Tapu idaresinde onbeş gün! İşimi gördürebilmek için neler çekmedim, nelere katlanmadım? —İi İstanbulun yeni bir yarasını | şerde gördüm, kanıyan çok acıklı bir yarasını.. Ben bu yaranın etra- fında onbeş gün dolaştım. Her saati başka bir ıztırapla geçen bu onbeş gün içinde neler gör- medim, nelere katlanmadım!.. Ve İşte bunun içindirki artık bende âdet oldu Tramvayla Sultanah- met parkı önünden geçerken inenlere bakar ve arkalarından gözle takip ederim; , Eğer inenler, dikili taşa doğru giderlerse, içim sızlar; çünkü o tarafta Tapı idaresi (vardır. Harap pardüsüle, (yaka ve yenleri tirfillenmiş paltolar altın- da biraz öne igilmiş giden bu İnsanlara acırım, Çünkü onlar benim dert ortaklarımdır, çünkü tapı idaresine gidiyorlar. Bu binanın kapısından giren- ler, sıfat ve hüviyetleri ne olursa olsun, acınmağa lâyıktırlar. Oraya giren, ya memurdur, yahut işini gördürmeğe giden bir vatandaş- tır. Talihsizlikte her ikisi de ortak, her ikisi de aynı derece- de muztarip iki zümrenin birer mümessili olmaktan başka bir şey değillerdir. Memur ise, takati- nin on kerre üstünde bir yükü omuzlarına almıştır. Vücudu harap, midesi yarı boş, sırlı yarı çıplaktır. Kap kara bir yarının korkunç hayali beyinden hiç çıkmadığı için, iradesini, gayrelini, zekâ ve kabiliyetini bir noktaya tek- sif edemez. Zevkle yapılması lâzımgelen vazifesi birbirini ko- va'ayan sıkıntılarla bir işkence haline girmiştir. işini takip için gidiyorsa, gir- diği yerin nasıl bir ( Lâbirent) olduğunu pek acı tecrübelerle öğrenmiştir. Mermerler üstünde saatlerce | bekliyeceğini karma karışık sesler, anlaşılmaz ve bir neticeye ovarmaz münakaşalar ahlar, oflar beddualar dinliye- ceğini bilir ve bu mahkömiye- tin elim tortusu daha girmeden göğsüne çullanır, boğazınm et- rafında görünmez kementler gibi balkalanır. Ben, ilk günü bütün bunlar- dan habersizdim. Bilgisizliğin pervasızlığı ile merdivenleri se- kerek çıktım. Kapılar üstündeki lavhaları okuyarak Müdür odasını | aradım. Alt katta okadar kala” balık yoktu. Müdür Bey küçük bir odada lu, — Nedir? Diye sordu, — Bir kulübe aldık, başka hissedarda var. Şuyuu izalesi için mahkeme adreslerini istivor, zeylen bildirilmesini rica ediyo- rum. Dedim. İstidayı aldı evraka havavle etti. Kendi kendime: — Şimdi yarım saate kadar bu iş biter ve mahkeme saati geçmeden yetiştiririm, diyoreum. Düşüncem fena ve yalnış sayılmazdı. Topu topu ne isti- yordum? Elimizdeki Otapı (o senedinde muamele numarası vardı; bu muamele henüz onbeş günlük bir şeydi. Defteri açarlar, üç ismi bir dakikada istidaya ya” zarlar, diyordum. © Yukarı çıkınca kendimi mah- Yazan: Seyyah sandım. Taş koridor, tahta (Okanepeler (o dopdoliydi Cigara dumanı, öksürük, aksı nk, homurtu, inkisar bir birin- den üst perdelerde dolaşıyordu. | Kalabalığı yararak bir odaya girdim. Fakat odada memur filân yoktu. Dişarıya sığmayan (Eshabı mesalih ) orasını doldurmuştu. Beklemekten bir şey çıkmaya- cağıni anlayınca birisine sordum. İstidamı evraka havale ettiler nereden * girebilirim? Yüzüme gamlı bir gözle baktı sonra: —Kalem işte burası ama, sen girmezsin. İrtibat memurunu ara. Dedi, işaret ettiği tarafa baktım. Bir vapur bilet kişesi önünde ahali birbirini eziyor, kadınlar çığrışıyor, ihtiyarlar beddua edi- yorlardı. Ne maaş yeri, me umumi harpteki fırın önleri, ne tramvay istasyonları bu kalabalığın mana- sını size - anlatabilir. Hayalinizde ölçü o'arak kullanacağınız hiç bir manzara yoktur. Meğerki Tapı idaresine girmiş ve yabut mahşeri rüyanızda görmüş olası- nız. Sokulmak istedim. Bir şem- siye ucu midemi şişledi. . Kilit- lenmiş kalabalıktan kurtulmağa cabalayan bir haminne şemsiye- sile kendine yol açmağa çalışı- yordu. Sorup öğrendim. Meğer yeni bir usul tul ar. N FERRE Bir idare Tapı idaresi karantina altına alınmış. Memurların halka teması yasak edilmiş. Bunun söylenen, söylenmiyen iki sebebi var. Biri göya ehali memurları lafa tutu- yor ve iş görmelerine mâni olu- yorlarmış. öteki de memurlarla ehali sıkı fıkı gürüşürlerse şüp- heli vaz'iyetler hasıl oluyormuş. İşte bunun için kapılârı kapamı- şlar ve her kapıda yalnız bir insan başının girebileceği kadar bir delik açmışlarmış. işi olan o deliğin başma gelecek ve im- kânını bulursa irtibat memuru Beye derdini anlatacak, uumara kâğıdını uzatacak, evrakının hangi kalemde, hanği memura takılip kaldığını söyleyecek oda vakti olursa, daha doğrnsu vakit bulabilirse soracak karantina, bütün şiddetile devam ediyordu. Ben irtibat memurunu tanımiyor- dum ve hepsinnen fenası vakit geçiyordu. Müdüre gidip der- dimi anlatmak aklıma geldi fakat bu tedbirle beraber gaze- teciliğim de içimde ayaklandı. Gitmedim ve bu sayede Tapı idaresinden bir tek ismin kaç ar ildiğini öğ orido; agi yi etrafını muhasara etmişlerdi. Her elde bir kâğıt bt Beye, Raşit e ) diye bağrışılıyordu. Fakat insafı elden bırakmayarak söy- iemeliki bu Raşit i Bey kime peşin cevap vereceğini yaşırmıştı ve bu şaşkınlıktan ie be nin kurtulmasına imkân yoktu. Karşıdan baktım heci Bizi dinlemek istese, birine cevap “etmeğe çalışın arkad beş on el birden eteklerini, yakasını, yenlerini çekiyor, beş PM birden derdini anlalmağa vr Radyo a Istanbul; 1200, 5 Kw 17.30-18.30 © Saz heyet Borsa heber- leri 18.30-20.30 Cazbant) Orkestra Beethoyen. Leono- re, ouverture.) Me- yerbeer. Afriken, fantazi, ) Cello - solo) Jacket. Les mille et une Nuits.)! Tschafkovsky. Re verie interremgue.) Manfred. Pot pou- ri vieneise. 20.30-22.30 Saz heyeti, Ana- dolu ajansı haber- leri , Belgrat: 429 m. 2.5 kw. 19 Romen şarkıları. 20.30 Fransızca lisan dersi 21 Konser 22.10 Puccini saatı 23.10 Zitra konseri. Budapeşte: 550 m. $6 Kv 18.40 Tzigan orkestrası 2115 Opera orkestrası 22.40 Fransızca konferans müteakiben Tzigan orkestrası. Bükreş; 94 m 43 Kır 16.30 Radyo orkestrası 20 Kator Cobilovici. 7145 “ © 22.30 Glâyiç-Breslay 253 m. 5 kv. 29.30 Operet; Das veru- vinsehene Sehloss “Hari Millöcker,, in eseri (Leipzig ten) Berlinden naklen neşriyat. Dans havaları (Ber- linden). Moravska-Osfrava;263 m. 10 Kw 2 24.15 17.30 Konser, Foersterin eserleri. 18.25 Vals saati, 21 Büyük konser. 23.15 Avion oteli orkes- trası, Prağ 486 m. 5 ke. 20.05 Slovak saatı 21 Konser 23.15 Gramafon Viyana: o S'öm IsKs 16.30 Kariette Silving. 21 Symplonik konser Konser nihayetince Cazkant ve telsizle resim neşriyatı. yordu. Ve tabii ne ağyliyenler meramlarını anlatabiliyorlar, Ne dinleyenin onlara bir faydası dokunuyordu. Bir curcuna, bir hamam görültüsü alabildiğine gidiyordu. karantinanın ilk zara- rını bu şekilde (gördüm. söyle- dikleri sebep, memurları işlerin- den alıkoymamaktı. Fakat bu karantina yüzünden elli altmış memura (o dağılacacak (o eshabı müracaat tazyki, yalnız bir veya iki irtibat memuruna yük- leniyordu. Oldukça geniş bir kadronun yapamadığı bir işi iki kişiden beklemek çölde yağmur duasına çıkmaktan farkl, bir şey olmasa gerek. Geleni gideni gördükten ağzı yanmışlara sorup |i danıştıktan sonra anladım ki ilk ümitlerim lamamile Suya düşe- cek boş buiyalardır. Tapu ida- resinden iş çıkarmak, kuyudan çengelsiz kovo çıkarmaktan daha güş gö.ünüyordu. Oraya atılan bir istidanın mace'âsını sırasile okyacağız. Ben her akşam o günkü yorğun- Yaralananlar 1—Unkapanında Azaplar soka- ğında oturan (Fatma Hanım, kocası (o Mustafa (| tarafından arkasına bıçak saplanmak sure- tile yaralanmıştır. Sebep karı koca arasında çıkan ehemmiyet- siz bir kavgadır. 2 — Beylerbeyi sakinlerinden Mehmet Şevki'efendi Eminönün- de arabacı Fuat tarafından hafifçe © yaralanmıştır. Sebep Fuadın dikkatsiz bir hareketidir. 3 — Beyoğlunda Venedik so- kağında Mm. Sofyanın evinde oturan Avram İsak Boğazkesen den geçerken Mustafa isminde bir adam tarafından yaralan- mıştır. Sebep alacak yüzünden çıkan bir ihtilâftır. Arkadaşını yaraladı Silindirde Selâmipaşada Sabih oğlu Yunus isminde birisi arka- daşı Hüsnü oğlu İbrahimi bıçakla ağır surette yaralamıştır. Hırsızlıklar Beşiktaşta Bit pazarında elbi- seci Mehmet Kâmil efendinin dükkânından palto, Kasımpaşa- da Tahtakapı mahallesinde mü- tekait Faik beyin evinden par- desü ve muşamba, Üsküdarda Balaban caddesinde Şemsettin bsyin deposundan bir miktar kömür çalınmıştır. Kâmil efen- diden elbise çalan Hüsnü ile Şemsettin beyden kömür çalan Cemil yakalanmışlardır. Kumar. oynarken...» Pangaltıda tramvay caddesin- de Mehmet kalfanın, kahvesinde kumar oynattığı haber alınmış ve kumarbazlar cürmü meşbut halinde (yakalanmıştır. Hakkı, Artin, Ağop, Nişan isimlerini taşıyan bu kumarbazların üze- rinde “100, dirhem kadar da esrar zubür etmiştir. Galatasaray lisesi riyaziye mu- alimlerinden Halil Halit beyin vaidesi ve Erzincan topçu alayı kumandanı miralay Şükrü beyle darülfünun müderrislerinden Ali- yar ve İbrahim Hakkı ve emlâk ve eytam bankası müdürleri den Mustafa Şükrü beyin kaym valideleri Hadice Hanımefendi evvelki gece rabmeti hakka kavuşmuştur. Merhumeye mağfi- ret, ailesine sabır dileriz. SELANIK BANKASI 1888 de tesis edilmişur * ERMAYESİ 30 000,000 FRAN, Merkezi umumi. İstanbul Türkiye şubeleri Galata, İstanbul, İzaiir, Samsun, şi Adana, mersin. Yunansian şubeleri: Selânik, Atina, Kavala “Her türlü benke muamelât, ibar mektupları, ber nevi akçe üzerinden besabab cariye, çek ; p i muamelâtı z Üleeemerenssımez maması sanmam Tei luğumu, müşahedelerimi defte- rime kaydetmiştim. Onları oku- yuculara takdim ederek idareyi çekiştirmekten ziyade oraya işi düşecek olanların gözlerini aç- mak istiyorum. Seyyan İ Yangınlar Son 24 saat zarfında Beyoğ- lunda Böğazkesende leblebici Yakup ağanın dükkânmdan, Ga- latada Yanıkkapı (o caddesinde Ahmet Efendinin fırmından, Üs- küdarda Çavuşderesinde sebzeci Rıfatın evinden yangın çıkmış ve üçüde daha başlangıç halin- de iken söndürülmüştür. Yalnız dün akşam saat 21,45 te Yeşildirekte Kocahanımda Yangın yerinde Komkapıda oturan Kirkor is minde biri Diyamandi ve Aron isminde iki çocuğu beraberinde bamama götürmek istemiş, ço cuklar bu adama bir ders ver mek için teklifi kabul etmişlerdir. Kirkor çocuklarla beraber yan- Halkın dileği Kardaş değil kardeş! Bir kariimiz yazıyor: Elhamra ve Melek sinemalarına gidenle- şiivsukserisi öldüm Mziilakiii sinirlendiren bir kelime ile kar- firmasındaki «kardaşlar» | sidir, Bütün vatandaşların kar deşler şeklinde (söylediği bu kelimeyi Elhamra sahipleri nasıl olmuş ta kardaşlar şeklinde yaz- dırmışlardır, buna bir çoklarının aklı ermez. Geçenlerde buna benzer bir tekellim hatasını tashih eden yani Albamrayı doğru şekli olan Elhamraya çeviren İpekçi kardeşlerin işaret ettiğim bu ha- tayi da tashih edeceklerini ümit ediyorum. Ebesiz kalanlar Çengelköyünde Kulelide oturan karilerimizden biri gazetemize gönderdiği bir mektupta diyor ki: Çengelköyü (belediye ebesi Beykozda oturduğu için akşam- ları evine gitmek mecburiyetinde kalıyor. Köyde oturan Hususi ebeler de gece bir doğum vak' ası olduğu zaman sahibinin mali vaziyetinin pek iyi olmadığım anladıkları takdirde (meseleyi atlatmış olmak için bir birlerine havale ediyorlar ve bu sebepten- dir ki çok zaman fakir âile ço- cukları komşu kadınlar tarafın- dan doğurtulmaktadır. Bu pek hayati meseleye bir çare bulun- ması lâzımdır. Ekmek ve Francela hatları Şehremanetinden : Bu ayın 31 inci salı gününden itibaren ekmek 15 buçuk ve francela 23 kuruştur. N -