—l0 — VAKIT 19 Teşrinsani 1931 - a a Gizli kuvvetler Ayy yy içinde .. Mütercimi: DoğanYıldız yapinyyşiruysniinss “Mys Hapisaneden çıkınca tedbirli hare- ket ettim.. Kaçmadım .. ORMAN İÇİNDE FİRAR Troyskosâvsk üsera kararçâhımda yegâne âmir, bir kazaktı. Beni derhal içefi tıktırdı. Hapis odasmın dıvarları| zemini kocaman dört köşeli taşlarla örülmüştü. Burada da ekmekle sudan başka yiyecek vermiyorlardı. Bir kaç gün sonra arasıra çorba vermiye baş- Iadılar. Erzakımı getiren bir şahıs he. imle Almanca konuşmıya başladı. Bu bir Alman asker esiriy evin. cimden çıldıracaktım. Kendisini tak. dim etti. İsmi Becker'di. Anlattığına göre yirmi Alman asker; ve 1600 A. vusturyalı esirj ile birlikte ayni üsera gamizonunda bulunuyormuş, Bunla. Tı, benim gibi sıkı nezaret altında bu. Yundürmadıkları için, Becker hergün bir kaç saat benim yanımda vakit ge- giriyordu. Bununla mübahase esnasmda, firar emaye kendisine anlattım. Plâ- nıma göre Rusyayı baştan geç “mek icap ediyordu. sie O, bu fikrimi mümkün görmiyordu. Onun fikrine göre, Mongolistan üze. rinden, Çine iltica etmek Jâzımdı. Ya- kalandığım takdirde mahvolduğum gündü, Nitekim şimdiye kadar yaka-| Jadekları firarileri oldukları yerde öl! dürmüşlerdi. Firarda muvaffak “el İstın miktarı ikiyi üçü geçmiyormuş. | Tasavvurum kat'i olduğu için bu gi-! bi tehlikeler gözümü korkutmuyordu. Ben firar için hazırlığa başladım. Fecker kazma gibi bir demir tedarik etmişti. Bu demir vasıtasile hücrenin taklarından birisini yerinden oynat- mıya muvaffak olabildik. Hatti Bec- ker bahce tarafından da yo'ün açıl! Masına çalışıyordu. Sekizinci gün ta- Şt yerinden çıkardık, Becker büna İçe- Tisi peksimetle dolu bir arka çantası bir de matra tedarik etmişti. İlk he- delim, Baykal gölü civarındaki U. dinsk şehriydi. Fakat oraya kadar ş0- mw mevcut değildi. Yalnız kervan yo lu basit bir tarzda kırlardan bayır. Yardan geçerek ilerliyordu. İstikame- ti kaybetmemek için telgraf direkleri- ni takip edecektim. İcap eden erzak ve sâirenin teminini de şu suretle hal- Jetmiştim. Tâbir doğruysa: “Aşir mak. .. demek lâzım. Çünkü cebimde metelik yoktu. Tedbire riayet için hapishaneden çıktıktan sonra firara koyulmadım. Hücremin boş olduğunun farkına var dıkları zamân tabii her #arafa süva- riler gönderip beni ayni günde takip ettirecektiler. Bunu bildiğim için ei yardaki sk ve yüksek ağaçlardan bi- risinin dalları arasına saklandım. Be- ni burada görmelerinin imkân! yok- tu. Fakat ben buradan etrafı tarassut #debiliyordum. Hapishaneyi terketti. ğimin ikinci saatinde süvariler köpek.| Jerile beraber beni aramıya likte) Jar. Muhtelif semtlere hareket eden takip grupları iki gün sonra avdet et. #ler. Ben de üçüncü gün ağacı terke. derek gecenin karanlığiyle beraber yola çıktım. Takip olunmak tehlikesi) kalmamıştı. Çizmelerimi hapishanede elimden aldıkları için ayağımda yalnız çorap-! Tar vardı. Tabii çoraplar da delik de. gikti Lâkin ben yürümiye mecburdum. Güneş doğarken biraz istirahat için oturdum, Müthiş yorulmuştum. Ta ak şamdanberi