tahliikat bir netice vermedi w Holmhoe'nin ölümü esrerlı hir muam- ma halinde kaldı. Holmboe Müslüman Aleminde bü yük bir rol oynamak, tam müânasile bir Kavrens olmak istiyordu. Hattâ, son günlerdek; faaliyeti, birer müs temleke halinde bulunan Suriye, Trab Tus, Hicaz ve diğer Müslüman memle- ketlerini cihadı mukaddes ilân etinek suretile kıyama sevkelmiye matufiu. Bu sebepten onun ölümünü bazıları Mussolininin adamlarma, bazıları! Fransızlara, bir kısmı da İngilizlere atfediyorlar. Filhakika, Holmboe Tra blus, Suriye ve Hicazın, İtalya, Fransa ve İngilterenin esareti altında inlediğine, bu memleketlerin istismar cüiklerine zir makaleler neşret- bu ihtiranllerle beraber Hol. mboenin Vetui bedeviler taragından katledilmiş olmak ihtimali de vardır. i şeyden, hatlâ ölümden bile sabaha karşı Gardenbar'da görmüştüm ve gülmüştüm... Söylediği sözler.. Müslümanların kâbesinde Acaba katil kim? ingilizlerden de, Fransızlardan da, Danimarka ve Jtalyanlardan da şüpheleniyorlar.. Zira, dahili mücadelelerle ve kabile hrrslarile daimi harp halinde bulunan bedevilerin, hu mavj gözlü yabaneryı bir casus olarak telâkki etmiğ olmala» rı tabiidir. Esasen bu sonuncu ihtimal, bizzat Holmboe'nin babasına yazdığı bir mektupla da kuvvet bulmaktadır. Bu mektubunda Homboe babasma, Hi cazda, oldukçu tehlikeli bir seyahate çıkacağını bildiriyor, ve diyordu ki: — Silâhşz olarak kabilelerin arasi- no seyahatim hisuii niyet sahibi ol. duğuma dair bir delil olahilir. Maamafi, Molmbos uğrıyacağı ak beti de hissetrii; olacak ki, bütün eser lerini, seyahat notlarımı ve yazılarını »Germiş, mektubunu da tirmiştiz rı slatile şü satırlar — Bir | hie bir korkma. maklığım lâzı, fakat ne yapayını ki bazı yerleri Avrupalı kalmıs olan vu- humda bu endise rar. ... | Knud Holrbos'nin ölümünden iki| gün evvel “Micuve Rotterdaisehe| Courant,, is da şu maka!” “Cihadı m ni için bapslar| #rogananda!n* pahalıya ma? al maktadır. K'ojğrmiza gelen hebvlere göre bu propdganda teşkilâtıni ida. re eden Danimarkalı bir gözeteci | yaa islâm dinini kabul etmiş “olen Fnud Holni'nre'ler. Bu gazeteci, * enzete, onun hakkın» Arabistanda korusu | lan bütün lehçeleri öğrenmiştir. Fran sızlar kendisini tehlikeli bir adam cla rak telâki ettikleri için Suriye hudul- larından dışarı çıkarmışlardır. une mukabil İngilizler, önun harekâlin teshil eder gibi görünmektedirler. Bu adamın nasıl yaşadığın öğrenmek hayli meraklı bir şeydir. Parayı ner- den buluyor ve kimin hesabına çalışı» yor? Bir çok kimselere nazarar, Holm- Akdeniz filoları da İngiliz amirallı- i kü, Knud Holmi esrarengiz bir cinayet.. Ben kendisini Gardenbar- da gördüm bve, meşhur Latrena'in adamıdır. Maj lüm olduğu üzere Lavrens rahat çalı.| gabilmek için ara sıra kendisinin öl düğüne dair şayialar çıkaran bir a: damdır.... Sakın bizim Hafız Ali Ahmet te ws- İ heli işlere girişmiş bir maceraperest. tastnın hareketine teyfikan öllin ha- berini mahsma çıkçırımı ! ire dair henüz resmi bir haber yoktur. Bu se- bepten bir çok kimseler tereddüt işin.) dedirler. Bazıları da, Holmboe'nin, bu) haberi, bir müddet sonra çikaracağı romanı için orijinal bir reklâm olarak telâkki etmektedirler. Her ne olursa olsun, buğün, İlolm- boe'nin ölüm haberi, dünya matbuatı- nı şiddetle alâkadar eden bir esrar halinde bulunmaktadır, ve iki Müslü- mun memleketinin birleştirilmek iste- nildiği bir sirada şayanı dikkattir, ğını uğraştırmıya başladı! Akdenizdeki Ingiliz diretnotlarından bazıları Maltadaki