m —.. VAKIT 20 Ağustos 1930 - Ağrı dağı haydutları.. ——ç-——e—— Kış gelip soğuk'ar başlayınca haydut- ların ölüm mevsimi girmiş olacaktır Karaköseye giden muhabirimizin gön- derdiği |, Ağrı dağında telgraflar Edebıyat miyesle lü kongresi: 2 Muallimler;miz yen edebiyatımızdan üç uzun ders renesini doldurmağa yazı bulabilecekler mi? İranla münasebatımız, meselenin dostluk da- | Maktüllerin başlarını iresinde halledileceği ümidini vermektedir Bir Hürt aşiret reisinin çadırı önünde.. Ankarv muhabirimiz yazıyor. Şark hadisesi, Şeyh Sait isya- sından beri, maalesef, her sene mutat bir mahiyet aldı. Bu sene bükümet onu kat'i olarak hallet. meği o kararlaştırmıştır. Lâkin Ağrıların temizlenmesi hareke- tine başlayacağı sıralarda şumul- lü bir isyan baş kaldırmış oldu. O gündenberı birbirini nakzeder haberler (karşısında onu kâh ehemmiyetli, kâh ehemmiyetsiz gösterdik. Bunda kimsenin sun'u yoktur. Hadisenin aldığı vaziyet- lerin ifadesi, öyle idi. Ağrı hadisesi, hatta patlak | verdiği sahalarla Şark hadisesi | vatanın bir köşesinde mevhum bir Kürt kesafetine istiklâl isti- yordu. Sonra bu hadise devle- tin harici vaziyet ve siyasetile sıkı fıkı alâkalar gösterdi. Tabii esaslara hiç uymayan bir hudu- dun soygunculara siper olduğu bir yerde hadisenin bu mahiyeti ehemmiyetini “izhar ediyordu. Umumi efkârın, hadiseyi dikkat ve hassasiyetle takibi de bunu gösteriyor. Vaziyet hakkinda O bugünkü malümatımız ve mevsuk malü- matimız, küçük ve büyük ağrı- İarın kıtaatımız tarafından ihata edilmiş olduğunda israr ediyor. Şimdi neticeyi bekliyoruz. Bu ice bizimdir, bundan kimse- in şöphelenmeğe hakkı yoktur. Çünkü 1 — Asiler, yaklaşan kışın önünde ber türlü yardımdan mahrum bir halde bulunuyorlar. 2 — Isyan teşkilâtının şark ye cenup budutlarımızdan yap- tıkları mükerrer © taarruzlarin safahatı gösterdi ki, halk ken- dilerine kat'iyen müzahir değil- dir. Fakat bizim olan bu neticeyi ne zaman elde edebileceğiz? Bu- rası henüz meçbuldur. Harekâ- tn pek yakında beşliyacağım işitmekle beraber, bu neticenin kışa kadar kalacağını dinliyoruz. Bu malümatı verenler, katırların bile çıkamadığı o yalçın kaya- larda askeri hârekâlın güçlüğü- nü bildiriyorlar. Dağların karlı tepeleri altın daki kısımlarında -pek çok diye sayılan- büyük mağaralar içersine tahassun etmiş asilerin tayyare bombalarile tamamen imhası da kabil değildir diyorlar. Rakımı 5156 olan bir dağ üzerinde uçuş muvaffakiyetinin O güçlüğünden ' var. Şu hale göre neticenin iki cepheden ele geçe- üzeredir. Ağrılar temizlenecektir. Fakat çabuk değil, Onları iki, hatta belki üç ay sonra süküna avdet etmiş görebileceğiz. * Şakilerin ihtilâci rolile güttük- leri davada hakları varmıdır, yok mudur? Fikirler şurada top- lanıyor: — Milliyeti tefrik hususunda bugünün aradığı delil, ana lisa- nıdır, 1927 nufus tahriri, Türki- ye budutlari odahilinde kürtçe konuşasilarin adedini 1; 184, 446 | olarak tesbit etmiştir. “Bu nufus içersinde tamamen türkleşmiş addolunabilir, Türkçeyi eyi telâf- fuz eder Haymana Kürtleri de dahildir. “Şark vilâyetlerimizde kürtçe konuşanlar, memleketi- mizin en geri kalmış insanların- dandır. İrticai hareketlerin za- man zaman buralarda baş kal- dırması bunların meden! hakla- rını bile idrakten âciz olduklari- Bı göstermektedir. İptidat bir tarzda aşiret halinde, hayvanla- rile bir arada yaşarlar. Hudut- larımızın cenubu şarki kısımla” rında biraz toplu manzara arze- den bu ekalliyetin kuvvetli bir kesafet olmadığını istatistikler meydana koymaktadır. Sonra, Türkler, şehirlerde müstahsil bir unsur olarak sökün içinde çalı- şirken, Kürt aşiretleri, soygun culukla geçiniyorlar. Böyle be- devilerin, medeni insanlar Üze- rinde hakimiyet hakkı olabilir mi? Bu, akıllıya deliyi vasi ta- yinine benzer. Dava iki cepheden de çürlik- tür: 1 — Kürtçe konuşanlar, ek- seriyet o teşkilinden © uzaktırlar, Kesafet mıntakaları bile mah- duttur. 2 — Bugün aşiret halinde en iptidai kavimlerin örneği olarak yaşayan Kürtler, medeni insan- v2 idare talebinde bulunamaz- ar, Bu hadiseler münasebetile buh- ranlı bir şekil alan Türkiye-Iran münasebatının bu günlerde inki- şafına yüz tuttuğu baberleri ge- liyordu.. İranla anlaşmak hem bugün hemde yarın için bize lüzumlu görülmektedir. Ağrıda mahsur 3-4 bin soyguncunun koparmışlar Soğuk başladığı için şakiler aşağı iniyorlar | o Karaköse, 19 (Vakıt) — Ağ- rı dağı ve havalisinde sükünet vardır. Şakiler soğuklar dolayı- sile ber gün biraz aşağılara in mektedirler. Halleri çok perişan- dır. Son müsademeden maktul | düşenler (oarasında (O hüviyetleri anlaşılmaması için başları kesilenler meyanında azılı reislerden Öme- rin başı olduğu tahakkuk etmiş- i tir. Diğer kesik başların hüviyeti | anlaşılmamıştır. : Bayraktar * Beyazıt meb'usları Jntihap dairelerinde halkla #emas edivorlar Karaköse, 19 (Vakıt) — Be- yazıt meb'usları bugün Karakö- seye geldiler. Vilâyet hududun- da vali: ve kumandan ve halk mümessilleri tarafından karşılan- dılar. Bugün Türkocağında halk ile hasbuhal edeceklerdir. Bayrakrar . * Beyazıtta mahsul Karaköse, 19 ( Vakıt) — Vi- lâyetin bu seneki mahsulâtı di- ğer senelere nazaran çok ve eyidir. Hayvanat satışı da diğer senelere nazaran çoktur. Yalnız fiatlar düşüktür. Ruslarla müba- dele başladığından fiatların yük- selmesi muhtemeldir. © paysaktar Yunan emlâki || maa Sahiplerine nasıl iade ediletek ? Vazıyet edilmiş Yunan emlâkinin iadesi için gayri mübadiller cemiyetine defterdarlıktan henüz emir gelmemiş; tir. Bu emrin bir iki gün içinde gelmesi- ne intizar olunmaktadır. Defterdarlıktan gelecek tebligat ü- zerine bu emlâk ya birer zabıt varaka- sı tutularak sahiplerine verilecek ve) yahut bu emlâkin bir listesi Yapılarak defterdarlığa bildirilecek ve İnde mu) Yunan emlâkinden şimdiye kadar 200 bin lira tahsil ve gayri mübadillere! tevzi etmiştir. — ik şen Mecar sefiri geldi Macar sefiri M. Tahi dün Ankara dan gelmiştir. Ankaradaki Macar sefaret- hanesi by sene içinde bitecektir. Telgraf heberlerimiz dör- düncü sayıfamızdadır. m m a — şimdi bütün ümidi Iran toprakla- rndadır. Hükümetimizle Iran hükümeti arasında şlnacak müş- terek tedbirler, bunü kıracaktır. Küçük ağrının tamamen hudut- larımız arasina ithali hakkında hükümetimizin verdiği (Okarar kat'idir. Iki meselenin de dostluk masasında halledileceği ümitleri zayıf değildir. Ağrıdaki mahsurların kaçabil- meleri imkânı yok gibidir. Yapı- lan tetkikler ve alınan haberler bu istiklâl soytarılarnın İranda soygunculukla tanınmış ve kürt- i ler arasında hiç sevilmiyen aşi- retlerden bir sürü haydut oldu- ğunu teyit etmektedir. Netekim, bu herifler ağrıda mevcut köyle- ri soyup soğana çevirmiş bulu- nuyorlar, Namık Edip Edebiyat muallimlerimizin An- karada konuşmakta oldukları en canlı meselelerden biri de Türk edebiyatı derslerinde ec- nebi edebiyatlarna © verilecek mevkidir Türk edebiyatı dersinde ecne- bi edebiyatlarının işi ne? onları ne sıfatla kendi edebiyatımıza alacağız? beklediğimiz bir fay- da varsa niçin onları müstakil bir ders olarak okutmuyoruz? ni- hayet, garp milletleri kendi mil- Mi edebiyatlarını okuturken ec- nebi edebiyatlarından istifade iyorlar mı? Bu suallere ayrı ayrı eevap verelim, Dün de söylediğimiz gibi Türk edebiyatı o medeniyet kaynağını değiştirmiş, islâmi Arap mede- niyeti dünyasından çıkarak lâyik garp medeniyeti dünyasına gir miştir. Dünkü Osmanlı edebiyatına nisbetle meselâ Acem edebiyatı ne idise bugünkü yeni Türk e- debiyatına nisbetle meselâ Fran- sz edebiyatı'da odur. Ayni mede- niyet kaynağına mensup millet- lerin edebiyatlarında bir fikir teknik ve estetik iştiraki bulun- ması sakımılmaz bir zarurettir. Bir Alman romanı bir Fran- sız romanına ne şekilde benzer- se bir Türk romanı da öyle ben- zemek mecburiyetindedir. Edebiyat terbiyesi yalnız lisan ve üslüp terbiyesi “demek olmas dığı için edebiyat derslerimiz- de talebeye tetkik ettireceğimiz parçaların mutlaka kendi malı- mız olması lâzım Bahu- sus yeni edebiyatımızı teşkil e- den parçalar garp tekniğine ve rubuna göre yazı lerdir. Nihayet itiraf mk) ki bu en millet ol- çime ama onlar gibi tekemmül ettirmiş olmak- tan hayli uzağız. Daha maalesef taklit devrin de bocalamaktan kurtulamadık. Bunun için kendi eserlerimiz larnkine nisbetle Hulâsa ilim derecesinde olma- makla beraber edebiyat da bu gp hemen hemen beynelmilel ir şey mahiyetini almıştır. Kuvvetli bir garp eserine Alma- nın, Rusun, Firansızın kapısı na- sıl açıksa bizimki de bizzarure öyle olacaktır. * Bu zarureti kabul etmekle be- raber ecnebi edebiyatlarını ayrı ve müstakil bir ders halinde gös- termeyi istiyenler de olabilir. Bu bir fikirdir. Ancak biz bu işi Türk edebiyat hocalarının yap- malarını daha doğru buluyoruz. Bir kere sınıfta tetkik ettirile- cek parçalar nekadar kuvvetli olursa muallim okadar iyi işler. Unutmıyalım ki vazifemiz yak | mz eserlerdeki (o sakat ve cılız noktaları ogörtererek talebenin tenkit kabiliyetini o yükseltmek değildir. Bilâkis huvvetli ve pü- rüzsüz eserlerle zevki, mantığı terbiye etmek, duyguları derin- leştirmek daha müsbet ve fay- dalı bir iştir. Yazan: Reşat Nuri Muallim yarım asırdan farla İ bir maz'si olmıyan, keyfiyet gi- bi kemmivetçe de fakir olan. yeni edebiyatımızda üç uzun ders se- nesini doldurmağa kâfi yazı bu- labilecık mi? Bilhassa bir mektep ktabına ve dersine girecek ya- larda aranacak binbir şartı dü» şünürsek buna “hayır, diye ce- vap vermekte bir dakika tered- düt edemeyiz. Şu halde edebiyat hocası 2a- ruri olarak bu boşluğu güzel ee nebi eserlerile doldurmağa ça- lışacaktır. Onların ayrı lisanda yazılmış olmalari, tercemelerinin asılları- na nisbetle çok sönük ve rub- suz olmaları büyük bir mabzur teşkil etmiş olmaz. Bir kısım €- serler gerçi yalnız bisanları ve üslüplarile yaşarlar. Fakat bir duğu için - piyasada bir tabir İ- le- mesele yoktur. * Avrupa milletlerinde de acaba böyle yapanlar, yani kendi ede- biyatlarını okuturken -ecnebi €- ? : Avrupalıların bu noktada bizi kuvvetle teyit etmediğini söyler meğe mecburuz. Onların Kıraat- lerinde de gerçi senebi dillerden... , alınmış parçalara tesadüf edilir, Ancak bu, devede kulak kabilin- dendir. Fikrimizce bunun sebe- bi şudur: Onların edebiyatları kimseye mubtaç olmıyacak kadar zengin- dir. Edebiyat tariblerinde bütün aradıklarını bulabilirler. Ve bu- nun için ecnebi edebiyatı nümü- nelerini ecnebi edebiyatı diye ayrı bir kısımda gösterirler. Bir de onlar gibi olsak tabil ayni, suretle hareket ederdik, fakat... * Bu ecnebi edebiyatı babsinde İ yanlış anlaşılmaması lâzım gelen İ bir nokta daha vardır: i Biz edebiyat ( derslerimizde ecnebi edebiyatlarına yer ver- mekten maksadımız, meselâ İn giliz, Rus veya Italyan edebiyat» larının hali nedir? diye fikir ve malümat vermek değildir. Maksadımız onları sadece ken- di yazılarımız gibi bir edebiyat ve zevk (terbiyesine alet yap- maktır. Bu itibarla Türk edebiyatı dershanesinde tetkik ettirilecek eserlerin karakteri her şeyden evel umumi ve insani olmak, dü- şünüş ve duyuş tarzlarımıza, milli bususiyetlerimize © ayıkırı bulunmamak, başka bir tabir i- le, kendi memleketimiz ve ede biyatımızdaki fikir cereyanlarına uymak olmalıdır. Bu itibarla ecnebi edebiyatla- rından alınacak parçaları seçer“ ken kıymetleri ya'nız lisan ve &slüplarında, çok orijinal veya rejyonal olmalarında bulunanla- rı umumiye, insaniye, beynelmi- lele daima feda etmek mecbu- riyetindeyiz. Yani san'atkâr gibi değil terbiyeci gibi hareket e- deceğiz. Reşai Nuri