m 6; Tefrika İİ ..Koşmağı bıraktım... — VAKTT. 9 Kânunevvel Meçhul aske Mülâzım Sarıkofla mülâkat 1929 Karşıdan müldzım Sarıkof itidalini kaybettiğini göstererek geliyordu İİ amman. Mustafa çavuşun gözleri büyü. müştü.. Eminim ki şu anda deli olup olmadığımı kestiremiyordu. Bir anda kaşları çatıldı. Belki de kalbinde bir şüphe uyanmıştı, Çavuşun parlayan gözlerinden tamamen okuyordum ki; artık, aramızdaki! wkadaşlık, dostluk ve hatta bize karşı beslediği ri. yasız hürmet tamamen zail ol maktadır. Tam o onda Nazım, elile di zine vürarak ; — Eyvah ağabey, Sarikof ge liyor... Dedi ve parmeğile gösterdi. Düşman «iperlerinin o üs'ündeki battı bakada görünen ve uçar gibi dört nala koşanduro birat, düşman © siperler.nin arasından geçerek hattı fasıla doğru geli yordu. Biran da göz'erim duman- landı, Hemen Mustafa Çavuşun eline sarıldım: — Çavuşum, A'lah aşkına, sevdiklerinin aşkına.. bizi şu gâ- vurun yanında rezil etme... O- unla şu dakikada birleşecektik. O, gâvurken, sözünü'tuttu. Gel di. Şimdi bizi bulamazsa. “Türk korktu gelmedi, diyecek, buna senin vicdanın kaii olur mu?. Sesimdeki istırap ve ihtizar, bu saf Türkün kalbinin en has- sas noktasında lâzım gelen te siri yapmıştı. Elimi bıraktı, Göz- lerini, karşımızdaki Bulgar si- perleri üzerinde gezdirerek: — Gidiniz beğm. A'lah düş- manın şerinden saklasın.. İcra reisi Ahmet Suat B., dün vazi- fesine başladı İstanbul icra riyasetine tayin olunan Üsküdar müddei umumisi . Ahmet Suat B., dün makamına gelmiş, yeni vazifesine baş- lamıştır. Mu- maileyb, icra dairesini dolaş» mış, tetkik et- miş, alâkadar. larla mesaileri etrafında gö- rüşmüştür. Ahmet Su- at B. Pariste z | toplanan bey- Yeni ira reis ne'milel sıhhi- Oo Ahmef Suat B, ye konferansına Türk murahhas. ları hukuk müşaviri sıfatile işti. sak etmiş, müddei umumilik baş muavinliğinde, beşinci ceza, dör. düncü hukuk mehkemeleri aza- ıklarında Üsküdar hâkimliğindö ve müddei umumiliğinde bulun- muş, müddei umumılikten icra riyasetine tayin olunmuştur. Ahmet Suat B, kıvmetli hu- kukçularımızdandır. Yeni vazife- sinde muvallaxıyet temenni ede riZ, Dedi. Başını çevirirken göz lerinde bir damla yaş belirmişti. Bir anda, siperden ileriye at- ladık. Ve küçük derenin içine daldık.. Silâhlarımız elimizde, bütün kuvvetimizle yokuş aşağı koşuyorduk. Kumlu Dereye gel dik. Derenin ıslak kumlarında hasıl olan bataklıkları bir hamlede geçtik. Ve gene bütün kuvveti- mizle mukabil sathı maile atıldık, Hattı fâsl, yakındı — Nazım. sen, şuradaki tüm- seğin arkasına yat. Benim tüfe- ğimide yanına al, Artık sonra: sını kendin düşün. — Aman ağabey silâhsız git- me, — Nazım, beni lakırdıya tut- ma. Elbet düşündüğüm var.. Mülâzim Sarikof, atından in- miş, dizgini koluna takmış, bizim siperlerden görünmiyecek bir te- peciğin arkasında hayvanını gez- diriyordu. Hayvan, köpükler içinde kalmıştı. O da benim kadar heye canlı ve yüzünün rengi de bem- beyazdı. Koşmayı braktım ve sur'atli hatvelerle ona ilerilerken © da bana doğru gelmeğe baş ladı. Artık her ikimiz de kaybet- tiğimiz itidali saklamağa lüzüm görüyorduk, —Bonsuvar