3 Mayıs 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

3 Mayıs 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

& yet w—— 24. VAKT 3 Mays WAVRİTT rip yö ” Mefküre 1930 yolunda 30 nisan, 1930 — Ankara Bike: gün evvel Aksaray ! ve ondan sonra Eke elini, yani Türkocağı murahhası ola- rak kurultaya iştirak eden mu- allim Afet Hanımın irat ettiği hitabe Türk medeniyeti ve Türk barsi noktasından mühim bir hadisedir. Çünkü genç bir mu- alllim Hanımın ağzından çıktı- ğına inanılmıyacak kadar kıy- metli ve kuvvetli olan bu hita- benin sonunda teklifi ve Sadri Maksudi, Reşit Galip, Mithat Şükrü gibi bazı arkadaşlarının bu teklife iştiraki üzerine kurultay tarafından Türk tarih ve medeniyetini ilmi bir surette tetkik etmek için husüsi ve daimi bir heyetin karar verilmiş ve bu heyetin azasını seçmek salâhiyeti merkez heyetine havale olunmuştur. An- cak bu kararın ehemmiyetini takdir etmek için Afet Hanımın hitabesini çok dikkatli dinlemiş olmak lâzımdır. Afet Hanım sözlerinde Cumhuriyet, muasır medeniyet, milliyet, £ halkçılık gibi mefküre esaslarını ilim, bars ve içtimaiyat sahasında neşir ve telkin etmeyi bir vazife olarak deruhte etmiş olan Türk ocağının bu vazifesini ne dere- teye kadar muvaffakıyetle yap- tığını mevzuu bahsetmiş ve bunun için ne yapmak lâzım geleceğini anlatmıştır. Bu mak- sadını izah ederkende memle ketimizde tarih mütahassısı ge- çinen birçok kimselerin bile Türk tarih ve medeniyeti hak- kında bilmedikleri bir takım mühim (hakikatlerden bahset- miştir. Afet Hanım bülâsaten şöyle diyor: * Ben bir tarih hocasıyım. , Şimdiye kadar yaptığım tetkikat .neticesinde şu kanaate vardım: Türk milletinin yüksek tarihi hakkındaki bilğilerimiz noksan- dır. Bize, hepimize geçmişin mekteplerinde bu hususta öğre- tilen şeyler noksandır; bence hem de yanlıştır. Beşeriyetin en yüksek ve ilk medeni kavmi, vatanı Altaylar ve Orta Asya olan Türklerdir. | Çin medeniyetinin esasını kuran Türklerdir. Mezopotamyada, İ- randa Milâttan en aşağı (7,000) sene ewvel beşeriyetin ilk me- deniyetini kuran ve beşeriyete ilk tarih devrini açan Sumer, Akat, Elân isimleri verilmekte olan Türklerdir. Mısırda Deltanın Otokton sakinleri ve Mısır me- | deniyetinin kurucuları Türkledir. Anadolunun Otokton ahalisi, ilk ve hakiki sahipleri başların- da Atalar ve Etoler bulunan Türklerdir. Bugün Yunanistan denilen yerlerde Akalar, Ada- lar da ve Giritte Egeler ilk me- deniyeti kurmuşlardır ve bunlar Türklerdir. Ne Giritte, ne Yu- nanistanda bugünün medeniye- tine esas olan medeniyeti kur- muş olanlar Avrupalı veya Hint - Avrupalı veya Grekler denilen Yunalılardeğildir Bunlar Sami de hiç değildir. Mılâttan 1,200 sene evvel idi ki Arnavutluktan Do- riyan namı altında gelen çok vahşi ve zalim bir insan kütlesi Aka elini (şimdiki Yunanistan ) Afet Hanımın | teşkiline | Adaları zaptetti, O zamanlarda Yunanistandaki Aka Türkleri ile Adalardaki Eke Türkleri bugünkü vatanımız Anadoluda kuvvetli bir Devlet kurmuş olan Eti Türkleri | ile birleşerek ara- larında bir kardeşler okonfede- rasyonu yapmışlardı. Bunlar Mı- sır Firavunlarından ikinci Ram- sesle kadeş meydan muhare- besine girdiler. Akalar ve Ekeler büyük babaları Etilerle beraber Mısır üzerine yürürken kendi memleketlerini adeta müdafaasız bıraktılar, büyük bir zâfa düşür- | düler. Işte bu zâf neticesidir ki Arnavutluktaki Doriyenler ( şim- diki Yunanlıların vahşi babaları) Aka ellerini vahşiyana zaptede- bildiler. Aka elleri ve Eke elleri ahalisi bu vahşet karşısınca küt- leler halinde Anadoluya muha- ceret ettiler. Anadolu garp sa- hillerine - yerleştiler. - Oralarda Akalar medeniyetini teşkil eden Misen medeniyeti ile Girit me- deniyetinin omemzucu olan yeni bir medeniyet kurdular, Bu me- deniyet Milâttan 900 sene ev- veline doğru tekrar Adalara ve bilâhere Yunanistan ismini almış olan Aka ellerine geçti ve şüp- hesiz orada zamanla inkişaf etti. İşte Yunan medeniyeti denilen medeniyet budur. Lâtin mede- niyetinin de esasını kuran Et- rüsk ismindeki Türklerdir. » Dikkat edilirse Afet Hanımın bir tarih muallimi sıfatile Türk medeniyetinin menşeleri hakkın- da ortaya koyduğu fikirler çok mühimdir ve asıl şayanı dikkat olan cibet ise bu fikirlerin indi iddialar değil, İranda, Anado- luda, Mısırda, en nihayet Türkistan Çinide yapılmış en son hafriyat ve tet- kikat neticesinde salâhiyetleri bütün dünyaca tanınmış en bü- yük âlimlerin keşfettikleri haki- katler olduğunu bunların eser- leri ile isbat etmesidir. Kurul tay tarafından intihap edilen heyet bu vadide tetkikata de- vam ederek bugünkü Türk mil- İletine mensup olduğu eski bü- yük medeniyetin şerefli mazisini bildirecektir. Herhalde Afet Hanımın hakkı vardır. Bugünkü Türk nesli ma- alesef Türk milletinin büyük ve şerefli mazisi hakkında çok cahil ve gafil olarak yetişmiştir. Mevcut oOmektep kitapları da yeni ilmi keşfiyatın Türk mille- tinin yüksek mazisi ve cihanşu- mul medeniyetini hakkile gös- termekten uzaktır. Bu itibar ile muasır Türk me- deniyetini (milletine (tanıtmak için onun mazisini de tetkik ve tesbit edecek olan ilmi heyet Türk ocaklarına yeni bir ruh verecektir, bu sayede yeni ye- tişen Türk nesillerini yeni mef- küre kuvvetile techiz eyliyecek- tir, Afet Hanımın dediği gibi «Geçmişten miras kalan sisli yolu aydınlatmak, Türk milletini Türk çocuklarını yeni bir nurlu tarih yolundan yürüterek yarı- Yunanistanda ve ! SÜTUNLARDA YE Şeh'tlerimiz Kerbelâ topraklarını binlerce Hüseyin kaniyle bol bol sulıyan omübarek şehitlerimizi bugün, her zamandan çok ve derin bir vicdan ağrısı ile anr- yorum. Türkün cömert kanına bulanmamış dünyada pek az yer vardır. Sibirya dağlarının buz» larından ta Basra körfezine, Dic- lenin ılık sularına Mısırın kızgın kumlarına bu asil kan asır asır, devir devir döküldü durdu. Sina çölü, o kızıl damlaların hatırasını, her akşam gün ba- tarken kızaran kanlarında tekrar yaşatır. Kafkas tepelerinde, Nil kıyılarında bazan boşu boşuna, fakat her zaman şanla şerefle dökülen bu aziz kana cihanın dört köşesi doymuştur. Can fidanını yaşatan en kıy- metli varlığını yaradılıştanberi hesap vermeksizin döktüğümüz bu kanın milyonlarca şehitleri var, Onları hiç düşünmez gibiyiz. Yahut düşünsek bile bu ibadet nevinden ruhi bir hal olur. Şehitlerine sade gönüllerinde mezar yapan milletler, çok geç- meden kendi tarihlerinden zafer ve şan hamlelerin: kendi ellerile silen betbahtlar haline düşerler. Evet Türk şehidinin ferağatını herkes kadar ben de bilirim, bilirim ki hudut boylarında tek başlarına bir kale, bir palanga, bir burç macerası, bir destan mevzuu yaratarak yerlere seri- len Memetçikler kanlarına paha biçmezler. Onlar, şehitlikte her türlü haz ve nimeti bularak bu çamur 'yığınına gözlerini yumar- lar, Ö yle ama geride” kalanların vazifeleri de bu kahramanları unutturmamak, o rubu vatan ço- cuklarının göğüslerinde ulvi bi- rer çarpıntı halinde yaşatmaktır. Dün bir gazetede “Küt, şe- hitleri namına İrakta yapılan me- zarlığı gördüm. Seyyit Talip atlı bir müslüman, kenoi vatanını korurken ölen Türk şehitlerine bir mezarlık yaptırmış. Aynı Bağdat Omektubunda iktisadi buhranın pek şiddetle hüküm sürdüğü ve buna rağmen Seyyit “Talip,, in bin İngiliz lirasından fazla para sarfederek bu kadir- şinaslığı yaptırdığı bildiriliyordu. Başka hudutlar, ayrı ırklar arasında yatan şehitlerimizi, ben iki kere yetim zanneder içlenir- dim. Kendi vatanımda Çanakka- le ve Sakarya abidelerini yük- selten kahramanların baş üuçla- rında daha bir taş dikilmediğini gördükçe bu düşüncemi artık haklı bulmuyor, fakat daha beter zehirleniyorum. Seyyah Kr UZEL Üstat! 'anı başımda oturan bıyık- ları kaytana benzetilmiş toy delikanlı karşısında oturup uykusuzluktan sararmış çehresi- ni elindeki kalın bastona da- yayan küçük beye hitap etti: Üstat ! Son seneler zarfında tramvay bileti kadar mebzul bir surette kullanılan bu hitaba ne sinirle- niyorum, ne sinirleniyorum... Karşısındakinin o iktidar (o ve dirayetiyle eğlenmek istiyen mağ- nın parlak ufuklarına eriştirmek»| rur edip bu yolda hitap ediyor: mümkün olacaktır, Mehmet Asım — Üstat! Eserinin pohpohlanmasını di- C €vne fı Muharriri ; : Sİ Ömer Rız9 Dailer,ağlarını kurmuşla!| faaliyete başlamışlardı insanın içinde kendisinin bile fark” varmadığı bir izi bulmak kâfi idi —2ZÇI Altıncı derece: Hüccet— İlmi madunlarına damla damla emdi- renlere Hüccet denir. Hüccet dinsizliğin mühim naşiridir. Ken- disi bu vadide mafevkinden al- dığı marifeti. huzuruna çıkan'ara telkin eder, onların idrak ve ihatasını, onların zevkini nazarı | dikkate alarak bilgisini onlara | telkin eder. Yedinci derece: İmam derece- sidir. İmam en yüksek gayedir. Kendisi doğrudan doğruya ulü- hiyetle temas eder ve gaybın ilmi ona bilâvasıta vasıl olur. “Belâğı azam, ve “namusu ekber, bu adamdır. Bu adam isterse ulühiyeti, dinleri, inkârdan baş- lıyarak herşeyi yapabilir. Ona mubah olmıyan hiç birşey yoktur. Onun sultasına girmiyen, onun emrile harekete geçmiyen, onun arzusuna mutavaat etmiyen bir kuvvet bulunmaz. Onun her is- tediği olur. Can, mal, irz, namus ve bütün mukaddesat onun em- | rine tâbidir. »x İbni Meymun tarafından tesis edilen tarikatin esasları ve de- receleri bunlardı. “İbni *Meymun bü”e8öslür ha- rladıktan “ sonra babasının bı- raktığı adamlarla hemen işe başlamış ve her tarafa propagan- dacılarını sevketmişti. Bu adamlar tam maksada göre yetişmiş, nasıl muvaffak olacaklarını iyi anlamış insanlardı. Bunlar her şeyden evvel temas ettikleri adamların zevkini anlıyor, önün zevkine göre hareket ederek onu elde etmek nasıl mümkün ise derha! çalışmağa başlıyor, muvaffak olmıyacakla- rını kestirirlerse, vakit zayi etmiyerek onu birakıp işe yara- yacak bir adam arıyor ve onunla meşğul oluyorlardı. Bunun için bir dainin her e İ liyen edebiyat delikanlısı gaze- teciye: — Üstat! diye söze başlıyor. Ehbaplarının ismini sık sık unu- tan dalgına bu kelime can kur- taran gibi geliyor: — Ey üstadım, nasılsın baka- lım ? Küçük büyüğe: — Üstat! Büyük küçüğe: Üstat! Ortanca büyük ve küçüğe: — Üstat! Diyor. Bu gidişle galiba tram- vayda biletçiye: — Üstadım, bir Harbiye! di- yecek, tütüncü acemden: — Üstat! bir serkıldoryan versene! diye cıgara istiyeceğiz. Korkuyorum ki pek yakında horozlar: — Üstat! diye ötecek, vapur düdüğü ve otomobil kornası: — Üstat! sesi çıkaracak. , Ya günün birinde sahici bir üstat çıkarsa ona ne diyeceğiz? | Düşünün bakalım ? Toplu İğne iyi şeyden evvel, insanin iç gi görecek derece ferasetli vi şarttı. Dai bir adamın haline rağmen, onun haki”, mayüllerini keşfettikten &. onunla sarfedeceği zama. mazdı. Meselâ, avlanısMiğ lup olan adamın ruhundâ bile gafil olduğu“ bir meyli keşfetmek kâfi keşfolunduktan sonra işin kolaydı. Bu dailerden ibadete mütemayil bir bulduğunu farzedelim. evvelâ ibadete devam tavsiye eder ve ona: ne eyi, ne temiz, ne yol tutmuşsun.. İnsanın sela veren, kalbine inşii şeden, dimağını ay mübarek yoldan sakın ve ondan ayrılma! yoldur. Dünyada da, de bu yolda giderek olursun. benim de yolu! dir. Hamdolsun nam niyazımdan hiç şaşmam. ibadetim uğurunda işlerinin birinide kali / mam, hemen Cenabıhak © j yoldan ayırmasınl.. , 14 sözler söyler. Aradan bir” geçtikten sonra dai vazij giştirir ve başka türlü başlar: « A birader, bı mandır, ibadet ediyotum vi kerre bile duam kabul dı. Bunca niyaz'arım ve © larım hep boşa mı gidi Allah ta bizim namazi” ibadetimize muhtaç değil biz kendimize bir vesile. j ve vaktimizi böyle geçi! Hata mı ediyoruz yoksa öl mi orasını da gene Allaf; Bu tarzda başlıyan yavaş yavaş ilerler ve manasızlığını, VTüzumsi” münakaşaya (varır; dal tzmamile anladım ve in Allah bizim ibadetleri taç değildir. İnsan temiz tutmalı ve gerisin etmemeli, asıl mesele “& Der ve elde etmek adamı o ibadetten ' çalışır. Bu iş bitüktelif başka bir vadiye girilir az daha ileri gide! şüphelere düşürmiye $ Mayıs 1930 Güneşin doğuş: Ayın doğuşu : Hava bugün apk hafıf lodns esreyek'in

Bu sayıdan diğer sayfalar: