9 Temmuz 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

9 Temmuz 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——jsAnETLERİ Tımar hanelik Bir genç tanıdım, daba ilk konu- şüşumuzda bana darıldığını anlattı. "— Niçin dedim, daha sizinle ta- “ışmadan böyle darılmışamız! Genç bana cevap verdi: “— Akşamın edebiyat anketine ver diğiniz cevapta (X) beyi neden beğen- diniz. Ona fena halde müteessir oldum. “— Niçin müteessir oluyorsunuz. ! Eğer takdir ettiğim zat kıymetsise benim müteessir olmam lâzımdır. Bu sizin teessürünüze sebep olmamalıdır. “— Yalnız siz değil, birçokları da onu beğeniyor. Teessirüm asıl bundan dolayı arttıkça artıyor ya! “ Bu edip fena yazmıyor? Okuyucuları var, Anlıyanlar be feniyor. Her gün bize yeni bir mevzu veriyor. Seve seve okuyoruz. “. Zevk mahvoldu desenize, “— Hayır belki yeni bir zerk.. Edebiyatı cedide zevkinden hoşla- miyor musunuz? — Hoşlanmam. — Fecri atiden. — Allah göstermesin! Dikkat ettim. Ren söyledikçe gen- ein derdi artıyordu. Sanki nasırına basılmış bir adam gibi hayflanıyordu. ki Nihayet açıldı. — Azizim, dedi.. Burada san'atın kıymeti takdir edi! iyor. Tam yirmi romanım var. Hazir. Hiçbirini bastıramadım edebiyat bir sürü eşkiyanm elinde.. Para da iste medim.. Yine basmadılar.. Yirmi toman yazdığını muahtabıma sordum. “— Kaç yaşındasmız. Cevap verdi. — Yirmi bir. Yirmi bir yaşında yirmi roman mu-har| tiri. Başını dertli, dertli salladı. Yüzün den şimşek gibi bir buhran (dalgası geçti. İsteri nöbeti geçirdiğine şüphe yoktu. Kendisini teselli ettim. Karşımdaki gencin istırabını şim di hissediyordum. Çocuk kendince hak İı: idi çünkü onun bir türlü edebiyata maledemediği insan aşağı yukarı kend. Yâşıha yakin bir insandı kendisi kendi Şuurundan çıkıp bir türlü kollektif bir şahsiyet sahibi (olamamıştı. £ Beriki| mormal bir çalışma ile (kollektif bir şahsiyet sahibi olmuştu. Normal çalışma yolunda yürümüş tü. ... Yaşlı bir dosta rasgeldim: — Azizim dedi, seni beğenmiyorum bu ne hal? Neden bu hükümeti bu ka- dar futuyorsun.. | “— Memleketi kurtaran Sakarya fırkasını Afyon fırkası, İzmir fırkası #ı nasıl inkâr ederim... İnkılâpçıların inkılâpçıları tutması kadar tabii bir şey yoktur. Made mki inkılâba inanıyorsunuz #iz de bizim saflarımızda bulunmalısı niz Yaşlı dost gözlerimin içine baktı, Gözlerindeki pırıltıları okudum. bu pa rıltılarda emre, kumandaya hasret damın bakışı vardı. Muhatabımın yü, sü döndü, bulandı, birdenbire fırtına-! ya tutulan deniz gibi çalkandı: “ Biz de adam değil miydik ge- Tim şu aşta sizin de tuzunuz bulunsun! demezler midi hiç? Muhatabımın gözlerinde trampet çalıyordu. © ©Bu kadar gururlu olan yaşlı ada. mm eskidenberi sade hüsnü niyeti ol- duğunu rivayet ederler ben çocukluri ğumdan beri onu çok dinledim. Balkan harbinde: * Ben kumandan olsam mağlüp olmazdık derdi. Halbuki bu adam or- duda saka neferliği bile etmemişti. İstanbulda büyük yangınlar oldu. ğu zaman: , “ Beni dinleseler bu yangınlar bir saniyede söner derdi, Halbuki bu adam ömründe bir idare (Jâmbasını söndürmemiştir. i Memleketin asayişsizliğinden balıso lunduğu zaman: “— Ben mağir olsam © alimallah dünyayı sus pus ederim, derdi. Halbuki bu adam, mahallede sarkoş nara atsa evinin kapısını kapar odanın kapısını bastırır. Pencereleri indirir, söyliyen | gurur i le Ayaklar altında dalmâ ısırmağa müheyya bir engerek Haset vr gerezin âleti — Yuvarlak bir adam — Entari ile dinlerken kabele — Yobazın intikamı — Nahoş bir seyahat ihtimali rıhtım piyasası Bir va Ne ef'al ve hissiyatımda, ne akval ve harekâtımda sebep olacak bir ser reşte olmamakla beraber hasedin ve garezin bana hücum etmek, karışık ve karanlık ihtirasların benden O Intikam almak için buldukları bir çare vardı: Beni mibalâtı diniyeden tecerrüt ile it tiham etmek. Bir rahip mektebinde bulunmuş olmak, kolunun altında frenkçe kitap lar taşımak, hususile iyice giyinmek, iyice yaşamak, pek genç yaşta mekte idadide muallim, gazetede muharr bankada memur, daha bilinir mi ne ler, neler olmak kâfiydi; haset riya ni kabını takarak başka bir nam İle, kar şısındakileri derhal iskât ve ikna ede cek yüksek bir şeyin çehresi ile görün- meğe teşebbüs edecekti ve ediyordu. Meşvarü efkârımda bunu muhik gös terecek bir nokla olsaydı, hakikaten hissiyatımda ve itikadatımda bu isna- da esas teşkil edebilecek bir cihçt bu- lunsaydı belki onları bü derece hakir, zelil, şayani nefret görmiyecektim. Ne zaman bir mübahase olsa, ne vakit o bir mülâtafe yapılsa, bu nadın beklenmiyen bir perdenin arka sından çirkin suretini çıkarıp bir kah kaha arasında beni susturmasına na Tuz kala kala kudurur, o zaman, hiç bir tecavüz ve ya tarizi hazm ile, iti. dal ile telâkkiye müsait olmıyan genç liğimin galeyanı arasında ben de kö- pürür ve püskürürdüm, Bu tuğyan on ların ateşi gayzini söndürmez, bilâkis körüklerdi. Birçok mütcarrızların arasında bir rüsumat başkâtibi vardı ki İzmire ye- ni gelmişti, daha memleketin mizacını öğrenmeden bana bu zeminde, fakat güya lâtife şeklinde tarizi kendine bir zevk edinmişti. Bu yusyuvarlak, yer- den yapma, yürürken yuvarlanan hir fıçı şeklinde bir adamdı. Evvelâ ta rizleri tarizden ziyade lâtifeye benze mekle başladı, bu müphemiyet içinde ona mukabele etmek belki beni gayri muhik gösterir mülâhazaşile tebessüm ederek geçiştiriyordum: fakat bu te bessümün manası: — Elbette hir gün daha sarih olur ve bana fırsat verir. sin; demekti. O gün teahhur etmedi, bir rama- zan gecesi kitapçı Sabri Efendinin dük kânmun önünde arkasında entari, sır. tında Şamhırkası ile oturuyordu. Ya- nında iki kişi daha vardı. Ben dük- kâna girerken nargilesinin marpucu- nu ağzından çekerek: — Bonjur, mösyö. dedi, Bu kâfi idi, derhal nagihani bir in- kıtar deveranla mahrekinde tersine dö nüveren bir çark süratile döndüm: — Efendi, dedim; bana Halit Ziya Bey MA ise! GE iğ | Medresede bir mu- Yazan : Halit Ziya /fa etmedim. Bu adamın yaz geceleri o kıyafetle rıhtım piyasasına o çıktığını İve gören ecanibin tezyif nazarı altın. da dolaştığını da bundan eza duyan Türklerden işitirdik; Gazetenin ilk çı- Jkan nüshasında bundan bahisle, isim tasrih etmiyerek fakat şahsı göstere cek bir ifade kullanarak, alaylı bir fıkra yazdım. Sonraları elimde mevcut ibir vasıtayı böyle tatmini hiddet için kullandığıma nedamet hisleri duvdulk- ça: — Evet, ama esasen ona böyle bir ers vermek ve türk memurunun şe- refini tezyif edilmekten kurtarmak 'â- sımdı; diye tesliyet bulurdum. Bu zeminde daha mühim bir vak'a hikâye edeceğim: Ramazan münasebetile cerre çık- İmiş hocalar içinde Hisar camiinde va- ız eden biri vardı ki cerbezeli, gür ses. li, şahsen de heybetli bir adamdı; fw kat tamamen yobaz tabirine lâyık bir herifti, Bu adam her akşam dedemin ko nağında hocalara, softalara, fakirlere küşade bulundutulan iftar sofralat. inin da daimi misafiriydi; beni de o- İrada dolaşırken görerek tanırdı. Gali- ba gördüğü ve tanıdığı için iskât edi. lemiyecek bir gayzi hasudane de du. yardı ki evimizin müdavimi olmak si fatının icabatı nazikânesine bile teba iiyet edemedi, Bir gün ben Hisar cemi) inde onun vaazını dinliyordum. O be. ni samiin arasında görünce hemen mev izua bir küçük çelme attı ve sözü diğer ibir mecraya dökerek frenklerj taklit edenlerden, onlar gibi giyinip onlar gi bi yaşıyanlardan, frenkçeden başka! iŞeyler okumıyanlardan hatta cebinde İfrenkee kitaplarla camii şerife gelen ilerden bahsettiş sarı ve gür kaslarmın altından kayan iğri bir nazarı da giz- Tice bana akıyordu; mihayet sözünü: “Men leşebbehe kavnen fehürr MAİLİ İle bitirdi, huna bir de mana vers di ki ne demek istediğine herkes vâ- kıf olsun, Orada, camide herkesin içinde, va- ix efendiye nasıl mukabele edilebilir? Adamı parçalarlardı. Bunu idrak etmi- yecek kadar gafil değildim. Kendi ken dime bir hareket tarzı çizdim: Onun geceleri Hatuniye medresesinde misa- fir olduğuna vakıftım. Hemen © yece yanıma genç refiklerimden birini ala- rak — sebebi ziyareti ona (söylenir. dim — oraya gittim. Hep hocalardan mürekkep bir cemiyet içine İâübali bir selâmla daldım. Bunların arasında dostlar da vardı, ezcümle müftüzade ve Mansuri zade... | Dört kelime teatisinden sonra, dö.| nüp ona tevcihi hitap ederek: — Hoca) ! kararsızlık ibtimamı daha müş- İ gele tesbit Edilmesi hususunun derler, mösyü demezler. Her şeyden ©“) efendi. diye başladım. Sesimde bir ku vel size hunu ihtar ederim; sonra bülruluk vardı, fakat gittikçe daha inki- vaziyette otururken, elinizde marpuç» şal eden bir selâsetle söyledim. Ne la bana hitap etmenize de müsande €-| söyledim, onu yarım saat sonra bile £x demem. Bunun mukabelesi elinizden hütür edemesdim. kırk seneden fazla marpucu alıp suratınıza çarpmaktır, bir zaman sonra, kids, taşan söz bunu da yapılmış addediniz... leri, kayit ve zaptetmek mümkün de- Itiraf ederim, pek fazla İdiz fn-iğit, Fakat bunları tahmin etmek pek kat hayatın tecrübeleri fıtratımın di: kolaydır. Hocanm gittikçe sararan ten! kenlerinj törpüliyesiye kadar Dep böv| gi odanın gittikçe daha © ağırlaşıyor le kirpi olurdum, ve bunun için nefsi- zannedilen sükütü içinde müthiş hir he me pek husumet celbettim. zimet teşkil etti, oradan yine lâübali Yusyuvarlak adam küçüldü küçül- bir selâmla çıktım, dü tostoparlak oldu. Bununla da ikti! o Hezimeti,, inme Riya ve haset, garez ve hırs böy. zaman; fle bir hezimetle sükün bulur mu, hu- “— Ben maliye nazırı olsam bu) eusile onun İçin din perdesinin arka- memleketi gül gibi idare ederim derd nda gizlenerek fırsat beklemek mim Halbuki bu adam hiçhir gün ken- kün olursa... dini faizciden kurtarmış değildir. Bu birkaç gün sonra zâhir oldu, Muhatabımı galiba tanıdınız zan- Annemin son zamanlarıydı. Gece nederim. ... ç, İyarısından sonraya kadar ıstırap ile Bu