5 Eylül 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

5 Eylül 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“eyi dini — Üvey oğlunu zehirliyen imam VAKİT 5 Eyisi 1530. Me b (Üst tarafı 1 inci sayıl amızda) © lak dudaklı ağzını, düşlik bı- © yıkları allunda aralıyarak etra- — fina kulak kabartıyordu. © olmamın hüviyeti soruldu. Bu © arada altmış sekiz yaşında, iki karlı ve sekiz çocuklu olduğu © anlaşıldı. Bir karısından beş, bir karısından üç çocuğu varmış. © Davacı yarinde imamın ikin- ci karısı ve zehirlenen on yedi — yaşındaki Behçet Ef.nin anası Nazmiye H. la böyük annesi Hacet H. vardı. Zehirlenen ç0- © cuk, Nazmiye Hanımın ilk ko- — casından olmuş. z Kaynanası, karısı © İmamın kaynanası, hadiseyi şöyle anlattı: © — Ogün, on iki Temmuzdu. © Damadım eve geldi, yukarıya > çaktı. Torunum Behçet te orada idi. Damadım, cebinden iki kü- lâh şeker çıkardı. “Ben bu şe- “kerleri okudum. Eve dirlik dü- zenlik getirir., dedi. Külâkm - birisinden çıkardığı badem ez- “mesini Behçete © uzattı. “Üç Kulhüvallahi bir Fatiha oku. Bu badem ezmesini (o çiğnemeden oyut!,, diye israr etti O aldı. Bu, öbür külühtanda bir ba- dem ezmesi çıkartıp bana verdi. - “Sen de yut,, dedi. Nasıl oldu bilmem, Ben “Oruçluyum. Ak- o şama yerim.,, dedim. Canım ye- © mek istemedi. Bıraktım. O sıra- da badem ezmesini yutan Beh- çet, kıvranmağa başladı. Yüzüs- “tü yere düştü. Bu, şöyle bir baktı, Hemen cüppesini arkası- ma toplayıp merdivene doğru yürüdü, kaçtı. Ben bağıra, ça- oğıra sokağa fırladım. Döktor arıyordum. o Buluncaya kadar «yarım saatin içinde çocuk kıv- ana kıvrana öldü. © — Hemen yer yemez çocuk fenalaştı, demek? - — Bir kahve kabarıncıya ka- dar, zehir tesirini gösterdi, E- b a Nazmiye H. şunları © — Bununla onüç senelik ka- rı, kocayız. Benden önceki karı- sıda sağ ve nikâhındadır. O, Seli, altmış yaşında olacak her- “halde. Ondan beş çocuğu var. N ginim, dört karım olsa bes- leyebi''rim,, diye benide aldı. Günün birinde öbür evde rakı tı Duyuldu. Ondan son- ra bize bakamadı. Biz de kendi- miz iş görmeğe başladık. Hatta © annem “cüppe yaptırıyor, 'ben harçlık veriyordum. Bir za- nan eve gelmedi. Geçenlerde dı. “Hanım, Rabbim hayı versin. Ananın kız kardeşini tüyada gördüm. Bana malâm oldu. “O, ölecek,, dedi. “Öyle söyle- me, bayre yor, dedim. Bana âpnemin nekadar parası olduğu- sordu, “bilmem,, dedim. Bir zaman sonra işte onu zehirlemek stedi, oğlumu zehirledi. dan hesep soruluyor Reis Hasan Lütfi B., imamı uğ sorguya çekti: >— Kalk bakalım, bunlara ne diyeceksin. Kara kaplı kitapta böyle şeylerde yazılı mı idi? — İmam, omuzları öne doğru 'eğrilmiş, bir yükün ağırlığı altın- da soluyor gibi, cevap verdi: Vi İddin ediyorlar. Edebilirler a. Şahitlerim dinlenilsin. Kim eyyiat ile melüf? Nümayan oldu! © — Üvey oğluna badem şeke- ni verdin mi? ai — Verdim. Ama içine zehir koymadım. — Ceset üzerinde fethi meyit ameliyesi yapılmış, çocuğun ze- hirlendiğini fen gözile görülmüş. Sonra kaynanana verdiğin badem ezmesinin içindede strikinin bu- lunmuş. Imam omuzlarını kaldırdı, gül- dü: — Fen bunu gösterbilir, ama bu zehri oraya kim koymuş. Ispatı lâzımgelen bu? — Sen koymadınsa kim koy- muş ? imamın hüğumleri Bu sual üzerine imam karısını itham etti, Iddiasına göre, çöp- çüler onbaşısı Mehmet Ali ile sevişmişler, o, köpeklere mahsus zehiri karısına vermiş, karısı da o sabah kendisi cami şadırvanın- da aptes alırken cübbesinin ce- bindeki şekerlere zehir katmış. Şöyle devam ediyor: — Beyinlerinde ittifak etmiş- ler. eya, benim evim var, eşyam var, Anası da paralı.Hem onu, hem beni ortadan kaldı- rıp mirasa konacaklar, evlenip ferih fahur yaşayacaklar. Asıl maksat, beni zehirlemek ya! — Peki, işler nasıl tersine dönmüş öyley ise ? — E, dönerya. Allah büyük. Allahü Azimüşşan döndürmüş, celle celâlehul Imam, kalın kaşlarına kaldırıp indiriyor, gözlerini açıyor, adeta celâlleniyordu: — Döner mi? Döner işler. Işte böyle! Ve bu aralık bir iddia daha ortaya altı: Kaynanam da zaten bana garazdı ya, Kendisini almadım da kızını aldım, diye beni kıskanırdı! — Aa, haşa sümme haşa! e kuru iftiralardan sakla- sin! Gürültülü gülüşmeler, reisin ihtarı, Davacılar, sakinleşti. Sa- miler sustu. Muhakeme seyrini takip ediyor. : — Zehir aldım fakat bahçede- ki mebatata musallat danabu- run mam haşaratı itlâf için, Ben aldığım zehirin mahalli sar- fımı söylüyorum. Badem ezmesine zehir koyanlar kimse, onlar da mahalli sarfını göstersinler! Vaktile inkâr ettiği bir hu. a ikrar ettiğine işaret edilince, imam (lâkayt, dedir a şöyle — O zaman ij şimdi. ikrar! pi Bir mantık münakaşası oldu. Imam, cevap cevap Üstüne ve- riyor, bazan pek mühim ol- mıyan şeyi hatırladığı halde bazan mühim birşey için bugün ne yediğimi bile unutum!, diyor, tenakuslara düşüyordu. Nihayet “İşte böylel,, deyip sustu, Şehitler Tanzifat onbaşısı Ahmet Ali, imama bahçesine dadanan Kâ-- mil Ağanın köpeklerini öldür- mek için zehir verdiğini anlattı. “İstedi, verdim. Kalıbına kıya- fetine o itimat Oettim, dedi. Reis vazifesi icabıeline geçen striknini böyle hariçten bir adama vermesindeki usulsüzlüğe işaret- le ihtarda (Obulundu. o Tan- zifat onbaşısı, imamın iddiası bilâfına, karısile sevişmek değil, tanışmak gibi bir vaziyet bile mevzuubahis Oolmadığını ilâve etti. Imamın kaynanasınn evinde kiracı Şerife H., zebirlen çocuğun feryadını işidip imdadına koştu- ğunu, çocuğun hamal arkasında eczaneye götürüldüğünü, orada ölmüş olduğunu söyledi. Ve şunu kaydetti: — Çocuk sofada kendini yer- den yere çarparken, imam basa- makları ikişer ikişer atlıyarak merdivenden indi. Ben arkasın. dan seslendim : «Okunmuş şeker vermişsin, hastalanmış, bari oku bir nefes ette iyileşsin, Efendil,, ozaman üvey babası çırpınan çocuğa şöyle dik dik baktı, hiç aldırış etmeden savuştu, Imam, derinden gelen sesile mırıldandı : — “Ikişer ikişer atladı» deme- si, garibime gitti. Ama deral Mütekait kaymakam Mehmet Selim B., orada komşu imiş. Şunları anlattı : — Vak'a günü, sabahleyin kahvede otururken imamın tan- zifat onbaşısından bir şey aldı- ğını gördüm. Sordum. “Köpek- ler bahçeye, mutbağa girip kap- ları yalıyor. Mekruh olduğundan kalaylamak icap ediyor. Onların vücudunu ortadan kaldıracağım. Köpek zehiri aldım, dedi. Beş dakika sonra şekerci Zeke- riya Ef. nin dükkânına doğru gitti. Oradan çıkıncada evine doğru yollandı. Sonra şekerciye sordum. Yani biraz sonra çocu- ğun zehirlendiği anlaşılıp tahki- kattan sonra. Ondan şeker almış ve külâhlara badem ezmesi de koymasını tahsisen söylemiş, Ha- dise, imam şekerciden çıktıktan birsaat sonra vukua geldi, İmamın bir müdefaçsı Gelen şahitler bukadardır. Şe- kercinin de İmarun şeker aldı- ğına dair mazbut ifadesi okun- Buktan sonra, imam, tevkifane- den iki mevkufun celbini istedi. — Katilden mazmun aşcı Hüs- nü, sırkatten maznun bahçevan Hamdi. Bunların cürümleri nemi- xe lâzım. Karımla Mehmet Ali onbaşının cami avlusunda fiskos ettiklerini, die ri ada koydum, ama birine ko- Manada, Paza iman yetişti, dediğini d lar. ii “Yiğddei umumi Burbanettin B. bunların derhal tevkifaneden ge- tirilebileceklerini söyledi. Celse tatil edildi Yirmi dakika sonra celse açı- lınca, bu mevkuflar dinlenildi. Hamdi imamın ifadesini “Kadın- la erkeği hiç tanımam- Ortalık karanlıktı. Fiskosa kulak verdim. Bu lâfları pencereden» odaya bakarak işittim. Sonra tevkifa- nede imam. « pe Bir böyledir» i i osu hatırladım şeklinde tastik edi- yordu. Aşcı Hüsnü ise, “Ben vg yere yemin ere Ne unları işittim, > ne böyle şey Burhanettin B, söylüyor in mütevellit olduğunu (ifade e ve son müşgalesi Ayazma caimii imameti e söylüyen ve bugün o 65 yaşında olduğu anlaşılan Tevfik Efendinin müs- tantik kararnamesine nazaran üvey oğlu Behçet Ef, yi taam- münden ve tesminen öldürmek- ten ve kayınvalidesi Hacer Ha- nımı dahi bu veçhile öldürmiye teşebbüsü Otamdan © maznunen bası İcra ve mürafaası in- taç edilmiştir, a e Mi Yüzme müsabakamız Gününü ve mesafesini kat'i olarak tesbit ettik Yarış ayın 14 ünde Fenerbahçe ile Kınalıada arasında yapılacak “Vakıt,ın yüzme müsabakası | gözünü sürüyordu. Mübaşirler, kollarına girip ayağa kaldırdılar. bakamızın bu müddet zarfında istenen güne alınması ve göste“ rilen mesafeden biraz eksik ve ya fazlalı olarak yapılması için Galatasaray denizcilik kaptanı ve antrenörünün mütalâesına im tizar etmekte olduğumuzu yaz“ mıştık. Halbuki bu yazdanberi on günden fazla bir zaman geç“ tiği halde, antrenör Mecdi Hü- sam Bey cevap vermek lütfünde bulunmadılar. Zaten gazetede neşrettikleri mektupla netice iti- barile böyle bir karşılaşmadan çekinme maksadını takip ettik- leri anlaşılıyordu. Müsbet cevap vermeleri de beklenemezdi. Fakat müsabaka yapıldıktan bir sene sonra, bu seferki gibi Vakıtın geçen seneki müsabakası şöyle olmuştu. Böyle olmuştu diye fuzuli itirazlar serdine bak- ları kalmasın diye müsabakayı onların arzusuna arzederek gün- lerce bekletmeye bundan lüzum görmüştük. İşte bu suretle Mec- di Bey cevap vermek cesaretini bile gösteremedi. Ve bize şu ayın İâ üncü pazar günü saba- hı yapılıyor. Bundan evel bu sü- tunlarda eylülün ilk haftası zar- fında ve Fenerbahçe ile Kınalı ada arasında yapılmak üzere e- sas hatları tesbit edilen müsa- Burhanettin B. imamın rüya- sı, bunu tefsiri suretile başlıyan taammüt hususunu safha safha tahlil ederek cürüm vaziyetini | esaslı ve etraflı bir şekilde tet- kik etti, “İmam Tevfik EÇ A- yetullahı dahi başa alet ittihaz ederek tasavvuru tesmimini setre ictisar etmiş, düalar arasında