Gospodin Sarikof. — Bontuvar mon ami.. — Size söz verdiğim için geldim. — Ben de kalpağı getirdim... Hem söylüyor, hem de hay vanın eğerinin sağ kuburluğunden kalpağı çıkarıyordu... — Nasıl, harbe hazırmısınız?... — Bizde sizin gibiyiz Gosbe- din Sarikof... — Büyurunuz.. — Teşekkür ederim.. fakat çok mahcubum ki ben size bir şey hediye edemiyorum... — Zarar yok.. Major Gümü şef, bana bir resminizi verecek... — Teşekkür ederim. Major Gümüşefe selâm söyleyiniz... Al- laha ısmarladık dostum... — Orövuar.. bon şans mon ami... — Orövuar.. bon şans Gospo- din Sarikof... Son sözleri söylerken, Htreyen ve üşüyen ellerimiz, birbirinden ayrılmıştı. Son.. keskin ve asker. ce bir selâmdan sonra. ikimiz de soldan geri döndük. Ben sür'atli adımla bir an evvel, hattı faslı tutmağa çalı- grken, onun da dört nala kalkan hayvanın ayak seslerini duyu yordum. Yine, bütün İkuvvetimiz!e bir hamlede kumlu dereyi geçerek bizim taraftaki sathı maile ayak bastığımız zaman, durduk, geniş bir nefes aldık... — Ağabey. Bulgarlar, hak'ka- ten büyük bir nezaket gösterdiler... — Zannederim biz de neza- ketsilik etmedik... » Mustafa çavuş tekrar bizi gördüğü zaman, bir çilgin gibi boynumza sarıldı. Hele şükür.. Gelebildiniz ha.. “* Çocuk sütunları -Salâmon Pariste | Balatlı Yahudi Salamon birgün İstanbuldan kalkıp Fransaya gilti. b ve bir daha gerı dönmedi. Çürük mallar satarak çok para kazanıyordu. Faka / kazancı uzun müddet devam etmedi onu askere aldılar “Sen süvari olacaksın! d€“ “ye Salamon kışlaya gittiği ilk gün bir onbaşının emri altına çerildi. Onbaşı onu karşısına aldı ve talim yaptırmaya başladı. “Süvarilerin ayakları kuvvetli olmalı ,, diyor ve ona mütemadiyen dizlerini bükmesini emrediyordu. Sa- lamon kurnaz bir adamdı. Onbaşının istediğini yaparsa çizmelerindeki mah- muzların arkasına batacağını biliyor» du, Onbaşıya bir azizlik yapmak iste- Dilencilik aldı, yürüdü Son zamanlar da şehir dahi- linde dilencilik ve dilenciler gene çoğalmıya (başlamıştır. Bunlar fakir olmaktan ziyade dilenciliği kendilerine meslek yapmış, sabı- kalı kimselerdir. Bunlar şimdiki halde şehrin kuytuca yerlerinde oturmakta ve saf yolcuları türlü diller dökerek iğfal ve taciz et- mektedi;ler. Meselâ Mecan, Cağaloğlu ve Topanede Feruzağa yokuşlarile köprüdeki yolcu salonları son günlerde ilâhi okuyan, garip ga- rip masalar anladan eli, ayağı sağlam dilencilerle dolmuştu. Öğrendiğ.mize göre bunlardan birkaçı dilencilik sayesinde yüz- lerce lira biriktismişlerdir. Ge- çenlerde bunlardan - birisi cüsmü Küçük çocuklar Gündelikle tutularak dilendiriliyorlar Bu hususta ciddi birmü- cadele şehir “için çok hayırlı olacaktır meşhut halinde yakalanmış, üze- rinde 400 lira para ve birkaç tane de alacak senedi çıkmıştır. Hatta eski dilencilerden bazı- larının küçük çocukları yevmiye ile dilendirdikleri de haber ve rilmektedir. Bu arada senelerdenberi dilen- cilikle yaşıyan bir kadının esrar kaçakçsı olduğu da söylenilmek- tedir. Polis ve belediye zabıtası ge- çenlerde bu sabıkalı soyguncu- larla ciddi bir mücadeleye geç- miş ve pek laydalı neticeler a- lınmiştır. Mücadelenin geçmesi bunların cür'et ve cesatetlerini arttırmaktadır. Alâkadarların ta- kip vazifesini gevşetmemeleri şe- hir ve şehirliler için çok hayırlı olacaktır. m aa a a Hiç ümidim yoktu. Hiç, böyle zamanda... dive haykırıyordu. Hemen &mareten bıraktığım defterlerle sair evrakı aldıktan sonra doğruca Muhittin beyın zeminliğine gittim. Artık, saat yediye gelmiş ve ortahk tama- men kararmıştı, Yağmur da git tikçe şiddetini arturıyordu. Ze- minliğe girdiğim zaman, kuman- danım, muşambasını giymiş, çık- — Neredesiniz yabu?.. Bir, geldiğinizi haber verd'ler.. birde kaybolduğunuzu... Bütün bölük. lerin siparişlerini arattım, buldu. ramadım... Nedir o koltuğunun altındaki?... Islanmamak için kalpağı kapo- tumun içine ve koltuğumun alk tına sokmuştum. Çıkarıp göste rerek — Efendim bulgar dostları mzın son veda hediyesi... Muhittin bey, kalpağı alıp ba- karak: — Bulgar kalpağı yahuu.. hem de güzel şey. ne? yoksa oraya mı gittiniz7.. — Şimdi oradan geliyoruz a... — Ulan.. siz sahi delisiniz be. bani kalpakta güzel ha.. insanın bir kurşun yediğine değer... Pek alâ.. herifler ne halde? — Vallahi kumandanım, ben hiç bir şey görmedim. Topçu mü- lâzını bunu getirdi. Zaten sözleş- tiğimiz yere ikimiz de nefes ne- fese yetiştik. O kalpağı veidi, ben aldım. O, bize tali temenni etti. Ben de ona.. derhal ayrıldık... — Nazım söze karışı: — İleri karakol siperleri tama- men dolu idi efendim. di. “ Onbaşı, dedi, ceremiyeceğim. Ne olur sen ban gi tarif etsen!,, Onbaşı sert bir hare dizlerini büktü, yere çömeldi. *“ y derhal avazı çıktığı kadar bağı" ayağa kalktı. Pantolonu yırlılmıştı. kadar yandığını atık siz tahmin O ağlamamak için dudaklarını yi” ken Salâmon kıs kıs gülüyordu. Orada yer ben bu hareketi ” Canın — Yeymiyesi kesilen p mütekâit ili Dün metbasmıza okuyucul bir zat geldi. İlaiye mülâzmm iken 500 maaşla teksüt olan ve ab kuruş zam görerek eline geçi” maaşı 14 İiroya baliğ olan Pİ I, MN Riza Efendidir. di die em Ka ğe Ai ile tapu dairesinde ça'ıyuke bu yevmiyesi kesilmiştir. Ali Riza Efendi bize ww tazallüm etti. Kenddisi iddia eö yevmiye ile çalışanların tahsisti İsi kesilmesi kanuni bir değildir. Kendisi zaruret içindedir. vardır. Eski bir asker olan bi cumuzun mağdur olmamasnı ederiz. sez Mi VER lik pek böcekli Şu muh kalpağı müsaade buyur” ! muvakkaten bnrada bre — Sanki burada yok değil Artık, hem gidiyor, nuşuyorduk : — Harbe nasıl başla? kumandanım ?... — Harbe biz başlama! Düşman ates etmedikç€ tarafımızdan ateşe başlar” hakkında bugün emir — O. şu halde, çok efendim?. — Neden.. — Heriflerin harbe hi$ leri yok, eğer bir, bir saat sona Bulgarlar bs” tuşmak için emir alsalar Mala idi. yali Y vukuat tekzip gittikçe şiddetini kadar karanlıktı ki, ba” yeri görmiyorduk. Tı mur olan yerler kayıyordu.. Her adımda, “ mek için birbirimizi © Siperlere gelmiştik.Cid «zan yâğmur, zemini içinde brakmış. İstinat m9” de berbat bir halde. TÜ mizi istinadın üzerine ve makanizmaların üstünü mendillerimizle örttük. — Senin saatin fo Bak bakalım kaça gelmif” — Yediyi kırk geçiy” ies be mandanım.