1 işi le 101 k era Bizim Hacinne sizlere ömür ... — 36 Duydunuz mu kara haberi? Hayrola? — Hacı Hafize hanım öldü. Rabbim gani gani rahmet etssin. Hacı Haiza hanımın ve- | fatı ile bir tip eksiliyor. Hacı nineler tipi, Bu kötü haberi bana getiren Şaban Bey biraderim söze giriş- ti. Tatı söylüyordu. Ne kadar olsa bilgili ve görgülü adam. Taze ve cahil değil. Şaban Beyin ifadesi; aynen: — “Hacınine,, sadece bir ihtiyar kadın demek değildir. Hacınine olmanın iki şartı var: Hıcı olmak; 2 — Nine olmak, Genç bacı, yahut hacı olmayan bine, «hacmine» değildir. Hicaz yolu manen ve madde- ten kapanalı hacı olan yok, | yabut yok gibi. İmdi bundan böyle geçen devrin bacıninele- rini beklemeyiniz. Onların ardı kesildi, Teceddüt, inkılâp hacı nineleri de şeyhler, (dervişler, iç güveyleri, balâlar, ulâlar gibi, imha ve ilga etti. Torunlarımı- hacınineleri olmıyacak; ba- leflerimiz. bu kelimeyi anlami- yataklar. oHacınine (dendimi lügat kitabına bakacaklar. Hacınineler mütemadiyen Hac- cı anlatırlardı. | Ah, bizim Hacı Hafize Hanım Ne şeker koca kan idi! Ayni hikâyeyi. kendisinden belki yüz kere işittim. Mekkeye nasil üç defa gitmiş. Medinedeki ikame- ti, Hicazın o mübarek taşı top- rağı, Taifin bahçeleri, Ciddenin kötü havası, deve ile nasıl kırk gün sefer etmişle, Mucizeler, ka- rametler, Haceri muallâk (baz- retleri), bedevi araplar Kafileyi nasıl soyup soğana çevirmişler, v.s. Hacınine ber anlatışında bunlara bazı ilâvelerde bulunur- du, Bir raddeye geldi ki kikâye- ler büsbütün değişti, Hacınine kendi uydurdukla- rına da mükemmelen inanırdı. Hicar! Asıl oturacak yer orası.. Koleraya ne dersin hacı zın nine? 4 — Allaha isyan etmişler de | ondan. Yazan: S S Ven Daşn — Âlâ, merak etmeyin, ke- rışmam., Mücrim tekrar müddei umu- miye hitap etti; — Size gelince, bana bu ba- reketinizin hesabın! vereceksiniz anladınız mı, ödeyeceksiniz, bunu ! ş Ağzı köpüklenmişti. Gözlerine | kan hücum etmişti. Bir sara nöbeti geçiriyormuş gibi idi. Hareketsiz duran Markam ba- şını ellerinin arasına almış, bek- | liyordu . Kumandan geçirdiği buhranın en şiddetli anında iken müddei | umumi gözleri ile Hata işaret İnelikten çıkarır. Bunun (Şaban bey İ ra öğrendiğimden Hacininemi | etti. Bu “artık tevkif edebilirsi- mülâkat... Bir de kolera dediğin gibi değil. Onu para kazanmak için doktozlor uydurmuşlar. Sapsağ- lam insanlara şırıngayı basıyor- lar. Zavalhlar sinekler gibi ölüyor, düşüyorlar. w. Hacınine olmak için çok akıllı. kurnaz olmalı, Orta akılılar bile Hacınine olmağa lâyık değildirler. Hacinne olabilmek için dinin zabiri ile kanaat etmeli, din mes'eleleri ile çok yorulmamalı, | fazla uğraşmamalı. Tasavsuf lâ- um değil, maddi bir cehennem, hatta maddi bir Cenabı Hak, Üst tarafı insanı sapıtır, Hacıni- söylüyor) bu hakikati neden son- biraz sıkmıştım. Bundan dolayı ölünceye değin müteessif olaca- ğım. Evet, Hacınine bir sözüm- | den çok sıkıldı; ve o gündenberi düştü. Bilmem ama belki dolayı- sile, hiçbir günahım olmıyarak Hacı Hafize hanım merhumun katiliyim. — Nasıl olur? — Lütfen dinleyiniz. Rahmet- linin tercümelerini bilirsiniz; bu- nunla beraber müsaadenizle onu size tekrarlıyayım. Hacinne bana babadan yadi- gârdır. Peder Rusçuk'ta (Tuna vilâyeti) İdare meclisi baş kâtibi idi. Hafize hanımı oradan tanır- dı. Kendisini Ahmet ağaya ver- mişlerdi. Ahmet ağa Tahmis idi. Bir kızları oldu. Gelin ettiler, | Doğururken öldü. Çok perişan oldular. Peder Ahmet ağayı ya- nma aldı. Hafize hanımı da ha- rem dairesine. Gel zaman, git zaman Ahmet ağa da hakkın rahmetine intikal etmez mi? Ha- fize banım Haç yolunu tuttu, Sadrazam paşanın dul kalan Kız kardeşi ile bir kaç kere Mekkei -Mükerreme ve Medinci- Hünev- veri, Kudsi -şerifi, Şami- şerifi boyladı. Ahmet ağanın Mehmet ağa isminde küçük bir kardeşi vardı. Unkapanmda celeplik ederdi, | Paracığı yok değildi. Meğer Celep Mehmet ağa Nakleden: Örer Fihem niz,, demekti. Fakat Hat daha yerinden kı- mıldamadan kumandan ayağa kalktı, taharri komiserinin üzeri ne atıldı, suratına bir yumruk | indirerek biçareyi iskemlesinden | yere yuvarladı, Filips ayağa kalktı kumandan onun da üzerine yürndü. Baca- ğının bütün kuvvetile karnına bir tekme attı. Biçare taharri memuru can acısından bağırarak yere yuvarlandı. Kumandanın gözleri çanakla. rından fırlamıştı. Omuzları kalk- İ yarı kapalı göz kapakları arasın- ezelden yengesine âşıkmış. Allahın o emri, Peygamberin kavli ile Hacı nineyi istedi. Hacı nine bir kaç ay nuzlan- dı, Kırın mırn etti, Sonunda bir körpe kız gibi gelin ol- du, Eskisini nasıl sevdi ise ye- nisini de öyle sevdi. Hacı nine sevmek hususunda mütehassıs, bilgil, görgülü. Bir gece tostoparlak, kısa boy- lu Hacinine bize teşrif etti. Hediye olaraktan da nefis ve leziz peynir helvası getirmişti. Lokma ettik, Abuk sabuk lâfazanlığa o girişmiştik. — Hacıninel — Yavrum. — Rahmetli Ahmet ağayı çok sever mi idin? Doğru söyle. — Yalani olur mu? Kendisine kul, kurbandım. (Hacınine bün- gür hüngür ağladı. ) Kendisini sıktığımdan o bahsi değiştirdik. Mevsim kış olduğundan oturup bir de güzel keten belvası yap- tık. Hem kendi elimizle. Iki saat kadar geçmişti. Gene zevkzekliğim tuttü: — Hacı nine! — Hacıninenin yavrusul.. — Rahmetli (Mehmet ağayı (amuttum : Celep Mehmet a; a da coktan öldü.) Çok sever in, doğru söyle, Hacinine. —Ilâhi, Şaban Beyciğim. Bu işin yalanı neden olsun? Mehmet Ağaya kul, kurbandım. Hacmene eskisi gibi gene candan; ağladı. Hıçkırdı. Kendisine na- ; ne suyu getirdiler. Biraz sonra açıldı. Bir cıgara | içti, Sigara şer'an haram değil sede mekruh olduğundan Haci- nne iki günde bir ancak bir cıgara Sarar ve tövbe estağfu- rullah diye diye ve tellen- dire tellendire içer. Ben (yani Şaban zevzeği) — Hacinne |! — Meleğim. Biz öldükten senra nereye gi- deceğiz? — Cennete inşallah, oğlum. — Orada aziz ölülerimize ka- vuşacak mıyız, Hacınineciğim ? — Elbette yavrum. Ben babama anneme? Allah büyüktür, inşallah. — Sen Mehmet ağana? — Inşallah Beyim. Ahmet Ağaya mi, Mehmet Ağaya mı? Hacinne şaşaladı, puslayı şa- şırdı. Ben (yani Şaban B. nam zevzek): — Hacinn& — Efendiciğim. — Yanın abrette Ahmet Markama bakarak kin ve ga- yiz dolu bir sesle baykırdı — Şimdi sıra size geldi. Müddeiumuminin üzerine atıl mak için sıçradı. Şimdiye kadar oturduğu koltukta kemali İstira- bat ile cıgara içen ve sahneyi da seyreden Vans boşanmış bir zenberek gibi yerinden fırladı. | Masayı dolaştı. Kollarını açtı, bir elile kumandanın bileğine yapıştı, diğer elile dirseğini tut- | tu, Bir kıskaçla tutulmuşa dönen kolu bütün kuvvetile bükmiye başladı. Canı yanan kumandan mukavemet edemedi, acıklı bir feryat kopardı ve düştü. u zamana kadar Hat kendi- | ne gelmiş, ayağa kalkarak maz- nuna yaklaşmıştı. Bir kelepçe gürültüsü , işidildi. Kumandan | kolunu ileri geri oynatmıya ça- lışıyor, duyduğu ısdıraptan şikâ- yet ediyordu. Vans ber zamanki müstehzi mış, parmakları gerilmiş, müt- biş bir şekil almıştı. gi. sedası ile: i.e Bulmaca o CORN m Ea —e İ rardı. Çarpıntıya totuldu, Ken- | Hanım telâşa giriftar olmuşlu. İ meseydim. a Ni 7.8 910)1 Bi S| 7Z yaz © LK AMmıF ES i C ocvizüiz>o oliv<nrolii >aBvucwumzm. sc ENC» Me-xilullu>'u NM ERME Evelekt bilmecemizin halledilmiş şekli 1234567891011 Bugünkü bulmacamız Soldan sağa ve yukardan aşağı: I — Zaman göst okuyucu (4) Bir uzuv (5). Onel (3), in değil (8), kulp (3) Yüzün bir kısımı (5). | | A VAKTT 4 Teşrinievvel1930 ai Yerli mallar | Şikâyetiniz varsa Ta- sarruf cemiyetine bildiriniz? Cemiyetimizin devamlı propas gandası neticesinde halin ve tacirlerin yetli mallarma karşı rağbeti günden yüne artmakla- dır. ğ Cemiyetimiz, yalnız yerli mal © larının tevacını arttırmak için değil, ayni zamanda onlir ğini, sağlamlığını ve ucuzlüğunu â temin için de çalışmaktadır. Bu itibarla muhterem kalki- © mızdan ve tacirlerimizden, yerli iyii | malları hakkındaki şikâyetlerini ve temennilerini müsbet ve mü- dellel bir tarzda adreslerile bir likte cemiyetimizin Ankara'daki ümumi merkezine bildirmelerini ehemmiyetle rica ederiz. Yazılacak mektuplarda hangi mallardan ve nelerinden şikâ- : kâyet edildiği ve hangi fabrika- lardan veya ticarethanelerden. a alındığı tasrih olunmalıdır. Ancak yerli malı kullanan balkın ve tacirlerin bu suretle ikazları sa- yesindedir ki, cemiyetimiz, yeri mallarımızın iyiliğini, sağlamlığını vucuzluğunu temin hususunda daha ziyade faal olabilecektir.“ Şikâyet yapanların ve şikâyete mevzu olan müesseselerin isimi”. leri ifşa edilmez. 8 — Garez (3), Fransada bir nehir (8) nınmısin, Mehmet ağanın mı? Hacınine telâşa düştü. .— Ya Ahmet ağa kaynıma | vardın diye sana bir gözel çıkı- şırsa... Ya Mehmet ağa bir kıskanç- lık çıkarıp seni ilk kocanın ya- nına birakamazsa,. Ya bir birini seven, bir birine bürmet eden iki kardeşi düşman .