tes- min filini ikmal ve avakıbını reyülâyn müşahede ile gayzi derunisini tatmin etmişti.,, dedi. “Aspirin yutar gibi yutl,, tarzın- da badem ezmesinin ağızda çiğ- nenmemesini de temin ettiğini kayt ile “Cürümde taammüt, tam ve kâmildir,, “diye sözlerini bağladı. Ve imamın zehirlemek, zehirle- meğe teşebbüsten tecrimini iste- di, maddeleri saydı, idami lâzım- geliyorsada 65 yaşını geçmiş bu- lunması bu cezanın tabfifi kanuni bir lduğ ikrdtti Karar tuhaf bikâyeyi hatırlattı: Imam, iddianamenin her nok- (Geline, oyna demişler... Ye- “ tasında bir sarsintı geçiriyor, ara- | rim dar, demiş... Yerini geniş- da bir kenara dayadığı yumru- | letmişler.. Filân.) o & ğunu sıkıyor, homurdanıyor, git- Mk tikçe yüzü kızarp morarıyor, buram buram ter döküyordu. Müdellel, kuvyetli iddianame işlediği Ocürmü safha safha gösteriyordu. Ne diyeceği 80- rulunca, muzmahil, yalnız şunu söylüyebildi: — Benim şekere zehir koy- duğumu gören var mı? Varsa is- pat etsin! Hasan Lütfi, Asım, Nusret Beyler, karara çekildiler. Bu esnada imam, bölme köşesine yi sıra üstünde bağdaş kurmuş, yorgun, bekliyordu. Salona, batan güneşin son ışıkları kızıl dalgalar halinde dolarken, zehirleme ( davasının kararı bildirildi, Idam, “yaş do- layısile 24 seneye tahvil, ayrıca zehirlemeğe teşebbüste vaki ol- eğri dei in arttırı- : sene, Zay a; hapisl y ağır Ne demiştik: Müsabakamız ayın İ4 üncü pazar günü saba- bı yapılacaktır. Mesafe Fener- bahçe - Kınalıada... Istanbul de- nizcilik heyetinin kıymetle reisi Vamık Bey müsabakamızı, yüz- me sporunun inkişafı noktasın- dan pek faydalı görmüş ve icap eden yardımlarda - bulunmayı vadetmiştir. Müsabakamıza şimdiye kadar yazılmak üzere on yedi genç 'müracaat etti. Fakat müsabaka- yı ilk ilân ettiğimiz gün de bilhassa yazdığımız gibi yarış bir rekor yarışıdır. Ancak ve yalnız kabiliyet ve kıymetini müteaddit müsabaka» larda derece alarak ispat eden yüzgeçler arasmda yapılacaktır. Bu itibarla maalesef bu genç yüzücülerin talebni kabul ede- memek vaziyetindeyiz. Müraca- at eden ve kabul edilen tecrüi- beli yüzücülerin adedi bugün yeni yazılan (Ihsan (beyle — Müteessir olma. Bir hafta- ya kadar temyize gidecek olan evrakını, orası da tetkik edecek. Taip ol, töbe ve istiğfar et. Mu. | beraber 7 ye baliğ olmuştur. kadderatı ilâhiye böyle imişl Müsabakalarda muvaffak ol- Imam bu sözün doğruluğunu | muş tecrübeli o yüzücüler ayın tastik eder gibi başını salladı. | on üçüncü cumartesi günü ak- Döndü, jandarmaların sandalye sendalipa' yerle >» O, kararını veren, malıkeme şamına kadar her gün öğleden sonra omatbaamıza (müracaat ederek spor mubarririmizle gö- huzurundan ayrılırken, samilerin rüşebilirler. uğultusu arasında, kaynanasının | O Müsabakamıza yeni (yazılan sesi yükseldi: İhsan bey Moda yarışlarında — Ben sizin ohakipayımza yüz sürüyorum. Dünyalar dur- dukça dursun, Ey âdil hâkimler, âdil mahkeme! Hakikaten, Hacer H. diz üstü kapanmış yeri öyüyor, yüzünü 100, 200 ve 400 metre yarış- larda birinciliği kazanan genç ve kıymetli bir yüzgeçtir. Ya- rışımız İhsan beyle pek kiymet- li bir müsabık daha kazanmış oluyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: