4 EVA VAKİT Ni i Ni FE Yeni bir tarik cereya:. Aldığımız haberlere göre Os- manlı borçları meselesinde hü- kümetle aralarında noktai nazar ihtilâfı mevcut olan Fransız ma- hafili maliyesi alâkadar Avrupa devletleri arasında siyasi bir se- ferberlik O hareketi uyandırmak teşebbüsüne (giriştikten ve bu teşebbüsün akim kaldığını gör- dükten sonra yeni bir entrika yoluna dönmek üzeredir; yani hükümetin 1928 itilâfım tatbik hususunda tesadüf ettiği müşkü- lâttan dolayı yeni bir tesviye ça- resi bulmak istemesi pek samimi bir hüsnü niyete müstenit olduğu balde bunu sırf Fransa büküme- tine karşı siyasi maksatlarla cep- he almak hareketi şeklinde gös- termeğe gayret edilmektedir. Fikrimizi daha iyi teşrih edebil- mek için biraz izahat verelim: Düyunu umumiyecilerle hükü- met arasında cereyan etmekte olan müzakereler beş altı ay evel aşağı yukarı bir itilâf saf- hasıma girmiş idi. Bu sıralarda sabık Paris sefiri Fethi beyin teşebbüsü ile S. Fırkanın teşek- “kül - etmesi Üzerine meselenin manzarası değişti. Evelce Anka- raya gelerek hükümetle anlaş- mak istiyenler bu defa Fransa, Tagiltere, . Italya, Almanya hü- kümetleri nezdinde teşebbüsler- de bulunmağa başladılar. Bu dört devletin müşterek siyasi teşebbüslerini tabrik etmek İs- tediler. Fakat bu tecrübelerinde muvaffak olamadılar, Bu devletler hamillere ve ve- killerine ret cevabı verdiler. Şimdi öyle görüyoruz ki Dü- o yunu (o umumiyede (nisbeten fazla bir hisseye malik olan bazı « ç Fransız müessesatı maliyesi hü kümetin bu meselede aldığı va- ziyeti Türk siyasetinde bir nevi Fransız aleşhtarlığı şeklinde gös- termek, bu suretle münferit, hal- de kalsa bile Fransa bükümeti- nin siyasi müzaheretini temine çalışmaktadır. Türk hükümeti Anadolu şimendiferinin müba- yaa bedelini muntazaman veri- yormuş; diğer harici borçlarına ait mukaveleleri oldukları gibi tanıyormuş. Yalnız en ziyade * sermayesini o alâkadar eden Osmanlı borçları mukave- — esini tatbik etmiyormuş. O hal- d. bu tarzı hareketi Fransız > aleyhtarlığı suretinde tefsir et- mek zaruri imiş! ki Devletleri müşterek bir siyasi teşebbüse sevketmek emelinin sukutundan mütevellit olan bu yeni tahrik tecrübesi bir şaşkın- > ık eserinden başka birşey de- i — Gildir. Onun için, eğer Düyunu © umumiyeciler, şöphesiz, bu yolun da çıkmaz olduğunu pek yakın zamanda anlayacaklardır ve ni- oayet derhal Ankaraya giderek "oğrudan doğruya hükümetle ulaşmak çaresine bakacaklardır Mehmet Asım Noci yakiasırken Vilâyet çam kesen ve satanlara ihtarda bulunuyor İstanbul vilayetinden: Noel yortu. sunun yaklaşmakta olduğu şu sıradı bir takım adamların nereden olduğ . © belli olmıyarak piyasaya çam envai bir çok ağaçlar ve dallar getirip satmakta oldukları görülmektedir. Ağaç kesilmesi memnu ve müsaade. ye mütevakkıf olduğundan banlar cezalandırılmak üzere mahkemeye ve - rileceklerdir. 18 Kânunevel 109p) Kıskanç Yağmur ! Franuzcadan : Bir balo... Tasfire ne lüzum var. Artık bizde onun hangi dekorlar içinde geçtiğini biliyoruz. Burada fazla olarak birde kon- feti yağmuru var. “Lülü,, şarap tüccarı olan ve dünyanm dört tarafını dolaş- makla geçiren bir adamın karı- sıdır. Bu baloda akrabalarından başlıca bir zatın yardımile bu- lunmaktadır. Danstan sonra Lülü, tanıma- dığı bir erkeğe konfeti atıyor. Ama, herkes attığı için atıyor. Ayrı bir maksadı yoktur. Deli- kanlının fikri böyle değil. O, yüzü- ne çarpan küçücük, renkli kâ- ğıtları bir vaıt biliyor. Bu ümitle kadına yaklaşıyor. Balolarda ek- sik olmıyan vesilelerden birile konuşmağa yaklaşıyor. Lâlü, güzel, sevimli, sonrada genç olduğu halde oynaşları sev- mez. Ona çarpan ber erkeğin kırılmaz, yümuşamaz bir gayretle karşılaşarak döner. Fakat bu delikanlı her neden- se genç kadina hoş göründü. Sesi okadar özlediği kocasına benzediğinden mi, neden onunla konuşurken muhaverenin aldığı mahrumiyetten ürkmiyordu. Böy- le böyle sohbetleri ileriledi, Şam- panyada çok hayırlı bir yar: dımcı oldu ve nihayet “Lala, delikanlının kendisini ziyaret et- mesine izin verdi, Hemen ertesi günü Lâlâ'nun | evinde gene balodaki gibi karşı karşıya idiler. Şu farklaki bu defa delikanlı balodaki uslu ço- cuk değildi. Genç kadın, bütün hücumlara karşı durdu ve: Ii —Yool. dedi, ben, sizin in- sanlığınıza itimat ederek evime kabul ettim. Hatta hidmetçileri- mi bile muhitimden uzaklaştır- dım. Şimdi böyle hareket etme- nizi size yakıştıramıyorum. Lülü, bunları söyleyüp Fakat bir taraftan da dudaklarındaki güzel, insana cesaret veren te- bessüm < silinmiyordu. Sözlerin kat'i ifadesine bu gülüşün iması karıştıkça riyaziyedeki . müsbet menfi işaretler gibi birbirini ref ediyorlar ve delikanlı sırnaşmakta devam ediyordu. Bir aralık Lülo, fena bir pu- suya düşer gibi oldu. Az kaldı delikanlınm kolları sıcak bir ke- dolgun kalçaları ile asabatlar göğüslerinin o aşağılı, yokarılı mesnetlerile bir kat daha kuv- vetlenecekti. Bereketversin çabuk davrandı la yüzünü yakan saçlarını ür- pertecek kadar yaklaşan sıcak nefeslerden uzaklaşabildi. Amma, iş bitmemişti. Bu çocuk çok ce- surdu. Bir hücumu göğüsleyince | bir başkasına geçmek için rüc- | ate lüzum görmeden ileriye atı- i lıyordu, Sonra oda çok sıcaktı ve sobanın üstündeki gümüş tastan muattar bir suyun sinir- | leri yumuşatan güzel kokulu bu- barı da dağılıyordu. Sıcak, gü- zel koku hareketten allanmış genç yüzü, parlak gözleri hep birer silâbtı ve hepsi de Lülüya çevrilmişti, i ment gibi beline dolanacak ve | ondan çok vapurlarda, trenlerde | İ zelliğini kıskandığı için onu baş- Bir aralık kendini bu gevşekliğe bırakmak, puseden bir yorgan altında sarhoş yatmak, kuvvetli bir uykuya dalmak ihtiyacını duymuştu. Ama, ondaki ismet, ahlâk kitaplarının tarifettiği na- musa giremezdi. Lülü, kendi gü- kalarına (o veremiyor, vücudunu bir mecusinin ateşini «ubafaza ettiği gibi saklıyordu. Gencin dudakları çıplak boyu- nunun güzel çukuruna yapışacağı bir sırada yay gibi fırladı ve balkona çıktı. Arkasından deli- kanlıda atıldı. Balkon alçaktı genç kadın bahçeye sıçradı. De- likanlıda. Fakat şiddetli bir yağ- mur yağıyordu, ortalık çamurdu, adamcağızın ayağı kayarak ka- paklanmıştı. Kalktığı vakit, Lülüyu gene balkonda gülüşlerinin en nazlısı ile gördü. Hem bu dafa yalnız tebessüm ile gülmüyor fıkırdaya fıkırdaya gülüyordu. Delikanlı ona doğru yürüyor- du Galiba bâlâ uslanmamıştı. Gene başka bir tabiye kullana- rak maksada varmak niyetinde idi. Lülâ, bunu anlamış olacak ki: — Biraz durunuz! Dedi ve salona girerek bir el aynasile döndü. Şimdi orada her vakitten daha güzel ve daha iş- tiha verici idi. Aynayı delikanlıya tuttu, Ora- da çözülmüş bir boyun bağının kuyruk gibi sarklığı ve çamur- lu bir yüzün maskaralığı görü- lüyordu. Zavallı çocuk kaybettiğini an- ladı ve şapkasını almadan dışa- nya fırladı. Bir taraftan mendi- lle yüzünü siliyor bir taraftan da bir taksi gözlüyordu. Lülü, ise sayesinde kurtuldu- ğu yağmurun altında vücudunu ıslatıyor ve sanki sayesinde kur- tulduğu yağmura (güzelliğinin zekâtını veriyordu. #**a Muhtelis mutemet Zongul- dakta tutuldu Poliste müteferrika mutemedi iken taavün sandığından ibtilâs “suretile iki bin küsur lirayı zim- metine ogeçirerek firar eden Muhtar Ef. Zonguldakta yakala- narak şebrimize gönderilmiştir. Bir otomobil kazası Şoför Kadrinin idaresindeki otomobil (o Tophaneye gelirken önüne çıkan bir sarhoşa çarp- mamak için direksiyonu çevir- miş fakat bu defa bir ağaca çarparak parçalanmıştır. Bu ara- da otomobilde bulunan Cemile isimli bir yolcu H. da yaralan- mıştır. Çarpan çarpana! Bakırköyde Kartaltepeden geç- mekte olan Yorginin arabası Feride isminde bir kıza çarpa- rak ağır surette yaralamıştır. Sarhoşun marifeti Fatihte oturan Yusuf Kenan Ef. son derecede sarhoş olarak evine giderken kendi kendisini bıçakla yaralamıştır. YAZAN : Omer Rıza Kızıl Gömlek: —91— Kara Karının oğlu yaman adamsın. Sebe oğlunun bu mülâhazasını, | fikrin sahibi bile tastik etmişti. Eşter, tekrar kendi teklifini ileri sürdü : : — Siz benim teklifimden alâ- | sını bulamazsınız, Geliniz, beni dinleyiniz. Sebe oğlu onuda susturdu: — Eşter! acele ediyorsun. Bir | az sabret, — Peki, kara karının olğlu! Hepsi gülüşmüşlardı. Sebe oğ- lunum onlar arasındaki adı, kara karınm oğlu idi, Bu onun vali- desiuin siyah bir cariye olmasın- dan kinaye idi" Bu yahudi oğlu- nun siyah bir-cariyeden gelmesi | onun yüzünü de karartmıştı. Eşterin latifesi celsenin eiddi- yetini ve Sebe oğlunun celseye hakimiyetini biraz ihlâl eder gibi olmuştu. Sebe oğlu, Hatem oğluna ba- karak: — Hatem golul Sen ne diyor- sun? Demindenberi birşey de- medin? Ne düşündüğünü söyle- senel Hatem oğlu Adiy cevap verdi: | — Sebe oğlu ben sizin gibi | düşünmiyorum . — Neden? — Çünkü bana kalırsa, hepi- miz kalkıp yurdumuza gidelim. İlerde bize bir tecavüz eden o- lursa, biz de harekete geçeriz. Bizim de adamımız, bizim de si- lâhımız ve atımız var. Bize taar- ruz etmek istiyen varsa biz de ona karşı kılıç çekeriz. Bize kar- şı bir hareket vukubulmazsa biz de huzur içinde yaşarız. Siz bize iltica edecek olürsanız sizi hima- ye ederiz. Sıkıntıya uğradığınız zaman bizden medet “dileyiniz. | Size yetişiriz, bizim fikrimiz bu- dur. Sebe oğlu;bütün araplar arasm- da seha ve ulüvvücenap kahra- manı olarak tanılan meşhur Ha- temın oğlu tarafından ileri sürü- len bu fikri, ulu orta tezyif ede- mezdi. Evvelâ bu fikri tasvip et- mek, ondan sonra gerisini dü- şünmek lâzımdı. Sebe oğlu ona dönerek: — Hatem oğlu! çok güzel düşü- nüyorsun, Senin gibi mert ve asil adam ancak böyle düşünür. Se- nin gibi kıymetli ve yüksek bir dostumuz bulundukça bizim $ır- tımız yere gelmez. Fakat sizin büyük kabileleriniz, büyük kuv- vetleriniz, bulunduğu halde biz sizin yurdunuza gidecek olursak çok geçmeden istiskal ediliriz, O- nun için, biz, dalma sizin lütfu- nuzdan