« Ya Hacinne? — Doğru söylüyorsun, evlât! Hiç bunu düşünmemiştim. Hacınine sıkıldı, bozardı, sa- disine Lokman ruhu getirdiler. Sanki evin kapısında (—oAhmet ağa ile Mehmet ağa kavgaya tutuşmuşlar gibi Hacı Hafize | Meşru koca ile dost kavga edi- yorlar gibi bir bal... Ogün, bügün bizim Hacı nine düştü. Keşke bu kaba alayı et- Tostoparlak Hacinne zayıflandı | — Ehemmiyetli bir şey değil | merak etmeyin, dedi, Belki kü- çük bir damar burkulmuştur, bir iki güne kadar geçer, bir şey kalmaz. Hat, Vans'a doğru ilerledi tek bir kelime söylemenden elini uzattı. Bu hareketin hem | bir itizar, hem de tebrik arzu- sundan ileri geldiği anlaşılıyor- du. Sonra o da, diğer taharri memurları da mahpüsları ile birlikte çıkup gittiler. Filips fe- na bir darbe yemişti. Onu has- taneye götürdüler. Yalnız kalınca müddeiumumi elini Vans'ın omuzuna koydu; - — Haydı dostum, dedi, çıka- hm şu menhus yerden bıktım ben artık! 20 haziran akşamı saat 9 | Hacınne Mi L ve 1G merkezi ara umut basta. Uç ay evvel Unkapanındaki evine gitmiştim, Hacmine yatalak kızı Zeynep sağ olsun (Celebin. kızı) kendisine Zehracığı (rahmetli kızı) gibi bakiyor. Zavallı Hacinne! Kendisi yet- miş sekiz yaşında idi: Eğer dolayı : sile vefatma bu suallerim sebep oldu ise “ölünceye kadar müte- essif olacağım. ğ «w Hacinne öldükten sonra Üzerinde bin tane çil kuruş bul- muşlar: Cenaze masrafı için bi- riktirdiği gece gündüz üstünde sakladığı... Sandığında kefenini keşfetmişler. Mekke toprağı, mis- vaki * şerifler, hacı yağları, Zem- zem doluiki şişe, En'am ve Mus- hafları bana (Ben: Şaban Bey), bütün ev eşyasını Zeynep hanı- ma... Hacinmenin bir yasiyeti daha varmış: Cüzdanındaki tahvilleri salıp kendisine Firuz ağa cami- sinde - şanına lâyık - bir Mevlüt okutmak. Bu tahvil ne? 1905 rus tahvili *o5 Ne garip şayl Beş pa- rü etmiyor ama biz kendisine Şas mına lâyık bir mevlüt oküttuk, © sada cıgaralarımızı içerek yor | gunluğumuzu almağa çalıştık. Belki bir yarım saat konuşan. olmadı, açlı; — Cemiyet ile bu cemiyetin bâyatına kasteden cani arasın da daima Hat gibi kalın kafalı n bir takım maniler bulunuyor, ne acmacak bal bul Markam cevr verdi: — Ne yapalım Napoleon'ları- mız yok bizim, olsa bile polislik etmiyorlar. ğ ğ — Etmiyorlar değil, ettirilmiz. yorlar desene, çünkü boyları mü“ sait değildir, ağırlıkları azdir, ve saire ve saire. Bizde polis memurları kavun gibi alınıyorlar. ne kadar ağır ve ne kadariri | iseler o kadar makpul, ne bü- | yük bir Amerikan ideali. Ister san'atkâr, ister mimar, ister dal- Üçümüz de Şark tertibi bir hamamda güzelce yıkandık, Ye- | mek yedik, sonra kulübün ten- ha bir köşesinde küçük bir ma- | | ğıç, ister zabıta memuru olsun heps' ayni boyda, ayni. ağırlıkta güzel fikir, div. (Bitmedi) nihayet Vans bahsi a “l olmuş, üvey.