— a aş marina o. o 9 aim Kieldeki komodorluk dairesi »| ni bilmem hiç gördünüz mü? Üç katlı muhteşem bir binadır bu.. En üstünde büyük bir tarasası var dır, ki yüz çift rahat rahat danse- debilir. . Orasını komodor zabitan aileletine tahsis etmişti. Öndeki geniş meydanın üç dıl'ıma, mubte- lif gemilerden çıkan bahriye si- lâhendaz bölükleri dizilmişti. Bi- tam önünde ise “Fon der Tan., diritnotunun o devirde her nasılsa büyük bir şöhret mış olan bandomuzıkası duruyor » du. Kanalda ne kadar gemi varsa hepsinin suvarileri, mandanı ve üssübahri erkânı har- biyesi cümle kapısının mermer merdivenleri üzerinde mevki al- mişlardı. Hepsi büyük üniforma- larmı lâbis bulunuyorlardı ve bü- tün'nişanlarını takmışlardı. “Ü — 28, de bandomüzika ne gözer.. Bizim iki fifremiz vardı. Hoş onlar da bu işin ehli değiller.! içama, neyse işte. Arkadaşlara ayak'uydurtmak - için bir gürültü lâzımdı ya. . (*) Bunun için onla. ra'kıt'anım başında yer vermiştik, Fiffelerini alabildiklerine öttürü. yorlar; keskin, kulak turmalayıcı bir ses çıkarıyorlardı. Biz işte bu sese ayak uydurarak meydana girmiştik. Sert bir kumanda verdim. Ta- kam, komodöoru, gemi süvarilerini ve'erkânı harpleri selâmladı. Mey danın üç tarafında dizili duran si- lâhendaz bölüklerinin önünden geçtik. Sonra bir soldan çark yap- tik; ve geldik, mızıkanm tam yir- mi beş adım berisinde durduk. Safı harp nizamına girmiştik. Ko-| moderun bir işareti üzerine bando| milli marşı çaldı. Akabinde ko- modorun bize doğru ilerlediğini gördük. , Heyecan içindeydi. İşitilir işi) tilmez bir sesle bir şeyler söyled Kimbilir belki de bu onun iti dınca bir nutuktu. . Sonra kılıcını sıyırarak avazı çıktığı kadar hay- ir: — Yaşasın Alman donanması”! nm on genç amirali.. Yaşasın Hans fon Mayerlih! Yaşasm yeni krş ei ız tekrar, gürültülü bir hava çaldı.. Meydanı döldyren! askerler, komodorum sözlerini va yarak uzatarak tekrarladılar. Ta- rasayı dolduran genç kızların, o sırada çılgınca sallanan ipek men dillerini hâlâ hatırlarım, Artık amiral olmuştum. On da- kika eveline gelinciye kadar ma- fevkim olan kömodor, bundan sonra artık yanımda kelirrelerini tartarak sarfetmiye mecbur, ikin- ci smıf bir zabit haline girmişti, Binae»zleyh, yanımda duran ya- verini çağırdı: aşı Grünberg! iniz miralayım. . a? an iki nefer sah- »lr iki büyük mahfazayı tutyorlardı. OGrünberg rini alıp kapağını aç- 5. Kutunun içi demir salip nişan leviyle doluydu. Bunun üzerine komodor hitap etti: — Bu şeref ancak size ait ola- bilir amiral cenapları! Ne yalan söyliyeyim. . Öyle de- rinden gelen bir gurur bisselmiş- tim ki; Matyas'ın göğsüne taktı- ğrm nişanı alirken parmaklarım titriyordu. , Mürzettebatm nişanlarmı tevzi ettikten sonra. Komodor ikinci weferin elindeki kutuyu aldı ve , bana meşesi (9). Bu fikirde bulunan bizim Mat İğ ale ink Am e eme çe benizierden une Nakıli: Ensari Bülent şer uye genin, gs sn ... Bez parçasını Zarfın üstüne koyar koymaz.. eni kazan»; filetillâ kur! Ty TE 0 lere i ” Sa il > “2 Nimes kapağını kendi eliyle açarak: —Bu da... —dedi— ebedi bir şerefle Almanya tarihine gi- ren kahraman “U — 28, in hizse- sine düsen mükâfattır. Mızıka milli marşın nakaratı» nı tekrar ediyordu. Bu kıymettar neledim. . Artık merasim bitmişti. Ağker- ler fifrelerini öttürerek gittiler. Komodor beni bırakmamış, ken- disiyle başbaşa bir çay içmemi tek lif etmişti. Kabul ettiğimi söyle- miye lüzum yek tabii... Boğaz ve| mideye mütealli ikramları bir bahriyelinin reddetmesine imkân! ve ihtimal yoktur. Fakat, komodorun yazıhanesi- ne'girip'te-başbaşa kaldığımız za- man, hazretin bana ilk uzattığı $ey bir bisküi tabağı değil, bir mektup oldu: — Bu ne? —dedim— Verdiği cevabı aynen rum: -- Bu —demişti— Sizin derhal Kielden uzaklaşmanızı emreden bir talimatnamedir. — Talimatname mi dediniz? — Evet... — Peki ama bu emri bana gön- deren kim? — Zarfı yırtıp şöyle bir göz gezdirirsetiz anlarsınız. Bu beyaz renkli orta kıt'ada bir zarftı.. Açtım; içinden bir başkal zarf çıktı. . Fakat zarfın üstü bom boştu, Acaba komodor benimle a- Jay mı ediyordu? z Hayır., Bu işi ciddi bir vazife gören adamların tabiiliğiyle yap- tığı muhakkaktı. Gülümsiyerek — Veriniz onu bana !. —dedi —| Zarfı uzattım. Masasınm sözün! den ince muşambaya.benzer bir bez çıkardı. Ve derhal zarfm üze“ rine koyduğu bu bezi, bir iki da kika sonra çektiği zaman rıcktu- bun üstünde peyda olans$u dört barfi hayretle okudum: —H.A.D.M. Bu bârflerin “delâlet ettikleri mânayı bilmiyen hangi - gemi su varisi vardır. H-A-D. M. (Alman bahriyeşi başemirallığı) Demekti. Ve demek ki başami- rallık bana yeni bir vazife tevdi ediyordu. Acaba bu vazife ne olab'lirdi? /Bilmedi) yazıyo” Matmbaamıza pelen eserler. alm eN Dar Kapı Andre Gide. terüme eden ve basısan v Bürhan Umir 294 «ava Matbaacılık şir TAŞ Güzel San'atlar akademisi maal Wmlerinden Bürhan Ümit Bey Andrö Gide'in en okunan ve tanınmış eserle- rinden “La Potre Etroite —Dar kapı, yi Türkçeye çevirmiştir. "Tamamile Avrupai bir kap ve huskı ile neşredilen bu kitabı bütün yüksek mektep talebeleri ile ecnebi Tisan: bil- miyen fakat fikir işlerile alükadar 0- Tanlar okumalıdırlar. Ss “Avrupah,, lardan olan An- drö e dünya geneliğine yol göste renlerdön bir tönesi Belki de en basta! gelenidir. Rürhan “mit Bey bu eser/olan hür metini, onu hemen hemen Kelime keli- me diyecek bir surette tereiime etmek| suretile göstermiştir. Ve ssyet bu ki tabı okuyanlar bâzı yerlere duracak olurlarsa, ayni ırları ii defa ve dikkatle okuma rlar. Bürhan Ümit Beyin kendi haşma ve bie bir yerden yardım görmeden böyle yüksek bir eseri tercüme edip sadece kendi maddi vasıtalarıyla; bastırması pm gençleri imrendirecek bir şey- ir, Yazan: akil MA nişanı da bayrağımızın üstüne iğ“) d | diliyorlardı. Deki olarak (Krako- Mareşal Pilsudski ! Halbuki bu adam çarlık İ devrinde onu müdafâm atmişti. Lehistanda si- yas! ha İbretle okuyalım ! 10 Eylül 1931 gecesi Polonya kısmı siyasi memurları, jandar- malarla birlikte, sol cenah ve merkez meb'uslarından 19 Polon- ya meb'usunu tevkif ediyordu. Bunların arasında iki sabık nazır ve bir sabrk parlamento reisi var dr. Tevkiften bir kaç gün evvel Marşal Pilsudski miralay Kostek Biernacki'yi Brest-Litovsk kalesi- ne mevki kumandanı tayin ediyor! lu. Meb'uslar bu kalede hapse atıl- dılar, Varşovadan Brest-I.itovsk'a kadar olan yolda meb'uslar fena halde hakaretlere maruz kaldılar, hattâ dövüldüler. Bu suretle Çar- lar zamanında Mareşal Pilsudski' nin müdafii bulunan sosyalist par tisi reisi Mösyö Liebermannı, bir orinanda dayaktan bayıltana ka- dar dövdüler, sonra da mevkuflar kaleye kapatıldılar, Polonyanın yüksek içtimai mevkilerine sahip olan bu adümler en âdi muamele- lere maruz bırakıldılar, hapisha- nede kendilerine yatmak için bir) çuval ot bile verilmedi. Meb'uslar dan Popiel, Baginski ve Korfanti, doktor Puteck ve Barlik'e dayak atıldı. Mevkuflara dayak atılırken mo tör işlettiriliyor ve setlerin düyul- masma mâni olunuyordu. Niha- yet, miralay Kostek, mevkufları korkutmak için hayali idam sahne leri icat etti. Bütün mevkuflar, intihabat bi- terbitmez ve Mareşal Pilsudskinin istediği olduktan sonra tahliye e- dildi. Bunda, bu hareketten mü- teneffir olan Avrupa efkârı umu» miyesinin de dahli vardı. Şimdi mevkufların mahkemesi . r, Kendileri 1928 den 9 Eylül 1930 senesi arasında, dev- let reislerine suikast ile ittiham e- di) de toplanan Ve #ol cenahla! merkezden müteşekil kongre gös-| terilmektedir. Halbuki bu kongre| umumi ve aleni olmustu. Teşek- kül eden bu blok, büyük bir pro- pagandaya başlıyacaktı. Makamı| iddin işte bu vaziyet bükümetin emriyetini ihlâl olarak göstermek tedir. Makamı iddia, sahsen mah- kömlar aleyhine bir ittihamda bu- İanmamakla beraber, onları “hal- kı hükümetten nefret ettirmiye sevk, ve mareşal hakkımda sayia- Jar çıkararak onu gülünç mevkie düşürmek istemekle,, itham et- mektedir İşin garip tarafı, evvelce bir Çar mahkemesi tarafından mah- küm edilmiş olan Pilsudski'nin, (Krakovi) mahkemelerinden bu! meseleyi Varşova mahkemesine| naklettirmek suretile bir haksızlık yapmış olmasıdır. Zira, Varşova mahkemeleri 1917 den evvel bir çok Rus ve Polonya sosyalistlerini küreğe mahküm ettiren Rus kanu nu cezasını tatbik etmektedir. Bundan elli sene evvel Sibirya» ya nefyedilen ve şimdi serbest Polonyanm nazırı olmus olan bir adamın bu hareketi diktatörlüğe şayanı dikkat bir misal teşkil et - mektedir. A. Gazenfer İ KULUN İ reket ilâhesi Dimitra ile onun kızı | Fakat bu ayin ve merasimlerin bir i devri, bir safhası gelirdi ki bura-| © Darülbedayi Temsilleri Bugün ak eniyset | zat 80 de ui idin 3 perde Yazan: S, Mavgham Zabitan gecesi Her akşam hususi tramvay Yanar Dağ? Ikinci teşrin pazartesi gününden iti- baren tedrisata başlanacaktır. Hukalees Flgu F İ Ili İ Tercüme eden: Darülbedayi Tiyatro mektebi Atinada neler gördüm? Bu âyinler niçin gizli Kalıyordu acaba? Meğer merak “61 eedasi hislerimi tahrik eden esrar bundan ibaretmiş! İS me Atina civarında Rivsis harabe- leri denilen bir yer var. Burada gok eski bir mabedin enkazı bulu- nuyor. Bu mabet harabelerinin bi- raz ilerisinde yeni Yunanistanın büyük gayretlerle vücude getirdi-| ği çimento, şişe, şarap fabrikaları görülüyor. Atinada bulunduğu” muz günlerden birinde buraya ka dar otomobil ile bir gezinti yap-| tık. Otomobil çok muntazam as- falt döşemeli bir yol üzerinden ka yarak (Rivsis) e kadar geliyor. İptida Rlevsis Harabelerini gez dik. Milâttan üç yüz, veya beş yüz! sene evvelden kalmış olan bu ma» bet enkazı, yıkılmış heykelleri ve mermer şütunlarıyle meşhur Ak- ropol gibi eski Yunanistanın mad di terakkiyatını bugünkü insanla ra nakleden tarihi vesikalardır. Fakat maalesef bu vesikalar vak- tile buradaki büyük mabedin içe- risinde olup biten . şeyleri bugün ağir ve öğrenmiye kâfi de- gil, Eski Yunanistanda Rivsiş ma- bedi buraya mahsus dini ayinlerin mabede giremiyenler için ebedi surette meçhul kalan mahiyeti ile şöhret almış. Bugün hâlâ Yuna- nistanda “Rlvsis'in esrarı, tâbiri dillerde dolaşıyor ve tâbir ile ma- hiyetinin öğrenilmesi, anlaşılması mümkün olmıyan gizli hakikatleri ifade edilmek isteniliyor. Rivsis mabedine girenlerin, bu- rada ibadet edenlerin gizli ve hu- susi bir mezhebi var. Bu mezhebe girmiş olanlar için Rivsis mabedi içerisinde yapılan merasimin ha- riçte ifşası son derece memnumuş. Bu memnuiyet hilâfına : hareket edenler için çok şiddetli cezalar verilirmiş. Hattâ Atinalılar Sicil- ya adasına