o —6— VAKIT 19 Kânunevel 1930 ss Asmalımesçi “ » seneler geçmiştir. Sen ise bütün'nız bu yolda yürümelisiniz. Kı de er MA ametal i. Romanımsı hakikat, hakikatimsi roman:18 t: J 74 Ben buraya evvelki sene gelmiş- tim, — Hayır, olmaz, çünkü işte kâğıt burada. Mail bey, avucunda sakladığı buruşuk bir kâğıt vardı. Bunda | “yarın saat İlde, Kamiyde, yazıyordu. Hayret ettim: — Nâsıl bunu ele geçirdin? Mail bey, memnun, dudağının ucunda bir tebessümle: — Çalgıcı kâğıdı okurken, tesadüfen, kadının dansetmekte olan kocasile göz göze yeldiler. İgıcı korktu ve kâğıdı buruş- LA geriye attı. Hin de tn satı ganimet bilerek aldım. Ey, şimdi de sen anlat bakalım, kaç gündür neredeydin? Naçar, Mail beye olanı biteni anlattım. Fakat S.. hanımdan bahsetmedim. Hikâyenin bu ta- rafı aksadığı için Mail bey biraz şüphelendi. Fakat fazla ısrar etmedi. Çünkü, ilerden ressam Vanlı S bey, — Benim canım efendim, diye ellerini kaldırmış bize doğru ge- liyordu, © — Merhaba, ç — Merhaba, yalnız mısın? — Hayır, canım efendim, bi- zim genç rassam arkadaş... ismi me idi.. ha Elif Razi ile Matma- zel Katingo da beraber. — Katingo da kim? — Bizans kızlarının en nazlısı, bir sultandan daha nazlı, güzel bir kız. Gülmekten bayılıyorduk. Vanlı; — Eşekler, dedi, me gülüyor- sunuz, gelinde görün 'Jorjeti göstererek) bu katingoda kim? Vanlı Safa bey için her kadı- © min ismi Katingo idi. Ve her kadın onün sultanı olur, ve ber gördüğü kadına portresini yapa” cağını vadetti. Jorjeti kendisine takdim ettim. — Jermanya kızı, dedi, arzı © bürmet ederim, müsaade et bir | : portreni yapayım. Vanlı Safa bey kırık dökük İransızcasile konuşuyordu. Ken- disi 6 sene Pariste oturmuş, tah- sil etmişti. Yalnız bu müddet zarfında Fransızca öğreneceği yer- de, kendisile temas eden fran- — sazlara türkçe öğretmişti, Pariste Kale Vaşet garsonlarından Jül yen isminde birisi, Vanlıya hiz- met edebilmek < için nihayet A © Türkçe öğrenmeğe mecbur ol- - muştu. © Şerjet, Vanlınn teklifini, ve — söyleyiş tarzını beğenmişti. — Hay bay, atölyeniz nerede? Vanlı beni göstererek: o — O bilir, dedi, bu gün be- ' ..... m in Yeke 37 bu tez ona âlem şümul bir şöh Birden karar verdim. mi bile terkettim. Buraya geldim. merikalı lakabını takındım. İyi ama bu hâdisenin üzerinden > istikbalini feda etmek istiyorsun. — Niçin tekrar hayata dönmüyorsun. © Niçin eskisi gibi olmuyorsun. Bu - yol seni benimle karşılaştıracak. -— Hayır benim yolum başka ta- tada hakikat olarak kabul ettiğim! kak köşelerinde para © rafa gider. Nereye mi? Bunu ben bir nokta varsao da sana karşı olan|dınlar gibi... Çünkü burada kadın|di; bilmiyorum. Zaten hiç kimse'aşkımdır. Senin vesveselerin, senin|yok... Bu murdar yerde kadın yok.! yürümeyi n açıktı raber gelnizde... şimdi, haydi ! bakalım çocuklar, hep beraber sizinle Ayazağa köşküne gidelim. Vanlı israr etti. Mail bey biz- den ayrılmak için müsaade iste- | di. Tabii, oradan nasıl ayrılabi- | lirdi. Vanlının arkadaşı ressam Raziyi tanırdım. Zarif ve hoşşoh- bet bir gençti. Otomobile bin- i dik. Vanlının Katingo diye bize | tanıştırdığı kadın, serbestçe ku- cağıma oturmuşlu. Yanımda Jor- jet, öbür yanımda Razi vardı. Vanlı şoförün yanına oturmuştu. Saat 4 e geliyordu. Boş cadde- den otomobil süratle gidiyordu. Şişliden şoseye çıkınca, daha hızir ilerlemiğe başlamıştık. Su- suyorduk. otomobilin sürati bizi sarhoş ediyordu. Agaçlarla örtü- lü, kismen bozuk bir yoldan Ayazağına geldik Fakat köşk, kapalı idi. Vanlı: — Bu ne