bire et ES Cevaplar arzuların hudut- fiya suzluğunu dün bir kere | daha tasdika mecbur oldum. Bu mecburiyet, bana bir ankete verilen cevaplardan geldi. Anket: “Ne olmak istersiniz?,, gibi bulanık umumi bir sualle çerçevelenmişti . Merak edip cevap verenlerin ne dediklerini okudum. Ezeli hekikati tekrar eden bu yazılarda © hakikatten başka daha bir çok tahaflıklar öğren- dim. Ezeli hakikat dediğim şey, kimsenin kendi halinden mem- nun olmamasıdır. Bu hüküm, olanca doğruluğu ile o yazılarda beliriyor. Mesalâ bir genç kızın “ne olmak istersiniz?,, suali karşı- sında düşüneceği şeyleri tahmin elmek kolaydır sanırız. Fakat hiçte öyle değil. Birisi: — Öbür gelişte yakışıklı bir “tayyare zabiti olarak doğmak ve kahramanca ölmek isterim. Diyor. Gelinde pirincin taşını âyıklayn. Kızcağız, erkekliğe üzenmiştir, doğru olmaz. Çünkü erkek gel- | mek isterim demiyor. Kahra- manlığa yelteniyor, Neticesine “ varsak, gene sarsılmaz bir fikir | ileri sürmüş olmayız. Çünkü kabramanlık, nefer, onbaşı, ça- vuştan başlıyarak bütün ordu mensuplarına ait bir mazhariyet- tir. O halde niçin piyade, topçu zabiti değil de tayyareci zabiti? Tercih sebepleri araştırılırsa, korkarım ki bu imreniş, bir gö- nül macerasına kadar gider. Bir başka hanım: — Ya milyoner, çingenesi! Diye kestirip atıyor. Karmenin dilber ve serseri hayalini içinin perdesine düşüren bu cevap sa- bibini takdir etmemek elimede değil, Fakat bana öyle geliyor ki insanı bıktıran, yaşamaktan bez- diren bir hal var. Mevsim hep bahar olsaydı, ya çerge çerge çingeneliği bir saadet timsali | sayılırdı. Amma biraz ilerde çer- genin çadırlarını yıkan kış ol- masa. En acayip cevabı bir erkek vermiş: — Ben cins bir aygır olmak! isterdim diyor ve sonra tercihi- nin sebeplerini sayip döküyor: — Yem bol, itina çok, rahat fazla sonrada zevceler tümen tümen, İşte size bir cümlede hulâsa edilmiş hayâtın uzun felsefesi! Gergin sinirlerini aygır kişne- melerine akort eden bu erkek bana herkesten daha samimi göründü. Allah muradıni versin! Edebiyat ve musiki dersleri Güzel san'atlar (o birliğinden: Edebiyat, resim, musiki serbest ve mecani derslerine 15 kânu- nusani 931 tarihinden başlanacağından kayt olunmak isteyen hanım ve beylerin her gün saat İ6 dan sonra Gülhane bahçesi methalindeki Alay köş- kündeki müdüriyete müracaatlari. Gülhane hastanesinin senelik müsamerelerinin beşincisi kânu- | nuevvel 28 nci pazar günü inikat edecektir. Desek, hükmümüz | itibaren | isa hizmet etmek mecburiyetindedir.. Aziz dostum. Beni kırma.. Gel gireli İbakarak üzerine bir şal attı. İyaklarına terlikleri gezirerek dükki-| * Çehof , dan İki üç çarpık sokaktan başka düz- gün bir yolu olmıyan (—B) kasabası derin bir uykuda idi. Hareketsiz hava- da tam bir sükünet vardı, Uzakta, seh rin ta dışarsında olduğu anlaşılan ha-| yor... Gün doğmasına az bir kalmıştır. Her şey uyuyor... Fakat bütün bur lar içinde uykuda olmıyan tek bir it! yük bir meharetle idare eden (Tcher- nomordik) in genç karısı. Jtağına yatmış, fakat uyumağa muvaf- İfak olamıyarak tekrar kalkmıştı. Bu İnun sebebini kendisi de bilmiyordu. Gecelikleri ile pencerenin kenarına 0- turdu ve gözlerini uğuşturarak sokü- ga baktı. İ o Derin derin içini çekti. hissi, üzüntüden kurtulmak için İğirmak arzusunu duydu. Nefesini tı- kayan yumruk kadar bir düğüm göğ- sünden boğazına doğru çıkıyor gibi i- di. Bir sıkıntı Birkaç adım arkada kocası yatağı-| na uzanmış, tatlı tatlı horluyordu. İBoynunun üzerinde bir pire dolaşıyor. Fakat o kadar derin bir uy Ba v İlan