yürüyordum. Hattâ bazı defalar koşmuştum. Uzun bir mesafe! katettiğimi kuvvetle tahmin ediyor; dum. Lâkin ayaklarım çok perişan bir haldeydi. Ayaklarımın derisi soyulmıt-. ya başlamıştı. Bununla beraber daha 300 kilo metrelik yolum vardı. Yolcu- luğu gece münasip gördüğüm için gündüzleri ağaçlara tırmanırak dal. lar araşında uyuyordum. Düşmemek için de arka çantasının bağlarıyle kendimi ağaca bağlamak lâzım geli. yordu. Ekseri yerlerde geniş lâkin derin ol mıyan nehirlerden geçmek icap edi. yordu. Islak çamur ve topraklar par. maklarımın arasında sertleşmiz aya. İ yolculuğa devam lâzım, Üçüncü zün tekrar bir nehirden geçerken ayak- larımı yıkadım. Yaraları tedavi kahi- Tinden gömleğimi yırtarak ayakları- ma sardım. Feda ettiğim gömleğin faydası ilk defa görülmüştü. Lâkin ça murlar içinden geçtikten sonra bu İp- tidai ayakkaplar da ıslanmış ve bilâ- hare sertleşmişti. Evvelâ tahanlârım yartImış, kan aktyordış Rilâhare de ayak parmaklarımın Kizil etleri mey-i dana çıkmıştı. Bir müddet sonra yü- rilyeinez hir haldeydim. Fakat içimde müthiş bir korku vardı, Gece yolculuk ettiğim için kurtların hücumuna ma- ruz kalmak da vavidi hatırdı. Velhasıl tarif olunmaz acılar, sızılarla yola devam ediyordum. Arkamdak; çanta beni soğuğa karşı muhafaza etmekle beraber uyku 7a- manlarımda da yastık vazifesi görü- yordu. Hamdolsun ki. bugünler. zar- fında yağmur yağmamıştı. Buna mu- kabil ekmeğim kalmamıştı. Açlık müt hiş surette tesirini göstermiye başla- mıştı. Herşeyden evvel ekmek tedarik etmek lâzımdı. Tabii köylülere yak- laşarak ekmek istiygmezdim. İtibar et meleri muhtemeldi. Şu halde çalmak tan başka çare yoktu. Küçük bir köy civarında İken ay bulutların ârasına girmişti. Fırın bacalarından txze ek- mek kokusu yükseliyordu. Bu koku beni daha ziyade çalmıya teşvik edi- yordu, Kararımı verdim; ekmek çala- cağım. Zannederim ki harp ka ı.ıman Tarı bile bu derece kalp çarpıntıs: duymazlar. Çalmak, bü, mutat harici! meslek, insanı ne müthiş heyecana dü:| şürüyor. Lâkin çalmak zaruri! Yaklaşliğim bir evin kapısı. gürül tüsüzde acıldı. İçerden kuvvetli hir tas ye ekmek kokusu geliyor;ilefleğdim, sı cak ökmek örtüsünü açtim. Ceketimin altına yerlestirdiğim ekmeklerle uzak laştım. Köpeklerin gürültüsü beni â- deta deli edecek gibiydi. Uzaklaştıkça sesler kayboldu. Sabaha karsı bir & ağacın dallari arasında yerleştim. An cak şimdi ekmeklerden yemeye baş İadım. OÇiğnemek Uzun sürüyor en iyisi ekmekleri bir anda yutmak istiyorum. Fakat ertesi günü düşün- mek lâzım. Ertesi gün için de bir miktar sakladım, Karnım doymuştu.| Bu neşe ile bir iki saat daha yürü- düm. Öğle üzeri tekrar uyandığım “za: man ekmeği yemek istedim. Ekmek- ten eser yok. Kaybolmuş. Tuhaf şey acaba yolda mı dilşürdüm. İki saatlik yolu tekrar gerisin geri gitmek Ti- zım. Fakat her-taraf ışık geri gitme- nin imkânı yok. Açlıktan ölecek deği» İim ya. Ekmeği aramak lâzım. Hakh) katen ekmeği yolda düşürmüştüm. Tekrar buldum ama buna mukabil de matranın suyunu bitirmiştim. Kur muş ekmeği çiğnemenin imkânı yok. Bir kere de Afrikada ayni suretle su- süz kâlmiştım. Orada yaptığım gibi! burada da buğday saklarını ekmekle çiğnemeye başladım. Saklardan ©) kan ussare İle ağırmın kuruluğunu gidermiştim. Bu, yolculuk esnasında sant, kilo metre tahmin edemez olmuştum. Bir nehre yaklaştığım zaman Jetiğim sik yu belki bir beygir içmez. Sonra da ayaklarımı #uya soktum. İtina ile te mizlediğim yaraları sarmak için üze rimdeki askeri ceketin kol astarlarını söktüm. Ayaklarımı sardığım zaman bir ferahlık hissetmiştim. Beş dakika: lık yolculuktan sonra hunun da © hemmiyeti kalmamıştı. Yeni ayakka- bilar yaralara yapışmıştı. Hatta hir müddet sonra ayaklarımın yanlarına basarak yürüyordum. Hatta bir evden ekmek çalarken dört tane de yumür. ta elime geçmişti, Yumurtaları erza-; kı nadiredeti addettiğim için yememiş! saklamıştım. Simdi yumurtaların sa- rsı İle ayağımın yâtâlarmı tedaviye çalışıyordum. Elimdeki değnek üze rinde on dördüncü çizgi cizilmişti. ğemm yaralarını vuruyordu. Çaresiz) Şi hâlde on dört gündenberi yolday: 45 fe EE N LİR e Ac aki A i Rİ Mübeccel hanım Irak- lı ile evlenmiyor 930 kraliçesi - Mübeccel Na- mık hanımın sabık Irak meb'us- larından Süleymaniye kaymaka- mı Süleyman bey isminde biri” sile evleneceği yazılmıştı. Süley» man beyin Damat Ferit kabi- nesinde dabiliye nazırı olan, iz- mirin işgalinde izmir valisi bu- lunan kanbur izzetin oğlu oldu- ğu ve Mübeccel hanımı ortak üstüne almak istediği anlaşıl- mıştır, bu izdivaçtan vazgeçil- miştir. dım. Selenga nehri sahillerine vâsıl ol-| muştum. Bir vapurun düdüğü işitili- İ yordu. Bir müddet düşündüm. Bu ha le tahammül edemediğim için teslim olmak istiyordum. Yaklaşın vapurun | güvertesindeki kazaklar © farkolunu- yordu. Tekrar vazgeçtim. Bu hayvan sürüsünün eline düşmektense kırlar. da ölmek daha evlâ idi. Telgraf direklerini takip etmiyor. dum. Nehrin sahili daha münasip (- di. Sahili kaplıyan sazlıklar arasında saklanmak her geye müreccahtı. Bun- dan maada su müşkülâtr da bertaraf edilmiş olacaktı, Elimde daha yarim! ekmeğim vardı. İcap ettiği takdirde! bu ekmekle daha üç gün yaşamak mümkündü. Hesabıma göre üç gün sonra ben de Udin«k şehrine yetişmiş olacaktım. Fakat orada ne yapacak. tam? Bunu ben de bilmiyordum. Bir müddet sonra lokomotif düdüğü işit- miye başladım. İçimde yeniden ümit. ler baş gösterdi, Tedrici surette zi- yalar çoğalıyordu. Galiba istasyona yaklaşmıştım. Saklandığım odun yı. g£ınları arasından istasyondaki hare. İ ketleri gözetlemek mümkündü. Bir sürü halk, hareket etmek üzere olan| trene yaklaşıyordu. Gizliden gizliye | daha yakına sokuldum. Konuşulan sesleri işitebiliyordum. Fakat rusca konuşmuyorlar. Yahudice konuşan birkaç kişi benim bulunduğum , isti kamete doğru geliyordu. Çok yak - Taşmıştılar. Bağırdım: — Bir Almana yardım etmek ister misiniz? Hiribirlerile bir müddet konuştu. lar. Müteakiben birisi bana yaklaştı. Yahudice konuşan birisi, #zerimde ü- niforma olduğuna göre civardaki üse ra karargâhlarından bivisine teslim olmamı tavsiye ediyordu. En yakın karargâh ik; saatten farla bir mesa- fede olduğuna göre yürüyemiyece- gimi anlattım. Gösterdikleri mahalde i akşamm karanlığına kadar saklan » / mak lâzım geldiğini bildirdiler. Ak- şam karanlığında beni karargâha yö- türeceklerini vadedip gittiler, Ben ©- rada karanlığa kadar bekledim. Ya- dinde sebat eden bu adamlar bana yi. yecek getirmişlerdi ve beni karatgâ: ha naklettiler, Karargâhın etrafını çeviren par- maklıklardan içeri girdim. Karanlık bahçe içinden gecerek bir harakaya yanaştım. İçerden sesler geliyordu. | Kapıyı çaldım, Derhal açtılar. Kapı yı. açan Ayusturyalı bir oesirdi. “Burada bekle hizim cavuşa malümat! vereyim,, dedi. Yakiışan çavuş: — Lütfen içeriye giriniz. Fakat bu-| rada kalmanız doğru (değildir. Sizi saklıyacak yerimiz var, dedi. Avüsturyal; çavuşu takiben içeri girdim. Koğuşun döşemelerinden bir ikisini kaldırdılar. Bir (o merdivenle mahzene İnmek lizımdı. Tümba ile tenvir olunan mahzene inerken ayak- larım merdivenin ince basamakları zerinde müthis acıyordu. Bu yoleu- luğun yalnız en fena dakikaları bu merdiveni inerken hissettim. Yerlere serilen otlar üzerinde w- zanırken baygınlık geçirmiştim. Ça- vuş bu sırada doktoru getirmişti. Ayaklarımı gören dektor iaaçcüp e- diyordu. Yaraların ancak üç ayda iyi. leşeceğini söyliyen doktora üç gün sonra tekrar yola çıkmak istediğimi söylediğim zaman doktor güldü ya- ralarımı sardıktan sonra gitti. Çavuş bana yemek getirdi. ! (Bümedi) 7 a ke Garip ve şaşırtıcı hav8" Galatasaray da yarınki maçın tehirini istemiş... Mıntakanın stadyum için seçtiği ye" neresidir ? Dünkü sayımızda yarın için lik maçlarının en mübimminin yapılacağını ve Galatasarayla Beşiktaş takımlarının karşılaşa- caklarını haber vermiştik. Ortada iki tekimin maç yapmaması için görünür bir sebep olmadığından artık lik maçlarının tabii seyrini takip edeceğinden şüphe etme- miştik. Halbuki zannediyoruz ki bunda yanılmışız. Zannediyoruz ki, diyoruz, çünkü spor âleminde bu sene içinde öyle garip ve şaşırlıcı bir hava esiyor ki hiç bir şey hakkında kat'i bir hüküm vermiye imkân yoktur. Eüyük kulüpler ne yapmak istiyorlar? Mıntaka ile devam eden ibtilâfların sebebi nedir? Bunu sarahaten anlamıya ve göstermiye imkân yok gibidir. Ortaya evvelâ bir « Hasılâtın taksimi» meselesi çıkmış, baylı münakaşalar yapılmış fakat ni- hayet mesele halledilmişti. Bun- dan sonra vaziyet gene düzel medi. Beşiktaşla karşılaşmasının tehirini istiyen Fenerbahçe, tale- lebinin kabul edilmemesi üzerine lik maçlarından çekiliverdi. Fe- merbahçenin gösterdiği mazeret maçın mutlaka tehirini icap et- tirecek kadar kuvvetli değildi.. « Bundan sonra ortaya yeniden bir takım rivayetler çıktı, Fener- bahçenin lJikten çekilmesi Üze- rine maçların basılat noktasından çok kaybedeceği söylendi. Bu sözlerle hasılatın taksimi bahsine tekrar dönülmüş olu- yordu. Fakat lik (o maçlarınının yapılamaması için bu meselenin de kâfi bir sebep teşkil etmesi makul değildi. Lik maçları Fe- nerbahçesizde devam edebilirdi. Fakat dün öğrendik ki Galata- saray kulübü de yarın Beşiktaşla yapacağı maçın tehir o edilmesi için mntakaya müracaat etmiş- tir, yahut etmek istemekted Sebebi ne? Bunu dün kimsenin bildiği yoktu. Kimisi Galatasa- ray takımınında Fenerbahçe gi- bi bu sene zayıf bulunmasının bu işte amil olduğunu, kimisi- Fenerbahçenin çekilmesi yüzün- den elde edilecek (o hasılatın cazibesini kaybetmesiai ileriye sörüyordu. o Mıntaka reisi Or- i ban Beyle konuştuk. o Mıntıka- ya bir mürrcaat yapılmadığını şöyledi. Müracaat yapılırsa mm- taka ne karar verirdiye sorduk, müracaatın şeklini ve gösterile- cek mazereti bilmiyoruz, arka- daşlar okurlar ve karar verirler, dedi. Bittabi çok haklıydı. Ga- Jatasaraylılardan o bazılarıla da konuştuk vaziyeti sarahaten ifa- de edecek bir cevap alamadık, birisi dedi ki; — Cuma günü oynamamak ihtimali çoktur. Belki de ikinci takımımızı çıkaracağız. Niçin, neden? bu süalinde cevabı yoktu. Bu arada Galatasarayın maçın tehiri için değil lik maçlarından büsbütün çekileceğini bildiren bır beyanname hazırladığıde rivayet ediliyordu. Elhasıl dünkü vazivet Shi per zeki bundan ibaretti, Bu işin bu kat'i bir cephe alması meldir. | Pazar liki yahut olımpiyet. ç Ortada tebarüz eden vi bir nokta daha vardır. Bai, yet düne kadar “ vel olarak işaret ediliy: haber aldık ki bu likin teesi âmil olan “ Olimpiyat ,, met” asıdır. Bu mecmua dün manti ya müracaat etmiş ve likine Fenerbahçe, Gala! | Pera ve Kurtuluş 0 el girceğini bildirerek müsasdf 4 — j poreuluk noktasından P*” | nacak hal.. Mıntaka bu husustada ”” | karar vermiş değildir... Lik maçlarına halel ge” mesi şartile olimpiyat a | asının bu teşebbüsü rakkisi için - ciddi ve er reket edilirse çok müfit s ler verebilir. A m meselesi | | Stadyu Stadyumun Yenibahçed€ pılması için istanbul mite nın karar verdiği yazılmış” ef refikimiz bu ki itiraz ken mıntaka reisi Orhan | belediye memurlarından dolayısile bu kararda b nin lehine hareket etti: ediyordu. Dün Orhan B. * sile görüşen bir muh İ — Bu iddiadan çok mite! ve müteessirim. Mıntaka Pİ benden karar almaz, kendi zat verir. , Dah ; ue belediye ayrı şey, sporcu olmaklığı “4 şeydir. En sonra bizim teklif tiğimiz ve kabul ettiğimiz yum yeri Yenibahçede de$” Daha yakın, Gureba çayırı cıyarındadır. Demiştir. Yarın Kadıköyündeki < istanbul, 18 (A.A. ) Tİ cuma Kadıköyün'de Fener” Stadında yapılacak maçlar v lardır: Saat: 12,30 da ikinci kü Eyip- Kumkapı Saat 14,30: da F. dİ 1 ci takımı - Kurtuluş, o 4 irtihal yeri Şurayı Devlet deavi ali reisi Saffet beyin kayın g leri hanımefendi dün Şişlid€ fi hat po —— vi nazesi bugün Erenköy rayı cedidde aile makberi defnedilecektir. Bosnanın en kadim nına mensup ve fıkaraya İİ meluf olan mumaileyhay€ metler diler de damatlar! beyle mahdumları Rauf ve beylere sabırlar tememui ©“ and rtizer Dünkü sayımızda bütün letlerin Türkistandan hicret tiklerine dair ve meşhur âlimlerinin eserlerine m“ bir makale çıkmıştı. Bu makaleyi yazıp bize * « doktor Reşit Söreyya beyi! zasi o makalenin altına | konulmamış olduğundan ! itizar ederiz. | PN mi Pe aaa