——8, VAKIT. 9 Kânunevvel 1929 t i 2 i | Karım Nakleden: Mebrure Hurşit Bir kaç arkadaş yemekten sonra toplanmıslar, bekârlık ha. tıralarını anlatıyorlardı. Söz dönüp dolaşıp fzdivaca geldi ve hemen bepsi de: — Ah nerede o güzel eski günleri diye içlerini çekti. Al Necip tuhaf bir tarzda başını sallıyarak: — Anlamıyorum ki, bir ara lık #pesna gaflet mi geliyor ne dir? Evlilik aleyhinde okadar atıp tutarız... Sonra yazın me se'â hava değiştirmeğe bir yere taşınırız, ahbabın birinde güzel. bir kız gördük mü... artık işimiz tamamdır... O yakalandık gitti... düğün, dernek... çoluk çocuk... gaile, dert, insanda ne © eski hal, ne de eski keyif kalıyor! Dedi, Satm gülerek atıldı; — Gafletin âlâm asıl bana gelmişti... Arkadaşı sözünü kesti: — Yoo. senin hiç te öyle böbürlenmeğe hakkın yok... dün- yanın en sevimli, en kösusuz kadınma maliksin.. daha ne istiyorsun! — Öylel Karım sahiden me lek gibi bir kadın ama, bilseniz onu ne kadar istemiyerek aldım di. . — Hadi canım, ne biliyorsun? — Bakın sizin bile bir şeyden haberiniz yok... anlatayım da dinleyin, epi tuhaftır; Otuz beş yaşlarında vardım. Evlenmek dediler mi, aklım ba »mdan giderdi o Eğlencemden başka bir şey düşünmezdim. mayıs ayı idi. İzmirdeki amcam oğlunu evlendiriyordu. Ben de düğüne davetli idim. Düğün diyince ama sekin, bu şimdiki derme çatma eğlenik lerden biri zannetmeyin. Akça- mın sâat altısında sofra başma oturulmuştu, On birdi, biz daha | bââ yiyorduk. Benim karşıma Kâzm Bey isminde bir miralay mâtekaldinin kızı düşmüştü. Za ten bütün gün bu şirin kızla Sopgel olup durmuştum. İçim: den “bir, günlük sana müsaade ama kendini gözet ha... sakın tatulayım demel, diyordum. Sant on ikiye kadın misafirler a m kekler de içki faslna başladı. Amcamın kendi olile bi hali özüm rakısı dayanılır 107 değildi.. misafirler in çoğu yavaş yavaş çek Idikleri halde ben bü yük bahçeye bakan balkona çıkmış -hem oşağıda gürültülü kahakahalarla zeybek oynıyan bağcıları seyrediyor, hem de bir yandan “çekiyordum,! Bahçedekilerin de neşesi gö- rülecek şeydi. Bir tahta masa Özerine musluklu iki kocaman fıçı oturtmuşlar, yanına da iki meşale dikmişler, ber istiyen doldurup, doldurup içiyor... kimi darbuka çahyor, kimi zurna öt- türüyor, hulâsa efendilerinin ver- diği eğlenti müsaadesini adeta #rata vardırıyorlardı. | tutuna O yürümeğe Kaç saat geçti bilmiyorum, bir arabk aklım başıma gelir gibi olup ta odama çıkmak arzusu ile balkondan içeri girdiğim za man baktım ki salonda kimseler yok; zahir “yatmağa gitmiştir, diye beni areamağa lüzum görmemiş- ler, dedim. Fakat felâkete bakın hi, her taraf kapkaranlık.. Ben de İ de kibit yok.. sofaya çıkar | çıkmaz istermisiniz başım fens halde dönmeğe başlasın!, Artık merdiven tırabzanını buluncaya kadar akla karayı seçtim. Nese tesadüfen elime geçirdim ve l şöyle biraz kafamı toplamak için ilk basamağa çöküverdim. Odam ikinci katta, soldaki Üçüncü kapı idi. Bereket ve:sin bunu urutmamıştım. Hatta he mencecik aklıma gelivermesin den kuvvet alarak epi zahmet le ayağa kalktım, ve ellerim tırebzonda, obessmakları birer birer, dura dura yukarı çıkmağa baş'adım. Bir kaç defa da ayağım boşa gidip kapaklandım âma kolleri mın kuvveti sayesinde bereket versin yeniden aşağıyı boylama” dım. Nihayet o'dum ikinci kata “vasıl ve duvalara tuuna niyetlendim. Elim bir kapıya değdi. “Hah! İğte bu bir!, dedim, fakat an! bir baş dönmesi beni duvardan ayırdı ve garip bir daire çizdir. dikten sonra karşı tarafa attı Dos doğru, geri dönmek istedim. Yeniden . duvan bulmam epi uzun sürdü. Nihayet ona daya narak tekrar ilerledim, bir kapı deha buldum. Yanılmamak için yüksek sese; “İkil, dedim ve yürüdüm. Üçüncüyü de buldum. “Hahl İşte bu da üç. Benimkisi, deyip, tokmağı çevirdim. Kapı açıldı. O halime rağmen gene kendi kendime: “Mademki açıldı, işte yanlışlık yok, burası benim oda!l, diye düşünebildim, ve yavaşça arkamdan kapıyı çekip karanlıkta ilerledim. Yumuşak bir şeye çarptım. Hemen üstüne uzandım. O halde şamdanı, kibriti ara memağı daha ehven buldum Öyleya, kim bilir onları bulmak için kaç saat uğraşacaktım. So yunmaktan da, her halde bece remem, diye olacak vazgeçtim. Yalnız kunduralarımı çıkar dım, göğsümü sıkan yeleği çöz- düm, pantolonu gevşettim ve ar. tık uyudum demiyeceğim, sızdım. Her halde epi zaman geçmiş olacak. Birdenbire yanı başımda: — Neo, seni gidi tembel, hâ. A yatakta mısın? Saat kaç, bili yor musun ? Tam on! diyen bir sesle uyandım. a” kadın sesi buna cevap ver- İ— O kadar olmuş mu? Öyle yorulmuğum ki... Şaşkın bir halde kendi kendi- me: “Buda nesi?,, diye düşün düm. Nerdeyim? Ne yapmıştım? Ka- famın içi allak bullak olmuştu! Hoş, benim de onlardan kalır İ İlk ses: yerim yoktu ya... — Perdeleri açayım! dedi ve '" BUGÜN Çalışıp kazanıyorsun YARIN Hasta olabilirsin O vakit paraya ibuyacın olursa KUMBARAMIZ Imdadını yetişebilir. ŞİMDİDEN Kazandığının bir kısmını kenara koy Türkiye işbankası Erkek vücudunu güzelleştiren Roussel Kemeri bir masaj tesirile dalar, Hususi sazyili ve tr:kosa- İk Nun elast/kiyeti ga” yet mukevim Ol ması hasebiyle ar- zw olunduğu ke dar uzayabilmesi sayesinde her iki tarahıtemarnen d0- Braltur. Sizi gençleştirir. Vücudunüzo yümu: ve giklaştırır. Hizzet teşrifinizde veya #iperiş ver. üiğinizde kamınızın kutru belinizi; irilam santimevo ile bildiriniz. Yegğâna Satiş mahalli; Paristeki Me İstanbul Şubesi : Beyoğlunda Tünel mevkiinde , N' 12 » Fiati 6 Liradan itibaren, “bana doğru birinin yaklaştığını. duydum. Sersemlikten doğrulup oturuverdim. Başıma bir el değdi, Şiddet'e döndüm. Ses ölkeli bir ahenkle: — Kim 0? dedi. Hiç ağzımı açar miyım ! Tabii sustum. İki kuvvetli el yakama sarıldı. Benim de ellerim armut devşirmiyor ya, hemen bende saldırdım. Dögüşmeğe başladık. Eşyalara, duvarlara (o çarparak gırtlak gırtlağa yuvarlanıyorduk. Kadın sesi de acı 86: — İmdat! Yetişin! diye bağı rıyordu. Hizmetçiler, misafirler, komşu- lar koşuştu o Pancurları açtılar, perdeleri çektiler. Döğüştüğüm adem v'talay Kâzım Bey değil mâ imiş! (Bitmedi) gözlerini bana dikerek bu selâmı yo! GENÇ İDİN) Gel Berahmere seyahat. “Sizdeki Ere selâm! Şevh Yahya Ali eşikte durdu ve ufak, il Jladı Kat. Kohra şeyhi. Yemendeki Türkler, Bu üç mevzua dokunmadan Yemeni terketmiyeceğim. Ba husus ikincisinde büyük bir de borç mündemiçtir. Kat. Kat, Yemenin afetidir. Ekilen bir nebat olan katın, uzunlama oorlatından kesilmiş ufacık armut biçimindeki yeşil yapraklarını bütün Yemeniler çiğner. Kadın, erkek; çocuk, bü yük; ümmi, âlim; nefer, büküm- dar her kes Yemende kat kul lanır. Bazan kat kul'anmıyanlar, o gün için kat alacak parası olmıyanlardır Kat, uykuyu kaçırır; uyuşukluk ta verir. Kat çiğnemenin adap ve er kânı vardır. Bu adap ve erkân, katın tıynetinden doğmadır: Ka- rın tok olmalı, hatta adam akıllı tok olmalı. Yoksa insan devrilir. Yerin İoşca, cemastın sâkin, vücudun uzanmış bulunması mü reccahtır. İlâveten bir de nargile oldu mu?.! İncecik