— — 8. VAKTT. 15 Kânünetvel 1929 Onu çok özlemiştim Fafma.. Bu sabah, geceki rüyaların tesi rile uyanışım acıklı bir şeydi Onu cidden özlemişim... Onu .. Diyorum.. Çünkü, atık ona an. ne diyemiyorum.. Dilim var Neden mi? Dur, anlamak için telâş etme, Fatmacığım, öyle sas. kın öyle alıklaşmış bir ha i m ki.. Durl. Hiç telâş etme; bütün bu sersemliğine rağmen had satı, sana öyle derli toplu yumak halin- de arzetmek istiyorum ki, bir ucun- dan tutunca nihâyetine kadar ko layca vasıl olabilesin, Ben, beş seneden çok daha eski zamanla ra gideceğim.. Senin bilmediğin zamanlara. Dadımın kucağından alınıp, leyli mektebe verildiğim zamandan başlıayayım Dadımın kocağından diyorum dikkat ediyormusun, Fatma?.. be Bim, bütün hayatım, yalnız süslü venadir bir salon çiçeği gibi Onu nadiren görürdüm, B renkli, kalınca dudeklarının g tebessümile beni. çağırır or. asabi el'erile başım hırp buklelerini düzeltir, #lbiselerimin en zaşi'ini kendisi seçer, giydirir, beğenmez değiştirir. Bir başkası gidirir. ve gene beğenmez ve ben böyle, kalbim tatlı tatlı çar parak bu zahmetlere minnetle katlanırdım . Çünkü, annemin be ni yanında gemiye gölü m*s hayatımın sayılı hadiselerindend Bir akşam; ohl,. bunu hiç unu- tamam, Fatma... Bir perşembe akşamidi. Babam beni mektepten aldı, eve geldik. İki hafta çıkma mıştım. Bazan iki cuma üst üste, mah zun mahzun beklediğim vakidi. Dadım kapının önünde idi; ye sevimli gözlerinden yaşlar damlıyordu; sevinçten yanakları penbe penbe olmuştu. Boynuma sarıldı, yukarıya çıktık. Büyük babam, (zavallı büyük babam, da- ha ol vakit sağdı ). koltuğunda, büzülmüş, bermutat şişkin damarlı şil kuru, titrek ellerini vzâtarak,hıç- | kırir gibi: *-Berin, gel evladım, ah seni ne kadar göreceğimiz geldi, bilsen., , Diye haykırıyordu; babam, an- neme hitap ederek dediki: *— Berin iki haftada adeta farketmiş, koca kız oldu, değil | mi Handan?., Anneme baktım, ince siyah kaşlarını çatmıştı, dudakları ve bur- nu delikleri âsabiyetten titri yordu.. Ben se olduğum çevilenmiş gibiydim; düşünüyor. dum, annemi sinirlendirmek için acaba ne yapmıştım. Sonra o, küçük bir işaretle beni yanına ça- yor erde, ğardı ve alnımdan öptü. Dudak- | larının asabi ve adeta soğuk te. ması bugün gibi batımdadır Odadan çıkarken gözüm ayna- ya ilişti, bir saniye durdum. İnce uzun boyum, küşük ve mat çeh. rem, yeşil iri gözlerim'e, güzel küçük bir kızdım. Bu müşahede- nın bana verdiği zevkle ağzım hafifçe yayıldı. yanaklarım penbe- leşti ve burun deliklerim hafif ha- if ihtizaza başladı. Birden d babama baktım; ön“ düm, annemle | İ yaptırdım, çok yemelisin Berin... | balları ; | detli idi ki, bu sefer, büyük ba- | annem, kindar nazarlarla babamı | süzüyordu. Ne oluyordu?, l Radyo | Bugünkü program - Berinden Fatmava 5 Muhasra& Güsüm Nıyazt On yaşımın idraki bunu tahlil edemiyordu ki... Bir akşam, gene bir perşenke akşamı, solrada küçük bir badi senin tesiri iliklerime kadar işle miştir Fatma. Babam, tabağıma ! börekleri doldurarak: *— Bek, bunları senin için Darılırım ama.. Diye ısrar ediyor- du, Bu ısrar karşısında veddede- medim, böreklerin hepsini yemek imkâni da yoktu. Yavaşça, masa- birer birer kediye veriyordum, iki ta- mın altından onları birer nesini verdim; üçüncüde annem gördü. Aman elendim eman ba- rut kesilmişti. Üzerime gök gibi gürliyerek: “— Terbiyâsiz çocuk! kl... Bü orsun... Seni terbi- ye etmek için ne yapmalı, bil Diye bağırıyor ve ölkeden tittiyen elinin uzun ve sivri tır irinciye | kadar ko'umu sıkarek beni sar- sıyordu. Şimdi, ben büyük ba bamdan istiane etmek için yaşla | do naklarını etleime g muş gözlerimi ona doğru çe- virdim, Fakat annem o kadar hid bam beni müdafaa için ağzını bile açamumıştı, Gecenin bir kıs <ıratak dığım zaman dadım da göz yaşlarını zaptedemiyordu. Sabahleyin, uyandığım vakit | yatakta yalnızdım. Yavaşça kapı açıldı.. Annem. Ben korkudan | yatağın içinde küçülmüştüm; âca- | ba annemin akşamki ölkesi geç memişmi idi.. O; kalınca, renkli dudaklarının geniş ve yayık. te bessümile yanıma geldi, saç'arı- mı okşadı ve: *“— Betinciğim, akşam seni kırdım, değilmi? Ah, bilsen bu günlerde ne kadar asabiyim.. Dedi. Bu son cümleyi söyler ken, titriyor, gözlerinden yaşlar sızıyordu. O anda düşünü- yordum ki, annem beni bir az olsun seviyordu ve tahmin etti. | ğim kadar fena bir anne deği'di. w Seneler geçiyordu. Bakalo- reanın son İimtihanlarını da mu valfakıyetle geçirip, bir kırlanğıç kadar hafit ve kaygusuz uça uça eve 'yeldiğim gün dadımın ölüm haberile karşılandım Düşün, Fatma... ne inkisarl.. Bittim. Şimdi, iki şelkatten mah- ruümdum! Dadım, büyük babam. Annem, dadımın . ölümünden cidden müteessirdi. Onu yatakta bulmuştum. Tubaftır, Fatma, müş- terek teessürler insanları biribirine daha ziyade yaklaştırıyor... Şimdi biz annemle dert ortağı olmuş- tuk. İztiraplı bamlelerle birbiri- mize sanlarak, uzun uzun ağlı yorduk. Evet, gariptir, Fatma, dadımın ölümü bizi birbirimize daha yaklaştirmış gibi idi. Zaten, ben artık on dokuz ya şında, olgun bir genç kızdım. Ve her hususta annemle arkadaşlık edebiliyordum. O, misafirlerinin yanında bana bir mevki veriyor; artık her gittiği yere beni de gö- türmekten »zevkalıyor gıbi idi. Fakat, O gün. Oh, bunu sen sesi | ou (İstanbul ayarile) Istanbul 1200m. 5 Kw 17.30-18.30 — Saz heyeti Borsa haber. leri, Jazz - Band. Orkest- sehaünowsicy . tiarc Suit Mart. Noltnrne.Clere, Valse Des reves Tan- go orkestrası, Saz heyeti. - Anado. lu ajansı haberleri 394 m. 12Kw Dini konser Vaaz , orkestra konseri orkestra konseri Violon solo Taganni 18,30 20,30 Bükreş: 1230 Piano solo, ve ajans havadisi. 550 m Birinci 20 Kw. Piyade or- tarafından Budapeşte: 13. 05 kestrası Xonser Bir perdelik üç piyes Operadan naklen tzi- ganne orkestrası. 18 15 20 30 Moravska-Ustrava263 m. 10 Kw. Belgrattan naklen sen- lonik könser Praşdan naklen kon- ser ve balk şarkıları Bırnodan naklen dans havaları, Birmodan naklen as keri Konser. 56 m 15 Kw. Resmi “neşriyatı. Konser Salon orkestrası ta- rahından konser Fin walzcetraum o- ,pereti program ni hayetinde resim neş- 21. —— — — —— çok iyi hatırlarsın, Osmanla ni- şan'andığımiz gün... Hayatımın en heyecanlı, en bassas anların da, beni nasıl, için için iztırapla inletmişti ve sen, Fatma, anne- min bana reva gördüğü bu garip muamelelere, hassss ruhunun isya- nile, tahammül edememiştin. O- na baksızlıklarını, ince, zerif nük- teler, rumuzlarla, ibsas etmiştin. Bu tatsızlık hep böyle devam ediyordu. Annemle baş başa, sa- mimi sülünetimizi Osman şuur- suz olarak ihlâl ediyor gibi idi. Ara sira, annem, Osmanın ya- nında, haksız ve münasebetsiz tehditlerile beni küçük düşürmek istiyordu. Meselâ bir gün demiş- ti ki: *— Kadınlar çok mütehammil olmalıdırlar.. Bu istidadı sende hiç göremiyorum. Berin! Erkeklerin öyle, çekil kilmiyen halleri o'ur kı.., Ben önünde canlı bir model olmalı- m. Çocukluğumdanberi O snneme | karşı ruhumda O iz'ıraplı, kin- dar hisler, bir ara erimiye yüz tutmuşken, şimdi tekrar tekâsüf et. mış bir şekilde nefrete inkılâp ediyordu. Oh, evet Fatmacığım, korka korka söyliyorum. ki, an- nemden nefret etmiye başlamış um. Düşünüyordum, babam, evde annemin etrafında, onun en kü. çük arzularına münkat ve mühey- ya, sessiz ve munis,bir gölge gi- bi dolaşıyordu, Acaba annem, babamın hangi çekilmiyen haline tahammül mecburiyetinde kahyor- du? Evet, arık ondan nefret ediyordum. (Bitmedi) TRABZON | rekkep esnafı vardır, Romi ç yani geniş taşlarla rr Şehir denizle birdenbire yük- selen sert kayalı dağlar arasında sıkışmıştır. Bunun için Trabzon- lular kaya kadar sert ve deniz kadar oynaktırlar. Ve oyunları urtını dıvara dayamış, denizin çırpıntısından ayaklarını sakınan birisi gibi ayakta balif sıçrama- lardan ibarettir. Eğer geniş yer- leri olsa idi mubakkak başka türlü, meselâ zeybekler gibi oy- narlardı. Vapur limana girince rıbtım- dan motörlü kayıklar geldi. içlerine bindik. İskeleye çıkınca bizden iki misli ücret aldılar. Her halde bu mısafirleri ağırla- mak olsa gerekti. Sonra, bamal- lar derhal eşyalarımızı kapblar, her birisi kocaman küfesine bir tek parça paket koydu. Eşya'a- rımızın artık bittiğini ören bir hamal eldivenlerime bakarak: — Elendi, götürelim mi? Diye sordu. Doğrusu mihman- nüyazlığın bu kadarına İstanbul. da bile tesadüf etmemiştim. İlk dikkatime çarpan şey ka- dınlarla yerlilerin tipi. Kadınlar burada Ahmet Haşim beyin | * Karanlıkta beyaz kuşlar çı gibi değil, aydınlıkta siyah kuş'ar gibidirler. Fakat bu, kendilerine başka bir letafet veriyor. Bol siyah çarşaflar içinde en şişman kadının bile yalnız iki gözü ile ipek çoraplı ayakları — kadını güzelleştiren sade buraları değil mi — göründüğü için muhayye- leye serbest ufuklar açıyor. Ara- sıra bazı kimselerin bu tarzda giyinmiş kadınlar'la durup ko nuştuğu vakidir. Fakat ben, seri halinde yapılmış gibi gözüken bu İkadınları, akrabalarının ne- relerinden ve nasıl tanıdıklarına bir türlü akıl erdiremedim. Yok- sa kokularından mı? Filhakika bura yerlilerinin burunları bü- yüktür. Hepsi * etrüsk , vazola- rından fırlamış cengâverlere ben- zerler. Hareketleri kuru ve mi- hanikidir. e Trabzonlularm (faal olduklarını o söylerler, Olabilir. Lâkin ben burada bir çok işsiz adam olduğuna inandım. Çünkü bir çok yerlerde saatler henüz “ezani, olduğundan mıdır nedir, camiye gidenler çoktur. Ticaret gününün en hareketli olması lâzım gelen ikindi vaktinde ca miden bir haylı cemaat çıktığını gördüm. En son olarak çıkan kocaman sarıklı bir hocanın yü- zünde nurani bir vekar ve nu: rani bir memnuniyet vardı. Gel di, kahveye oturdu. Kasketlerini ters giymiş yahut başlarında orta oyununda giyilen dilimli külâhlara benzer nesneler olan, henüz 1345 senelik sakal biyık modasından kendini kurtarama- mış, lâstik potinli kimseler hoca efendiyi ellerini gögüslerine gö türerek (o selâmladılar. Nurani hoca, nurani sakalını, tebessüm ederek sıvazladı, osandalyasına bağdaş kurdu. * Trabzon şark vilâyetlerinin hemen yegâne iskelesi olduğu için şehirde garip giyimli kim- selere tesadüf edilir. Beraber şehri dolaşalım. Ol. dukça temiz bir yer. Evlerin ekseriyeti kârgir. Çarşı kibar bir çarşıdır. Hep Zadelerden mü- zam hususunda İstar'). larile muvaftakıyetle vw Mağazalar da hep taş bi* eski Yunan mimari tarap Bu itibarla Samsuna Telgrafanenin içeri taks temiz ve güzeldir. Fakat biribirini mailen, katmen den bir çok sokakların * mütevaziane çekilmiştir- ikramiye verdikleri ravldir: zonda en çok zannederse” ber ve kahve var: yan yat. iki berber dükkânr.iki eski #9f ismini taşıyor: İsmail Sala Nedim. Belediye dairesini? * iye arabaları, zabıtal bele” memurları ve bir bahç€i Fakat pek mebzul olan oki biller, vilâyet arazisinin olmasına istinaden, çok "& yapıyorlarmış. Söylendiğin* * bir ayda 50 ve küsur Li muş. Yapılan tetkikat olarak şöförlerin acemiliğini £ termiş. Yalnız benim görü” şötörlerin içkiye yonaireziiği meyyal olduğudur. Filbi ya buranın en iyi İokantafi bize gösterilen Nümune vo sında, bir çok pis kıyafetli * £ larm düz ve dik bakışlarl8 şaşı, iğri bakışlarla çıktığı” bit oldum. | Fakat bilâhare öğrendi” buranın iyi ve yemek i yeğâne yeri “Yeşil Yurt, “> bir p lokantadır. Yeşil yurdun v dikkat tarafı içerisinin bir duvarı gibi sarı badanalı sf dır. Gece hayatı olarak i sinemaya gidilir. Fakat sine gitmek için, insan yanınd8 muhnik gaz maskesi bulU” mazsa, kötü bir makinenio Lu ayar edilmemiş projeks yon” gözleri yoran filmini sonun dar seyredemezsiniz, koku olu şiddetlidir. Hoş bu koku 0” 4 bile, İstanbul sinemaların” yükseği derecesinde bilet r verip oturduğunuz elân eski kamlarla numaralanmış ye! beliniz kırılır, ve çıkıklar. gi taibiplik — hoş kelime gi mi? — ekmekten menedi için sakat kalırsınız. gf Karadenizin en meşhur vey mızda,resmi ve hususi bütün Y* ş de sabah saat 12 de olur “ başı 9,30 da değil, 430 a lar. Üç gün, kazaen du olan saatimi, şu bildiğimiz y usulü üzerine ayar edem ri Telgrafaneye işim düştü, gi saate baktım, ezöni saat ket versin İş bankasının ana / ancak orada ayar edebildi, ve ertesi gün benim saatl€ şöförün o saatile zannedii 2,30 da Trabzondan Bay itmek üzere yola çıktım. i Z Fikret Adi ——eae— " yessess Vatandaş," Medeni ve hür Tür vatanında okur yaz olmıyanlar yakış me Onun için oku bilmiyenlefi çi 4 çif binanın st katında PERİLİ Rİ LİLİ yazma millete o mekteple i ida il götürmek herkesin oy | i , , » fı ayrı borcudur: *onnu ssnunsussssu 20901” R R