No. 35 Sabun Oyunları Tayyare Bir hafta evvel toplu iğnelerle bir zekâ oyunu yazmıştık. Bugün de his. sin yanılmasını gösteren pek eğlence- Ni bir oyundan bahsedeceğiz. Oyuna iştirak etmeyi arzu edenler salondan çıkmaya mecburdurlar, On- Jar dışarıda beklerlerken içeride ha. zırlık yapılır. Yere üstüste iki kalınca kitap ko. nur, bunların üzerine de uzun ve kuy- vetli bir tahta yerleştirilir. Tahtanın iki ucunda iki kişi bulunacaktır. Bu-i nun Üzerine binecek olatın arkısma gelmek üzere bir sandalye konacak, buna da elinde bir kitap tutan biri binecektir. Bu hazırlıklar yapıldıktan son oyunu idare eden dışarıya çıkacak, bekliyenlerden birinin gözlerini men- dil ile güzelce bağlayıp elinden tutar rak salona getirecek ve tahtanm üze- rine bindirip şu talimatı verecektir:| — Dikkat et, tayyareye bindin. Şimdi harekete başlıyacak. Korkma. mak için omuzlarımdan tut. Başın tavana temas edince hemen atla, Tahtanın iki yanmda bulunanlar motör gürültüsünü taklit ederek tah. tayı iki tarafa doğru biraz hızlıca ha- reket ettirecekler, aynı zamanda © yunu İdare eden — ki tayyareye bin- miş olanm elleri omuzlarında bulu. muyor — yavaş yavaş iğ'lecek, san- dalye üzerinde duran da elindeki ki- tabı, tayyarede olanım başıma değdire-| cektir, Kitap başıma değer değmez, İdare eden atla diye bağıracak, o da atlayı. verecek, Artık gözlerini acar ve ne kadar yükseğe çıktığını sorarsınız, Muhak- “kak hissi aldanmış, cidden yükseldi- İine inanmıştır. Hatta oyun arasmda dikkat ederseniz yüzünün sarardığı-| nı bile göreceksiniz. Bundan sonra, dışarıda bekliyenlere, sırasile aynı 0- yun yapılır. Şimdi hissin neden aldandığı da söyliyelim: Motör sesi, tahtanın hareketi yal- nız başına büyük bir şey temin et- mez; fakat o hareket ve o seda ile be rTâber oyunu idare edenin yavaş ya- vaş iğilmesi, gözü bağlı olana yüksel- mek hissini verir. Sandalye üzerinde duranm elindeki kitabı da onun başı Üzerine koyuvermesi tavana temasi ettiğini zannettirir. Eğer bu, biraz da safrai hir tabia- te malik ise deniz tutmuş gibi midesi de bulanır. Vakıt bilmece kuponu 25-10-1941 Ben inat ediyordum. “Beni fazla tazip etmeyiniz. Paz. Ja para için memleketime hiyanet e- demem. Hiç bir şeyden malümatım yok. Yoksa size yalan mı uydura- yım? Bu namuslu sarışm rus yanıma yaklaştı, Kemali ciddiyetle yüzüme baktıktan sonra: “Size bugün ikinci defa olarak ih- tarda bulundum. Üçüncü defa aynı ihtarı tekrar ediyorum. Sizi halâs e decek başka çare yoktur... Dedi. —“Beni cidden vatanıma hiyanete wi sevketmek istiyorsunuz?,, —0 halde benim teklifimi kabul etmiyorsunuz öyle mi?..» —Hayır!.. Hayırla, —“Sizden zaten başka şey bekle. o mezdim., Diyerek elim; sıktı. Son ©- Yarak 1888'in Müsabakamızı kazananlara verile- cek takdir varakalarının posta ile gön derilmesi bazı karışıklıklara sebep ol- maktadır. Bunun için şehirdeki ka rilerimizin ya bizzat İdarehaneden almalarını yahut bir vasıta ile aldır- malarını rica ederiz. Bunun için pa- zartesi günü saat ikiden üc buçuğa kadar müracaat edilmelidir. Gönderilen hal verakalarına bil mece kuponunu koymak lâzımdır. Ak- 8j halde muleber olmıyacaktır. (Künrük avezlj deyer yatılan ridil veza) Cümlesimde her kelimedeki harf. lerin yerlerini değiştirerek omunta- zam bir mısra vücuda getiriniz. Yarısı Bazan, herhangi birsebeple dal gın gördüğümüz bir arkadaşımıza: — Yahu, ne düşünüyorsun? Binin yarısı beş yüz eder, Diyoruz. Doğru amma, bunu herkes bilir. Bini ikiye böldünüz mü, beş yüzü bu. lursunuz. Herkesin bildiğ' bir şeyi, bir marifetmiş diye söylemekte ma- na var mı? Asıl marifet kimsenin bil- mediğini ve hatta aklımın almadığını söylemektir. Öyle ki işitenler birden- bire pek anlıyamasınlar. Anliyâma.! dıktan başka itiraza bile kalkıssımlar, Meselâ! Bundan sonra dalgın gördü. ğümüz bir arkadaşa, pekâlâ diyebili- riz: — Yahu, ne düşünüyorsun 158 in yarısı yüz eder, | Ne o şaştınız mı? Hemen kalemi) alıp hesap ediyorsunuz. İnanmadınız galiba! Ne çıktı yaptığınız hesapta? M mü? Hah hah hah! Ayol o mek. tep hesabı! Onu kim bilmez ki? Ya, ben size demedim mi, birden anlaşı. lamıyacak, hatta itiraz edilecek bir şey söylemeli diye? Kristof Kolombun yumurtasını bi-! Hyorsunuz değil mi? Huni onun biri ucu üzerinde durdurabileceğine kim-| senin aklı ermemişti, hem tecrübe et. tikleri halde muvaffak da olamaımış- lardı. Şimdi ben söyleyiverirsem, — Bunu ben de bilirim. Diyeceksiniz değil mi? Tıpkı Kris- tof Kolombun yumurtası gibi. Ne ise Şuşkin tacil edecek biliyorum. belki de Golya ona yardım edecek. Hayatı 1 lam bir insan meler yapmaz Golyanm da bir kere hayatı benim elimde idi. Ben onu affettim. Idam ettirmedim.. lâkin... Böyle şayanı dikkat gecelerde in. san neler düşünmüyor ki, yarın nasıl bir gün olacak, Yarm mayısın tam on sekizi. Tam dört gündenberi arkadaş- larım beni kaybetmiş bulunuyorlar, Belki de ebedi hir kayboluşt,, Tam dört gündenberi de yiyecek içecek vermediler... Şayanı dikkat değil mi ki insan hâlâ tahammül edebiliyor?.. Acaba bennim 02 — Golya bu civar. da mı bulunuyor? Onun hayatı bana benimkinden daha mühim. Gene gecenin sovuğu başladı. Yok. sa soğuğu bu gece zayıf, takatsiz oki duğum için daha fazla mı hissediyo- Tum?. Acaba son sigarayı içeyim mi? Yoben son günüm için mi saklıya Mey? ben söyleyim de, siz arkadaşlarınıza, all âğıtları Neye yarar ? Boş zamanlarınızda kendi kendi- nize eğlenmek istiyor musunuz? O halde eski oyun kâğıtlarını atmayr- mız. Eğer bunların içinde kirlileri yarsa, ya lâstikle, yahut, ekmek içi ile temizlenir. Arkalarındaki renkle- re göre takım takım yapılır. Meselâ: Pembeleri bir tarafa, mavileri bir ta- rafa, Böyle kâğıtlarınız olduktan sonra! türlü türlü kutular, kandiller, kafes. ler kulübeler, köşkler, hatta aparir manlar yapabilirsiniz. Hem kâğıdı yapıştırmaya da lüzum yok. Hayır, hayır zamk, kola fijân kullanmıya- caksınız. Nasıl yapılacağını anlata»; lm: Evvelâ basit bir kutudan başlıya- lm. Masa üzerin, zait şeklinde üste üste iki oyun kâğıdı koyunuz. Altta olan kâğıdın kenarjarını üsttekinin üzerine kıvırmız, (Şekil V Sonra bu- nu ayırırsınız sekij 2 de olduğu gibi bükülmüş bir kâğıdınız olur. Bu ke- narlarf zaviyei kajme olarak düzelti- niz (Şekil 3). Böyle gltr kâğıt hazır. İandıktan sonra, yapıştırmaya lüzum görmeden, bir kutu yapılabilir. Küğıtlardan birini masa üzerine koyunuz; daha iki tane alıp kıvırik- ları bu kâğıdın altına gelmek üzere, her iki tarafına, diklemesine yerle$- tirirsiniz (Şekil 4), Sonra yan taraf. lara da (Şekil 5) ş, görüldüğü gibi iki kâğıt konacak. Nihayet üst tarafı kalıyor, değil mi? “PEKAlA, büraya'da, yedinci şekilde olduğu gibi son kâğıt da yerleşiverir, Böylece birbirine gi- rift olmuş altı kâğıttan bir kutu