— e vi > çev 2. . SÜTUNLARDA SEYAHAT Bir düşünce a rub üzerindeki te- sirlerinden, onun da tıp- kı maddi gıdalar gibi mutlak bir ibtiyaç olduğundan bahse- diyorduk. Görünmez şimşeklerile kıt'adan kıt'aya kervan- ları taşıyan radyo ae. sonra memleketin bu ihtiyacı pek arttı. Meclisimizin bütün gerekn ktad. i 'Nibaj İm bil sere — Böyle diyoruz ama, ye yok. Madem ki bu bir itkyaçte ona cevap veren, egri > teşebbüslerin lirme: İndir. Halbuki ba kuvvetlendirecek (O emmarelere hiç raslamıyoruz. Dostumuzun İtirazı, mücerret olarak alınırsa, birdenbire haklı gibi görünür. Fakat ne hak, ne hakikat onunla beraber değildir. Bakınız niçin : Kanser verilmiyor, çünkü kon- serlerden icrakârlara bir v7 ayırmanın imkânı (kalmıyor Hatta pir aşkına uğraşmak İsti enler bulunsa bile, teşebbüs- lerin önüne yığılan müşkülât, en cesurları da bu yoldan çevire- cek kadar zorlu ve yıpratıcıdır. Bir konser vermek için evvela e masadan masaya koşa- rak izin almak, terlemek lâzım- dır. Sonra hasılatın yüzde onu arülacezeye, hemen D. yarısı da kazanç bölünür. Meselâ bin Tisalık t veren bir kon- seri ele alalım: Yüz lira darülaceze hissesi, üç yüz lira kazanç vergisi, elli liraya yakın pul param, ayni — dıktan sonra yekün, yarı yarıya “Tevekkeli rakamları belâga- tin en son e ame çıkar- mamışlar, Onlar Siz ne ko- lay konuşuluyor, ne kestirme yol- lardan hedefe yürünüyor!.. Ge- riye kalan beş yüz liradan en aşağı üç yüzü tiyatro, sinema binasının kirasna gider. Kişe memurlarına, bilet toplayıcılara bütün bunlar yetişmezmiş gibi hasılatı kontrola n müfettiş- lere de ücret pal isora lâzımdır. Bedava loca ve koltukların bedelleri de bu yeküna ilâve edilirse bin liradan ancak yüz lira kalır. Konserin yirmi kişilik bir heyet tarafından verildiğini kesaba katarsanız © saz ve 8€s başıma beş lira kalırki bu bir wrük hamalının gündeliğinden arksızdır. Hangi osan'atkâra bu sefil miktar teklif edilebilir? Sonra unutmayınız ki ler on, on beş provayla meydana çıkan şeylerdir ve bepsi de ayrı ayrı dan da elim e para pl Eh, rica ederim bu şartlar içinde asl ve niçin konser verilir, Halk terbiyesinde (kuvvetli bir âmil olduğu bir hakikat gibi kabul edilen musikiyi kendi eli- mizle öldürüyoruz. Her gün ki- şeleri arı kovanı kadar kalaba- | lık bir hücumla sarsılan sinema- larla konserler yeri tutu- |İ l ve hangi ma aynı | Lr tabi K ssnederlii ? Burası güç anlaşılır şeylerden- dir. Belediye kanunları meclisten geçirilen bari bu nokta göz önünden uzak tutulmıyarak tas- çalışılsa, vergiye hihine Seyyah | umumun enzarı dikkatine © Ruhi Beyin defterinden : 9. Fikrime “ bir defa gidip göreyim! , mefhumunu ilka eden kimdi? İşte bunlara hiç inanmam?! —Ya şimdi? — Bir baftadanberi gene kendimi o kaybediyorum; ama evvelki yorgunlukları duymıyo- rum. Yalnız iki gecedir. geç vakta kadar oturuyor, sonra yatıyorum; baygınlık falan... Derken sözünü kesti; elinde- ki cigara Üzerine düştü, kendisi de sir tüstü yıkılıverdi. Derhal cigarayı kaldırdım; yanına otur- dum: — Ne oldun? Deye kekeledim; ilk defa gördüğüm gibi, sağ eli göğsü üzerine dayandı: — Merhabal — İşte, azizim, seni bu gece için nasıl davet ettiğimi gördün mü? daha hafiflediğini ve pek az de- vami ettiğini haber aldım; evvel- ki gibi kollarını tutmak icap et- — Ne münasebet? Sen ne zaman davet ettin. — Bu gece yemeğini yedikten sonra. — Kims gelip, beni davet etmedi, — Ya, bir ruhun, sana sureti mahsusada bir davetçimi gön- dereceğini zannediyordun? fik- rine «Bir defa gidip göreyim » mefhumunu ilka eden kimdi? — Sen midin? — Tabil; hatta iki gece evvele kadar buraya mülâzemet eden- leri savmak ve sana müsait bir zemin hanrlâmâk için, bü çocu" ğun iki gece rahat edeceğini, ruhi hiç bir hadise olmıyacağını söyledim. — Buna neden lüzum gözdür? — İlk geldiğin gece « Seninle başbaşa kaldığımız zaman her istediğini (o sorarsın» dememiş midim? İşte onun için böyle söylemek icap etti. — Peki öyle ise bana beş dakika müsaade et; şimdi gene gelirim, ozaman konuşuruz. — Evet biliyorum, (hakkın vari Eniştene söz verdin, gidip alacaksın. — Şüphesiz? — Pek âlâ, sen otur,ben ha- ber veririm. — Nasıl vereceksin? Bir dakika geçti; yabancı ses, yeniden konuşmağa başladı: — Hastalığın ne imiş? — Bilmiyorum; sabah uyan- dım mi, ise müthiş bir uk hi ; kal kacak, hatta eli ak balim | O — Şimdi gelecek. yoktu. Sanki bütün kemiklerim | © — Nasıl söyledin? lm, etlerim koparılmış gibi | || Oya manevi bir tarzda, — Anlamadım. —Rahat uyuyor muydun bari? sonra baygınlık his- seder Er al sabahli. kendime i ye. Dee bayıldım mı ER değilim. — Yani onun fikrine şunu koydum ki sen burada benimle meşgulsun; bırakıp gidemiyecek- sin,kendısinin gelmesi daha mu- vafık olacaktır. Ona bunları dü- şündürdüğüm zaman kahve içi- ui, — İşte bunlara biç inanmam. — Gelince sor da anlatsın. Geçen on dakika içinde mü- him bir şey konuşmadık. Yaban- cı birdenbire: — Dinle, dedi, şimdi kapı çalınacak, eniştem geldi. Hakikaten: — Dan...dan...dan!,. Kapıya üç defa “vuruldu İki dakika sonra eniştem oda kapı- sı önünde göründü. (Bitmedi) Yarımasır evvelki : VAKIT 28 Şubat 1880 limbik kimi mime eminiie Derseadet müzehanesi küşade edilmek fizere ma. arif nezareti celilesince tedabiri lâzime olunmakta bulunduğunu gateteler rivayet ediyor, bilmek için lüzumu (halinde | geçebileceğiz.. prensiplerinden fedakârlık ederek > m m v mii İleri Birjon Türk iyorlar. grupun i f Franklen Buyonun kabineye ademi Bul vi da Günün siyaseti: *Şotan, ın sükutu Mösyö “Şotansun teşkil ettiği di sol ecnah kabinesi meclisi meb;- Kadın iz usanda beyannamesini okuduk- Kütüphane sahibi Ali tan sonra on beş reylik bir fark- Halit Bey geçen yün bi la sukut etti. Bu hadise Fransız Siyaseti hazırasını takip edenler- ce gayet tabif görülmüştür. « Tardyö ,, kabinesi, maliye yeni bir kitap gönderdi, pal tap, Safiye Mitat Hanımefendi di ve Kadın ruhu ismini Sİ : yordu. Eserin bir ismine, bif nazırı M. “Şeron,un altmış mil- | enine, boyuna ve kalınlığına yon fıranklık bir fazlayı kabul | tım; dedim ki: etmemesi üzerine, süküt ettiği — Kadm robu vakıa zaman reisicümhur M, Dumerg bir sene içinde, ikinci defa o- Jarak meclisin grupları arasmda en kalabalığı olan radikal s0s- yalist gurubu reisi M. “Şotan,ı çağırmış ve kabine teşkilini ona teklifetmişti. M. “ Şotan , daha pekaz zaman o evvel M. “ Daladye » nin muvffak olamadığı bu işi kabulde tered- düt etmedi. Gerek sosyalistle- rin omüzaharet vaadi gerekse kendi şabsi nüfuzunun tesiri ile bir sol cenab ekseriyeti vicuda getire bileceği ümidi, M. “Şo- tan» a bu cesareti vermişti. Halbuki Fransız meciisi meb'- usamı bu günkü günde mihver ve merkezden mahrum ve sırf bir çok gruplarm şahsi ve kol- lektif menfaatları ile hareket eylediğinden gününe göre renk değiştirmeğe mahküm gayri mü- tecanis bir kitledir. Bu mecliste “ merkezi, teş- kil eden ve, müstakil cümhuri- yetçi, sol cenah ocümbhuriyetçi sıfat (taşıyan Ogruplar, &ol cenahta 99 kişilik sosyalist ve 11 kişilik komünist gruplarının vücude- getirdikleri (o oldukça fakat ne bu kadar ensiz, 58 bu kadar boysuzdur. Bunu lerken bu mühim mevzuu ufacık esere sığdırabili bayret ettim. Eserin müellifi" ayni hayreti duymuş olucak! kitabın en son sayıfasına yâfö bir mukaddimede işin geldiğini kaydediyor. Acele... bu da kadın icabatından değil midir! -> Seyyah celbi Eri zamandan beri fe edip dürüyoruz: İstan bir türlü bir seyyah va getiremiyoruz! Birçok v nmız vardır ki « zeki m vefa ,, kabilinden ne okun! ne de dinlenilmiştir. Lâkin feryadımız öyle olmamıştır. öteki de seyyahlara cıgara tırmak için sureti mahsu bir motör yaptırmış. Bu şa hayret tedbirlerden sonra bi ım, seyyah akınının önüne »/ itimat vermesindeki esbabı izah | gnihamitle mücadele etmiş ederken söylediği yy jön Türküm» demiş. Biz kerinde ne kadar tesir ettiği | 9D diyebiliriz ki “Biz de / açıkça görülmektedir. Son karar ile Fransız meclisi mubafazakârlık Ove şovinizme | ahlâksızlıkla mücadele ediy doğru bir adım daha atmış bu- hmuyor. Yeni kabineyi ister | Gramofon çalmış M. Tardiyö, ister M. Puankare veya «Majino», «Penlöve» gibi ikinci derece bir şahsiyet teş- kil etsin bu kabine sol cenahı teş- kil eden iki yüz otuz beş meb'u sun biç bir suretle muavenetine mazhar olamıyacağından aksa Bm hafta içinde bir iki ö hırsızların gramofon dıkları hakkında haberler © dum. Herkes gramofon Çi kimse sesini çıkarmaz. çalınca kıyamet kopuyor. O Allahın kulu değil mi? meclisi elinde oynatabi- lecek mi? Bu noktada meş- küktur Şu halde «Briyan» ın riyaseti altında bir temerküz kabinesi teşkil olunsa daha iyi mi olur? Bu takdirde de radikal sosya- listlerin iştirakleri pek muhtemel değildir. Bu vaziyet karşısında, daha intihabi sıralarında da söyledi- ğimiz veçhile, büyük bir cesaret göstererek meclisi dağıtmak ve yeni intihabat ile mütecanis bir meclis vücude getirmiye çalış- maktan iyisi yoktur. Halbuki bali hazırda Fransada bu mes'u- liyeti yüklenebilecek siyaset re- ellü de yoktur. M. Gayur Ganeşin doğuşu: 6,38 — balışı * Ayın doğuşu : 7,04 — babi * iflar , 17,59 imsak Namaz, vakitleri Sabah Öğle İkindi Akpmin 6? 12277 1533 1759 :