bir insan bunu duyabilir mi?.. C İner şeyden bihaber gülümsü ALİ Çünkü rüyasında kasabada bulunan herkesin öksürüğe tutulduğunu ve on- dan öksürük şekeri almak için koşu- tuklarını g yordu. O kadar dalmıştı ki ne top, ne top- lu iğne ne de karısının okşaması onu juyandıramazdı. Eczane kasabanın en tenha ve uzak köşesinde idi. Eezacınm karısı biraz ilerdeki tar- laları pek âlâ görebiliyordu. Uzakta çalılıkların arkasında bir a- jteş gibi kıpkırmızı görünen aya baktı... | (Çaklıklar arasından ay daima kızar- mış bir halde görünür.) | Birdenbire gecenin sessizliği içidel ayak sesleri ve mahmuz şakırtıları du Jyuldu.. sesleri işitebiliyordu.. amptan dönen zabitler olma- Ir... diye düşündü. Biraz sonra beyaz jpelerinleri içinde iki gölg raklaştı.. Biri iri yapılı ve uzun, diğeri zaif ve kısa boylu idi. Kılıçları şakırdıyordu..| Ve bu şakırtılar arasında konuştukla rı güçlükle anlaşılıyordu. Eczanenin önünden geçerken adımlarını yavaşlat lılar. Ve pencerelere bir göz attılar.. JZat€ adam, Öyle değil mi?,.. Hal. hatırladım. çen hafta buraya Hint yağı almağa gelmiştim. Burada ekşi suratlı, çirkin bir adam var. Orta boylusu hafif bir sesle cevap verdi. — Eczacı şimdi uyuyor. Karısı da derin bir uykudadaır, Ah... çok güzel bir kadındır. “Obtyosov,,! — Onu gördüm, hoşuma gitti. Söy le bana doktor. Böyle güzel bir kadın o eşek çeneli adamı sevebilir mi? Hiç bunun imkânı var mı?, Doktir içini çekti, — “Hayır sevmediğini zannederim... du. sında uyuyor... Her tesirile ağzı yarı açık kalmış. Ve bir ayağı yatağından dışarı sarkmıştır..! Seninle bahse girişirim ki ahmak ec zacı talili ve mes'ut bir adam olduğu- nun farkında değildir. Bir kadın ile karbonat şişesi arasında hiçbir tercih yapmıyacak kadar budaladır. Zabit durdu: — Haydi dükkâna girip bir şey ala-' lim. Belki onu görürüz.. — Bu me fikir dostum?, Gece vakti nasıl olur?. — Ne zararı var. Onlar gece de ol — Öyle olsun!. Eczacının karısı perdenin arkama! saklandı. Zil sesini duydu.. Biraz öte- jde horlıyan ve gülümsiyen kocasma fif ve boğuk bir köpek havlaması geli-| Kalbi hızlı hizli zamak, san vardır. (B—) deki eczanesini bü-) Üç defa ya-Jram ter akıyordu. bar) — “Bir eczane kokusu geliyor, dedi.| *İ . Bir dakika sonra eczacmın karısı iSesinden eczacıya acıdığı hissediliyor-| — Sevimli kadm pencerenin arka-| halde hararetin! Gece yarısında Flört Rus hikâyesi Nakleden : Hasan Şükrü Camdan kapının öte tarafında iki gölgeyi görebiliyordu. Lâmbayı yaktı. Ve açmak için kapıya koştu. İşte şim. di sıkıntı ve üzüntüden eser kalmamış-| tı. Artık bağırmak ta istemiyordu. çarpmağn başla. mıştı. İri yarı doktor, ve ufak tefek zabit dükkküna girdiler, Şimdi onları iyice görebiliyordu. Doktor şişman ve iri kemikli sakallı bir adamdı. Peleri- İninin hafi fsallanışlarında çatırdayan bir ses vardı ve yüzünden buram bu- Zabit pembe yanak. İl, matruş, ve ingiliz kamçısı gibi » Nip bükülebilen kadm gibi bir gençti.! emın karisi şalını göğsünün ü zerine bastırarak: size ne verebilirim diye sordu. — Bize şey, şey veriniz. Biraz na- ne şekeri veriniz. Bezacınm karısı hiç vakit geçirmeden raftan bir kavanoz indirdi. Ve istedikleri şeyi tartmağa başladı.. Müşteriler arkada durmuş lar sabit bakışlarla onu si orlardı. Doktor azgın birkedi gibi gözlerini aç- mıştı. Mülâzim çok ciddi idi.. Doktor yavaşça: — Bir eczanede ilk defa olarak kadının hizmet ettiğini görüyorum de- sidi. Eczacının karısı cevap verirken yan gözle pembe yanaklı zabite bakıyordu. — “Bu olmıyacak bir şey değil. Ko camın yardımcısı Yok. Daima ben yar- dım ederim, — “Emin olunuz ki çok güzel dük- kânınız var. Mütenevvi ilâçlarınız ol duğu belli.. Bu zehirler içinde siz hiç İbir korku doymuyor musunuz?... Genç kadın paketi bağlıyarak dok- tora uzattı. “Obty parasını verdi. Yarım dakika süküt içinde geçti. Er. kekler biribirlerine baktılar, Ve kapıya “doğru bir adım attılar. Sonra tekrar i bakıştılar.. Doktor döndü: — Bana biraz soda verir misiniz. — Genç kadın elini yavaşça rafa gö- türdü. “Obtyosov,, parmaklarını çaitn- datarak: — Dükkânınızda daha başka şeyler bulunmaz mı? Diye sordü. verecek, can- so Meselâ,. İnsana neşe landıracak bir şey. Meselâ gazoz. — Evet var. — Bravo!, Siz adeta bir meleksini: Bir kadın değil.. Bize üç şişe indiri Genç kadın soda paketini bağl Ve kapıdan çıkarak karanlıkta kay- boldu.. Doktor arkadaşına döndü. Gö- zünü kırparak: — Enfes azizim enfes! dedi. (Ma- deira) adasında bunun gibi bir ananas bulmak mümkün değildir. Ne dersin dostum... z Horlamaları işitiyor musun?. Ecza cının taptığı yerâne şey uyku galiba, İelinde beş şişe olduğu halde döndü. Ve şişeleri masanın üzerine koydu. Mahzenden yeni çıktığı için biraz kr zarmıştı. “Obtyoso,, şişeleri açtıktan sonra: — Sus, yavaş!.. dedi. Genç kadiın tirbuşonunu yere düşürmüştü. Gürültü yapmayın kocanızı uyan- dıracaksımız!. — Tatlı bir uykuda olduğu için söy lüyorum. Rüyasında sizi görüyor. Si zin sıhhatinizi ve sadetinizi tahayyül ediyor. Doktor gazöz şişesini patlattı: “Bundan başka dedi. Kocalar öyle karanlık hadiseler içindedirler ki onlar için en güzel sey ma uyumak tır... Bu bardağa biraz şarap koyacak o- lursak ne iyi olacak. Tecrübe edelim Mİ? — “Mükemmel bir fikir. Bunu söyliyen doktorun karısı idi. — “Her halde çok güzel olacak. Eczanelerde Takı, sarap ve saire satıl mamâüsi ne kadar gariptir. Hatta acr- Çıplak a- na koştu. | nacak bir şeyl. rak şarap satarsınız değil mi?. — Evet, Hiç olmazsa ilâç ola-| — Peki onu uyandırırsam ne çıkar?| Kızıl Gömlek ire Ömer Rıza — 100” “ Babamın kim olduğunu anlamal istiyorum ! — Kasem ederimki eskiden Âli ile aramızda bir zevce ile ka- yınbiraderleri arasında olağan şeylerden başka birşey yoktu. | Birbirimize sitem etmek için hiç bir sebep bulunamaz. Bu sözlere Hazreti Ali cevap | verdi: — Kasem ederim ki doğru söylemiştir. Aramızda başka hiç | birşey yoktu. Hazreti Ayşe, dün- yada ve ahirette Peygamberimi- zin zevcesidir. 36 Hicret yilinin Recep ayının ilk günü idi. Hz. Ayşe bareket etmiş, Hz. Ali, onunla birlikte birkaç mil ilerlemiş, sonra ona | veda etmiş ve oğullarına Hz. Ayşenin maiyetinde bir gün da- ba yürümelerini söylemişti. Ha- san ile Hüseyin, Hz. Ayşeyi bir gün daha teşyi etmişler, ondan sonra geri dönmüşlerdi. Daba sonra Mehmet, hemşiresini ala- rak Medineye kadar götürmüştü. Hz. Ayşe, Leylâyı da birlikte Medineye götürmek istemiş, fa- | kat Leylânn Şama gitmek için duyduğu derin arzu buna mani olmuştu. Onun için Leylâ, Hz, Ali ile birlikte kalmıştı. Fakat Hz. Ayşe ile birlikte hareket eden Ümeyye oğulların- dan çokları Cemel vak'sının maküs bir şekil aldığı anda bi- rer birer Şam tarafında iliibak etmişlerdi. Ebu Süfyanın oğlu ve Muaviyenin biraderi Otbe Tevm kabilesine iltica etmiş, orada yaraları kapandıktan sonra 400 kişi ile birlikte hareket ederek Şama gitmişti, Ibni Amirde ya- ralılar arasında idi. Fakat oda kendisini kurtaracak ve yarasını tedavi edecek bir adam bulmuş, sonra oda Şama gitmişti. Mer- van, bir rivayete göre Fiz. Ayşe ile birlikte Hicaza dönmüş, son- ra oradan Muaviyeye iltihak et- mişti. Züberin oğlu Abdullah, Ezt kabilesinden bir adamın evi- ne inmiş, sonra saklı olduğu ye- ri Hz. Ayşeye bildirmiş. Hz. Ay- | İ şede Mehmedi onun bulunduğu yere göndererek onu yanına al- | İdirmıştı. Zübeyr oğlu daHz. Ayşe ile birlikte avdet etmişti. Leylâ, Hazreti (Ali) nin hane- sinde ikamet ediyordu. Kendisi evin evlâdı sayılmakta idi.Bilhassa bir muhabbeti vardı. Ali, her akşam evine döndükçe onu mut- laka çağırtır ve onunla konuşur- du. Bir gece yine konuşmuşlardı. Leylâ ona Manastırda tedavi olunduğu sırada boynunda takılı bir musga yüzünden oradaki başı rahibin kendisini nasıl tanıdığını e kadar istersiniz. — Bir bardağa dokuz dirhem olur. sa kâfi. İcap ederse daha karıştırırız. İki arkadaş masa başında şarapları nı içmeğe başladılar, — rap eğer yalnız içilirse zehir. dir dostum. zehir. Fakat öyle olmaz da bir. bir. Göz ucile eczacının karısına bakıyor du. “— O zaman abı hayat gibi kevser gibi insana tesir eder dostum. Siz çok güzel bir kadınsınız madam.. Hayalim de sizin elinizi öpüyorum. Ecğücının karısı kızarmıştı.. Ciddi İbir tavır takınarak bu kudar kâfi! de- di. Doktor bir taraftan gülüyor, diğer taraftan da kaşlarının altından ürkek — O halde bize veriniz. bakışlarla ona bakıyordu. Hazreti (Ali) nin ona karşı derin | ” ve ona babasina ait sırlarği nasıl bahsettiğini anl Ali, bu sözleri ehemmiyet * dikkatle dinledi. Sonra Leylâ isticvap etti, — Kızım, sen Medineye £' lirken baba diye tanıdığın ada kimdir? — Emevi yezit idi, — Bu yezidin baban olm dığına kani misin? — Kaniim, bunu validem d bana ihsas ederdi. : — Yezidden evvel validen! | kocası kim imiş? — ÜNey.in kocası olduğu? anladım. — O halde senin babak Ün€ olacak. — Bende öyle zannediyoru” Fakat benim validem Arap dö ğildi. Validem bizanslı bir kadın dı ve mücahitlerle Rumlar 4f# sında vuku bulan muharebe esir düşmüştü. Onu ilk önce kimin eline esit düşmüş olduğunu, Medineye ”* zaman geldiğini ve kiminle Yi şadığını Üneyse ne zaman vardi" ğını bilmiyorum, ancak bunla anlaşıldıktan sonra benim babamın kim olduğu anlaşılacak — Çok doğru, fakat bunlaf nasıl anlaşılacak? — Validemle Mısırdan Medi neye gelirken biz Şama da uğ” mıştık. Orada validem çok eski ELE aklar “ÇAY USJ Ege ve bütün sırlarını ona ifşa Sonra ayni şeyleri Medinede İ şa etmek üzere hareket ettir Fakat zavallının eceli müsaa' etmedi. Validem, sağ kalsa bütün sırlarını bilhassa size f99 edecekti. Sizi bunun için gö”| mek istiyordu. Hazreti Ali derin derin dü şündü. Sonra başını kaldırdı: Kızım Leylâ! ben sana bif teklifte bulunacağım. — Buyurun! — Ben senin baban olayi sen beni bundan böyle bab” tanı. — Bununla iftihar ederim. — Fakat ben bunun yalni# kuru lâftan ibaret kalmasını if temem, Bu rabıtayı tahkim et mek isterim. Onun için seni? hakikaten kızım olmanı istiyoru” Leylâ, hazreti (Ali) nin ne d* mek istediğini anladı. Hazreö Ali, onu oğullarından birine ak mak istiyordu. Belki onu hazreti Hasan için istiyecekti. Hazreti Hasan, onu geri döndükten gom ra görmüş, onun ona karşı duf” duğu muhabbet, kalbinde Wi lenmişti. Hazreti Hasan, nihayet bu hissini babasına açmış, © onun bu teklifini nazarı dikkat€ almayı vadetmişti. Hazreti A bu aile konuşması esnasında bu meseleyi mevzuu bahsetmek is tedi ve onun için Leylâya o tek liflerde bulundu. Leylâ, bunu anlamakta geçik” medi ve bu tekliften sıyrılm? için kaçamaklı bir cevap ve —Siz hana liyakatimin çok f€“ kinnde bir şeref bahşediyorsÜ nuz. Ben kendimi katiyyen 1âY görmem, Fakat Hazreti Ali, işi da? açık anlattı: (Bitmedi)