İngiliz üssübalıri - sinde, Akdeniz filoları mürette- batı arasında büyük bir nemnuni- yetsizlik hüküm sürüyor. Hatta, i Atina gazetelerinin verdikleri ha-| berlere bakılırsa, “malüm olmı ». yan veya esbabı henüz taayyün! etmemiş bulunan bir lüzum hid rine, tirmiştir. Atlantik filolarmda bir buçuk ay evvel cereyan eden is- yankâr hadiselerle bu tevkifat a- rasında bazı münasebetler aramak ve bulmak ne imkânsızdır, ne de yanlış.. Acaba bu mevzit geçimsiz likler, İngiliz donanmasındaki as- keri disiplinin, gün geçtikçe bir! i bei rn parça daha azaldığını ispat etmi- siğeliğm : e yor mu? | Moris Löblan dan: H Kontes Metanetini toplamak isti yordu, gözlerini silerek doğruldu” Artık susmuşlardı, Birbirlerinden Şüpheleniyorlardı. Ayrı ayrı tabiatlar da bulundukları için biribirlerinden nefret bile ediyorlardı. Birisi sadece keyfini yapmak için tehlikeli işlere gi- rişiyor, öteki ise aynı tehlikeli işleri menfaati için yapıyordu. Jerarla Baratof arasmdaki bu or- taktık, harpte başlamıştı. Menfaat me selelerinde hiç'bir şeyden kacınmıyan! banzer İvan Baratof, Rus ihtilâli w- Tunca kaçmıya mecbur olmuş, Kara- deniz sahillerine inerek bir takım şüp! ti. Gönüllü bir Fransız askeri olan Jel rarla orada tanışmışlardı. İnsanla - rı pek iyi tanıyan Baratef, Jerarın pek nadir bulunur meziyetlere sahip olduğunu görmüş, onu kendisine baj- lamasını da bilmişti. Jerar, tesur ve öyni zamandu tedbirli bir gençti, Mütareke olup ta terhis edilince, Je rar gelip Baratof'u Polonyada bul muştu. Baratof onu evelâ bir sürü ka- çakçılık işlerinde kullanmıştı. Jerar, Bolşevik askerleri ve polisleri ile mü- nasebatta bulunduğu için bu işleri ko layea beceriyordu. Bundan sonra, Je rar, hususi şahısların işlerini de hal. letmişti. Baratof ona, bir çok adam-| ları vasıtasile, sahte pasaportlar te-| min ediyordu. Müşterileri de o bulu-! yordu. Bir kelime ile Baratof işin 2- centeliğini yapıyordu. Jerar dn hudut haricine kaçmak istiyenleri kaçırıyı servetleri Bolşevik hudutları dah de kalmış olanların servetlerin! bulup getiriyordu. Baratof ta, bu serveti, büyük bir kısmmı komisyon diye al. mak şartile sahiplerine götürüp tes lim ediyordu. Netekim bu sonuncu Prenses Valin işi de böyleydi Bu ortaklaşı İste bazan, birbirleri. le uzlaşamadıkları dasoluyordu.! Je- rar, sert kalpli Rusun plânlarını bo- zacak hareketlerde bulunuyor. yahut) hoşüna gitmiyen işleri yapnıyordu. Yakat Baratof'un Jerar'a ihtiyacı var- dı. Avrupanm büyük şehirlerinde 5 tenteleri olan Raratof birçok şüphe! işler yaptığından polisin nezareti — tındaydı. Buna rağmen, mühim bir kısmını Jerar'in cesâretine borçlu ol- duğu büyük bir servete sahipti Bu servet milyonları çoktan aşmıştı, Jerar, Raratof'un işlerine karışmı- yordu. Belki onun bu uygunsuz hak lerini biliyordu, fakat meseleyi tamik etmek istemiyordu. Jerar namuslu ve) mert bir çocuktu. Para meselelerinde pek Jâkayt olduğu için Baratofun o- nâ hisse olarak verdiği a7 miktara s€- sinj çıkarmıyordu. Alelüde, sade bir hayat sürmek onun için bir azap ol duğundan bu maceralı serseriliği sevi- yordu. Jerar, tehlikeyi seviyordu, Mu vaffak olmayı, gayrı mümkün, müm- kün kılmayı seviyordu. Canlarını ve- ya hayatlarını kurtardiği Kimselerin minnettarlığını da seviyordu. Fakat her şeyden evvel kadınları seviyordu. Doğuşunda muvaffak olmak hassası olan bu delikanlıya, hiç bir kadın mu kavemet edememişti. Onun bakışları altında yumuşamıyan kadın yoktu, O, bunu biliyor ve sevmeden, kendini sevdirmek hoşuna gidiyordu. İ Baratof'un oturduğu şehir, Polonya hududundan yirmi kilometre kadar bir mesafedeydi. Kızak bu mesafeyi çabucak almış ve bir bahçe içinde im- lunan, büyükçe bir evin önünde dur. muştu, Bir ihtiyür uşak gelip kızağı cekti. Baratof heybeleri, Jerar da iinde ço- cuğun bulunduğu torbayı alarak içe- ri girdiler. Kapmm eşiğinde genç bir kadın bek! liyordu. Onları görünce atıldı: — Kızım, dedi, Stacia nerde? Baratof: — Madam, şimdi.. Biraz sabırlı © Tunuz.. Önce arkadaşım Jerür'ı tak- dim edeyim, size bahsetmiştim. — Rica ederim, kizim nerde. ederim söyleyiniz! Baratof devam ediyordu. — Jerar gerdanlığınızı bulmuş. — Ya kızı mı? Kızım? Rica Kadıncağız salona girdi; bir ei Za yığıldı, başını ellerine ald damın sükütu, onun için menfi Dİ vap olarak görünüyordu. Kızı We mustu. Jerar, kollarında, söylemeden kadını salonda i. Baratof heybelerle yandaki odaya geçmiş, orada rı yanaklarından sarkan, çenesi ruş bir ihtiyarlu münakaşaya mışlardı. ... Kontes Valin gözyaşlarını ve doğruldu. Metanetini iktisap © istediği belliydi. Nihayet Jerar'# Zuk bir sesle sordu: “ — Demek, kızım kayboldu? Ony lamadınız mı, Mösyö, rica ederim leyiniz. Jerar genç kadına bakıyordu. “e şın, ince, narin bir kadındı. kat kibar siyah bir manto & Gözlerinden akan yaşlarla bir kat ha güzelleşiyordu. Jerar, bu kadına bakıyor, onun ze hali, kalhinde büyük bir ei hissi uyandırıyordu. Ayni zamaf her güzel kadının karşımda Ti ğu garip ve iç gıcıklıyan bir his Jerar, kendini © kadar haf di o kadar mes'ut buldu ki, ebesi e ti. Bu tebessüm de saffet, şefkat dı. Kontes Valin, Jerar'm tabessün ri tiğini görünce titredi, Bu adam f keti karşısında nasil gülebilirdi? Jerar bir kelime bile söylemedi torbayı açtı, çocuğu gösterdi. F tes: — Yarabbim, dedi, kızım ölmüş” Jerar gülüyordu: —Hayır, dedi, uyuyor. Filhakika çocuk uyuyordu. mi rul tu, ve k gibi kendin yorulmuş! beşik gil i es # İ kıyan kızağın içinde uyuya ka Kontes, deli gibi bir sevine!>— Zunün önünde, dire“ onu Ül ip? ye uyandırdı: — Stacia, yavrum, yavrum. . Diyor ve onu göğsüne bastırıy0” Sonra Jerar'a döndü, ellerini *© öptü. Jerar: — Oh, dedi, muvaffak yuku kadar memnunum ki,.. Hem, v kadar cesur ve © küdar uslu kir — Eyet.. Evet. Fakat onu siz vE tardmız... Siz olmasaydınız meri, muştu. Size nasl teşekkür edeli Hayatınızı öyle büyük bir tehli koydunuz ki... Jerar tekrar tebessüm ederek F y tese yaklaştı. Durdu. Bitişik od#' sesler gittikçe vükseliyordü. met, — Bu üdeta soygunenluk, diya, mücevheratımın yarısından fazlı istiyorsun. Zaten sizin ve arkada rınızın hepsi soyguncu. * Kapı açıldı ve Baratof ihtiyar! pı dışarı etti, Kontes rengi bembeyaz, dinli?” du. O da Baratofun ağır şeraitini ye bule mecbur olmuştu. Jerar nefret # — Bu Baratof ne kaba ve * w dam, dedi, rica ederim madam da bir dakika daha kalmayın rası size lâyık bir yer değil. al Jerar kontesi götürmeye h& nırken Baratof geldi: — Ey Jerâr, dedi, gerdanlık ge? de, heybede demiştin, bulamadım” Jerar ihmalkâr bir hareketle — Ha, dedi, cebimde, Daha emi ye oraya koymuştum. — Ver bakalım! — Nasıl ver bakalım? Bunla” nin değil ya. içi # — Kısmen benim, beş diziden sy çi . # : zisi kontesin, iki dizisi bizim. * bu hususta kontesle anlaştığını” lemiştim. i Jerar ciddi bir tavırla: g — Bu anlaşmada benim Giri ği dınız mr, dedi, almadınız. Onur beri de fikrimi değiştirdim. Kendi. e sabıma hiçbir şey istemiyorum. danlık da kontese aittir. Baratef omuzlarını silkti: (Bitmedi)