iş, dedi, daha ben buraya evelki sene gelmiştim, açıktı. Vanlıya kızıp veya gülmekte muahtardık, ressam Razı: —Üstat, dedi, zaman dediğin şeyin senin gibi dâhiler için hükmü yoktur, fakat her halde bu dünya hırsı ile malül birisine sorsaydık, elbette bize burasının kapalı olduğunu haber veren o- lur, biz de yorulmazdık. Vanlı kabararak: büyük bir sanatkârsın, önünde iğiliyorum Türk çocuğu... Ve Vanlı secde eder gibi iğildi. Jorjet, Katingo ile hemen ahbap olmuştu. Ikisi de: — Karnımız acıktı, dediler, Hemen dönmeğe kara verdik. | Ortalık artık aydınlanmıştı. Tek- i rar otomobile binerek döndük, ve benim israrım üzerine, Bebek sırtlarında, tanıdığım, hem de çok iyi tanıdığım Dayı Halimin “Beyaz gece,, isimli, şık ve gü- zel gazinosuna gittik. Oradan manzara,pek güzeldi. Gazinonun bulunduğu yer, Bo- gazın hem manzara hem de Ka- tadeniz taraflarını ayni zamanda gören bir yerde idi. Suların a- kıntı yaptığı yerler, denizde ayrı bir nehir gibi, daha koyu bir renkle ayrılıyordu. Sığı tarafları bulanık, derinler berraktı ve he- müz daha koyu lâcivert sahillerin arasında, üzerinde hafif sis bu- | Jutları titreşen Boğaz bir “voie lacted — saman uğrusu, na ben- | >...2202 5052... e... Kadınsız Memleket | ziyordu. (Sonu var Yzan: Peter Bilo gittiği yolu bilmez. İstikbalin bi- takip etmeli ve sürçmekten çekin- “Her şeyi, mevkiimi, meslekimi, bü- meli. Düşmek sürçmekten hayırlı" — tün işlerimi bıraktım, Hatta ismi- dır. Daha az zarar verir. Sizin yü- irüdü müz yol sizi Parkere götürü İyor. Benim ve biçare Astonun ce- setleri üzerinden bile geçecek olsa- Kadın hüzünlü bir sesle haykır- idi: — Elif Razi, dedi, sen billâhi ! ÇÜ tarafı binnci sayıfada | ! lardan geçilmez oldu. Fakat i uzun müddet devam etmedi, sinsi | sinsi yağmağa koyuldu. Cuma i günü de hafif bir surette devam etti, Cumartesi günü ayni vazi- yeti muhafaza eyledi. Sağanek başladı Fakat saat on yedi buçuğa doğru birdenbire | şiddetlendi, i çok bir zaman geçmeden yolları sel kapladı, arabasız evlere dön- mek imkânsız bir hale geldi. He- men bir arabaya binerek Seyhan i boyuna doğru sürmesini söyle- ziyette değil idi. Ortasındaki ada parçaları, şekerkamışı bahçesi, bekçi kulübesi görülüyordu. Bir aralık yağmur diner gibi oldu. Aradan birkaç saat geçmemişti ki silâh sesleri duyulmağa baş- ladı. Vakitsiz silâh sesleri Herkes bu tabanca seslerin- den uyandı. Ellerinde fener ta- gıyan insanların çıkardıkları gü- rültüler arasında çocuk gürültü- leri de duyuluyordu. Saat bire gelmişti. Sokaklarda gezinen in- sanların ağimdan, Seyhavm taş dığı işitilince heyecan ve korku son haddini buldu. Saat ikiye | doğru kolordu binasının bulun- duğu taraftan nehir taşmıştı, Su- ların bir kısmı Şafak, Lise, hü- kümet önünden akıyor, diğer bir kısmı da Çınarlı maballesine teveccüh eylemiş bulunuyordu. tün kaldırımlarını sel basmıştı, Mahşer günü Evlerden — çığlıklar kopuyur, çocuğunu alan kadın ve erkek- ler Tepebağı denilen istikamete doğru koşuyorlardı. Tneklerini ön lerine katan insanlar dağ tara- | fına gidiyorlardı. Canlarını, malla- rnı kurtarmak ile meşgul olan insanlar tahminin çok fevkinde idi. Bütün şehir ayaklanmış, na- 8ıl kurtulacağını düşünüyor. Fe- lâket karşısında şaşıran fertlerin mütereddit hâli nazarı dikkate | çarpmaktan geri kalmıyordu, Sel- ler içinde, at üzerinde araba ve ! otomobil içinde şuraya buraya i giden, insanların görülmesi bir | çoklarını endişeye sevkediyordu Saat dörde doğru biraz sular a- zalır gibi oldu, yağmurda kısa i fasılalarla hafif tertip serpiştiri- i yordu. Bu sırada bir araba te- ! darik ederek nehir istikametine | sürmesini emrettim. | Alaca karanlık içinde kolordu İ önüne geldim, Nehrin taşan kıs- mını gördüm. Akşam üzeri gör- düğüm ada parçalarından, bekçi kulübelerinden eser yoktu. Ta- mamile sular altında kalmıştı, Behrin gözleri görünmüyordu. Şa- 'endiselerin bu aşk önünde eriyecek erdir. — Hiçbir zaman! eğer biz Lon- İrada tesadüf etmiş olsa idik vazi- yet tabii böyle olmazdı. Birbirimizi görmeden geçemezdik. Fakat bu- igün, burada artık iş işten geçmiş bulunuyor. Hem benim de Londra- kazandırdı. Neşredilen eser zim için neler hazırladığını hangi- dan bir kadın getirtmediğimi nere- im notlarım, benim sâyiimin se miz söyliyebiliriz. Yalnız bu yolu'den biliyorsunuz. Ben de bir insa- num, Ben de bir Astonum. Hiç fark yok. Benim yalnız esrarengiz gö- rünen hareketlerim ve karanlık bir mazim vardı. Biraz evvel size an- lattığım hikâye ile onları da aydın- kadınsınız. Üç senedenberi karşı- — Hayır, yalan... bunlar beylu-)ma çıkan ilk kadın. İzahedebiliyor! de sözler. Ben kabul etmiyorun:. Or)muyum? Sizi arzu ettim... Hani $0- Yaman ve yolunu takip etmek için sun? için duran ka- Adana muhabirimizin mektubu dim. Nehir, henüz kabarmış va- | Kuruköprüye giden caddenin bü- ! Sular altında kalan yerler | ! fak, Lise, Türkocağı istikame- tinde sular içinde kalan cadde Üzerinde araba bin müşkülât ile gidebiliyorlar, atlar karınları al- bna kadar çıkan sular içinde tabiatin zorluklarına maruz ka- liyorlardı. Sel altında kalan evlerin üze- leri sızlatacak bir mahiyet kes- i bediyordu. Artık sabah olmuş, her taraf aydınlanmıştı. Odun kapmağa çalışanlar Gözü açık, amele ve fakir si- nıflardan bir çok erkek nehrin getirdiği odun, sal, kütük, kök ve saireyi kapmağa çalışıyorlar- dı. Bellerine kadar ırmağa gire- rek el'an gelmekte olan parçala- rı çengelli sopalarla kendilerine çekiyorlar, arada sırada birbir- leri ile de taksimde uyuşamıyor- lardı. Meydanda kalan insanların bir çoğu nereye gideceğini şaşırmak- tan mütevellit, ağlıyorlardı. Ne- bir boyu binlerce insanla dol- muştu, Nereleri sular altında kaldı Benim bizzat gördüğüm yerler şuralarıdır; Tabakhane, Türkoca- ğı, Reşit B., Yeni mahalle, Cüm- buriyet mahalleleri tamamile su- lar altında kalmıştır. Çukurda olan evler yağan yağ- murların hasıl ettiği sularla dol- muştur. Lisenin erzak deposu ve bahçesi sular içindedir. Erkek | muallim mektebine de sular gir- ! miştir. Memleket hastanesine de sular 'dolmuş ve kamyonlar ile hastalar başka bir mahalle nak- ledilmiştir. Nehrin diğer tarafın- da bulunan Salih Ef. fabrikası da suların tecavüzüne maruz kalmış tır. Kocavezir mahallesinde ker- piçten olan evlerin bir kısını yıkılmıştır. Tren işlemedi Dün gece ve bugün Istanbul treni gelmedi ve bittabi bura- | dan da hareket edemedi. Ada- na, Mersin hattı da bozulduğun- dan posta gelmedi. Ikinci dafa tuğyan Bugün öğleden sonra nehir tekrar taştı. Kolordu önünden tahta köprü istikametinde akma- ğa başladı. Mürur ve ubur inkr taa uğradı. Kuru köprüden yük- ! sek tekerlekli arabalar yüz pa- raya İnsanları geçirmeğe başla- ! dılar. Hani bir zamanlar Emin önünde gümrük hamallarının yüz paraya sırtlarında adam taşıdık- ları gibi. Her taraf yine sular altında kaldı. Gene bir vaveylâ koptu. Yük arabaları, bir çok aileleri şehir haricine taşıdı. Yağ- / Hem canım hislerimize mağlüp ol- mamalıyız. Zaman geçer ve her şey unutulur, Evelin Amerikalının ayaklarına kapandı: — Sevgilim dedi razıyım. Beni o kadınlar gibi o kucakla. Evet bir kerecik istersen yalnız bir kerecik Arzu edersen öldür beni, gün evvel Astonun buraya geldiği amıyormusun? vermiyorum. Sen kaderin sana çiz- iği yolda isliyeceksin. o Madam rinde imdat bekliyen kadınların, | | İ i çocukların acı sesleri bütün kalp- | olsun, Sonra beni sevmedinse bir aşağıda duruyordu. Evelinin *' daha yüzüme bakma. Beni görme- netini muhafaza için bütün Birkaç tini sarfettiği belli idi. akşam ona hayatımı bağışlaması i- bak! dedi. Parker zengindir. çin yalvarmıştım. Fakat bak şim- ben gidersem ona büyük bir lattım. Anlamalı hun gizi di görmüyor musun o hayatı senin) gelmez. Parası var, istediği kai cak şehvet bisi ile çer Bu. uğrunda ne kadar kolaylıkla feda|alabilir, Fakat sen olmazsan ber radaki bütün erkekler gibi. Siz bir edeceğim. Yalnız bir işaretin kâfi.|yamete kadar ıstirap çi — Evelin bu işareti ben senin/Parkere satmaklığımı mı ürüyeceksin. Bu yolda maz, mur el'an devam ediyor. Kara bir haber Bu sirada Seyhanın menba 18“ rafındaki Kazalardan vilâyet” tedbir almaları hakkında Pi telgrafın geldiği havadisi ortay” çıktı. Zaten endişe içinde k balk büsbütün korkmağa dılar. Dükkünların bir kısmı k# | pandı. Fırınlarda ekmek kalms” | dı. Köylerde tahribat Seyhan o kenarında ( buluns” köylerin akibeti hakkında hesüf bir malümat gelmemiştir. Fi tahribatın oralarda daha ziy. olması çok muhtemeldir. Insanca zayiat Şimdiye kadar sular altında kalarak ölenlerin adedi t edilememiştir. Yalnız nehrin O” tasındakilerden kimse ku mamıştır. On nüfusun, yanların” da bulunan hayvanlarla birlikte boğuldukları muhakkaktır. Evlerde boğulan da 35 kada” tahmin edilmektedir. Bununla b” raber kat'i bir rakam zikret mek imkânsızdır. Lise tatil Lisenin bahçesindeki suyun İf” tifaı bir metreden fazladır. Mek” tep cumartesi gününe kadar t til edilmiştir. Nüfusça zayiat tur. Tuğyanın sebebi Bu hususta bana orta mekteP tarih ve coğrafya muallimi Ömer Kemal B. şu izahatı verdi: “Akdeniz Bahrimubiti Atlasini” ayni arzlarında bulunan ne sinden kış mevsiminde daha *” caktır, Sahil ovalarına hâkim b" lunan dağların yüksek istifalar? malik bulunması dolayısile kışla" bilhassa pek şiddetli olur. İşi” denize doğru esen ve pek zi şiddet gösteren rüzgârların meb” şeini bunda aramak lâzimdi Kış mevsiminde Akdenizin şimel layılarındaki Oyüksek ( arızala” dan denize, sahilleri yalayan soğuk ve kuru rüzgârlar Ilkbahar Ove sonbaharda ve arızi sebeplerden dolayı detli rüzgâr sağnakları arasınd? bazan mevzii hava tazyiki şüklükleri vaki olur, şiddetli yağ” murlar yağar. i işte devam eden yağmuru” neticesi ve sebebi budur. Hülâsa olarak (diyebilirim Kİ Akdenizde vukua gelen ânzi “€ âni tazyik düşüklüklerinin, YaPi ilmi tabirde (depression) lar” neticesidir. Yarına kadar havan” açması muhakkaktır. Zira şim | ye kadar üç günden fazla devan İ eden sağnaklar kaydedilmemit” tir. Bir haftadan beri tazyik sühünet münbanilerini rasat mer” kezinde tetkik ederken bir gayri tabülik müşahade ettiğimi ark” daşlarıma söylemiştim. » z .............. İ Parker olarak kalmağa meebursi | anladın mı? Bana gelince kendin N hâkim olamadığım için utanıY rum. Ne kadar betbaht olduğu” | ne kadar ıstırap çektiğimi görü n yor musun Evelin? Bana yardım “ j vazgeç benden. in Amerikalı ayağa kalkmış, Kğ esef anl — Altın ile dolu olan şu mai sar ve Sen bu altınlara mukabil kendini istiy" — İnsan kocasına kendisini sek (Mabadi var)