adam tipik bir muhaliftir. Trp-İ dolu bir gece geçirdik. Herkes odasına kı yirmi roman muharriri genç Sİbİ| çekilip yattığı bir sırada idi ki köşkün kendi kendini yiyen, dertleri — dina) yapce kapısına vurulduğu işitildi. Bu vuran bir adamdır. fena gecede böyle bivakit kapı alın Bu iki adamda ve bu iki adamlari ması hepimizi ürküttü. Babamla ben biriken ve sarfedilemeyen arzuların aşağıya indik, ben uşakla beraber bah hastasıdır. Onların yeri ne matbuat, çe kapısına gittim. ne siyaset meydanıdır. Kısaca tımarhanedir. odanm yüklüğüne sakianır. Memlekette para işi konuşulduğu hayretlen dondum. Ben daha sorna” SADRİ ETEM |dan e kesik kesik; — Seni yalnız gör, HABERLER 1TLemmuzdan itibaren Moratoryom mer'iyet mev- kiinde sayılıyor Vaşington, 7 (A. A.) — Yük- sek bir şahsiyet, Fransanın an“ çak Avrupaya taallük eden mes'eleleri mevzuu Obabsetmiş olduğunu ve alâkadarların Fran- sız teklifine dair bir itilâfname akdi için bir konferans toplama- lafı lâzımgeldiğ ni beyan etmiştir. Kabul takdirinde Amerika hü- kümeti kat'iyen müdahalede bu- lunımıyacaktır. Kongrenin fevkalâde olarak içtimaa daveti de mevzuu bah- solamaz. Çünkü, kongrenin bu mes'eleyi müzakere için kânu- nuevvele kacar vakti vardır. Hoover plânı bir temmuz ta hinden itibaren mer'iyet mevki- inde telâkki edilmektedir. Almanlar geniş bir nefes aldılar Berlin, 7 (A.A) — Resmi ve mali mahafıl Fransız - Amerikan itilâfı haberini alınca geniş bir nefes almıştır. Bu inşirah dünkü gün son buhranın zuhuru tari- hinden beri Almanyada görül- memiş derecede fena bir borsa günü olmak dolayısile azami de- receyi (o bulmuştur. £ Rayşbank ecnebi dövizlerinden 80 milyon mark kaybetmiştir ki bu bir re- kor teşkil etmektedir. Büyük Berlin bankası nakti müşkülâtın önüne geçmek için hemen mesai Sarfetmiş isede vaziyette devam etmekte olan müphemiyet ve kül bir neticeye isal etmiştir. Moratoryoma tabi taksitin te- diyesi için bir temmuz 1933 ta- rihinden itibaren İD sene müd- memnuniyetsizlik tevlit etmiş ol- duğu muhakkaktır. Yung plânı- nın baştan başa yeniden ve pek yakında tetkik edileceğine Ber- linde umumiyetle muhakkak na- nazarile bakılmaktadır. Almanya sanayii mevcut ve mer'i muka- velenamelerin temdidine muva- fakat etmiş olduğundan müta- hassıs'ar komitesinin tetkikine bırakılmış olan ayni teamirata ait | itilâfnamenin tanziminde müşkü- lâta uğranı mıyacağı muhakkak- tır. Fakat nasyonal'st matbuatın moratoryom dolayısile serbest kalacak mebeliği Almanyanın ne veçhile istimal edeceğine dair teminat ita etmesi lâzım geldiği suretinde Fransa hükümeti tara- fından vaki olan beyanatı şid- detle prolesto etmesmne intizar olunmaktadır. Sağ cenah matbu- atı daha dünden M. Brüningin beyanatını şiddetle protesto et- ir. Alman bökümetınin ol Babama rica ederek onu yukarı gönderdim. O zaman Tev. fik Nevzat anlattı; Benim #leyhimde bir mazbala ya- pılmış, üç beş kişi tarafından imza © lunarak hâkime verilmiş. Ben bir gin Hisar camiinde otururken yanımda bu lunanlardan birinin: — Avrupa hüke- mast peygamberimiz efendimiz hakkın da ne derler?.. sualine öyle hir cevap vermişini ki b adeta — Haşa sümme haşa - adeta sebbi nebi mahiyetinde i miş. Banu haber alınca Tevfik Nevzat bir kayığa atlamış ve bu gece yarısın da İzmirden Karşıyakaya kadar gel. miş, Hemen yarın sabahleyin erken den babamın hâkim efendinin evine! giderek isin önüne geçmesine lüzumu âdil varmış. © sörlerken ben her seyden evvel) tutarak fedakârlığına ifayı teşekkür) etmek istedim, sonra düşündüm. Haki- Baştan ayağa... Belediyenin maşallahı var. Ahırlf rı fenni ve asri bir şekle soktuktül sonra İşi ayağa düşürerek m bant dükkânlarını da © asri ve fenf hale koymağa azmettiği anlaşılıydf Mer halde ahırlarla nalbant dü kânlarından o başladığına — bakılı belediyemiz İstanbulu baştan ayağf değil, ayaktan başa kadar asril tirecek. Haydi hayırlısı... Hazreti aşk.. Bıldırcın gazetesinin ikinci ceza muhakemesi yapılırken “Hazreti a tercüme edilememiş ve bu yüzdü muhakeme başka bir güne bırakılan! Hey hazreti aşk hey... Hepimiz senin ne manaya geldii ni anlar zörünürüz de (o böyle günde tercüme edecek bir kişi ç' maz. Toplu İğne dukça müşkül bir vaziyette kal” ması muhtemeldir. Almanya'nın moraloryomdan kazandığı Berlin, 7 (A.A) — Almanya" nın moralorum yüzünden temin | edeceği istifadeler şu suretle hü” lâsa edilebilir: 1 — Moratoryom, Alman ma” liyesinin ve Alman iktısadiyatının pek yakında yıkılmasına mani olacaktır. 2 — Alman bütçesinin yükü! nü 9 milyon frank hafifletecek” | tir, 3 — Almanya'ya ecnebi seri mayelerinin tahaccümünü teshil edecektir. 4 — iyi malümat alan Alman! mahafiline nazaran Yung plân! beynelmüttefikin borçlara ait di- ğer itilâfların yeniden tetkikini | mümkün ve hatta muhtemel kı” lacaktır, Bulunan seyyare hakkında Kiyto, 8 (A.A. ) — 11,000 mil kutrunda yeni bir seyyare keşfolunduğuna dair olan haber i hey'et âlimlerini hayret içinde | bırakmıştır. Bu seyyarenin kutru olarak gösterilen o11,000 mil bir tertip sebvinden ileri gelmiş | sarih bir yanlışlıktır. Bu seyya- renin hakiki kutru ancak 120 milden ibarettir, Bu itibarla bu yeni semavi | cirme oseyyare demek bile olamaz. Japonyanın nufuzu artiyor Tokyo. 7 (A.A.,— Neşredilen bir istatistiğe nazaran Japonya nın nüfusul930 senesinde 912592 kişi artmıştır. Kanadada sıcak dalgası Ottava, 7 (A.A) — Kanadada | hüküm sürmekte olan şiddetli sıcak da'gası neticesinde birçok | kişi telef olmuştur. 60 Kişi ban- yo ederken boğulmuş 30 kişi güneş çarpma neticesinde ölmüş 3 çocuk da yıldırım isabetile te lef olmuştur. katen bir gün sar camiinde böyle bir suale maruz kalmış ve ona peygam | berine fartı hürmet ve ubudiyetle mer | but bir islâm çocuğunun vermesine i& tizar olunabilen en derin ihtisasati dindarane ile dolu bir cevap vermiş tim. Onu tahirif etmişler ve bu hale koymuşlardı. Habraler 3 Teşekkür olunur ki hâkim Emi Efendi — bir aralık (Şehbal) musav- ver risalesini çıkaran ve en güzide ev saf ile mütehallik olan Sadettin Be Yin pederi — münevver fikirli, temiz vicdanlı, yüksek tiynetli bir zat oidi. Yoksa ben de Süleyman Bey gibi “ir yahate çıkacaktım: Fizana, Sinoba, maya, bilir miyim, hangi menfaya.. Fakat onun gibi bir aşk tedavisine de | iğil üzerine husumeti celbeden bir ço- cuk taşkınlıklarının tedavisine gide Karşımda Tevfik Nevzadı görünce! bu halisğivledan dostun iki ellerinden! cek ve belki bugün bu vak'ayı hikâye edebilecek mevkide bulunmıyacaktım. Halit Ziya: Uşşakizade

Bu sayıdan diğer sayfalar: