yy aa — 4 — VAKIT, 28 Kânunevvel 1929 — — Hilti terkin ehemmiyet Mensup oldukları camiayı ha- kir görmeye veya onun hakir gösterilmesine tahammül etmey alışmak, milletlerin uğrıyabile- cek'eri ruh ve şüur bastalıkları- nın en vahimlerindendir. Cemiyetlerin hastalıkları, bit- hassa, milli tarih ve edebiyat sahifelerinde teşbis edilir. Bu bakıma göre, Osmanlı tarihi Türk milleti içinde bir zümrenin bir zaman uğradığı ruh ve şüur illetinin ne derece ağır olduğunu apaçık gösteren bir teşhis vesi- | kasıdır. Milli hareketlerin ve inkilaplarm rubiyatı ie iştiğal edenler, Milli mücadelemizin saf- halarını tetkik ve tehlil ederken zillet, esaret ve mahkümiyete katlanmak istidadı gösteren kafile ile şeref, hüriyet ve istldaj arayanları Osmanlı tarihinin tej- km ve tesiri altında kalmış olanlar ve olmıyanlar diye tavsif ve tasnif etseler belki hataya düşmüş olmazlar, Muasır fikir cereyânları i:inde beynelmilel akidelere en ileri mertebede taraftar olanlar ara- sında bile mensup oldukları si kendi müverrihlerine tab- ir ettirmeği hatırından geçire- bilecek hiç bir fert çıkmamıştır. Henüz içinde bulunduşumuz yık da, yani daha bir kaç ay evvel, bim'erce âlim ve mütefekkirin iştirakile toplanmış beynelmilel terbiye kongralarında söz. tarihin tedvin ve tedrisine geldiği 7a- | man burun beynelmilel ahenk ve muhabbete halel vermemesi arzusu yanında milli sevği ve temiz vafanperveriik (hislerinin inkışafına mani teşkil etmemesi emeli de en bararetli ve ittifaklı bir tasvip ile yer bulmuştur. Biz bu günün bütün makul ve mantıki beynelmileleileri gibi nihayet milletlerin yekdiğerini sevebilmek istidat ve kabiliye- tinde ileri gitmelerini ve mede- niyetin ruh! ve manevi sahalarda da hakiki inkişafa varabilmesini temenni ederiz. Ancak bu mef- kürenin tahakkukuna saj ve hadim olabilmek için kendi milletimizin yükselmesini istemek- | te haklıyız. Türk milleti mede- Yarım asır evvelki VAKIT İzmirde bir darülfünun kö- şat eylemek üzere müvazenei umumiyeye (mürâcaat olun- maksızın meba'iğı lâzimenin Aydın vilâyeti celilesi dabi- linde tedariki zımnında bi meclisi umumi davet ve mek- tepler ve telgraf hatları tes olunmasına dair vali vilâyete rubsat ita buyurulmuş oldu- gum Monitor de Kommers yazıyor. * Almanya bududundan Rus- ya memalikine haliyen erbabı ihtilâl marifetile külliyetli ec- zayi nariye ve bahüsus Nit- rogliserin (o idhal (o olunduğu Almanya polis memuslaı ta- rafından Rusya bükümetine ihbar ol'urmuştur. niyet âleminde “ layık mevkie yani bütün milletlerin fevkine çıkıncıya kadar bizim şime ve şiarımız ancak bu, ve bundan başkası merdut olacaktır. Medeniyette bütün milletlerin | fevkine . çıkmak (Oemeli bizim içim ne bir cür'et nede bir fazla taleptir; sadece Türk mille- tinin on binlerce yıllık hayatına nispetle pek kısa sayılabilecek bir zaman için elden kaçırılı bir «hak » tar. Bu haklan gebidi tarihtir. Hak, gökten yağması bekle- ecek br yağmur değildir. (Hak ) üs onun istihsal veya istirdadı arasında iki zaruri saf ba vardır. Bunlardan birincisi hakkı iyi bilmek, iyi tanımak; ikincisi iddia ve ispat edebilmek- tir. Türk milletinin yabancı mü- verribler tarafından "dahi inkâr edilemiyen tarihi hukukunu en iyi bilmek ve bildirmek, kuvvetle iddia ve ispat etmek ve böylece istihsal veya istirdat zeminlerini hazırlamak, Türk müverrihine düşerdi. On bin senelik mezi mesafesi içinde bütün dünyaya asırlar ve asırlarca hayat, kuvvet İ ve kudret aşılamış ve “Chipiez,, ile «Perrot» nun dedikleri gibi: « Garp âlemine vücudu b liyen buğday tanesinden başka bütün faydalı san'at tohumlarını ve fikir mayalarını taşımış» olan en asil ve en kadim koskoca Türk milletini dört yüz çadırlık bir kaçak ve mülteci alayı olarak tavsiften asırlarca usanmamış ve ulanmamış Osmanlı müverrihine lânet olsun!.. Bir çok milletler tarihlerinin muhtelif devirierinde bünyelerine musallat olan tereddi amillerinin tesiri altında, o zamanlara ait medeniyetlerde geri kalmışlardır. Son bir kaç yüz senedir Türk milletinin de uğramış bulunduğu bu arızi gecikme onun bu gün- i kü medeniyetin ilk anası olmuş bulunmak hakkını selbeylemez ve onun yarın yine ilk safa geçmesine asla mani teşkil etmez. Geri kalanları beklemek mede- niyetlerin usul ve şiarından değil- dir. Yetişmek ve ileri geçmek için çare, enileri olmak hedefini ütün milet için sönmez ve tüken- mez bit heyecan menbaı olacak mukaddes mefküre haline getir- mek, ve tutulacak yolları iyi seçmektir. Bu mefküre ancak yeni ve milli bir « terbiye» esası üzerine kurulabilir. Her milli terbiyenin temeli ise tarih olmak zaruridir. Biz bu temelden mahrum mu- | yuz? Türk tarihi, ilmin hâlâ engin liğinin çevresine göz erdiremediği bir derya, bir hazine, bir kâinat- tır. Türk tarihi buğün elimizdeki kıyas ve mantık öiçülerile takdir ve tahmini imkânsız büyük bir | milli kuvvet, ve Türk milletinin en büyük eserler yaratmak için | nefsine itimatta me kadar haklı olduğunu gösteren reddi na ka- bil bir vesikadır. Türk tarihini Osmanlı müverri- | pençesinden | hinin o örümcekli kurtararak hakiki ilmin Yığı al | tında bütün güzelliği ve yüksek- liği ile cihana göstermek ve yeni yetişecek inkılâp nesillerine öğretmek bugünkü Türk müney- ver ve mütefekkirlerine terettüp eden milli vazifelerdendir. Aydın Meb'usu D, Reşit Galip olduğu | Bir zırdeli B” şair: “deme ak''.en eğer sadece Mecnuna deli: ey- lesen halka nazar, her biri bir güna delil, demiş. Bunu, san'at- kârların her şeyi değiştiren, bay ka renklere boyıyan menşurla- rındaki hususiyete » ( oiştim. Fakat aradan yılar geçip te “marazi ruhiyet,, in elifbesini gördükten ve hele Doktor Maz- har Osman bey üstadımızın ki- taplarını okuduktan sonra, şaire hak vermemek elimden gelmiyor. Evet, herkesin biraz ve bir türlü deli olduğunu ıspat edecek bin bir şahit bulmak kabil. Bu- nün içindir ki biz artık sade zırdeli olanlara deli diyoruz. Ama doğrusunu isterseniz ben şimdiye kadar bu türlü ruh ve kafa hastalıklarının yalnız resim- lerini görmüş, kendileri ile teşer- rüf etmemiştim, Dün bir tram- vay tesadüfü beni onlardan birile karşılaştırdı. Uk gördüğüm vakit, bayretten ağzım açık kaldı. Genç, hatla çocuk denecek yaşta bir mek- tepli :di. Başinda tefne dalına benzer acayip armalı bir kas- ket, arkasında lâcivert bir par- desü, ayaklarında açık renkte getirler vardı. Bilet alırken oynak kızla: gibi kırılıp dökülüyor, eli ikide birde kasketine gidiyor, bir el ayna- sına bakarak bir teviye gözlük- lerini düzeltiyor, dişlerini seyre- dıyor, kravatına dokunuyordu. Biraz dikkatle bakmca gözlük çerçevesiniB altından ta göz uçlarına Kadar inen iki çirkin yapma kaş gördüm. Yüzünün rengi de tabii değildi ve suntur- lu bir maskaralık olarak saçları da takma idi. Ben ömrümde in sanı bu kadar çirkinleştiren bir perük görmemiştim. İk hissim erkeklik namına utanmak oldu. Sonra gülmekle acımanın arasın- da kaldım. Kafasında © iğrenç peruka, Hatıro Sır sak'ayış “Prens Doranj,, bir gün ga- yesi sırf kendisince malüm olan bir sefere çıkıyordu. Ya- nındaki zabitlerden biri nereye gidildiğini kendisine söyleme- si için prense ricada bulundu. Prens dedi ki: — Söyliyeceğim edeceğinize gelenler sum İyi mubafaza emin misiniz ? — Evet ceneralım... Prens sadece: — Ben de öyle. , Dedi ve mükâleme mevzu- unu değiştirdi. . İbtitalikebir kumandanların- dan meşhur «Hoş» derdi ki: — Eğer kalpağımın plânl, rma vakıf olduğu kanaatinde olsam onu çıkarır ateşe atar- dım: “ On beşinci “Lui,nin çocuk- luyunda naibi hükümet olan prens Dorleanım metresi kon- tes dö Sabran, bir keyif sıra- sında prensten hükümete ait bir sırı kapmak istemişti. Prens kontesin elinden tuttu ve'onu bir ayna önüne götü- rerek dedi ki: — Kendine bak... böyle güzel bir çehre ile hükümet işleri konuşulur mu? | uçları şakaklanna inen yağlı ka- ra kaşlar olmasa belki bu kadar çirkin olmıyacaktı. Hele insanı kutup buzlarından çok üşüten kırıtmaların etrafına verdiği nef- reti bilseydi belk' bu sirk soy- tarısı haline girmiyecekti. Fakat dedik ya, bu çocuğun başınm dışı kadar, içi de bozuk. Yalnız aklımın ermediği iki nokta var: 1 — Haydi onun aklı ermiyor diyelim; ya ailesi niçin onu bu kepaze şekilde sokağa çıkarıyor? 2 — Bir mektep nasıl bunu kapısından sokarak onunla bera- ber kendi formasmıda rezil ediyor? S-yyah Günün sıyasefti Suih siyasetine karşı — Lâhey konferansının arefesinde, Fransız meclisi mebusanında pek hararetli omüzakereler cereyan eylediği son gelen telgraflardan anlaşılıyor. Sağecenah mebusları Mösyö Briyanın harici siyasetini tenkit etmişlerdir. M. “Franklen Buyon,, “Lokarno, yu Almanya lehine akdolunan bir misâk diye tavsife kadar varmış; Lâhey mü- zakeratma gidilmeden mukad- dem Almanyadan teminat alın- masını ileri sürmüştür. Şu suretle Fransız meclisinin sağ cenahı daima ibrazından hali kalmadığı şovinizme sadık kaldığını bir daha izbar etmiş oluyor. Harbi umumi nihayet bula- hdanberi Fransız burjuvazisini rahat nefes almaktan mabrum bırakan bir düşünce bir endişe vardır. O da mağlup Almanya- nın abzi sar kaydile şark kom- şusuna yanaşmasıdır. Esasen bol- şevizmi en büyük bir tehlike adeden Fransız burjuvaları bu yaklaşma (ihtimalini da göz önüne getirince bütün bütüne huylanmakta (Ove M. Briyanın siyasetini adeta bir nevi ihanet olarak tavsife kadar işi vardır- maktadırlar. . Bazı bazı İtalya aleyhinde te- celli eden bu zihniyet, gerek | Fransa ve gerekse cihan sulhü müsalemeti için hayırlı değildir. Almanların mağlup ve zebun ol- dukları bir sırada imzaya mec- bur tutuldukları “Versay,, mua- hedesi, esasen Cermanlığın kal binde unulmaz bir yara açmış” ken, bu yarayı tehditkâr beya- nat ile mütemadiyen deşmek siyasetinin omuhassenatı pekte anlaşılamaz. Almanya harbı umu- mide kaybetmesinin cezası ola- rak, Alzas Lorenin ilhakına, en feyyaz erazisinin işgaline, inkişafı için muhtaç olduğu müstemleke- lerin elinden alınmasına boyun eğmişti, M. Briyan, Alman yesi- nin tezyidinden cihan sulbü na- mına bir fayda elde edilemiye- ceğini ihata ile, iki memleket arasında açılan derin hufreyi dolduracak bir takım köprüler atmak teşebbüsünde bulunmuştu. bin siyasetinin mabsulüdür. Kâragük siyaset recülünün bin ” zahmetle vücude getirdiği eseri yıkmak ve “Lahey, de umumi bir tasfiye ümit edildiği bu ande, uyuyan bir volkanı tahrik edercesine harekâttta bulunmak siyasetle pek te kabili telif ol- masa gerektir. M. Briyanın ce- vabında söylediği veçhile “La- hey treni henüz hareket etme- Lokarno, Tuari, Briyanın bu dur- | Yeni bir silâh! Paşabahçede üç kadın arasın- da bir kavga çıkmış, neticede bu kadınlardan biri yaralanmış. Fakat bu yarayı açan vasıta ne bir bıçak, nede bir Aliye Ha- mm tabancası değildir. Bu yarayı bir iskarpin ökçesi açmıştır. İşi ayağa düşürdükleri anlaşı- hyor. -— Azimkâr kaza Birisi Cümhuriyet refikimizi okuyordu. Ben de göz ucile uzak- tan bakıyordum. gözüme bir serlâvha ilişti: * Azimkâr bir kaza, — Mutlaka, dedim, otomobil kazası olacak! > Bir vecize! "Bir de dünyada, simdiye kadar söylenmemiş, güzide hakikatler, işidilmemiş (vecizeler, (yoktur, derler. Dünkü refiklerimizden birisi şu seçme cümleyi yazıyordu: « Güç olan düşmek değil, kalkmaktır!» Toplu İöne Rusyada talâk! Gün geçtikçe arıtığı için... Moskovadan bir amerika ga- zetesine bildirildiğine nazaran Rusyada boşama vakalarının günden güne çoğalması nazarı dikkati celbettiğinden komiserler meclisi son içtimalarından biri- sinde bu hususu müzakere et- miş ve neticede talâk kâğıtları- sa param İĞ satildi halal vermiştir. Şimdiye kadar bu kâğıtlar bedava verilmekte imiş. Tepebaşı tiyatrosunda : Bu akşam saat 21,30da. ŞEHREMANE TM Kafes rkasında || 5 Perde! | fi ti | hu İl | Yazan Mü- ti İni sahip zade 1 hi Y ili İL Celâl bey Wii Tl il Bu akşam için fiatlarda ten- zilât yapılmıştur. miştir. , Fakat eğer Lahey tre- ni boş gider veya, itilâigiriz bir heyeti hamil olursa bundan en ziyade mutazarrır olacakların, gene bugün endişe içinde çır- pınan Fransız şovinistleri ola- cağı aşikârdır. M. Gaynr Cumartesi Kânunevvel 1929 5 “VAKIT,INTAKVIMI Güneşin doğuşu: 7,25 Namaz vakitleri Sabah Öğle İkindi Alişam Yanim S4 12IS MM, 1047 Bugünkü hava isen bulutla, | Röyghr payrarder