çubuklar üzerindeki yaprakları muayyen fasılalarla koparıp koparıp avurduna yer- leştirmekten ibaret olan “tahzin, yani kat çiğnemek iptilâsı yalnız Yemene ve Habeşistanın bir kısmına münhasırmış. Gece çiğnendi mi, atmak ve ertesi gün geç kalkmak tabit: İşte çalışma zamanı olan günün ilk kısmı gitti. Öğle yemeğinden sonra da çiğnendimi günün ikin ci yarısı yok oldu demek. fakat Hatıralarımın o elimlerinden: Yemendeki vatandaşlarım. Yemende epi Türk var. Lü zumsuz yere bir yanlışlık yap- mamak için mikdar söylemiye ceğim. Fakat her kasabada var mış, İnsan, en kolay kendini alda: tır. Bu valandaşlarımın çoğu da Yemene alıştıkları, artık oralı oldukları tarzında düşünce'we kapılarak kendilerini aldatmışlar, orada kalmışlar Ve oraya alış. madık'arı ve oralı olamadıkları ha'de gene orada kalacaklar ve orada ölecekler. Oraya alışmadıklarının hlâme- ti mi? Bir Türkün Yemene ayak bastığını duymasınlar. ( Duyma maları kabil mi?) Nerede ise bu- lup mukaddes bir adammış gibi ziyaretine koşuyorlar ve etrafını kaplıyan (hava, memleket hava- uymış gibi derin derin içlerini çekiyorlar. Hüdeyde ye irdiğimin bilmem kaçıncı dakikası benim de kahve de etrafımı aldılar. Kimi çay, kimi meohsus (soğutulduğunden dolayı içilir hale gelen Hüdey. denin ekşi suyundan, kimi keh- ve, kimi tütün ikram ediyordu. Hele, el'erini çaprazlıyarak diz leri üzerlerine koyup sanki bir b... muşum gibi aldıkları haksız hürmet tavrı yok mu? 13 ey'ü! 929, Hideydeden ba- reketim günü, polis müdürünün odasındaydım. Polis müdürü Riza efendi, ağabeysi, iki kabile şeybi * ve esatiri andıran biri vardı. Bu sonuncusu OKohra şeyhi yüzlük Yahya Ali Yüzlük şeyh Yahya vücudu dimdik, ayağında belinde uzun bir fta, © ten üzerine giyilmiş ubın, kafasında O miğle yaran kumaş bir başlık, ; bastondan çok uzun bir © Rengi siyaha yakın göğsü beyaz kıllı, iakat pek canlı, yüzü ablak Bazı ihtiyarlar olur, çe” içeri çeki'mesi, kendi kin ik değil sevimlilik ve. Yahya Ali bunlardand doğru kıvrılmış sivri ve sakalı. Ya doğan burv” Ya erkekliğine erkeklik hafif çiçek serpintileri. Sonra anlattılar. Türkle'* dakattan bir dekika 8 şeyh Yahya Alinin yüz ömrü, erlik menkıbeleril€ ' muş. Bahsımz Gazi üzerinde yan etti Yahya Ali i mıyordu. Diğer il: şeyh. sadece Kemal diyoilar sert, sualler soruyor'ardı. kikada, o variyette, o r İstesem de istemesem b seniz de istemeseniz de ketimin itimatnsmesiz W siydim. is İ Sevrin yıkıcısı ve rf di. Ali 1 senelik tarihimizin La; 1 Lâtin harf ari. gibi ön iki yaprağına yazıcısınğaf b setmek benim için güç Söyledim. P Şeyh Yahya Ali kalktı ma tek bir selâm vererek” ya doğru yollandı. Eşikte ” bire durdu, yerli yerind, döndü, ufak ve can'ı #” bir lahza bana diki ve Ere selâm götür, dedi. Bir yiğitin bir kalhra: diasını isal etmemek © yakışmaz. Benim vaziyeli bu emaneti yerine göl“ müsait değil, Artık Koh" hinin selâmını iblâğ “ Vak düşüyor. Piehmet BÜ A eni teşekkür ; Bir müddettenberi tehlike i bir devrede olan müm disit hastalığından mehöi d) bazakatlerile amelivatım Yİ hayatımı kurtaran İstanbul “& ba hastanesi operatörü * Beyefendiye Tük tababei Ji! na bu emsalsiz muvalfakiY” dolayı candan tebrik minnet ve şükranmı alenen eylerim İstanbul polis memurlr Mehme i ZAYI Kad köy oruncu ik mi aldığım şebadetnamevi, kay. gi) Yenisini | alacağımdan hükmü yoktur. a ili De) ei 7 Hüseyin al Doğum ve kadın hastiirilar! * Türbe, Eski Hlalakmer e ir 7 Tele Yel >> & EEEESES.. SERİFE SELZES La EEE EFE g #5