101 kişi ile eşe- ———— mülâkat... Lâf, Ingilizce, Fransızca ve Türkçe cereyan gdiyordu liyor mu, geriliyor mu, yoksa ilm Diken moeyez kn ei ğu yerde mi kalıyor? tw |perdeler örtülü, Lâkin tertemiz bir Ayni suali “Alafranga,, için delev; yerde bir çöp yok. Pertavsızla Direcekiiniz ki, bu elektrik 3 |lemezsiniz. spor asrında, her yer ve her sey “Alaturka,, ne demektir, ve iler- " srmdi | Efendi hazretleri göründü: Sa 'Amerikanize,, olurken alatürkaya bık bir kazasker. Başı üşüyormuş, mahâl var mi? Dosdoğru alaturka itizar etti, kasketle oturdu. olarak m yalancı dol-! © Sonra teker teker kızları görün- ma;;hünkârbeyeridi ve “ tavukgöğ- dü: Neclâ, Şemsa, Zehra, Leylâ sünden bâşka ne kaldı? demeyiniz. Hanımefendiler. Rica ederim ça Ben'hafiften bu iddiada bulun banımların güzelliğinden, dilberli- muştüm. Beni Üsküdarda bir ko-)ğinden, şirinliğinden, cazibelerin- nağa, bir berhaneye davet ettiler. den asla bahsetmeyiniz. Saadet bu İşte ö konakta Avrupa ile Asya,'değildi. Neclâ Hf. Kolumbiya da- mazi ile hal, hatta istikbal oruz rülfünunundan, Şemsa Hf, Viyana arasanız bir toz habbesine rasge-| öpüşüyorlar, kâynaşıyorlardı. Geniş,-Büyük, viran bir konak. Manzarası Hâr tahtasının üstüne bastıkça bir nağme çıkıyor. Kapıdan içeriye; girinciye kadar bir konser .dinliyoraunuz. Bahçe kapısında sabık ve fakat m genç bir ie einen bir ui yerde, öteki: gökte, bizi ka- bul etti, Redingotundan tutunuz da kaloş potinine kadar her şeyi alaturka idi, yalnız kan kırmızı fe- si eksikti. Dört defa karidilli te- menna etti, Geniş salonlar: Duvâr- larda nefis levhalar. Nüâdir ve na- iide silâhlar. Enfes ve ferah sedir- . Ender Ve eski halılar. Ve. şsar- Bize nit 100, 150, belki 200 se- nelik “estampe,, ve İitografyalar... Bir müze, v p Sofada Claude Farâre"i, salonda Pierre Loti'yi, merdiven başında Lamartine merhumu hatırladım. İki son edibe rahmet okudum. Mertebanfler, o Çeşmibülbüller, | akademisinden, Zehra Hf. Sorbon- dan, Leylâ Hf, Barselone arabiyat enstitüşünden diplomalıdırlar, INeclâ H., şimdi, (yani 1930 da) bir hocadan mülga Mecelleyi oku- rin içlerini tersim ediyor. Zehra H. nı İâtinceye tercüme ile meşgul, Leylâ H. da bir cami plânı Yağ makla vakit geçiriyor. Lâf Türkçe ve İngilizce, Fran: sızca cereyan etmekte. Bu banım- ar, geçen asrın Türkçe ve firenkçe- İerini pek âlâ biliyorlar, fakat, me- selâ, Ford, Zepellin, Mussolini, Röntgen deseniz size afal afal ba- kıyorlar. Ömürlerinde, New-York'ta bile bir biftek yememişler, bu kadar efrenç diyarlarında kaldıkları hal- de bir kokteyl, bir bira içmemişler. Chicago'da kıbleyi tayine muvaf- fak olmuşlar, Pariste hardaliye, şi- ra, salep içmişler, kuşlokumu, iftar Fağfurlar, Kütahyalar, Çinler, Bey! simidi yemişler: lar, ve burası için yapılmış Sak- r ve ni Ev sahibinin bir parmak kalın- a minderi var. * Üstünde gü- müş divitleri, bağadan hokkası; Pizrenkârı kalemtraşları, mühresi İran sedefli çekmecesi. . ; Fakat ev gayet harap. Her du- tar çatlak. Tavan düşecek gibi bir Manzar, Fiz bağ köyeyi ötürü. Bi bi Vali, elini bira bash tigara Putu (tabii bi biribirinden kısa. Merdiven di. Hepsi ğe, Hepsi etek öptü. Hepsi, Hu . BU KADIN ürdü. Evin on, oh iki'da? ji artık hür) var; böy-! gi-'resim mektepleri ile. Sultan Mahmut devrine yetiğe- medim. Fakât böş sahibi ile bu kö- nak o zamandan kalma idi. Geçen itap Efendinin dairesinde sandım. — Neclâ Hf. Amerikada sizi en çok ne meşgul etti? Orada ne ile yoruldunuz? -— Püriten mezhebinin esasatı ve bu mezhebin islâmiyetten ikti- basatı ile... — Ya; siz, Şemsa Hf., Viyana — Flaman ve Felemenk kadim — Siz, Zehra Hf. Pariste? — Roma kanunu ve fikıh ile, ibunların mukayeseleri ile. .. — Vekil beyi tanır mısınız? KATİL DEĞİL z Nakleden: »Ömr Fehmi arkamın surati asiktı. Pfifi oldukça soğuk bir şekilde karşıla» Yazan; $. $. Van Dara —172 17 haziran Vana ile ban, bugün ii adı e İn müzayede ile Atılacak tahvaltı ettik. Tam saat tala da klübe gittik. reel bizden sonra, li PRE gene ilk görüsü olduğ Sela “Yani traş Teni rnanikür ye 'ahiye evvel bir levanta banyosu" VA girmiş çıkmış vaziyette- - - Ss md ği spor kostümü, 8 larında ham ipekten mamul örler vardı. ilk sözünde züppelik yap- madan olamadı. Bizi görünce kol arın kaldırarak yarı bağırdı: — Sizinle ikinci de olmuş, fa teşerrüfü- Nün bu kadar çabuk olması benim Şin ne büyük şeref | in dı. Onun endişeli halini imizi kendi hu-|miş görünerek doğrud doğruy: nik Ander-)maksada girişti: iz t farketme- — Mösyö Pfif, haber aldık ki gördük. Şeride|cuma günü arabanızı öğleyin bir altıya on a kapamış ve bunu kimseye ylememesi için garaj sahibine Pfif eni yirmi dolar vermişsiniz! Pfif hazırlarımış gibi derhal ce- şümüzde|vap verdi: — Aldığınız haber eksik, efen- bir ikildim. Yirmi dolar değil elli dolar verdim. — Hakikati teyit ettiğinize EE, yak-İmemnun oldum. Bu suretle, gazete- ge-İlerde yazıldığı gibi, arabanızın ci- nayet gecesi Bensonun kapısı önün de bulunduğu meydana çıkmış olu-| yor. Meseleyi bize izah eder misi- niz ? — Doğrudur; garaj sahibine o parayı vermemden maksat Nev- yorkta bulunduğum anlaşılmasın yor. Şemsa H., izin almış, türbele-! şair Galip dedenin “Hüsnü Ask,, a Vapurcular salar ze Ereğli kömür şirke- tinden şikâyetçi Kömür fiatları hakkında | bir kanun neşrini istiyorlar | Milli vapurcularımız Ereğli kö- mür şirketinden şikâyetçidirler, | Kömür fiatını bu şirketin istedi- ği gibi oynattığını söylemekte, bunun önüne geçmek Üzere bir kanun © neşrini — istemektedirler. Diyorlar ki: — Ereğli: şirketi mütareke €s- nesında ameleye 80 kuruş yevmi- ye veriyordu. O zaman kömürün tonu 7,5-8 lira idi. Bugün ame- le yevmiyesi gene 80 kuruştur. Halbuki kömür fiatı 11,5 liraya fırlamıştır. İstihsal masrafı art- madığı halde kömür fiatlarında görülen bu tezayüdü neye hami- etmeli? Belli başlı sebep şirke- | Halk Bi tin arzusudur. 10000 ton kömür çe sekiz liradan satacağına ton çıkarıp 11,5 liraya sa- tarım, gene âyni parayı kazanı rım diyor. Fakat binletice az istihsal ve az ihracat yapılmış oluyor. Zararı memleket görüyor. Hariçten bile kömür iyor. Şir- ket eskiden bu şekilde hareket edemezdi.Çönkü karşısında rakip vardi. - Fakat bugün © rakip ortadan kalkmış, mani zail ol muştur. Bizce yapılacak ilk iş “kömür fiatı maliyet fiatı üzeri- ne şukadâr zam ile tâyin olu- nur, şeklinde bir kanun çıkar- maktır.. O zaman vaziyet şirke- tin insafına bırakılmayacak, bu gayri tabii şekil ortadan kalka caktır. — Kimin vekili? — Adliye vekili, — “Adliye vekili,, ne demek? — Le ministre de la justice. — Ha.... Şimdi nazırlara öy“ temi diyorlar? Lâfı uzattık, Vekil, maarif emi- bir asır Üsküdarın bu eşrafına hiçini, milli müdafaa... ve daha bu- tesir etmemiş, Kendimi Reisülküt-|nun gibi beş, on kelimenin mana- smı Zehra H. bilmiyordu. Fakat “loi saligwe,, hakkındaki derin fis kirleri, Rabelais devrindeki Fran sız imlâsı hakkındaki mütaleaları bizi hayrette bıraktı. Aferin Üskü- darlı hanımlara! Eski.kazasker de böyle bir nesil yetiştirdiğinden do- layı içten içe mağrur oluyordu. Yemekten sonra namaz kıldılar. Efendi imamete geçti. İlk saf keri- me hanımlar. İkinci saf cariyeler. Son saf, saire. Efendi, gazete okumaz; lâkin daima Ali Efendinin “Basiret,, ko- leksiyonunu karıştırır. Hanımlar diye idi. — Şu halde çin bıraktınız? Long remez miydiniz? Pfif, Markam budalaca sual sorduğunu anlatmak istiyen bir jestle: — Mösyö evli bir adam olduğumu hatırlatı- rım, dedi. Perşembe gitmek için yola çıktım, Fakat Nevyorkta veda etmem lâzım ge len biri vardı. Onun için geceyi bu- rada geçirmiye piyet ettim. Bu zi- yaret beni epey işgal etti. İşim bit- tiği vakit gece yarısı olmuştu. Ben- sonu görmek istet Fakat pencerelerin hiç birinde ay- dınlık yoktu. Kapıyı çalmaktan vazgeçtim. Aklıma bir kaç kadeh kokteyl içmek geldi. Arabayı ora- da bıraktım, Yaya olarak 43 üncü ı şehirde ni- t İ panmıştı, Geri döndüm. İşte bu si- rada dostum Bensonu öldürmüşler Pfif, gözlüğünü silmek için bir dakika durdu, Sonra devam etti: — Faciadan tabii haberdar ol- madım. Geceyi alaturka bir ha- mamda geçirdim. Ertesi sabah ga- zeteleri açınca bir de ne göreyi Biçare Benson öldürülmemiş mi Gazeteler benim arabamdan di bahsediyorlardı. Tabii endişeye "düştüm. Gerçi cinayet ile hiç alâ- asan erman mas Jkam zlanda götü-|2i Markam, size benim|etmediniz? A nü Katskileltimal vardı. dim. Evine gittim |niz? sokaktaki birahaneye gittim. Ka-jidi. im ?|tınız şı Le ?İvak'aya ithal etmek indie ma ir tertip olmasın m leri den haksız yere/sına teşekkür ederim. - Hevetin seyahat esnasında Bir buçuk aydanberi . Gazi Ayıntap ve havalisinde tetkikat yapan Abdülkadir, Hurşit, Enver beylerden mürekhep Halk Bilgi- i Dernegi heyeti mesaisini bi- SD Svvelki gün şehrimize dönmüştür. Heyet azasından bir zat dün kendisile görüşen muharririmize su izahati vermişdir: 14 Temmuzda Ayıntaba ye olarak ve ilk iş olarak dernek teş- kilâtına dahil olan arkadaşlar ve ilk tedrisat teftişlerile muallimleri hazır bulundukları umumi bir içtima politikadan müteneffirdir; “Va- İst,, gazetesinin adını bile duyma” mışlardır. Şu kadar ki Hindistanda Ekber şahın mecusiler hakkındaki politikasına dair bir kitap okumak- tadırlar. ss... Evet, inanılmaz tipler. Öy- le, lâkin mevcut. Şu köhne Bizan- sin içinde ne enmuzeçler var! Altı kaval, üstü şişhane. Alafranga bir kisvenin altında yeniçeri di leri, bir kalenderin nüz dumanı üstünde yeni, taze, körpe fikirler...» Dört saat Üsküdarda kaldım. Ayrılırken hissim şu idi: Sirkeci» den ekspres trenine binmişim; u- yudum, uyandım, kendimi Pariste buldum. Sabık kazasker efendi pencere- den bize selâm veriyordu. Sol eli ile de tespih çekmekte idi. Celâl Nuri . yo o wer Iduğu meydana iyet hayli müşküll için bir garaja gö ea birlbine kimseye söylememesini tem- bih ettim. ie aki —sS tinize in 2? rabanın sizin araba” nız olduğunu bii — Benson gibi Heyet azaları seyahatlarının neticesini anlatıyorlar Fakat eğer "arabanın asayetle — 3— VAKIT 18 Ağustos 1536 — İgisi Heyeti Gazi Ayıntap havalisinde bir buçuk ay tet- kikat yaptıktan sonra avdet etti Rİ aldığı resimlerden birt âktettik. Burada dernegin Istan- bul merkezince verilen porgram daitesinin mesai taksimatı yapi” larak şehir dahilinde Ali Rıza ve muallim Şakir bey- ler memür edildiler. Bundan sonra biz 13 gün Ayıntap ve onu tabi bütün köy- leri birer birer dölaştık oralarda Halk Bilgisine ait malzemeden kısmı azamını derledik. Badebu (Nezip)e geçtik ve (Nezip) (Ki- lis) havalisinde de tetkikatta bu- lunduktan sonra tekrar Ayınta- ba döndük. Seyahatimizde elde ettiğimiz etnografik Omevat (fevkalade mühimdir. Bilhassa Kara Şehler; Bayrak Aşiretleri ve şuabatı © arasında £ yapdığımız tetkikat bize yep yeni malzeme kazandırdıktan başka Halk Bil- gisi sahasında şimdiye kadar ismi keçmemiş mevzuların mev- cudiyetini anlatdı. Bütün bunlar ve seyahatimiz- de topladığımız malzeme, al- he-| dığımız resimler geçen sene ol- duğu gibi neşredilecektir. Se- yahatimiz esnasında her tarafda hüsnü kabul gürdük, Bilhassa Gazi Ayıntap vali vekilinden maarif müdürvekili Raşit, der- neü muhabiri Ali Rıza ve Şakir Hayrı beylerden Kilisde ilk ted- risat müfettişi dogan ve Sait, Cemil beylerden (gördüğümüz kolaylıkları şükranla yadederiz. —— Muhterem müddel umumi i. Onun bey, dedi. Siz benim dünkü ifade- gönderdim ve sahi- lerimin vusukundan şüpheye düşe- bilirsiniz. Maahaza bu benim yüz- başıyı Bensonun evi önünde gör“ devam|mem hakikatini değiştiremez. — Leakoku orada gördüğünüze İmemize pek az ih-lemin misiniz? Markam, “dediğim çıkıyor,, der bir dostumun! gibi Vansa baktı. PFif, hiç tered- öldürüldüğünü duyunca artık ben-|dütsüz cevap verdi: de eğlence arzusu kalır mı? Eve — Şüphesiz eminim. Eğer “sen döndüm ve karıma arabanın arıza-| orada ne arıyordun?,, diye sormi- ğını söyledim. en e eve gidez miydi- — Kastkilde olsaydım Benso- nun katledildiğini bu kadar çabuk duyabilmekliğime imkân yoktu Madem ki Kastkilde değildim, şu yacağınızı bilseydim, bunu daha dün haber verirdim. — Fakat haber vermemekle bes nim işimi alt üst ettiniz. Bu sabah bunu bilseydim her halde çok iyi olacaktı. Siz kendi selâmetiniz için hakikati sakladınız ve bu suretle halde araba bir arızaya uğramalı kendi kendinizi zan altma soktu- Anlıyorsunuz ya... ti sakladığı apaşkâr görünüyordu. Markam biraz sustuktan sonra da- ha sert yeni bir sual sordu: Gece yarısı Bensonu niçin görmek istediniz? Bahusus araba- nızı neden onun evi önünde bırak» ? Bu, sakın yüzbaşı Leakoku Pfif, kendisini şüphe edilen adamlara mahsusi Herifin yalah söylediği hakika-| ©” Bana karşı çok merhametsiz« siniz Madem ki orada bulundum ve bunlar oldu, tabii ne derseniz kabule mecburum. — Benim yerime sizi bir baska hâkim isticvap ete-yi oşimideye kadar çoktan tevkif olunmustunuz. — Taliimin beni insaflı bir müd dei umumi ile karşıla turmış olma» (Devamı var)