| İ a İİ e m mm el 9 VAKİT 1 Teşrinsani 1931 sx Şayanı tesbit bir beşer nümü Sıfır dereceden aşagı — İbret Hayatta muvaffakıyyetin miri v.. — İngiliz meftuniyyeti — nacak bir tercümelhal— t — Bu zekânın altında ne var ? a. Ginipnmek bilmiyen bir faaliyet — Mütebahhir bir | ! Şahsiyetimin teşekkülü devreletin. ğe fazla tesir bırakanlırın başında banka hayatımın bir siması vardır ki tereümeihalinin baştan başa bir! ibret dersi teşkil edecek ehemmiyet. te olmasından büşka mizaç ve meş- rebinin garabeti, hele zekâsının cin. nete müşabih tecelliyatı, eğer hir şeyle meşgul olmak vesilesini biz. lamazsa nefsile yalnız kalmaktan ve onu yakından tahlile firsat bülmak- tan mütevehhiş imişçesine daima ta- gan faaliyeti ile ay. i bir mahiyet ire eder, © oi1e SAYAN) Ona, Yaşta kendisire müsavi olan refikleri sade Dimitro, genci mi mesafeyi » çier ve Tes Yi muhafaze etmek istiyen âmirler M, iri Desijris derlerdi. Kendisi er vav bütün ismini tam olarak 7 Üy vesilesini bulursa Yumlu. hana paz me birtefahur Aissile “ii s1 hakkında iktiram mana. iin va bir müterennim telâf- iç, YA Ve“İşte ben?., demek İsterce *Re gözlerini dikerek: Dimitrios Re- ciâris derdi, Rumluktan müftehirdi. fakat h adar İngilizlere meftundu ki onu! ğer rum olmasaydın ne olmak isl terin? “denilseydi “Gene Ingiliz ol. Mak isterdim!.. Diye cevap verecekti. Söylediği müteaddit Tisanlar ara- #nda İngilizce bilen kime mülâki 0-! Tursa onunla İngilizce konuşmaktan “>xeder, tercihan İngiliz gazetelerini! Ve İngiliz kitaplarını okur. İngilizle- ** yakin olmak için İzmir köyleri İlinde Bornova gibi İngilizleree mer Bu ölan Bucada İkamet ederdi. On- lârâan sonra her milleti derece dere “* hafifliyerek nihayet lâkayıtliğe dar inen bir nisbet dairesinde se- Verdi, ve birden bire kalbinin temayü- lâ sıfırdan aşağı birçok derecelerde Yüvarlanarak yerli hıristiyan unsür- latdan gelerek teferrüç dairesinde bulunanlara düşüverirdi. Runları ka- tolikler derdi, fakat bu mezhebi un- Yanıverirken maksudu hakikaten ka- tolikler değil, onlardı; onların Avru. pahlık taslamakla almak istedikleri ! herkese faikiyet tavrı, ve edyanı saki Te erbabının kâffesini müebbet cehen- nem pteşlerine namzet gören milfrit taassubu idi. Kaç kereler bana onlar. dan filân veyn falanı göz kuyruğu ile Köstererek yavaşça şu tarzda şerhler Yapmıstız — “Fransız? Evet: ben ne kadar Ginli isem, 'bilir misiniz? asıl ismini söyleyim... . — Burada ya bir rum veya bir er. i meni istsini söylerdi ve ve hakikaten aş en benziyer ismin aj-! ir © saklanan isim sırrta- Devam ederdi; “Sonra da ne kadar mii lar, bilemezsiniz. Heksbierin SE den çıkmen, meselâ şu demin basn dostane selâm veren yirmi beş lik rfik, sokakta ilk evvel bana, evet, bir ortodoks ruma tesadüf etse o gü. nünün uğursurluklarla dolu gecece Zine itikat eder.,, Bu mütaleadan sonra kendisini tamamen ciddi dinlemek lâzım gelmi-! yeceğine işaret etmek istiyerek elinin seri bir hareketile önünde duran ce sim defterin yaprağını çevirir, ve kısa bir kahkaha ile: — Artık lâtife bit- til, manasını ifade ederdi. .. Hayat; onun için iş, yahut daha doğru bir tabir ile, işlemek demekti. Parça parçu vâkıf olduğum tafsilât le onun tercümeihalini itmam etmiş tİm ve bunun serlevhasına da “daima işler bir adam,, cümlesini en muva- fk görmüştüm; onun hayatının ihti- mali bü kelimede mündemiçti: İsle mek. Fakir bir aileden küçük yaşında Yetim kalmış ve nakıs bir iptidal tahsilden #onra bir haminin tavsi- Yesile bankaya bir hizmetkâr Ni Yazan: Halit Ziya olarak girmişti. Kendisi: “Evet, der- di; bir grom kopye makinesinde Sw reti almacak şeyleri büsurük. mek- tup zarflarını (o yapıştırarak, hatta, bazan kavaslara yardım etmek için odaları bile süpürerek başlıyan bu çocuğun Üzerinde günler, aylar ve seneler geçerken ser; tahavvüller yas! parak ona bir İrfan sermayesi birak) i mış ve nihayet küçük Dimitro müte- addit lisanları söyliyen ve yazan, bü mühim banka şubesinin en mühim bir muhasebe rüknü olan adam mevkiin! tutmuştu. Ben onu tanıdığım zaman belki ek li yaşlarında idi; âmirlerden başlıya-| rak en küçüklere varıncıya kadar! herkese hürmet ihsas eden haysiyet ve hususile liyakat sahibi bir şahsiyet idi. Sade liyakat sahib; olsaydı belki bu hissi vermesine kifayet etmezdi, onun hürmetle beraber korku Deri eden asabi bir talâkat; vardı ki kar. şısında hepsini bunaltırdı. Hele infial; demlerinde hu talâkat kaynamaya, başladıktan sonra yakıcı dumanlar; neşreden mütebahhir bir su gibi idi, kaynar ve insanı geri çekilmeye mec bur ederdi. Yanıklarıa.n İni tarafından uzun» ea sarkarak ona telâş zamanlarında yelkenlerini açarak ucan bir kotra halin; veren kır çatal sakalı odasında! her gün taze tıraşla mücellâ kavi biri kellesi vardı ki manaji micazisile de! çenesi kavj olan bu admin nasıl müt hiş bir azmile müsellâh olduğuna şe- hadet ederdi, Onunla derhal dost olmuştuk, ha- na bir kısa zaman sonra: (Ben Türk.| Teri çok severim, amma pek cok!..)' demişti, ben buna inandım, ve inan. makla da aldanmış olmadim: yalniz onu iyi tanıdıktan sonrr o cümlesine bir kayt ilâve ettim: o (İngilizlerden sonra.) dedim. Biraz daha ülfet hast) olup da be- nim okumak ve yazmak merakında olduğuma vâkıf olunca' bu kalp tema. yülünü âdeta samimi bir merbutiyet derecesine çıkardı. Onun faaliyetine © banka kâfi de Kildi, işlemek ihtiyacmı doyurmak ve günden güne adedi artan çocukla. rının tahsil masrafına karşı koyahil- mek için İzmirin yaraş yavaş en mü- him kütüpanesi olan Librairie Tnter. nationale namındak ; müesseseyi vii. evde getirmişti. Burada bir kütüpanede mevcudi. yeli münasip olabilecek her türlü eş, yanım arasında İngilizce ve Fransız. ca bütün yeni neşriyatı bulmak müm. kündü, bunların ilk müşterisi de ken. disi idi; hiç bir edebi kitap intişar et. mez idi ki en evvel onu okumamış ol. sun; mütaleaları yalnız edebiyat sa basma inhisar etmez; içtimai, felse-' fi, iktmsadi, ne bulursa okurdu. Kol. tuğunun altında daima dolu bir etiz. dan vardı ki kısmen mağazasınm he sap icmallerini o muhtevi isede daha! ziyade gece evde, sabah ve aksam yolsj da okunacak kitaplarla sön raddesine kadar şişkin dururdu. Bu adamla sekiz seneye yakın sü ren bir refakatte onu dinlemekten, hususile onun hayatına hâkim olan azmü irade, isabeti muhakeme, fa. aliyeti binihaye tecelliyatına şahit ol maktan daima omütelerziz. daima) müstefit oldum. Bana yeni yeni mü şahede mıntakaları açtı, bunlar ka. dar mühim olarak kütüpanesinde mu- ayyen bir hadde tâbi olmıyan ve iti- bara müstenit bir hesap açtı. Yalnız bu sekiz senelik refakat esnasında hiç bir zaman iskât edile. miyen bir şüphe taşırdım: Bu hariku. lâde zekânın altında bir cinnetin ate. şi var mıydı?. Onu sabahleyin gün doğmadan kül yünden inmiş, mağazasına koşmuş. banka saatinde işişin başma gelmiş, öğle tatilinde gene mağazasına | Niçin Japonlar | Edebi Tetkikler | Mançuridedir | Yazılarını kalbinin kanile yazdığını 1914 e kadar sulhç ân; bir darbe söyliyen adam vürulacağının kimse tahmin edemez- di, Japon hükümetinin de Mançari mâcerasma girişeceğini kimse bile- mezdi. Eski emperyalist Almaya ile bu- günkü Japon hükümet şekli arasın- daki müşahehet yukarıdaki iki cüne! lenin münasebetini bir derece iz9h ©- debilir. Ne suretle? Mesele basitti hariçi siyasetlerinde, kültür seviye! sinde o kadar ciddi olan Japonlar, İngiliz temaşa muharriri Hol Keyn 1853 — 1931 Öleli çok olmadı. Fakat Hol Keyn “İşte, dedi, ben bu güzellikler için mühim bir zamandanberj ölmekteydi. burada kalmak istiyorum. Ve burada Müteferrik (edebi faaliyetine bir de öleceğim... Dediği oldu. “Isanın hayatı, nı ilâve etmiş durma- BİR NOT; /dan çalışıyordu. Eserini on iki roman o «DANİEL, MYLREA, Hel Keyaln eman varacak kadar ein meşhur romanının başlıca karakte- yorulmuştu. Bir gün bir arkadaşi... Onun Man âdasının başrahihi a, daha ileri gidemiyeceğini söyle- ie, di, “Kuvvetim kalmadı, diyordu. Birjolan balasmın gözü önünde büyük garip bir hükümet şekli ile idare edi- liyor. Ayanm verdiği kararlar, ihtiyar. lar meclisi tarafından #şshih edilir, Ru tashihin pek ilerj gittiği alası. maktadır. İhtiyarlar meclisi ise, ha! kikatte tek bir kişiden e mürekkeptir,! prens Sayionci. Prenş Saylouci Ja) ponyaya hâkimdir denilebilir, İdare nin en mühim vazifeleri elinde top lanmıştır. Siyaset hususundı, diğer aksamda olduğu gibi tamamen ni kimdir, Erkânr harbiye ve bahriye kumandası yalnız prensten emir alır. Eski Almanya ile mukayeseye devam edersek, İmparator Vilhelmin hâki- miyetı prers Sayienci dedir, Emirleri harbiye nezaretinden geç mez, geçse bile, harbiye yazın ile ma» liye bazırını tayin etmek yalnız iki asil aileye münhasırdıp, Bu suretle asil sınıfın hâkimiyeti, devletin en mühim iki uzvuna uzanmış bulunu- yor. Bu iki nazır âyana karşı A vl tutulmazlar fahat istifalarını ve rirlerse kabine düser, Japonların Çine karşı iki mühim siyasetleri olmuştur: Sağ ve sol, Sağ siyaset, kuvvet, harp siyasetis! dir. Bu siyasete göre Çinliler korkutul- madıkları takdirde tehjikelidir. Fa-| kat bu siyasetin bir kusuru Yar, Ja-| pon malları o takdirde çinliler tara-| fından boykot ediliyor, Buna mâni ok mak için şimdi so) siyaset adamları kabineyi teşkil ediyorlar, Anlattığı. mız şerait tahtında desirleri sıfır olu-| Keynin kucağında öleceği güne kadar) yor. Esasen hükümetin basını zeçi- rilmeleri bir oyundan ibaretti, boy- kottan korkan tüccarları susturmak”! tan büşka bir şey değildi. Askerler. Yani asil tabaka harbe girmek için fırsat arıyordu, tabiidir ki Çin kadar büyük ve karışık bir memlekette fır- sat zuhur edecekti, edince hükümel zaf ve kabilivetsizlikle itham olundu, halkın mali güçlükleri unutturuldu, umumi fikir Mançuri İle meşgul. Ru böyle oldu ve pek ihtima) caktır. Bu sefer yezüne yenilik, prensin igün sonra yatağa düştü. Bir sonra onu gömdüler. DEMİRCİNİN OĞLU: Hol Keyn oWrverpool'de doğ. muştu. Babası demirciydi. Bir mimara çıraklık yaptı. Bir mektepte hocalık etti, Resimle uğraş tr. Gazetede çalıştı. Konferanslar verdi. Konferanslarmdan o birinde meş- hur “PRE - RAPHAELİTE,, ressam. lardan ve şair “ROSSETTİ, yi mevzu edinmişti. Bu, ROSSETTİ'nin onu Londraya çağırması ve arkadaş ol mak arzusunu gösteren bir mektupla karşılanmak gibi edebi o hayatın çok beklenen dostluklarındın birini temi ne sebep oldu. il Bu arkadaşlık, ROSSETTT'nin, Hol sürmüştür. (1893) “İSLE OF MAN, ROSSETT'nin ölümünden sonra, Hol Kayn çalısma- sına Londrada devam etti, Bellibaşlı naşirlerden birine edebi hakem oldu. Fakat bu çok sürmiyecekmiş. Dostu sağken Man adası ve (sakinlerinden incizapla bahsettiği olurdu. Böylece; oraya ve onlara dair bir roman yaz- mak teşvikini görmüştü. o Birkaç sene sonra bu fikir, yeniden ve daha kuv- vetle geldi. Adaya çekildi ve yarmın gene ola-!tarihine geçeceğini hiç ümit etmediği Tümden İsebep olmuştu. Ve köyün hafta belâgatle, mahkümivetini tasvir eden sahne, ro man tarihinin en ruhu çalkalıyan fa sıllarından birin; teşkil eder. Danyel, çok sevdiği bir arkadaşı İle çıkan anlaşımamazlık oyüzünden bir uçurum kenarındaki boğüşmala. rında (o arkadaşının düşüp ölmesine kanununa göre onu ebedi tecride mahküm etti- ler, O gün kilisenin önüne (toplanan halkı, bekliyen rahibi, araba ile sas siz, sallanık getirilen mahkümu, hâki- mi, ve, bir papas ruhu ile çarpışan ba» ba kalbinin haşin tecellisini Hol Keyn, ancak ebedilerin erişebileceği bir kud- retle tasvir ettikten sonra vâkur biz tinin felsefesini, meyus ıstırabını söyletir. e Mahkümun, baba. Bin ağzından, insanların ona son sö zünü beraber dinliyelim: “Sen hayatı itercih edeceğin yerde ölümü seçtin ken dine, Fakat ölüm karanlığının bu yas nında korkunç iradetile Allah; senin daha bitmemiş olmanı istiyor. Bu ge niş toprak Üzerinde tek (başına azap içinde yaşamak var sana. Sabahın gü- zel ışıkları sana ıstırap getirecek. Ge ce bütün karanlığına rağmen senin rü- hunu yırtacak gözler saklıyor. Rüyle :ce, seneden seneye takatin kesilecek. Yardım edecek kimsen kalmıyacak. iHayat içinde ölüm bularak ve ölüm içinde hayat araştırarak kendineş ii mitsiz, mezmum, “Doğduğum güne lâ net, lânet olsun!,,-diye - haykıracak- sın, Ey ahali! Adanın kanunubu adamın tecridini emrediyor. Bugün- iden itibaren hiçbir ten onun tenine sü- rünmiyecek. Hiçbir dil ona söz söy- Temiyecek. Hiçbir göz ona bakmıya- ieak. Acıkırsa ona yiyecek vermeyin. iHasta düşerse (yardım etmeyin ona, Ölüm sarınca cesedini, kimse gömme iğe kalkmasın yalnız yaşasın. Yalnız * sün.,, ... Ölüm korkunçtu. Fakat »uö daha korkunçtu. Yukarda İbir kulübede sessiz, serazat, ilk Toma: kımıldanan başı kalabalığın arasında mını © yazdı. “THE SHADOW OF A ince, çelimsiz vücudü ile bir heykel 8ol hükümeti deyirmemesi olmustur, CRİME, ismini taşıyan bu O romanı.İyibi duran o, şimdi tabiatin fevkinde Bununla beraber fark büyük değil, büyük doğum gününün arifesini tem- bir varlık gibi görünüyordu. , Millete gelince, muhtelif yak'alar)sil etmekle beraber aa gösteriyor ki idare edenleri; hemfi.|defa basılmıştır. kir değildir, hu Japon hinde kaydolunması icap €der, İPTAA aşa EA ğirtmiş, avdet ederek tatil saatine kadar bir dakika söylemeden, İşleme- den boş durümaz, akşam Kene mağa. zasma uğradıktan sonra 8Yine gece. sini dolduracak kitaplarla, gazeteler. le koşarak ertesi sabah dit etmek suretile yeni kaldırmış görünce hep m nun altında bir garip alev #una kârar verirdim. Zaten böyle bir cinseş İtuşmuş olmıyan bir zekâ ki âdiyetten kurtulmuş olsun? tiln mesele o alevin bir ibaret değil midir. (Haşiye: Bankadan bende kalan intibaların birçok yatılarımda izleri vardır. Bu makaleye Mevzuu bahso-| Bü nisbetinden lan zattan da (Ferdi ve Şürekâsi) vo-| manında Hasan Tahsin efendi di zecinin bir takım inikâslarını bulmak) mümkündür, Son senelerde yazılmış olan (Haz- nedar muavini) hikâyesi © İntibalar. dan yadigâr taşıyan yaz'larımın baş Neasıdır. İşaret etmek. lâzımdır ki © hikâyede mevzu bahsolan sahis ve ona ait macera munhasiran hayal mahsulüdür.) Halit Ziya: Uşçaki zade |dirdi. Sevdiği yerleri aslinin & ay İN, iğ ye eya iye si milletinin le. Sonraki romanı biraz kuvvetsiz ol du. Müteakiben meşhur “THE DEEM- İSTER, ini neşretti ki ebediyete onün- Ja geçti. #“ YAHALLI REN Hol Keyn, CHARLES (O DİCKEN ve GEORG ELİOT ların alahildiğine söhrete koştukları bir devirde yazma- iğa başladı. Hepsine rağmen yazıların- için iki ay İzlandada kalmış, bir defa alevile tu-İMorekoya gitmiş ve yeni şöhretinin e- var mıdırisaslarından biri olan “THE ETER. NAL CITY, yazmak üzere Romada bir hayli oturmuştu. Hatta son defa yine böyle bir etüt şevkile ve biraz da sıh- hatine mal olan Filistine gidişini; ölü- münü tacil eden sebeplerden biri ve karakteristik seyahatlerinin sonuncusu İsayıyorlar. Gn 4 — Temaşa muharriri o sıfatile mev. suk bir alâkadarın dediğine göre SHAKESPEARE'den sonra en çok pa- ra getiren dramatisi olmuştur. On dokuzuncu asrın Bohemyenle ri arasında en tanınmış şahsiyet ola- rak yaşamıştı. Hayatının ehemmiyetli bir kısmını Man adasına hasretti, Son zamanlarda oğlu, onu Londraya getir. mek üzere oraya gitmişti. Oğlunu gez gösterdi, Ve | it Zincirlerini çözdüler. Bir müddet için, artık bir omahbus değil belki ebedi bir matrut olduğunu kestireme iş gibi olduğu yerde dura kaldı.Sanra iki adım yürüdü. Ona uzun, Şe hir yel açtılar. Kimseye bakmak» sızım, başı önüne düşük, yürüdü. Ra. hip ve bütün halk gözlerile onu takip ediyordu. Dereyi geçti. Bir yardan İnmeğe bunları tec üstat çeşnisini sezmekte gecikme. başladı, Adam lâğmete uğramıştı. Kim. bir hamle) öiler, Bundân başka eserlerin; yerin- utlaka bula, hususi tetkikler yapmadıkça mey- kat gözler vardı ki: Bu manzara kar- bulundur) ana koymuyordu. Bir defa bir kiap se ona merhametle bakmıyacaktı. Fa- İşrsmda bir alev gibi yanıyordu (THE DEEMSTER). HİKMET MÜNİR Yeni neşriyat İ Muhit Bu büyük sile mecmuatının teşrinisani nüshası çıktı. Kapak tablosundan son sa- vıfasfpa . kadar, ber tarafı » enlestir. İsmer Pş. Fiz. nin &uşe kâğdi üzerine basılmış tablosu #vuca bir san'at eseridir. Şairi azamın yirmi dört saati, Darilbedayiniği | iki hal (Yaşar Nabi, edebivat “ve İ edebiyatçılar, Sumerlilerin Tisan (Ahmet Cevdet), bü sayının mündericari, arasın, i dadır. “ : i o Foto süreyya — Hoto Süreyşanın | 6 nci nüshası mükellef resimlerle iatişar etmiştir. Karilere tavsiye ederiz. Holivut — Holivut mecmuasi zen gin mündericatla intişar etmiştir. Tavsiye ederiz ;