b hakikat, atimsi roman:17 Türkuazda müdekkik bir insan — Asmalımesçit: “neler görebilir, neler öğrenebilir ? B., arkadaşların ısrası İZ! benim ortadan birden- “bire kayboluşumu tahkike me- mur edilmiş. Bana: © — Beycağınm, dedi, Allah aşkına anlat, meraktan çatlıya- im, ne oluyor, bu yanındaki cim? » Mail B.e bu işi anlatmadan > başka çare yoktu. Maamafih ken- “disini masrafa sokmadan bunu dım. Çünkü, Mail B. in “mani,, sini, bir ikinci “ma- ni,, sine tecavöz etmeden tatmin etmek istemiyordum. Mail B. in ikinci “mani,, si de arkadaşları na karşı olan hasisliği idi. — Bizi, dedim, Türkuaza gö- törürsen, anlatırım. Bir an düşündü. Sonra me- akı, hissetine galebe çaldı. Gü- — Mail b j lerek: © — Ne yapayım, dedi, elinde- m. Amma otomobil parası > senden. - — Peki. Jorjete birkaç kelime ile Mail B.i, "“mani,, lerini ve arkadaş Pi onu, bizi takibe memur ettiklerini anlattım. Kahkahalar la güldü. Sonra, Jorjete, Mai B, e biraz iltifat etmesini söy- iedim. Hemen otomobilde ortamızr ve Mail B. in, dökülmeye yüz tutmuş kır saçlı başını ok- şıyarak : ) o — Ne güzel adam. © Dedi. Mail bey, kadın iltifat inanmamakla oberabet “duyanamazdı. Jorjet, yan gözle bakarak, bana sordu: Bi: — Ne diyor? Jorjet Fransızca konuşuyordu Fakat Mail bey, onun kendis için söylediği basit kelimeleri miyacak kadar Fransızcanın ili değildi. Yalnız, gururunu okşıyan sözleri banada tekrar atı istiyordu. © — Yok, Mail bey, dedim, bi- “zim hatuna fazla sokulma.. sonra.. — Aman beycağızım, vallahi benim bir şeyi yaptığım yok. - Diyerek köşesinde büzüldü. o Türkuvaza geldik. Indik. Oto- mobilin parasını verirken, Mail e: & > — Beni, dedi, gece zamamı almadan bir liraya Arnavutkö- ............... © “Vakır., ın Tefrkası : 36 A : İTİZAR © (Dünkü tefrikada manayı değişti. scek dir kelime yanlış olmuştur. Son fa “Amerikalı, Evelinin yanında idi, ienecek yerdi “Amerikalı Parker Ev- İn yanında, diye çıkmışlır. İtizar Gece idi. Etrafında gecenin «küneti vardı. Her ikisi de sinir- ve kalbin akla, mantıka karş: görüyorlar, işitiyor- lr başını kaldırdı. Göz- b k Evelinin gözlerine derin de Elini çekti fakat Evelir madı. Amerikalının elini öp başladı. Amerikalı kurtul. istiyordu. Bunun mümkün ol ğını görünce meğlüp oldu. kendine doğru çekti. Kucak ari al ALİYA ça “İde bakışları süzülüyor, adeta eri- yüne götürüsen bekle! Şoför razı olmadı. Fakat Mail vd, evvelki gece Taksimden 9okuruşa gittiğinden, bundân son- ra müşteri bulmak imkânı olma- dığından bahisle şoförü kandır- mağa çalışıyordu. Jorjet sordu: — Neo, kavgamı ediyorlar? — Hayır, pazarlık. O Jorjet, Mail beyin koluna girerek: — Haydi, dedi, gidelim, ve Mail bey kolunda: Jorjet, arka- sında ben içeri girdik. O gün, Türkuazda bir müsa- mere vardı. cazbant gelmişti. Davetliler ara- sında bir çok resmi ve tanınmış lerdi. Istanbulun oyüksek mevkiini işgal edenlerden birini göstererek Mail bey: — Bak, dedi, vaktile onunla Arnavutköy gazinosunda beraber içerdik. Eskiden çok iyi ahpap | idik, şimdi artık büyüdü de gör- memezliğe geliyor. Sonra, Mail bey, kuyruğuna sasılmış bir kedi gibi yerinden aırladı. — Ne var? — Şimdi geliyorum beğcağı- zım. Jorjet, onun asabi hallerinden, sözlerini anlarsamakla beraber çok eğleniyordu. Kalkıp bir dans ettik. Ortada Jönerken, Mail beyin, Fürman cazbantçılarından birisi ile, yan masalarda oturan bir kadını tet- * kik ettiğini gördüm. Beni de me- | rak sardı. Acaba bu kadın kim- di. Dans bitip yerime oturunca, Mail beyi çağırdım ve sordum. — Hım, beycağızım, dedi ve güldü, demin sana babsettiğim bani şu Arnavutköyünden tanı- dığım zatın karısı. Şimdi dargın larmış. Manalı, manalı güldü. — Aman Mail bey, anlat, — Efendim, geçenlerde koca- $ını, kendisine iş için gidip ge- len evli bir Rus kadımile yaka- lamış. — Evli mi? — Evli amma, kadının kocası ticarethanesinin (o yürümesi için | Fürman isimli bir | memurlarda aileleri ile gelmiş- a Dikkaı ? TÜst tarafı £ İnci sahamızda) ve ecnebi hiç kismeye iş verme- mekte bulunuyorlar. Mesele burada da bitmiş de- | ğildir. Türkuvaz sahibi M. Puriç bu işi hal liçin bizzat Romanyaya gitmiş bir müspet netice alama- yınca, nihayet vilâyete müracaat- ta bulunmuştur. Istanbul vilâyetide, çalgıcıların gelebilmesi için, Köstence kon- solosluğumuza telgrafla vize ve- rilmesini söylemiştir. Fakat bu müracaat, bir taraf- tan Hariciye vekâletine bildiril- mekle beraber, diğer taraftan da, vilâyete, mukabele bilmisil ya- pıldığı, binaenaleyh vize verile- miyeceği suretinde, Köstence Konsolosluğundan cevaben bil- dirilmiştir. Bunun üzerine, vilâyet, cevabı muhik görmüştür. Mercedes müessesatı 6 Modeli makineyi * MEYDANA ÇIKARDI Zarif, metin, gayet sedasız, otomatik cetvel tanzimi kabili darbe, (herkesçe sökülüp takılması kabil en mütekâmil yazı makinesidir. Vekili ve deposu: Ziyaeddin Sait; i Birinci Vakıf Han İstanbul “her şeye razı imiş. — Eyl, — Bunun Üzerine, oda koca- sından intikam almağa karar ver- miş, ve işin tuhafı, şimdi öğren- dim, kiminle intikam alıyor, bili- yor musun? — Yok! — Buradaki çalgıcılardan bi- risile,. — Yal... Peki nasıl anladın? — Siz dans ederken, ben per- denin arkasından onlara bakr- yordum. Kadın, garsonla, kocası görmeden çalgıcıya bir kâğıt gönderdi, çalgıcı aldı, başı ile “peki, diye işaret etti. — Ya bir parça çaldıtmak için oparçanın İsmini yazdı ise. (Bitmedi) | köyünde (Ost tarafı birinci sahıfada | den memnun olduklarını söylemişler. Jdir. KÂĞITHANE KÖYÜNDE | Gazi liz. ve diğer zevatı hmail olan İotomobiller bundan sonra Hüriyet te! pesinden dönerek on altı buçukta Ki ğrlane köyüne vasıl olmuşlardır. Reisi; cümhur Hz. ni köyde ihtiyar heysti ve köylüler büyük bir sevinçle ve te zahüratla kKarşılamışlardır. Gazi Hz. köyde evvelâ jandarma karakol kumandanlığını daha sonra| Halk fırkası ocağı ile Hilâliahmer su- besinin bulunduğu binayı teşirf etmiş- İlerdir. Reisicümhur Hz. Halk Fırkası bi- nasmda yarım saat kadar istirahat e derek köy ihtiyar heyetile köyün ve! köy halkının umumi vaziyeti ve ihtiyaç ları hakkında görüşmüşlerdir Köylü. ler tarafından Gazi Hz. ne süt ve kah- ve ikram edilmiştir. Bu sırada hemen hemen bütün kö; halkı binanın önünde toplanmıştır. ken biriken köy halkına: — Merhaba. Nasılsınız, iyi misiniz? diyerek hatırlarını sormuşlar, köylü ler candan doğan bir muhabbetle hep "birden “Sağ ol, iyiyiz paşam, diyerek İmukabelede bulunmuşlardır. Bundan jsonra Büyük Reisimiz binanm önünde- Iki meydanda uzun müddet kalarak köy lülerle hasbuhal etmiş, dertlerini, ar- zularını dinlemiştir. KÖYLÜLERLE HASBUHAL Köylülerden Cemil isminde bir dül- ger iyi bir usta olduğu halde işsiz kal. dığını, inşaat sahiplerinin az para iste idikleri için daha acemi işçileri kullan dıklarını söyliyerek şikâyet etmiş, köy- lülere yapılan arazi tevziatından müs tefit olmadığını anlatmış, şikâyet et- miştir. Gazi Hz. bu köylüyü alâka ve dike, katle dinlemişler, arada bazı sualler sormuşlardır. Köylü söyliyeceğini tirdikten sonra Şükrü Kaya Reyden de bari izhhet alarak arazi tevrini alelümüm köylülere mi yoksa yalnız| çiftçilikle uğraşanlara mr yapıldığını sormuşlar aldıkları “yalnız çiftçilere, cevabı üzerine köylüye (sen marangoz- sun; çiftçilik bilmezsin, alacağın arazi yi kiraya vereceksin) demişler ve tevzi at işini tetkik edeceklerini her halle bir haksızlığı meydan verilmiyeceğini anlatmışlardır. Gazi. Hz, müracaat eden birkaç köy lüyü daha dinlemişler, (ihtiyaçlarımı, arzularını sormuşlar köyde bir saatten ifazla kaldıktan sonra köy halkmın çok samimi tezahürülı arasında köyü terketmişlerdir. Bundan sonra sant on sekizde Dol mabahçe sarayma dönülmüştür. Bankalar konsorsiyomu Bankalar konsorsiyom heyeti um'i- miyesi dün toplanmışve ikinci faaliyet devresinin hesaplarımı tesbit etmiş ve konsorsiyomun haziran sonuna kadar temdidi faaliyetine karar verilmiştir. Gazi Hz. Halk Fırkasından çıkarlır| “©GĞzi Kâhbtane (Münakaşa alevle- niyor ( Üst tarafı birinci sayıfada ) Cenevreye gitmiş, millet ahlat yerken bu kadar masraf olur mu?,, gibi sure ti haktan, safdilâne tavır takınması ve kocaman tapu senedini cebine yerleş- tirerek milletin açlığı mevzuu üzeris- de fazlaca avamfiriplik yapması biraz tuhaf oluyor!,, Bu meseleler Akşam tarafından mevzu bahsedildikten sonra “Son Pos- ta,, işe karıştı, (Sırça köşkler) serler- hasile (Beyler, Fethi Beyin apartıma. ni mı gözününe battı!) diye bir yazı yazdı, bu yazıda takrirlerin Necmet- tin Sadık Beye nahoş göründüğü kay- dediliyor. Ve deniyordu ki: (Biri et kıp ta, Amerikanvari minare boyu bir cok apartımanların kılıfmı sryırırsa ne olur?) Bu yazıya, Akşam (Sırça köşkte © turan kim?) diye kısa bir cevap verdi. (Amerikanvari minare boyu apartıman ların kılıfı kalkarsa, hiç bir şeyolmaz. İApartıman sahibi olmak bir etirüm d* ildir) dedi. Şimdi bugünkük vaziyet şudur: Akşam gazetesinin neşriyatı üzerine Fethi B, hiddetlenmiş ve So nPostaya beyanatında Necmettin Sadık B. aley- hine bir hayli atıp tuttuktan sonra “özde iddialara cevap vermiştir. İleri sürülen maddelere ancak şu cevabı ve- riyor: “Ben apartımanı 190 bin liraya al madım, 106 bin liraya aldım. Bunun kırk bin lirasını apartımanı rehin su- jretile borç olarak tedarik ettim. Anka- radan ayrıldığım zaman bugün Harici ye Vekilinin oturduğu evi ve eşyasını satarak yirmi bin lira almıştım. 15 liralık sefir maaşımı 250 liraya iblağ et- tirdiğim ve ayrıca on ingiliz lirası aldı ğım hakkındaki yazılar da doğru değli dir. Barem kanunu mucibince tayin e dilen sefirlik maaşını aldım. Tazminat olarak on ingiliz Jirası alan belki var- dır. Fakat bana bunun sülüsünü Eeğr ele geçen paraları kumar ve sefahat yolunda israf etmiş olsaydım anlaşılan makbul olacaktım. Çüzsü apartman satın alamıyacaktım.,, e Ölüm Matbuat umumi matbuat şubesi müdür muavini kudemi omemurini hariciyeden Hayri bey dün füceten vefat et- miştir. Cenazesi bugün (yarm) Ankarada kaldırılacaktır. Mevlâ gani gani rahmet eylesin. Pangaltı Sinemesınde , Bü akşam komik Şevki Bey şerefine büyük müsamere artist Memduh bey Viktoriya Haçikyan ve memleketimizin yegâne san'atkârları (Tale devri) Tarihi piyes 3 perde. Tariht kostümler Yeni dekor. Komedi, Varyete manaloğ Sinema. ...—.ş>şğ7ğşşğşşğ.şşğ..ş....ş ği... Yzanı Petler 3'io laştılar. Amerikalı titriyen elleri ile E- velinin başmı tuttu. Her ikisinin yordu. Evelin mırıldandı: —Sen. Sen, isimsiz adam benim, mabudum... Amerikalı onu bırakmıştı. Eli- ni alnma götürdü. Bir hayatele karşı kendini müdafaaya hazırlanır te ir vaziyet aldı. Sönük bir ses e: i | — Dur! dedi buraya senin için, yalnız senin için seldim. Bütün Parkerler bütün Yarkerlerin bütün altınlar başkala rının olsun. Ben artık güneşimi, >ana hayat verecek olan güneşi bul dum. Niçin konuşmuyorsun? Ni çin söylemiyorsun? ggitmek mi istiyorsun? Beni burada yalnız mı bırakacaksın? Benim gibi bir zaval kı ile böyle oynanır mı? — Hayır, bu sözü kabul etmem. Ben sizinle oynamadım. Affedin, asıl zavallı benim. Bir an için ken dimi zaptedemedim. Birzaaf da- kikası.. Şimdi artık geçti, iyi Ne kadar betbaht, ne kadar talisiz bir adam olduğumu bilse idiniz ba na böyle söylemez, acırdınız. Siz bir başkasının karısısmız. Ben baş kalarının kadınlarını almak iste- Kadın onun bu garip vaziyeti- kavrıyamamış, ne dediğini an-! İamamıştı. — Niçin, neden böyle yapıyor- sun? Bırakmam seni, hiç bir za- man birakmıyacağım. musun? Bütün hayatımda seni a radığımı anlamıyor musun?? Ben ni nımdan korkarım. Bu hareketi u- nutmalıyız birbirimizi affetmeli- yız. Evelin hüzünle önüne bakıyor- du. Yüzünden hiç bir şey anlamak eda ile sordu: — Sen kimsin? mem. Allahtan korkarım, vicda»| — Bir dakika, hepsini söyliye- ceğim, — Evet, söylemelisin. Ben pe- ri masalları dinliyen çocuklar gi- bi seni dinliyeceğim. Evelin başını Amerikalının e- muzlarına dayadı ilâve etti, — Sen anlatırken böyle durma! ma müsaade et! ; Amerikalı anlatm, — Ben bir doktordum. Bir da- kikalık bir aaf, bir ahmaklık yü- zünden bütün hayatım mahvoldu. Gece gündüz çalıştım. Okudum, ağa başladı | | *İçok okudum. Yüksek düşüncele- rim vardı. İdealist bir adamdım.Ha yalımı kazanmak için değil, ancak İbeşeriyete yardım, zavallılara mu- avenet için doktor olmak istiyor- dum. Bütün hayatımı lâboratuvar lara hasrettim. Ne eğlence, ne is- tirahat, hiç bir şey... Anlıyor musu nuz? Bilhassa bir mesele beni çek alâkadar ediyordu. Dudak guddele rinin ehemmiyeti üzerinde tevak- kuf ediyor, bu işle uğraşmak lüzu- İnanmıyor kabil değildi. Nihayet sakin birmunu duyuyordum. Tıp enstitüsünde on sene çalış- tım, Müessesenin şayanı hürmet, ioldu. liyakatli gözüken bir müdürü var- dr. Beni sevdi, evinin kapılarını açtı. Bana sık srk istikbalimin par lak olduğundan O bahsediyordu. Artık darülfünunda kürsü sahibi Bundan mes'ul kimdi? Han gimizin kabahati büyüktü? Onun mu, benim mi? Bunu tayin edeme dim. Mes'uliyeti üzerime aldım. Seviyordum. Bir çılgına dönmüş tüm. Düşüncem yalnız o kadındı. Artık her şeyi Tet- kikatımı, eserimi, « der ken bir gün ummadığım beklemedi ğim bir hâdise oldu. Bir. sabah uğraştığım mesele için hazırladı- ğrm notları, yani on senelik sâyii- min neticesini üzere me- sai odamdaki masanın gözünü a- çınca gözü boş buldum. Notlar ça-' lınmıştı. Başka zaman olsa bu ia“ dinseden hiç şüphe yok çok büyük bir teessür duyacaktım. Fakat aşk insanı gör eder unuttum. Bu ta rihten bir sene sonra müdürün du- dak guddelerine ait bir tez neşretti. (Bitmedi)