19 Mayıs 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

19 Mayıs 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 —VAKIT 19 Mayıs 1 730 — AZN Bir adalet garibesi Trkiye Cumhuriyetinde jüri usülü yok diye hiç müte- essir olmıyalım. Jüri usulüne adliye esasları arasında yer vermiş olan memleketlerin hâ- line bakalım da bilakis kendi adliye usüllerimizden biraz daha memnun olalım. Filbakika ahi- ren Amerikada Vaşıngton şeh- rinde mübim bir adliye mese- lesini tetkik eden bir jüri heyeti okadar garip bir karar vermiştir ki bunun karşısında bütün dünya efkâri hayretler içinde kalmıştır. Bu karara esas olan hadise sabık reisi Cumhur M. Hardin- gin ve dabiliye nazırı M. Albert Fallin ismi karışmış bulunan petrol sui istimalidir. M. Albert Fall paraca sıkıntısı bulunduğu bir zamanda bir gün siyah bir meşin kese içinde Banknot ©- larak 100000 dolar almıştır. Bu para kendisine Edvart Duheyn isminde eski bir dostu tarafın- dan ikraz namı altında gönde- rilmişti. Eğer Edvart Duheyn bir petrol krali olmasaydı, bu sıralarda bir petrol madeninin imtiyazına talip bulunmasaydı, bu imtiyazı Oda almamış olsaydı, nihayet bu imtiyazı vermek için tam bir salâhiyeti haiz olan dahiliye nazırı bunu kendisine vermemiş bulunsaydı mevzuubahis ıkraz muamelesi belkide hiç kimsenin nazar dikkatini celbetmiyecekti. Fakat iş bu noktada da kalmiyordu. Fazla olarak ikraz şeklinde verilmiş olan paralar ödenmemiş olduğu hâlde makbuz senedi kaybolmuştu ve hiç şüphesiz yırtılıp atılmıştı. Onun için bu hadise büyük bir idari sui istimâl meselesi 0 larak Amerika divani âlisine sevkedildiği vakit bu yüksek mahkeme M. Edvard Duheyn tara- fından M. Albert Fall'a ikraz muamelesi şeklinde verilmiş olan paraları bir rüşvet (telâkki etmiş ve bir sui istimâl mahi- yetinde gördüğü petrol im- tiyazmı feshederek M. Doheynin istihsal etmiş olduğu en kiü- çük menafi ile beraber petrol madenini iade ve tazmine mah- küm eylemiştir. Bundan sonra iki ceza davası açılmıştı. Yani M. Albert Fall aleyhinde mürteşi, M. Edvard Doheyn aleyhinde raşi olmak üzre takibat yapılmıya başlan- mıştır ki asıl meselenin şayanı Yarım asr evvelki : VAKIT 19 MAYIS, 1880 Bergama kalesinin icra olunan taharriyatı esnasında Diyen mabedi herabesinde üç arşına karip bir mermer ihraç edildi ki gayet potlu ve sayvanlı fistanlar giymiş olduğu helde yatup babına- za kanmış dilber bir kadın irae eder. Müze memurları bunu Dikli iskelesine isal edinceye kadar beş bin kuruş masarıfı nekliye ihtiyarına meobur olmuştur. dikkat noktası buradadır. Bu iki davanın her ikisi de Vaşıngtonda aynı heyeti hâkime huzurunda birbirinden birkaç hafta fasıla ile cereyan etmiştir. Neticede M. Albert Fall mürteşi olmak üzere mahküm edilmiş, halbuki Edvard Doheyn hakkında, herhangi bir suüisti- mal cürmü ile alâkadar görül- mıyerek, beraat kararı verilmiştir. Bu netice karşısında efkârı umumiye hakikaten hayretlere düşmüştür: Herkes “eğer bu iki adamdan biri mücrim ise nasıl olurda diğeri kabahatsız addediliyor ? Eğer ortada rüş- vet alan bir kimse varsa nasıl oluyorda bu rüşvet veren adam cezadan kurtuluyor ?,, diye vel- veleler koparmıya başlamışlar- dır. Fakat bu velveleler, itirazlar, gürültüler tabii bir kerre veril miş ve ilân edilmiş olan adli kararı değiştirmemiştir. Zannediyoruz ki bu garip mu- hakemenin tafsilâtını okuduktan sonra “Vakıt,, ın muhterem okü- yucuları da bizimle beraber “iyi ki bizde jüri usulü kabul edil- memiş, diyeceklerdir; ayni za- manda Türk adliyesi tarihinde bu türlü bir adalet garibesi bu- lunmamasını memleketimiz hesabı- na bir iftihar vesilesi olarak kay- detmeği fazla bir gayretköşlik görmiyeceklerdir. Mehmet Asım > Tek pe ği ile GÜZEL Yol vergisi ümhuriyet refikimiz ortaya bir fikir attı. Haziran ge- liyor; bütün erkekler bütçele- rinden ayıracakları beşer lirayı yol parası olarak verecekler. Her hususta erkeklere boy öl- çüşen kadınları bu mes'elede istisna etmek doğru degil Onlar da yol parası versinler! diyor. İyi bir buluş, güzel gazeteci- lik ama rica ederim bu teklifi geri almız. Böyle bir şey kabul edilirme kabak gene erkeklerin başına patlar, orasını düşünmi- yor musunuz? * Havadan denize! 47 saatini Graf Zeplin ba- lonunda geçirip, bu se- yahate dair yazdıklarını büyücek bir cilt balinde neşreden Yu- nuş Nadi Bey üstadımız, bir kaç saatini de büyük bir ingiliz transatlantiğini ziyarete hasret- miş. Şu halde havacılık ve de- nizcilikte Abidin Davere taş çıkartan üstadın yeni bir eseri- ni de beklemeliyiz! * Dayak! geli gün şehrin muhtelif yerlerinde bir kaç dayak vak'ası olmuş. Kuzum, bu da- yak da öksürmek ve esnemek gibi sari bir şey midir, birisi atınca atan atanal Toplu İğne SENE SEYAHAT Kadına hürmet hakarete uğradıklarını, kimbilir her birimiz kaçar kere görmü- şüzdür, Memleketin dertlerinden biride budur. Gerçi eskiye nis- tle bugün” arasında ölçülmez arklar vardır. Fakat nede olsa bu vak'aların müstesnaları bile $inirlerimizi altüst etmiye yeti- yor. Bizde kadın sokakta olduğu kadar trmvayda arabada da tehlike içindedir. Kadın da bu topraklar üstüm de erkek kadar hakka sahiptir. Bunu tabii haklarla beraber kanun da vermiştir. halde tekmil hudutlar lan masuniyetini lâftan daha yüksek bir varlık haline getirmek mec- buriyetindeyiz. Yeni nesillerin duyduğu bu borç hissi samimidir ve samimi- liğinin en büyük delili de yeni kanunlarımızdır. Dünkü gazete- lerde bahsi geçen bir kanun, kadınlara sataşmayı, ağır bir cür- um sayıyor; hatta bu rezilliği ya- panlar mevkufen muhakeme edile- cek. Bütün gönlümle alkışladığım bu kanun $ade analarımızı, kız kar- deşlerimizi korumuyor, aynı za- manda milli bünye ve vicdanın yeni bir merhaleye vardığını da gösteriyor. Yirmi otuz sene evvelki ga- zelelerde eski “Kalpakçılar ba- $ı,, rezaletinin nanevi bir kana- İizasyon gibi aktığını gösteren müşahedeler çoktur. Hatta Na- mık Kemalin bile bu kalesini de görmüştüm. İlletin liğini bu delillerden şonfâ yeni ve eski har- fendazlığın farklarim atlatmak lâzımgelirse diyeceğim ki : Eski- den kadına sataşmak kabahat diye bilinir ve günah işlemiş — yapılırdı. Şimdilerde kendi inde giden bir kız veya gen il aşk Kimdi zi sayılıyor. Başı, mağrur bir iffet havasında yükselen kadının bi- gâneliği namuskârlığına değil, teklifle karşılaşmadığın veriliyor Her genç hudutsuz bir cür'et kaynağı gibi azıp köpürüyor. Kanun bu taşkınlıkların önüne demir bir kepenk gibi inince etrafımızdaki bulanıklık durula- caktır, Gönül böyle bir kanu- nun mecellemizde yer almamasını isterdi. Seyyah Kadınlar kongresi Kadınlar birliği Arapça bir mektupla Lübnana davet edildi Mektubun tercümesi için tedbir alınıyor Cebelilüblanda 24 mayısta Suri- ye kadınları tarafından bir ka- dın kongresi tertip edilmiştir. Bu kongreye bütün şark kadın- ları amına murabhaslar iştirak edecektir. Cebelilübnandaki kong- reye Türk kadın Birliği de da- vet edilmiştir. Kadın birliğine gelen davetiye arapça olup Türkçeye tercüme ettirildikten sonra Birliğin heyeti idare içti- mama arzedilecektir. Suriyedeki kongreye buradan © murahi gönderilmiyecek ve Birlik tara- fından Berut Okonsolösumuzun refikasının Türk kadınları na- mına kongreye iştiraki rica Muharriri : Ömer R'Z? Yahudi kadının oğlu KE amli e İm nn İn 9 Bu çocuk kimden peyda olmuştU anlaşılamadı. Her halde babalığı” yerine Mehdiliğe geçti a A Yahudi kızının oğlu İbni Meymunun torunu 'Hüse- yin tarafından alınan yahudi kızının daha evvelki kocasından. kendisi gibi yakışıklı ve güzel bir oğlu vardı. Bu da Hüseyinin işine yaradı. Çünkü onun şimdi- ye kadar bir çocuğu olmamıştı. Hüseyin bu çocuğu benimsiye- rek Übeydullah namını verdi ve onun talim ve terbiyesile bizzat meşğul oldu. Hüseyin, bu çocuğa bütün bildiğini öğretmiş, daha sonra da idare ettiği teşkilâtı anlatmış, teşkilâtın bütün esrarını ona telkin etmiş, teşkilâtın kimler tarafından idare olunduğunu, bu adamlardan birinin yeri boşalınca nasıl odoldurulacağın, O elhasıl tarikin bütün rümuzu esrarmı, bütün işaretlerini ve merkezlerini ona göstermişti, Hüseyin, bir evlat sahibi ol- maktan ümidini tamamile kes- tikten sora üvey oğlu olan ya- hudiye ahit vermiş ve onu ken- disine halife ilân etmişti. Ken- disi öldükten sonra, bütün İsma- iler, bu Übeydullaha itaat edecek, onu İmam tanıyacak ve onun tâlimatı dairesinde hareket edecekti. Yehudi çocuğu büyü- dükten sonra, Hüseyin onu bira- derzadesi ilede evlendirmiş, ve bu suretle her şey olmuş bitmişti. Hüseyinin tebenni ettiği bu Übeydullahın aslen yahudi olup olmadığı üzerinde uzun uzadıya ihtilâf edilmiş, bazı müverrihler ve âlimler onun yahudiler ara- sındaki nesebini bulmuşlarsa da bazıları, bilâhare evlatlarını ya- hudi oğulları tanımaktan istinkâf ederek aksini iddia etmişlersede bu ihtilâfın bizce pek fazla bir kıymeti yoktur. Biz bu ibtilâfı telif eden noktai nazarı kabul etmekte beis görmeyiz. İbtilâfı telif eden noktai nazar, Hüseyi- nin yahudi karısından dünyaya bir oğlu geldiğini ve Hüseyinin onu yetiştirerek kendisine ha- lef olarak kabul ettiğini iddia ediyor. Gerçi bu iddia pek za- iftir, fakat ihtilafı tazelememek ve meseleyi uzatmamak için bu- nu kabul edebiliriz. Muhakkak olan bir nokta Hüseyinin bir yahudi karısile evlenmesi, bu kadının kucağında yetişen bir oğlu olması, Übey- dullah namında olan bu çocu- ğun bilâhere gizli tarikati ve teşkilâtı (o idaresi ve tarikatin emlâkine vazı yet ederek irat- | ları tarikat için harcamasıdır. Hüseyin ölmüş ve Übeydullah idareyi ele almıştı. Şimdiye ka- dar Meymun oğullarından birine nasip olmıyan tali onun yüzüne gülmüştü. Yukarda mevzuu bahsettiği- miz Şü mağripten adamlar gön- dererek orada ihraz ettiği vazi- yeti bildirmiş ve onu mağrıba © davet etmişti. Bu sırada Übeydullahın hüv- viyeti hakkında bir takım sayı- E ener Sİ e e e rm ex olayiler alar intişar ederek endişeye düşmüş ve başlamıştır. Übeydullah, bu takibi! ne derhal saklanmış ve alarak magrıba doğru etmişti. Übeydullah Mısıra vardi man tüccar kılığmda d© ve mağriba dönmek içi? bekliyordu. Bu sırada | tan emirler gelmiş ve # lahın Mısırda bulunması9” ni mutlâka tevkifi isti Fakat Mısırdada bi vardı. gerin İ ziyeti anl ve hemes dan çıkmıştı. Mısır Tai) şeri İsa bizzat takibata ediyor ve Übeydullahı rak Bağdat nazarında mek istiyordu. Bir aralık Mısır valisi — li fakat i ymetli eşya Übeydullah Mısır valisini$ lerini kamaştıracak hi yi onun elinden kurtulmuş kika (o fevtetmeden Tarablus şehrine varmış ve ©, kwwana haraket etmisti. v8 Öte taraftan Şi, ii hakikaten karşısında d yacak (oObir (kuvvet etmiş bulunuyordu. Tarih Mi l ifadesine göre rada 40,000 askeri e ğ bu askerlerle her tarafâ * miş ve neticede bu en satvetli hâkimi olm Übeydullah o Kırvana i orken şüpheler uyandırdı Sresi tevkif “olunarak? edilmiş, fakat Şii ona bir #İ| göndererek merak etmf #i yakında (kendisini i ğını bildirmişti. / Filhakika, Şii, beklen") dinin yakalanarak baps*€ | ğını ilân eder etmez Mağ 1) hemen kıyam ederek, “il saya hücum etmişler v8 emiri Ziyadetullahı hü? birlikte devirerek Üb©? kurtarmışlar ve onu A” merkezi olan Kırvana dl n mehdiliğini ilân etmişler” İbni Meymunun yıkıcı ilk defa mera'na nail ye ve onun istediğ: Jevlet , yordu! Pazartesi no Mayıs 1930 vü ' Göneşli 4,39 — bah Z iüneşin doğuşu: a Bugünkü ba”* Bugün rüzgâr haf f az bnlutlr olacıkiır

Bu sayıdan diğer sayfalar: