E-D E B Bizde içtimai ede- biyatın ilkromanı Kışın çıkan eserlerden birçoklarını günlerimi gece yarılarına kadar doldu Tan işhayatmın yorgunluğu arasın. dn okumıya vakit bulamamış, O tati- le'saklamıştım. Şimdi uzun Ada yolunu her yün iki defa geçerken vapurda bunları bir bir gözden ge Şiriyorum. Bunların içinde şöylece süzdükle:i Tim ve içime sindirerek okudukla. rm vardır. Birincileri okumakla, on ların one olduklarmı öğrenmiş oluyo rum. Bu, bir merakın izalesine sebep ve bir hükme esas olur. Yine hen fayda görmüş sayılırım. İkincilerden bazılarını okuduk. tan sonra ise onların Üzerinde durup konuşmadan geçmek mümkün olmu yor. “Çıkrıklar durunca... isimli ro- man bunlardan biridir. — Niçin?. Şunun için ki bu roman, bizim di- İlimizde çıkan romanlara (benzeme mektedir. Bu roman, edebiyatımıza feni bir telâkki ile gelen bir muhar- ririn eseridir. Bu yenilik o nerededir, ve iyi bir yenilik midir? ! © Bunu tetkik edelim. “Çıkrıklar — durunca... Yı yazan) Sadri Etem Bey muhtelif sebeplerden Samuel Toyler Cole Koleriç (Choleridge) e kederile mur hitini neşelendiren bir şairdi diyecek| olursam, muhterem okuyucularım bu! sözümde bir paradoks bulunduğunu zannetmesinler. Evet Koleriç bütün hayatında asla gülmemiş; meyus, f-| tur ve facia dolu bir ömür sürmüştür.) Bu hali ile engin bir kalp huzuru için de uçan sakin arkadaşı Wordsworth (Vörzvört) ile tam bir tezat teşkil e der, Şuir yaşadığı müddetçe derin bir acı ve vledan azabı içinde kıvranırken, onu okuyan ve parlak edebi müsahabe- lerile mestolan halk; konuşma ve ide- allerinden feyzalmak için (etrafında bir hale yapan arkadaş ve takdirkârla| rı onda iştiyak, Ümit ve güzelliklerle! dolü ve şaşaalanan neşeli bir ruh ol. duğuna iman etmişlerdi. Koleriç 17772 senesinde, ailesinin on üçüncü çocuğu olarak doğdu. Babası Devonshire, Ottery St. Mary de ma- hallenin papası ve iptidai mektebinin İde baş hocası idi. Keleriç hasletleri fevkalâde çabuk inkişaf eden bir çocuk gibi görünüyordu. Üç yaşında iken su Edebiyat Tarihi Kederilemuhitini neşelen- diren romantik bir şair ridge : 1772 — 1834 pierre) Robespiyerin. sukutu, unvanlı şiir devrin ihtilâlei ruhunu aksettirir. | Southey ile beraber cemiyeti ıslah ede- cek bir (Muhayyel ölke) kuracaklardı. Ahalisi müsavi haklarla idare edilen bu cemiyet Susguehemna sahillerinde yapılacak, yalnız edebiyat ve ziraat ile uğraşan ideal bir halkı olacak, ve İş de günde iki saate indirilecekti. Ayal zamanda bu cemiyetin her ferdi, İyi bir kadınla evlenecek onu da muhayyel ölkeye getirecekti, İki şair bu son-mad- deye ilkönce kendileri riayet ettiler ve) iki hemşire ile evlendiler, fakat yeni yurda ulaştıracak paraları bile olma- dığın anlayınca, şaşırdılar kaldılar. Bundan sonra Coleridge'i garip ve fecj bir surette bütün deha ve malü- İmatma rağmen, dalma ve daima irade» isine hâkim olamıyan, dolayısile hiçbir işte sebat gösteremiyen bir şahsiyet o- larak görüyoruz. Şair uzun müddet Almanyada tah- silde bulundu. Ruhu sıkılıncıya kadar ra Romaya geçti. Orada da iki sene Sesini en tatlı yerinde ır gibi o su mırıld Bir Bizi Leylâ ile Mecnun Şimdi ne akşam var, nı Benzetti bizi bir kırık Sesini en tatlı yerinde (Vicdan azabı) isimli faciasına verdik»! Gamlı yolumuzda ağlıyi Kalbinden kalbime akan bir sesti Akşam gölgesinde çağlıya o su; kesti Bizi sonsuzluğa bağlıyan o su.. aanırdı, Göğsünde bir sarı ay yıkanırdı, sanırdı an o sU. Sessiz ruhumuzu o bestelerdi, “Unutalım dünyayı!,, derdi. Bir aldi, sonunda verdi bin derdi, , Bizi bizden fazla anlı ıyan o su. e ses, ne dere; Yolumuz ayrıldı başka ellere. mermere Ruha zehir gibi damlıyan © su... Kalbinden kalbime akan bir sesti Akşam gölgesinde çağlıyan o su, kesti Bizi sonsuzluğa bağlıyan o su.. Şüküfe Nihal leri, inti birisinin hususi kâtipliğini yaptı. Son| leri 400 — dört yüz — İngiliz Jirasın-Inüfuzu görülür. Son şiirlerinde ise dan manada, adeta hiç para almamıştı. kolay lıkla işliyen muhayyelesi fikir ve Esasen kendisi de almak taraftarı de-|tetebbü ile de bezenmiştir. Bunlardan gildi. Ve (Bende şiire karşı bir meyil, Kubla Han, Kristabel ve eski gemiis i l a memleketi doluşmış, memleketi gör. tahsil ve tet&bbü denizinde yüzdü, dur vir istidat olması benim için en büyük|nin şarkısı dikkate değer. Bu gibi şiir. müş, köylüyü tanımış bir adamdır. Kütle © ile yâkından temas eden ve #nu anlıyan bir adamın Onu sevme. mesine imkân yoktur. Sadri Etem Bey gönlünde bu muhabbetin ateşini taşıyor, memlekete ve kütleye çevri. Jen gözlerinde bu ışığın parıltısı var. dır? Sadri Etem Bey şimdiye kadar bir kaç cilt teşkil edecek (Okadar küçük hikâye neşretmiştir. Bunların hemen hepsinde bu &rf Bulmak mümkün dür. Yani bu hikâyelerin hepsi mev. zu olarak toprağımızı ve üzerinde yaşıyanları almıştır. Toprağımızın üzerinde yaşıyan © nesil ki kara ekmeğine gönlünün acısr- »ı katık ederek beslenmiştir. Bu sefalet ve ıstırap senelerinin çoruklarma ait kalın karakalemle çi- zilmiş portreler Sadri Etemin hikâye- Jerinde yarına geçiyor. Küçük hikâyelerin kadrosu için de daha fazlasını yapmak kabil de- #ildir. Halbuki Sadri Etemin mersup olduğu mektebin edebiyat telâkkisi bu kadarını az görür. Kütleden bazılarının tetkik ve tes- biti faydalıdır, fakat kâfi değildir. Asıl mevzu doğrudan doğruya kütle| Cambridge (Kembriç) darülfünunun iki sene daha işsiz, güçsüz yakit geçir nin kendisi olmalıdır. Zira o, bütÜnİda meceani bir talebe olarak görüyo-|mek imkânını buldu. içten Kıvranmaları, arzuları, duygü ları, ıstırapları ve hiddetlerile çok canlı “ve hareketli bir varlıktır, ede biyat için el dokunulmamış bir saha- dır, orijmâlitedir, ondan bahsetmek edebiyat için bir kazançtır. Öte taraftan içtimai edebiyat, yer yüzünün asıl sahibi olan halkı sevdi- ğine, sevdirmek istediğine ve Oonun yükselmesine çalıştığına göre mevzuu tabiidir ki kütle olacaktır. Sadri Etem Beyin romanı bizde © debiyatın bu türlü anlaşılışma © göre yazılmış İlk eserdir. Bu yolun başın- da bulunması da bu eserin meziyetle- rinden birini teşkil ediyor. «Çıkrıklar durunca.., o Anadoluda el sanayiinin inhitatı karşısında bu yüzden göçinenlerin (düştükleri sefa- leti ve bu sefaletle kamçılanârak 2- yakiaımalarını anlatıyor. Eseri, bu gözle görmesek Dudu, Es. ma, Hüseyin, Pazvantoğlu, filân ve filân gibi tiplerin tamamlanmamış re- simler gibi gözüktüğünden belki sikâ- yet edebiliriz; fakat muharririn “sıl ehemmiyet verdiği taraf bu olmaf ğı için oOonlarla o kadar meşgul olma. mıştır. Asıl bunların hepsinin birden vücude getirdikleri müşterek çehre, işte bu, canlıdır ve kuvvetlidir. | Ba yolda ilk eser olan “Çıkrıklar düranea..., Sadri Etem Beyin de ilk —anıdır. Ru. o demektir ki “Çık İsamimi olm gibi okumağa başlamıştı. Daha henüz beş yaşına basmadan da İncili ve Rin bir gece masallarımı baştanbaşa hat. metmiş, her iki kitabın da birçok vak- alarını hayrete şayan derecede hatırlı- yordu. Üç yaşından altı yaşına kadar bir kız rsektebine devam etti, Altısından dokuzuna kadar da (ki bu sırada baba si ölmüş ve ailesini yüz üstü bırakmış- tı) babasının mektebinde klâsikleri yut bir buyti — romanlar müstesna ingilizce kitaplar okumuş; -metafi- sik bahislerden ve kuru can sıkıcı di ni, felsefi tetkiklerden ziyadesile hoş- lanmıştı. On yaşına girince Koleriçi Londrada parasız “Christ Hospital) mektebine gönderdiler. Burada Lamb (Lemp) ile arkadaş oldu ve ihmal e. dilmiş bir halde, ve bütün ihtiyaçları. nı kendisi temin ederek yedi sekiz se- ne kaldı. Çocukluğunda, evvelleri, e. linde bir sopa, filizleri, ağaç dalları. nı kırarak tarlalarda, çayırlarda'dola- şan Koleriç şimdi, bu mektepte ise, arkadaşları ve Londra'nın o kulakları üstü uzanmış, hayaller kurarak, sürat le kayan bulutları seyrediyordu. Koleriç on dokuz yaşında iken ruz. Lâkin şair burada da çok kalma” İ muşta. Üç sene sonra borç gırtlağı Yi- le aşınca mektepten kaçtı; fakat üç ay sonra yakalanarak tekrar Kembriç'e i- ade edilmiş bulunuyordu. 1794 te (ru- us) almadan Kembrici terketti ve coş- gun ruhlu, Fransız inkılâbıma hayran! kalan Southey (Sudi) ile dost oldu. Kendisinde de ayni hayranlık o vardı. Bu heyecan dolü iki ahbap çavuşun azdıkları (The fall of Robes- ca, da her (ilk) gibi ta- ndan kurtulamamıştır. ekilip çevrilmeğe, der- a ihtiyacı vardır. Bey, üslüpta kolay- bir muharrirdir: Ko- kolay okunmalı, kolay rıklar mamen noksa Eserin daha $ lenip toplanmağ Sadri Etem lığı esas sayan lay yazılmalı, anlaşılmalı. Doğrudur, np yazısında ehet şart da bu olmalı; ğınıklık değildir. z k “Çıkrıklar durunca, nin üslübun- da kusur sayılabilecek bir ihmalkârlık gözüküyor. Muharrir, bunun önüne geçmelidir. San'at telâkkisine ve san atkârlığna iman ettiğim kiymetli edi bin eserinden bahsederken tamamen ak ve tarafgirlikten kur tulmuş sayılmak için yukardaki satır. yirminci asır yazıcısı- mmiyet vereceği İlk fakat kolaylık, da- du. Daha sonraları (Arkadaş) isimli ve hakikat ve hürriyeti & terennüm eden bir gazete çıkardı, Londrada edebiyat ta, nefis san'atlara dair konferanslar verdi, müsahabelerde bulundu. Büyük bir dinleyici kütlesi etrafını almıştı. Lâkin bir kusuru vardı. Sözünü tutmu- İyor, meselâ bir yerde konferans verme İsi mukarrer iken ekseriya gitmekte tekâsül gösteriyordu. Bunun Üzerine mükâfattır. Acılarımı hep o dindirdi, zevklerimi incelten ve yükselten gene o oldu, yalnızlığa tahammül sabrmı veren odur. Ve gene şiirdir ki, bana mübhitimde rasladığım iyi ve güzeli a- ramak ve ayırmak adetini öğretti... diyordu. Kendisini şiire, yalnız ve yal! nız edebiyat aşkı için vakfeden Coleri dge ayet az yazmakla beraber, isti- dat ve malümatı sayesinde muasırla- dinleyicilerin birçoğ a da- Saz in birçoğu yavaş yavaş “Coleridge'e yeni bir ufuk açılmış- tı. Morning Post ile The Courier de kendisine gayet mükemmel bir. vazife ile 2000 — iki bin — ingiliz Jiralık bir yarım hisse teklif ettiler. Serâzat şair, bu nimeti: “ben eski eserleri tembelce iki bin'defa okumayı, iki bin ingiliz lirasına tercih ederim. Hem insanın se- nede 350 ingiliz lirasından fazla geli- ri olması, fikrimce nefsine yapabilece- ği en büyük fenalıktır., diyerek tep- mişti, Ailesini de ihmal ediyordu. Ka- rısına ve çocuklarına Southey bakıyor, yırtan şamatasından uzak, damda sırt|kendisi ayrı bir pansiyonda yapa yale) müne girmiştir. Coleridge de bu ka) nızoturuyordu. Parasızlıktan az kal dr rahipliğe bile girecekti. Lâkin İki arkadaşının maddi yardımları ile bir Coleridge'in bu her şeyden elini çekmek arzusu, hoşnutsuzluk gösterme si neden ileri geliyordu? Bunu ömrü- nün seyrinden anlıyabiliriz. Celeridge genç yaşında iken nevralojiye tutul- rrün'alemdârliğini yapıyor, müsahabe deri can ve gönülden dinleniyordu. Wordsworth (Vörzvört): “her ne ka» dar devrin adamlarını yabana atamaz sam da, Coleridge tanıdıklarımın biri cik fevkalâdesi idi... diye ilân ediyor. du. Şahsı itibarile de Koleridg'in he- şeri zaaflarını rağmen, iyi, nazik ia biatı, temiz ruhu kendisini herkese sev diriyor ve saydırıyordu. Lamb (Lemp) onu âlayci bir tavırla (bir az zedeler») iş en büyük melek) diye anlatıyordu. Istırabın insaniyeti yYumşattığı ve incelttiği bugün adeta tabii bir kanun ideden uzaklaşamamıştır. Şiirlerinde! insaniyete karşı duyduğu sempati, me- selâ Wordsworth ve yahut herhangi büyük bir İngiliz şairinin duygusun dan daha derin ve kuvvetli bir surette göze çarpar. Hatta evvelki ilham ve hayal kuvvetinden oldukça mahrum en| son şiirlerinden bile “engin bir huzu” run süküneti içinde, muzaffer, hele- İ muş, ağrılarını dindirmek için afyon lu ilâçlar kullanmak mecburiyetinde kalmıştı, Bu başlangıç zavallı adama pahalr; ya mal olmuş ve Coleridge'de afyon kullanmak bir iptilâ halini almıştı. Bu iptilâ, tabiatile, şaire irade kuvvetini! kaybettirmiş; o mevcudiyeti akur dai galarda çırpınan bir kayığa dönmüş tü. On beş sene mütemadi bir didinme! den sonra böyle hınzır bir afete mu kavemet edemiyeceğini anlıyan Cole ridge doktora koşmuştu. O devirde ken disini ziyaret eden (Corişle) Kar- layi, onu insanların kıralı diye tavsif ve şöyle ilâve eder: “O size yarı mağlüp, ıstırap d çökmüş fakat dalma şaşkınlık içinde mihnetle yüzen bir ömür zihabını we yordu.,, | Böyle olmakla beraber, bu hastalık onun dehasını parlatmıya bir mâni teş kil etmedi. 1796 de lirik dastanlarını! neşretti (Lyrical Ballards) Bu eser şa irin Wordaworth ile hemşiresinin arka 'daşlığı neticesi olarak doğmuştu. Cole; ları da ilâve etmem lazımdı. Refik Ahmet ridge, şiirlerine, Byron'un — iltimasile u,|düz rüyası) ndaki (Gözlerim kapalı i- cansız ve ince bir ruh süzülür. Ömrünü bütün bir ıstırapla geçiren! engin mefküreli ve cidden şair Cole, ridge 1894 te gözlerini kapıyarak ebe-| di istirahatine kavuştu. ESERLERİ: Coleridge'in eserleri, manzum, tah| lili ve felsefi olmak üzere üçe ayrılır, ve her biri sırasile, ilk, orta ve devrelerini işaret eder. En güzel eş'arı ancak yirmi sahife tutar. Bunlar hakkile saf ve pürüzsüz şiirleridir. İlk şiirleri Gray (Grei) le Blake (Bleik) in, bilhassa bu sonuncu» sunun tesirini bariz bir surette akset- tirir. Coleridge'in (Day Dream) (Gün son ken resimler çiziyor) mısraını okurken, Ihtiyarsız Blake'in korkunç (Safiyetin şarkılarını) (Longs of Innocence) ha- turlryoruz. Maamafih bu iki şair ara- sında pek büyük bir fark olduğunu u- nutmıyalım: 1 — Blake ancak bir hayaleidir. 2 — Halbuki, Coleridze de hayalei likle allâme bir profesörlük hasleti bir leri tahlfl ve tenkit etmek güçtür. İnsan bunları ancak okuyabilir, yükselttikle ri ahenge, ve zihninde tebellür ettirme ge çalıştığı müphem imalara hayran ikalır. Meselâ Kublahan yarım bir şark masalıdır. Şair elli dört mısra yazdık- İtan sonra devam edememiş, bir daha da bitirmek nasip olmamıştı. Krista- bel de bitmemiş bir manzum hikâyedir. i Garip bir ahengi ve çok güzel yerleri, , vardır.. Ve büyücü bir kadının. seline düşen saf ve temiz bir kızın hikâyesi- ni anlatır, (The Rime of the Ancient Mariner) Eski gemicinin şarkısı Coleridge'in ew güzel ibdar ve dünya şaheserlerin- den biridir. Okuyucu, bu eserle her ne kadar denizde efsanevi bir gemi tayfaları ölmüş, sihirli rüzgürr bulu nan fevkattabil bir ökeye giriyorsada bütün bu garabetleri yine hakikat i- miş gibi kabul ediyor. Şiirin vezni, kafiyesi, ahengi fevkalâdedir, Mükem meldir. Engin ıssız denizi tarif edişi, daha doğrusu ima edişi (Zira Cole ridge hiç bir vakit bir şeyi tasvir, ta- rif etmez, fakat kısaca ve doğru bir surette ima eder, muhayyelemizde onu tamamlar) parçaları emsalsizdir. İngilizce bilen bütün © okuyucularıma bu şiiri okumalarını bilhassa tavsiye ederim. Coleridgein İngiliz oedebiyatındi muvaffak bir terceme diye (tanılan Sehillerden (Şiller) naklettiği Wak lenstein tercemesi de zikre şayandır. Coleridgein mensur eserlerinden “Ede bi hayatımla — fikirlerimin akisleri (1517) Shakespeare (Şekspir) takrirle ri 1819 (Cenap Şehabeddin — Beyin ku- lakları çınlasın) ve tefekkür (1825) en dikkat nazarı çekenlerdir. 1 — (Edebi hayatımla fikirlerimin akisleri) nde Wordsvorth (Vörzvörd) ün Şiir nazariyesi tahlil, tenkit ve izah edilir. Ve İngiliz edebiyatında şimdiye kadar serdedilen en mantıki ve aydınlatıcı fikirleri havidir. 2 — Takrirler, şimdiye kadar yapt lan en ince veen üstadane tahlile rin birer aynasıdır. Her zaman Ay» ni lezzetle okunur. Hedefi de ikj âsir dır kök salmış olan eski keyfi ten kit usulünü yıkmaktır. 3 — Pelseft eserile de Çolerige Ak manyanm idealist felsefe usulünü İn gilereye getirmiştir. Tefekküre reh ber, şairin, edebiyatçılardan o ziyade felsefe ve ilâhiyatla uğraşanları zi yadesile alâkadar eden en derin ese leşmiştir ki nadirdir. | ( rury Lane) tiyatrosuna kabul edilen) Gündüz rüyası, şeytanın düşünce- ridir. Ibrahim Hoyi