ya- plabilir. Bir damla zamk kullanma” dığınız halde, elinize altnen dağılma” dığını görürsünüz. Gene bu tarzda birçok şeyler yap-i mak kabildir. Bunları da sırasile an- atacağız. İşte bu suretle boş zamanlarınızı hem eğlenceli, hem istifadeli bir su- Tette geçirmiş olursunuz. ele buldunuz gibi anlatıyerirsi- İşte, bakm ne kadar kolay, Yüz seksen sekizi büyük rakamla yazarsımın 188; sonra tam ortasından kesersiniz alt tarafında, (100) üst ta. rafmda da (100) kalır. Demek ki 188 in yarısı yüz eder miş, Edermiş amma, sakın bunü tam bir hesap zannetmeyin Küçük bir! hesap oyunundan başka bir şey değil. Tunaf bir fikre kapılmıştım. Sıra) nm Üzerinde kavna$an tahta kurula. rma bakıyorum da onlarm hayatına gıpta ediyorum, Küçük tahta kurula» ar ini öldürmeye çalışmıyorlar, en ne karşı ne kadar du nazik muamele ediyorlar. Bir diğerinin önünden ge gerken birinci duruyor, bekliyor ön- deki çekildikten sonra diğeri ilerli- yor, Uyumuştum. Rüyamda Şu, ka- ba simasını görüyorum, kilfürlerini işitiyorum. Ellerimi yıkamak istiyo rum mümkün değil, Şuşkin su vermi- yor. Şuşkinin elinde casus dosyasi. İtiraf ediyor musun? Aynı bizim yaptığımız gibi. Hepsini biliyoruz. Yiyecek içecek yok.. İste bunu biz yapmıyorduk. Kurşuna dizilmek mü- hakkak amma, ekmek su da muhak- kak... Askerin gürültüsü fle uyandım. Bahçeden geçerken Yüzü duvara çev- rilmiş bir adam süngülüler arasında duruyor. Bu, Golya değil mi?.. Bina- nm Üzerinde bir tayyare dolaşıyor. va Li di -(VAKIT)ın Çocuk Sayıfası Hesap dersinde Hoca hanım talebesine anlatıyor- du: — Bir cinsten olmıyan şeyler bir araya getirilip cemedilemez. Meselâ: İki öküz ile sekiz patlıcanı cemede- yiz. Talebeden biri dedi ki: — Ederiz Hoca hanım! — Ne diyorsun? Pekâlâ iki öküz İle sekiz patlıcanı cemedersek ne olur? — Gene sekiz öküz olur. — Nasıl? — Nasıl olacak, hepsi bir araya gelince öküzler patlıcanları yerler gene sekiz öküz kalır. Niçin meşhur olmuş Tarih dersinde muallim derse çr-| kardığı bir talebeye sord — Kristof Kolomb niçin meşhur oldu? — Kitaplara yazıldığı için, efen- dim. — Pek iyi, niçin kitaplara yazıldı? — Meşhur olduğu için efendim. Bürçler Çocuk pek fazla okumamış olan babasma soruyordu: — Bey baba, bugün muallim bey bize burçları anlattı, bir ikisinin ismi-! nj yazdırdı, bize de birkaç tane daha yazmamızı söyledi. Bir iki burç söy- leyin de yazayım. Adamcağız müşkül bir mevkide kaldı. Burcun ne demek olduğunu bi. le bilmiyordu. Biraz düşürdü, sonra oğluna sordu: — Hangilerini söyledi? — Ayı burcu, koyun burcu, öküz burcu, akrep burcu. — Öyle ise yaz oğlum: Fil burcu, deve burcu, eşek burcu, katır burcu. © Evlâtlarım Çocuklar akşam köy mektebinden çıkıyorlardı. e tÜeden bir sürü öküz. le gelen yaşlı bir kadını gördüler. Gü- Terek dediler ki: — Öküzlerin anası, misin? Kadın cevap verdi: — İyiyim eslâtlarım. Küçük Bilgiler Kolay lâstik Kurşun kalemile bir şey yazıyor. nasılsın, iyi sunuz; yanlış oldu, lâstikle sileceksi:! niz. Aradınız lâstiğiniz yok, şimdi! ne yapacaksınız? Hiç kederlenmeyin, bir parça ekmek içi de ayn: işi yapa- bilir, Boya fırçası Harita yaptınız, sulu boya ile bo- yıyacaksınız; Fırçanız kayboldu mu? nin benim İçin yazacağı günah poli- çesinden bir saat evvel memleketimin kartalını taşıyan tayyareyi görmek ne saadet. O da hiç... DİVANI HARP HUZURUNDA Büyük bir salona girdim. Salon güküt içerisinde Idi, Dün muhakeme edildiğim bu salonun yüksekçe bir! mahallinde beş kisi. heyeti hümikeyi teşkil ediyor. Beşi de büyük rütbeli zabitan. Uzun mahkeme masasının sağında Şuşkin ikinci bir zabitle otur-| muş. Önlerinde evrak dosyasile kalın bir albüm var. Büyük salon ayakta duran ve oturan zabitlerle dolmuş. Divanı harbi âli relsi celseyi açtı. Ev- velâ Rus lisanile sonra da Almanca okunan iddianamede benim Ruslara! iras ettiğim zararlar izah olunduk. tan sonra dört gün evvel de hududu tecavuzum ilâve olundu. Reis okunan iddinnemeyi anlayıp (anlamadığımı sordu. Müteakiben beni mahkemeye kargı müdafan edecek bir yüzbaşı gös! terdi. Dava vekilime bir müddet bak- tım. Reis: “Evvelce de olduğu gibi, si. zin meşhur Alman istihbarat zabiti > tayyareye ateş ediyorlar, Mahkeme VAKIT 25 Teşrinevvel 1931 — 25 Teşrinevvel Tankların Ceddi 1914 senesinde ilân edilip 1918 se nesine kadar devam eden ve dünya milletlerini (o boğazlaşmaya gölüren büyük harp zamanında yeni ve müt- hiş bir muharebe âleti icat edilmişti, Bu, zırhlı, büyük ve çok kuvvetli otomobil gibi bir araba idi. Ova, de meyip gidiyor, önüne me rasgelirse mahvediyordu. Topu, mitralyozu da yardı. Mütareke zamanında İngiliz. ler, güya Türkleri korkutacaklar di- ye, İstanbul enddelerinde bunlardan birini langur lüngur gozdirmişlerdi. Bu müthiş arabalara tank İsm; veril diğini biliyorsunuz. Bazan bir takım iptidai şeylerden ilham alınarak yeni icatlar yapılır. Netekim tayyarenin, uçurtmanın vers diği fikirle icat edildiği malümdur. Tanklar için de böyle oldu. Harp eden ordunun istihkâmları etrafında dikenli teller vardır. Evvelce bu di- kenli telleri bozmak ve aynı zamanda kendini muhafaza etmek için asker, üstü örtülü ikj tekerleğin arasına gi Tekerlekleri iterek ilerlerdi. tankın büyük babası budur. Bundan fikir almarak bu dehşetli harp âleti icat edilmiştir. Çocuk oyuncağı gibi bir şeyden muazzam bir ölüm vasi tası, Ziyanı yok! Bir tavuk, hindi yahut kaz tüyü bulunuz, kenarındaki ince kılları yolup bir araya getirir, bir kibrit çöpüne bağlarsınız. İşte size yumuşak, güzel bir fırça, Zarf Bir mektup yazdınız, koyacak bir zarf bulamıyorsunuz. O gün de cu ma, dükkânlar kapalı, yirmi para ve rip alamazsınız. Pekâlâ, bunun da &0- layı var; bir beyaz kâğit alır, bir ta rafı 32 bir tarafı 2ösantimetre olmak üzere bir mustatil kesersiniz, iki kar- şılıklı köşesini yedişer, diğer iki kö şesini sekizer santimetre enliliğinde kıvırınsınız. Sonra yapışlırınca size âlâ bir zarfçıkar, MUSUNUZ?,, “Max Wild olmadığımı iddin edi. yorum.,, “Muhafız bomba faburuna men- sup mülâzim evvel Georg Lübko ol duğunuzu tekrar ediyor musunuz?,, “İsmim Georg Lübko ise de muha- faza bomba taburuna mensup oldu. ğumu söylemedim... “Pakat siz bu taburun üniforma- sını taşıyorsunuz? “Hayır, bomba muhafaza taburu- nan üniformasını taşımıyorum.., “O halde hangi tabur üzerinizdeki bu üniformayı taşıyor?,, “Söylemek istemiyorum.,, Şuşkin reise, Alman ordusunun yabitan teşrifat listesini verdi, Liste de bomba muhafaza taburundan yüz başı Hanri Wild ismini buldular. Be nim ismime ait hiç bir İz yoktu. Dosyada mükayyet, giinahkârlar kralı Maks Vilde aft ilâveler okundu. Haklı haksız kimseleri kurşuna diz dirmek, Rus casnslarından; 25, 33 ve 38 numaralılarn İdamm sebep olmak gibi muhtelif : den; hatta Alman r hareketinden