sefere çiktığı sırada Rivsis papazlarına intisap etmis! olan bir ceneral birdenbire gemi- den dışarıya çıkarılmış. Kuman- daklıktan atılmış. Gökten iner gi- bi birdenbire meşhur bir Yunan cenerali hakkında tatbik edilen bu cezanın sebebi bir zaman hiç anlaşılamamış. Nihayet ceneralin Rivsis mabedine ait bazı esrarı if- şa ettiği için böyle bir cezaya uğ- radığı hissolunmuş. Rivsis Harabelerini © gezerken yanımızda Yunanlıların kiymetli tarihşinaslarından Mösyö Moeko- pulos da vardı Bize harabeler hak! kında izahat veriyordu. Kendisi- ne sordum: — Acaba Rivsis mabedinde ce- reyan eden âyinlerin bu kadar giz li tutulmasi bunların © zamana göre gayri ahlâki mahiyette hare- ketler adedilmesinden olmasın? Mademki bu mabet feyiz ve be- Persefoni namına yapılmış. Mösyö Moskopulos cevap ver - di: —Hayır, dedi, böyle değil. Bu da- ha ziyade vaktile Türkiyede olan Bektaşilik ile hâlâ şimdi beynel- milel mahiyette olan Farmasonluk gibi bir şeydi. Bir Fransız muhars riri kitaplarında bu mabette teren nüm edilen şeyleri kısmen neşret- miştir. Anlaşılan Rivsis - mabetle- rindeki ayinler de Yunanistana o zamanlar (OMısırdan ogelmiştir. Rivsis mabetlerine ibadet için gi- rerler bir kere umümi surette ya- pılan ayinlere iştirak ederlerdi. da mabette bulunanların çoğu dı: şarıya çıkarıldı. İcerde yalnız Rivsisimabedinin esrarına vâkıf| olanlar kalırdı.,, Yıkılmış duvarlarm temelleri, kırılmış mermer sütunların parça» ları, bu eski mabedin taş enka: zmdan kalmış son parçaları ara» sından geçerek üç tarafı set #İ merdivenlerle çevrilmiş geniş bi” odanın zemin kısmına ge ie Mösyö Moskopulos: — Burası kurban kesilen y€” dir. Halk tarafından mabedin ilâ” hesine nezredilen kur! getirirler, mabetteki opapazla"# verirlerdi. Papazlar da kurbanl#” rı işte burada keserlerdi.,, Mabedin burasında vaktile ©” rarengiz Rivsis papazlarının ban kestikleri yerler hâlâ dur” yor. Bü yerler bir buçuk metre yükseklikte yekpare taştan g8! kalın mabet sütunlarının kaidel? rine benzer bir şekilde yapılmıf" tır. Kurbanlar bunların üzerinde papazlar tarafından kesilirmif Kurbanlar kesilirken de onları #£ bede ve mabuda nezredenler €t| rafta merdiven biçimindeki sabit sıralar üzerine otururlarmış. i Anlaşılıyor ki eski zamanlard8” ki papazların en mühim vazifeleri bu yerlerde kasaplık etmekmiif Yalnız bu papazların yaptıkla"* kasaplıkla alelâde kasaplar 37* sında bir fark var. Eski zama da papazla ilâhiler için 36: dilen kurbanları ahaliden alırl8”” kendileri için keserlermiş. Bu retle kiliseler ve mabetler için* mükemmel surette geçinir! Â Ihtimalki Rivsis mabedinin hs”* beleri içinde şimdi hiç bir eseri” tesadüf edilemiyen, fakat eski iz manlardaki oAtinalıların ve nanlıların o kadar merak v8”. cessüs hislerini tahrik eden rın en mühimmi de bundan i mişl.. Mehmet Asi Bu akşam bütün latanbul halki senenin en ŞEN Fransız vodvili YAŞASIN MHAKIKAT Filmini görmek 'için MELEK Sinemasında bulunacaktır Parsmant. filmidir. ilâveten Param” sun 3 numaralı sesli va $#Ö mağazini ile sesli varyeteler Fransız Tiyatrosu oo Bulgar opereti tiyatrosu, 70 gi balet orkestra ve kor heyeti? e, Istanbula © gelecek 19 bei cin S3İ tarihinden itibaren her gec€ tazarran Beyoğlunda Fransiz * “ados temsil vermiye > başlıvacaktır. Repertvari “Köntek Maris, ye Esrarı, *Çar kraliçesi, Rayadefi” satre. Her bir piyes için tişatre hususi de ve diğer levazımla o mücehhezdir., SIRI HEYECAN! ŞEV TOURJANSKY? Dİ” Meçhul Şarkıc! MURATORE'"” Fevkalâde sesi i