istifade etmekle beraber başka bir çare bulmak mecburi- yetindeyiz.. Sen ne dersin Salebe oğlu! Salebe oğlu söyledi: — Bana bakın! ben bu işe işti- rak etmekle dünya peşinde koş- madım. İçinizde dünya için ko- şanlar canlarını kurtarmak için yol düşünsünler. Ne yapmak isti- yorlarsa yapsınlar. Ben, müşkül bir vaziyet karşısında kaldığım zaman kılıcımı çeker, ve o müş- külü halle çalışırım! Benim için, bu, budur. Herkes susmuştu. Salebe oğlu, hepsinden mefküreci çıkmıştı. Sebe oğlu, onun ortaya dağtımak istediği hamaset havasmı boz- mak istemedi. O da sustu. Birkaç lâhze devam eden sükünu Evfa oğlunun sesi yirtti: — Arkadaşlar susmak zamanı: değil! gecikmeden bir karar ve- relim. Demin ne kadar tehlikeli bir halde olduğumuzu hepimiz kabul etmiş, hepimiz anlamüğtık. ! Uzun müzakerelerle geçecek za- manımız yok. (Ali) yarın hare- ket ediyör. Ve bizi kovuyor« Bis ne yapacağız? Herkes, düne K# dar bize karşı nefret hislerin İ saklıyordu. Artıkonu pervası26* ızhar edecek, biz kalkıp gitme” sek herkes, bize hakaret edecek bize en çirkin muameleyi reva $ recek, ne yapacaksak yapalım kendimizi kurtaralım! 5 Gözler Sebe oğluna dikilmi$ Eşten ona istihfaf ifade eden lerle bakarak: ” — Hepimizi 'dinledin! demişti. hepimizin fikirlerini o beğen din. Sen söyle bakalım. — Sebe oğlu bu suali bekliyor” du. | Onun vereceği cevaplarını peti” den hazırladığı aşikârdı. Kem disi Eştere dikkat ederek sordu” — Eşter, dedi, Ali Basraya P” gin gidiyor?!.. — Barışmak için. — Sen bunu bozamaz misir? — Nasıl bozabilirim. İki tarsf anlaşmış bulunuyor. L — Fakat Eşter, Ali askerleril? birlikte gidiyor. —Evet, askerlerile gidiyor, Gü” kü oradan Şama dönecek. — Talha ve zübeyr ile anlsf tıktan ve bizi attıktan sonra 99“ da mesele kalır mı? — Belki Muaviye, başka bir P* hane bulur. — Bizi şimdilik orası alâkad*” etmez. Fakat Ali buradan lerile birlikte hareket etmiyor O halde sen ve biz Alide (Bitmedi! v HAARICI HABERLER Pnankerenin hastalığ! Paris, 16 (A.A) —-M. Barth” Madam Poincare'nin mesleği, ayrıldığı sırada M. Poincare' sıhhi yaziyeti hakkında mal almak istiyenlere verdiği cevsf” sabahleyin ortaya çıkarılan o dişeli haberleri tekzip etmiş; z Poincare'nin rivayet adildiği gi j bir “üremi,, buhranından muzt* rip bulunmadığını ve felce uğ” madığını ilâve etmiştir. ' Paris, 17 (A.A) — M. Poli” care'nin sıhhi vaziyeti biraz 9” lah kesbetmiştir. a Aİ Adapazarında eebilmiinsisö Iktisadi faaliyet, bank# kumbara ve borsa Adapazarı, (Vakıt) — Kazanı" iktisadi. inkişatında - zikre -şay?” varlıklar gösteren Türk Ticar” Bankası,, bundan 6 ay , €" 18 inci şubesini Karamürsel açmıştı. Bir ay zarfında bu mili müessese, Gemlik ve Yenişebi” de iki şube açarak şubeleri" adedini 20 ye ibliğ etmişti” Memleket için hayırlı ve fay' olan bu faaliyette bankanm umu” müdürü Asım Beyin mübim em” ği vardır. » Türk Ticaret Bankası e0* başında kumbara alatilara m3 sus olmak üzere eğlenceli gece tertip edecek, bu ( topla” mada iktisada tasarrufa dair 75 tuklar da söylenecektir. Bank? şimdiye kader 200 tane kumb” ra satmıştır. * Burada zahire borsasi öt” denberi Ticaret odasına im olarak idare edilmekte idi. sat vekâletinde bulunan" İf üzerine borsa, bundan artık müstakil olarak idare edir meğe başlanmıştır.